DSÖ’nün COP27’de yayımlanan yeni raporu, hava kirliliği verilerinin mevcut olduğu Türkiye’deki en kalabalık 10 kentinin tümünde, DSÖ kılavuz değeri olan 5 μg/m3’ün üzerinde yıllık ortalama PM2.5 seviyeleri olduğunu gösterdi.
Yazı: Bulut BAGATIR
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) Sekretaryası COP27’de “Sağlık ve İklim Değişikliği Türkiye Ülke Profili” adlı raporunu tanıttı. Rapor iklim değişikliğinin Türkiye’deki sağlık etkilerini ele alırken iklim kriziyle güçlü bir şekilde mücadele edilmezse sağlık etkilerinin ve de maliyetinin her geçen yıl artacağını vurguluyor. Seragazı emisyonlarının hızlı bir şekilde azaltımı ise hava kirliliği ile mücadeleye ciddi katkı sağlıyor.
Sıcaklıklar Artıyor
DSÖ ve BMİDÇS’nin hazırladıkları raporda, yüksek emisyon senaryosu altında ortalama yıllık sıcaklık artışının yüzyıl sonuna kadar 4,9 dereceye çıkabileceği belirtildi. Yine yüzyıl sonuna kadar yıllık yağışlarda %15’lik bir düşüş beklentisi mevcut. Yağışlardaki azalma kuraklığı beraberinde getiriyor. Ancak yoğun yağışlı günlerin sayısının yüzyılın sonuna kadar artması bekleniyor. Bu da daha çok sel anlamına geliyor. Çalışmada ayrıca sıcaklıkların artması sonucunda günlerin %65’inin aşırı sıcak olacağı aktarıldı.
Artan kentleşme ve buna bağlı kentsel ısı adası etkisi ve şiddetli ısı dalgaları olasılığını artıran iklim değişikliği nedeniyle nüfusun ısı stresine maruz kalması gelecekte artacak. Isı stresinin sağlık riskleri arasında dehidrasyon, kızarıklık, kramplar, sıcak çarpması, sıcak bitkinliği ve ölüm gibi ısıyla ilgili hastalıklar yer alıyor.
Rapora göre, hava kirliliği verilerinin mevcut olduğu Türkiye’deki en kalabalık 10 şehrin hepsinde, DSÖ kılavuz değeri olan 5 μg/m3’ün üzerinde yıllık ortalama PM2.5 seviyeleri vardı. Bu şehirler; Adana, Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Kayseri ve Konya.
Her Yıl 37 Bin Erken Ölüm Yaşanıyor
Türkiye’de hava kirliliği yüzünden her yıl 37 bin erken ölüm yaşanıyor. Partikül maddelerden kaynaklı erken ölümler ise GSMH’nin %6’sı oranında ekonomik kayba yol açıyor. İklim değişikliğinden kaynaklanan sağlık riskleri arasında su kaynaklı, vektör kaynaklı ve gıda kaynaklı hastalıklar; hava kirliliğinin neden olduğu solunum yolu hastalıkları ve ısı stresi bulunuyor. Partikül maddelerin de başlıca nedenleri arasında olduğu solunum, kalp-damar ve kanser hastalıkları Türkiye’de en ölümcül üç ana hastalık grubu olarak belirlenmiş durumda.
“İklim Krizi ve Hava Kirliliği Arasında Doğrudan Bir İlişki Var”
Yeni yayımlanan raporu İklim Haber için değerlendiren Temiz Hava Hakkı Platformu’ndan halk sağlığı uzmanı Prof. Dr. Ali Osman Karababa, platformun bugüne kadar hazırladığı ve Kara Rapor isimli bilimsel çalışmalara atıf yaparak, “Bu çalışmalar, ülkemizde yaşayan insanların büyük çoğunluğunun Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) PM10 ve PM2.5 limitlerine göre, önemli bir bölümünün ise aslında DSÖ’ye göre çok daha yüksek olan ülkemizin ulusal mevzuatındaki limitlere göre kirli hava soluduğunu gösteriyor. DSÖ’nün bu son raporu da bu tespitlerimizi doğrular nitelikte. IPCC raporlarında da ortaya konduğu gibi iklim krizi ve hava kirliliği arasında doğrudan bir ilişki var” dedi.
Prof. Dr. Karababa, iklim değişikliğine yol açan seragazlarını azaltmaya yönelik atılacak her adımın; enerji, ulaştırma, sanayi ve ısınmadan kaynaklı hava kirliliği ile mücadeleye de katkı sağlayacağını ve toplum için çift yönlü bir sağlık faydası yaratacağını ifade etti: “Toplumun temiz hava solumasını sağlayacak politikaların etkin uygulanması ile hem hava kirliliğinden kaynaklanan sağlık sorunları, hem de iklim değişikliğinin getirdiği sağlık riskleri dramatik biçimde azaltılabilir.”