“İklim Okuryazarlığı” araştırmasına göre Türkiye’de iklime dair farkındalık ve endişe yüksek ancak teknik bilgi konusunda eksikler var.
Türkiye’de iklim okuryazarlığı seviyesini ölçmek ve gelecek dönem planları yapabilmek amacıyla gerçekleştirilen “İklim Okuryazarlığı” araştırmasının sonuçları bir basın toplantısıyla yayımlandı.
Toplantıda, Türkiye’de iklim farkındalığına dikkat çekmek ve buna yönelik çözümler sunabilmek amacıyla yapılan araştırmanın ülke çapında, bölgesel ve sosyo-demografik temsiliyet sağlayan 1261 kişilik örneklem ile araştırma firması Twentify tarafından Alarko Carier sponsorluğuyla hayata geçirildiği aktarıldı.
İklime Dair Farkındalığımız Yüksek, Teknik Bilgilerimiz ise Yetersiz
İklime dair hem bilgi hem de farkındalık düzeyinin ölçüldüğü araştırmada, toplumun etkilerini doğrudan yaşadığı konularda sorunun kaynağına ve çözüm yöntemlerine dair ciddi bir fikrinin bulunduğu ortaya çıktı. Toplumun büyük bir çoğunluğu; iklimsel değişimlere yol açan etkenlerin başında ormanlık alanların yok edilmesini gösteriyor. Ayrıca iklim değişikliğinin sonucunda sel, fırtına gibi afetlerin oluştuğu, tarım ürünlerinin azaldığı düşünülüyor. Buna karşın seragazı salımı, karbon ayakizi ya da uluslararası düzeyde yapılan iklim anlaşmaları gibi daha teknik kavramlara dair bilgi seviyesinin yeterli düzeyde olmadığı gözlemleniyor. Türkiye’de yaşayan insanların %25’inin seragazına dair bir fikri bulunmazken bu oran karbon ayakizi kavramında %37’ye, iklim değişimini kapsayan Paris Anlaşması, Kyoto Protokolü gibi uluslararası anlaşmalar noktasında ise %69’a çıkıyor.
İklim Değişikliği Üzerine Endişeler Büyük
Araştırmada katılımcılara iklim değişikliği etkisiyle ortaya çıkan endişelere dair sorular da soruldu. Katılımcıların %86’sı iklimsel değişimlerin gelecek nesillere etkisi konusunda endişeliyken %87’si ise gelecekte susuzluk problemi yaşayacağını düşünüyor. Su kaynaklarının tükenmesiyle enfeksiyonların ve salgın hastalıkların da artacağı düşünülüyor. Yangınların artması, tarım kaynaklarının yok olması ve ekosistemin bozulması gibi endişelerin de öne çıktığı görülürken katılımcılar, bunların sonucunda ekonomi ve turizmin olumsuz etkileneceğini belirtiyor. Araştırma sonuçlarında dikkat çeken bir başka veri ise %73’lük bir çoğunluğun iklim sorunlarına karşı gerekli önlemlerin alınmadığı yönünde görüş bildirmesi oldu. “İklim konusunda nereden bilgi alıyorsunuz” sorusuna ise ağırlıklı olarak “televizyondan” ve “sosyal medyadan” yanıtı verildiği dikkat çekti.
“İnsan Faktörü” En Önemli Etken
Araştırmaya göre, iklim değişikliğinin en büyük sorumlusunun insan faktörü olduğuna inanılıyor. İklim değişikliğine sebep olan ana kaynaklar olarak denizlere dökülen atıklar, fabrikalardan atmosfere yayılan gazlar, aşırı tüketim, çarpık kentleşme ve doğaya zarar veren maddelerin yoğun kullanımı gibi insan kaynaklı unsurlar öne çıkarken alınması gereken bireysel önlemlerin yeşil alanları arttırmak, geri dönüşüme yönelik faaliyetler yapmak ve geri dönüştürülebilir ürünlere özendirmek olarak belirtildiği görülüyor.
“Eko-Anksiyete Olarak Adlandırılan Yepyeni Bir Sorunumuz Var”
İklim değişikliğinin etkileri sonucunda insanlarda oluşan yeni bir korku kavramının ortaya çıktığını belirten Alarko Carrier Genel Müdürü Cem Akan, “İngilizcesi Eco-anxiety olan ve Türkçe’ye eko-anksiyete olarak çevrilen yepyeni bir sorunumuz var. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 6.000’in üzerinde bilimsel çalışmayı inceleyerek hazırladığı 1,5 santigrat derece Küresel Isınma Özel Raporu çok önemli bir veriyi ortaya koyuyor. Seragazı emisyonları mevcut şekilde devam ederse, küresel ısınma 2030 ile 2052 yılları arasında 1,5 santigrat derece sınırını geçecek. Bu da dünyamız için geri dönüşü mümkün olmayan bir nokta anlamına geliyor” dedi.