Kasım 2021’de Türkiye, 2053 yılı için net sıfır karbon hedefi ilan etti ve hedefe ulaşılması yalnızca enerji sisteminde değil; sanayi, ulaşım, binalar gibi temel son kullanım sektörlerinde de köklü bir dönüşüm gerektiriyor. Yeni SHURA raporu, elektrik sisteminin net sıfır karbon dönüşümü doğrultusunda ulusal gelir, istihdam ve sanayi sektörleri üzerindeki etkilerini inceliyor.
Türkiye’nin 2053 yılı için ilan ettiği net sıfır karbon hedefine ulaşılması, yalnızca enerji sisteminde değil; sanayi, ulaşım, binalar gibi temel son kullanım sektörlerinde de köklü bir dönüşümü gerektiriyor. Köklü bir dönüşümün sosyoekonomik etkilerinin değerlendirilmesi ise olası olumsuz etkileri azaltmanın yanı sıra aynı zamanda geçişin başarılı olmasını sağlayacak etkili politikaların uygulanması açısından da hayati önem taşıyor.
SHURA’nın önceki çalışmaları ve çeşitli uluslararası araştırmalar, düşük karbonlu enerji dönüşümünün gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) ve toplam istihdam üzerindeki etkilerinin küçük ve genellikle pozitif olduğunu gösteriyor. Ancak yüzyılın ortasına kadar net sıfır emisyon hedefi bağlamında Türkiye’yi merkezi alan daha kapsamlı bir analiz gerekiyor.
“Net Sıfır 2053: Türkiye’de Karbonsuz Enerjiye Geçişin Sosyoekonomik Etkileri” başlıklı yeni SHURA raporunda ise elektrik sisteminin net sıfır karbon dönüşümü doğrultusunda ulusal gelir, istihdam ve sanayi sektörleri üzerindeki etkilerini ölçmeyi hedefliyor. Rapor ile dönüşümün faydalarını en üst düzeye çıkarırken olası riskleri minimize eden veya ortadan kaldıran politika eylemlerine rehberlik etmek, ilgili sosyoekonomik konularda daha derinlemesine politika tartışmaları için bir temel oluşturarak Türkiye için adil ve eşitlikçi bir dönüşümü desteklemek amaçlanıyor.
Enerji Dönüşümü İki Senaryo Üzerinden İncelendi
Raporda enerji dönüşümü iki senaryo üzerinden incelendi: İlki, Türkiye’nin 2053 yılına kadar net sıfır karbon hedefine ulaşmasına yönelik eylem, yatırım ve ana varsayımları kapsayan Net Sıfır 2053 (NZ2053) senaryosu. İkincisi ise Baz Senaryo ve buna göre Türkiye’nin yıllık ortalama reel GSYİH büyümesinin 2020-2050 döneminde %3,3 olacağı öngörülürken nüfusun %15 oranında artarak 2055 yılında yaklaşık 100 milyon kişiye ulaşacağı bekleniyor.
Baz senaryo mevcut sanayi ve ulaştırma yapısında karbonsuzlaşmayı kolaylaştıran bir değişimi kapsadığından, bu raporda incelenen net sıfır senaryosu yalnızca enerji dönüşümünün etkisini ölçüyor.
Dönüşümün Faydası Maliyetlerin Yaklaşık İki Katı Olacak
Rapora göre, Türkiye’de enerji dönüşümün toplam faydası, dönüşümün getireceği maliyetlerin yaklaşık iki katı olacak. 2020-2055 döneminde dönüşümün baz senaryoya kıyasla yıllık ortalama ek maliyeti 26 milyar dolar olurken yıllık ortalama ek faydasının ise 51,4 milyar dolar olacağı tahmin ediliyor. Söz konusu faydanın %55’inden fazlası, önlenen hava kirliliği ve karbon emisyonlarıyla ilgili sosyal refah etkilerinden (sağlık, çevre ve iklim değişikliği) kaynaklanıyor.
Dönüşümden Ekonomik Faydalar Elde Edilecek
Raporda enerji dönüşümünün Türkiye’deki etkisinin değerlendirilmesi, dönüşümden ekonomik faydalar elde edileceğini ortaya koyuyor. Artan yatırımlar ve azalan fosil yakıt ithalatının ekonomiyi olumlu yönde etkileyeceği saptandı.
Dönüşümden en fazla fayda sağlayan sektörler ve hizmetler, inşaat ve temiz enerji ekipmanı imalatı. Baz senaryoya kıyasla elektrikli araç üretimi, projeksiyon dönemi boyunca, yılda ortalama 8,4 milyar dolar; ev aletleri ve ekipmanı üretimi yılda 0,8 milyar dolar; yenilenebilir enerji ekipmanı üretimi ise 1 milyar dolar düzeyinde artış gösterecek.
Elektrik Üretiminde Daha Yüksek Yerli İçerik
Fosil yakıtlar ağırlıklı olarak ithal edilirken, elektrik üretiminde yenilenebilir kaynakların geliştirilmesi ve ulaşımın elektrifikasyonu, temiz enerji ve elektrik sektörlerinin göreli daha yüksek yerli içeriği nedeniyle kazanımlar sağlayacak. Enerji tasarrufu ve ulaşımın elektrifikasyonuyla birlikte yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesi, geleneksel imalat sektörlerinde (düşük talep veya rekabet gücü kayıpları nedeniyle) yaşanacak kayıpları kısmen telafi eden temiz enerji ekipmanı ürünleri sağlayan yerli imalat sektörlerini canlandırıcı etkisi olacak.
İş gücü gelirinin tüm iş gücü kategorilerinde daha yüksek olduğu görülüyor. Ayrıca ücretler ve toplam istihdamda 2020-2055 döneminde reel artış olması öngörülüyor. GSYİH 2,7 kat artarken, istihdam edilen kişi sayısı baz senaryoda 6,4 milyon, ana net sıfır senaryosunda ise 6,8 milyon artıyor. Başka bir deyişle, her iki senaryoda da enerji dönüşümü gerçekleştiğinde bir iş gücü kaybı söz konusu değil.
Yatırımlar Sayesinde GSYİH’de Artış
Net sıfır karbon senaryosunda enerji dönüşümü için 2021-2055 döneminde elektrik sektörüne yıllık ortalama 15 milyar dolar yatırım yapılması gerekiyor. Bu yatırımlar sayesinde gerçekleşen dönüşüm sonucunda, GSYİH’nin baz senaryoya kıyasla kümülatif 787 milyar dolar daha yüksek olacağı hesaplanıyor.
Uygun koşullarda finansman GSYİH üzerindeki olumlu etkilerin artırılması için önem taşıyor. İlave yatırımlar için mütevazı bir finansman maliyetiyle orta vadeli kredi öngörüldüğünde ve iş gücü piyasaları talep tarafındaki değişikliklere uyum sağladığında, GSYİH’deki kazanımların özkaynakla finansman senaryosuna kıyasla kümülatif 968 milyar dolar daha yüksek olacağı öngörülüyor.
Dönüşüm süreci ekonomide bir değişimi tetikleyecek; yeni sektörler ortaya çıkarken diğer sektörlerin faaliyet seviyelerinde yavaşlama ve hatta azalma yaşanabilir. Yenilenebilir enerji ekipmanları, enerji verimliliği ekipmanları ve elektrikli araç sektörlerinin faaliyetlerinde büyük bir artış yaşanması bekleniyor.
Rapora göre enerji dönüşümünün etkileri şu şekilde olacak:
- Milli Gelire Etkisi: GSYİH’deki değişim üzerinden ölçülür. GSYİH üzerindeki etki pozitif olup zamanla da artıyor. 2021-2055 döneminde uygun finansman koşulları ve işgücü piyasasında yapışkan ücret politikaları ile birlikte GSYİH’de baz senaryoya kıyasla kümülatif artış 1,2 trilyon dolara ulaşıyor.
- İmalata Etkisi: İmalattaki katma değer değişimi üzerinden ölçülür. Kümülatif etki negatif yönde küçük bir etki olup 2040 yılından sonra büyüklüğü artmaktadır. 2021-2055 döneminde imalat sanayi kümülatif katma değerinin baz senaryoya kıyasla 327 milyar dolar daha düşük olacağı öngörülüyor. Ancak, baz senaryo zaten imalat sanayiinde daha yüksek katma değerli üretime geçişi öngördüğünden, her iki senaryoda da mevcut duruma kıyasla önemli avantajlar elde edilecek. Finansmana erişim olumsuz etkilerin en aza indirilmesinde kilit rol oynayacak, aynı zamanda stratejik üretim alanlarına ve adil dönüşüm ilkelerine odaklanan dengeli bir sanayi politikası net sıfır karbon ekonomisinin işlerliği için önem taşıyacak.
- Toplam Enerji Güvenliğine Etkisi: Bu rapor bağlamında enerji güvenliği, enerji dönüşümünün bir sonucu olarak gerek enerji gerekse enerji üretim araçları ve ekipmanları için ithalata bağımlılığın azalması olarak tanımlanıyor. Enerji güvenliği etkisini ölçmek için kullanılan gösterge, enerji (çoğunlukla fosil yakıtlar) artı temiz enerji üretimi ve tüketimi için kullanılan ekipmanların (bataryalar, gelişmiş elektrikli cihazlar, gelişmiş ısıtma ve pişirme cihazları, rüzgâr enerjisi ekipmanları, güneş panelleri, hidrojen ve CCS) dış ticaret dengesi (ihracat eksi ithalat). Kümülatif enerji güvenliği etkisi nispeten yüksek ve zamanla artış gösteriyor. Dönüşümle birlikte azalan enerji ithalatının artan ekipman ithalatını aşacağı ve GSYİH’nin %1,8’ine denk gelen olumlu etki yaratacağı hesaplanıyor.
- Sosyoekonomik Refah Etkisi: Bu rapor bağlamında sosyoekonomik refah etkisi, toplam ücret gelirindeki artış ve fosil yakıtların kullanımıyla ilişkili sağlık riskleri ile iklim değişikliği risklerinden kaçınma olarak tanımlanıyor. Toplam ücret geliri üzerindeki kümülatif pozitif etki küçük olsa da zaman içinde artış gösteriyor. Dönüşüm sürecinin sosyoekonomik refahta GSYİH’nin %2,4’ü büyüklüğünde bir etki yaratacağı hesaplanıyor.
- İstihdama Etkisi: Net ilave istihdam farkı ile ölçülen istihdam yaratma üzerindeki kümülatif etki pozitif. 2021-2055 döneminde net sıfır senaryosunda baz senaryoya göre toplam 432 bin daha fazla kişiye iş imkanı yaratılacak. Bununla birlikte temiz enerjiye ilişkin yeni istihdam alanları açılırken fosil yakıtlara dayalı sektörlerde istihdam azalacağından 2040 yılına kadar olan 20 yıllık döneme özellikle dikkat edilmesi gerekiyor, zira bu dönemdeki net etki sıfıra yakın. İstihdam ve ücretlerin korunmasına yönelik dikkatle tasarlanmış adil dönüşüm politikaları, sürecin ayrılmaz bir parçası olmalı.