İklim Değişikliğinden Etkilenmeyen Şehirler Yaratmak
Teksas eyaletinin Austin kentinde yapılan “Sürdürülebilirliğin Geleceği” konulu konferansta ilginç bir soruya yanıt arandı. İklim değişikliğinin etkilerini biliyoruz, peki şehirlerimizi bu etkilerden koruyabilir miyiz? Cevap açık: Maalesef hayır! Diğer taraftan ilgililerin içimizi rahatlatan ortak bir görüşleri de var: “Şehirlerimizi iklim değişikliğinin tehditlerine hazır hale getirebiliriz.” Katrina, Sandy gibi ABD’de son yıllarda yaşanan yıkıcı fırtınalar da bu gereksinimi açıkça gösterdi. Koruma biçiminde yeni yöntemlere ihtiyaç var. Örneğin sel felaketine karşı yapılan “koruyucu duvarlar”ın çok da akıllıca olmadığı düşünülüyor; zira su mutlaka gidecek ve zarar verecek başka bir yer buluyor. Bunun yerine yeni sel koruma sistemi geliştirilmesi ve Rotterdam’da olduğu gibi sel sularının yönlendirileceği dev havuzların yapılması tartışılan konular. Bu arada Austin; naylon poşet kullanımının yasak olması, elektrikli araç ve güneş enerjisi kullanımının yaygınlığı ile de ABD’nin öncü şehirlerinden.
Guardian Cities@guardiancities
Güvenli Bisiklet Yolları Oluşturulmalı
Son yıllarda İstanbul’da sürdürülebilir ulaşım konusunda önemli adımlar atılıyor. Nüfus artışı engellenemeyen metropolde, ulaşımın özellikle metrobüs ve metro hatlarının genişlemesi ve yaya yollarının artırılmasıyla bir nebze daha rahat ve sağlıklı olması hedefleniyor. 2007 yılında kurulan metrobüs hattı, günde taşıdığı 800 bin yolcu ile dünyanın en yoğun toplu taşıma sistemlerinden biri durumunda. Top-lam faydası hesaplandığında oldukça düşük maliyetli bir sistem olarak görünüyor ve kullanıcıları alternatif yollara kıyasla trafikte yılda 28 gün tasarruf ediyorlar. Sistemin günde 50 bin aracı trafikten çektiği ve böylelikle 167 ton CO2 emisyonu azalttığı hesaplanıyor. 2010-2012 yılları arasında 295 caddenin yayalaştırılması ise yayaların güvenli ve rahat yürüme yollarına kavuşması açısından çok önemli. Ancak tüm bunların yanında bisiklet ulaşımının son derece kısıtlı olduğu ve güvenli bisiklet yollarının bir an önce oluşturulması gereği de çok açık. (Yazarın notu: Ah bir de kolay ulaşılabileceğimiz geniş, bol ağaçlı ve yeşil parklarımız olsa… Yürüsek, koşsak, uzanıp kitap okuyabilsek…)
Sustainable Cities @sustaincities
Okyanuslardaki Asitleşmenin Korkunç Maliyeti
Okyanuslardaki asitleşmeye karşı önlem alınmaması durumunda yüzyılın sonuna kadar dünya ekonomisine gelecek yıllık zarar yükünü tahmin edebilir misiniz? Tam tamına 1 trilyon dolar… Üstelik bu, sadece mercan resiflerine bağlı endüstrilerin uğrayacağı zarar! Diğer etkilerin ekonomik ve ekolojik zararları henüz tam bilinmiyor. İnsan aktiviteleri sonucu çıkan CO2 emisyonu etkisiyle giderek artan asitleşme, okyanuslardaki pH’ı düşürüyor ve denizel biyoçeşitliliği hızla yok ediyor. Mercanların kabuk ve iskelet oluşumu kısıtlanıyor, tüm mercan ekosistemleri büyük zarar görüyor. Önlem alınmadığı takdirde yakın gelecekte gıda güvenliği büyük tehdit altına girecek, turizm gelirleri düşecek ve denizel organizmalara ihtiyaç duyulan ilaç sektörü büyük sıkıntı yaşayacak.
WB Environment@WB_Environment
Ofisinizde Çiçek ve Sebze Yetiştirmek İster misiniz?
Ofisleri eğlenceli bir mekan haline dönüştürmek pekala mümkün… Google’ın Londra’daki yeni merkez ofisinin çatı katı, çalışanların çiçek ve sebze yetiştirebilecekleri küçük bahçeler şeklinde düzenlenmiş. Bu proje, aslında şirketin ilk uygulaması değil, ancak kesinlikle en sürdürülebilir olanı. Binadaki mobilyaların büyük çoğunluğu geridönüşüm malzemelerinden yapılmış, ortamda hiç toksik madde bulunmuyor. Çalışanlara rahatlık, ilham ve zindelik veren bir çalışma ortamı yaratılmış. Bu ofiste herkes değişik temalarla düzenlenmiş çalışma alanlarını dilediğince kullanabiliyor. Çatı bölümündeki budanmış çalılar yeşil, özel ve güneş perdesi sağlayarak dinlenmek için gizli bahçe bölümleri oluşturuyor. Ne diyelim, darısı her çalışanın başına!
ECOBUILD®@YesilBinalar
Maymun Türleri İklim Değişikliğinden Nasıl Etkilenir?
İklim değişikliğinin artık kanıksadığımız tüm bilinen (ve yaşadığımız) sonuçları maymun yaşamını bakın nasıl tehdit ediyor: Tropik ormanlardan toplanan yaklaşık 30 yıllık verileri inceleyen araştırmacılar, ağaç yapraklarının besin değerinin giderek düştüğünü, bunun da ağaç yaprağıyla beslenen maymun türleri için ciddi bir tehdit olduğunu tespit ettiler. Uganda Kibale Ulusal Parkı’nda yapılan çalışmada bazı deneyler yüksek CO2’li ortamlarda yetişen bitkilerin daha az protein içerdiğini ortaya çıkardı. Kibale’deki Colobus türü maymunların yüksek protein ve düşük lifli yaprakla beslendiği biliniyor. 1970 ve 2000 yılları arasında bölge ormanlarındaki ağaçlardan alınan yaprak örnekleri kıyaslandığında lif oranının %15 arttığı, protein oranının ise %6 düştüğü belirlendi. Ayrıca ağaçlarda tannik asit oranının arttığı ve bu sebeple yaprakların daha zor hazmedileceği de ortaya çıkarıldı.
Biodiversity News@BiodiversityNew
Güneydoğu Anadolu Enerji Üssü Olmaya Hazır
GAP Bölgesi, biyokütle ve güneş odaklı enerji projeleriyle Türkiye’nin geleceğinde enerji ihtiyacına cevap vermeye hazırlanıyor. Bölgede bugün 22 baraj ve 19 HES ile yıllık 20 milyar kWh elektrik üretiliyor. Ancak hedef, yenilenebilir kaynaklara ağırlık vererek yakın gelecekte bölgeyi “enerji üssü” haline getirmek. Tarımsal sulamada güneş enerjisinin kullanılması için dört ayrı proje geliştirildi, bunların pilot uygulamalarla denemesi yapılacak. 2018 yılında sulanabilir alan 1 milyon hektara çıktığında ortaya çıkacak üretim gücünün biyokütle oluşumuna çok ciddi katkısı olacak. Bu da bölgenin biyokütleye dayalı enerji potansiyelini artıracak.
alternatifenerji.com@altenerji
Ormanlarımızın Geleceği İçin Biyoçeşitliliği Korumalıyız
Tropik ormanları ve onların absorbe ettiği karbonu koruyarak iklim değişikliğini önleyebilmemiz için orman biyoçeşitliliğini daima önemsemek zorundayız. Özellikle büyük memeli türlerinin korunmasında başarısız olmamız halinde uzun dönemde bugünkü ormanları çok arayacağız. Her yıl dünya üzerinde yaklaşık 13 milyon hektar orman alanı insan ihtiyaçlarının giderilmesi için yok ediliyor (tarım alanı, yiyecek, yakıt vb nedenlerle). Karbon tutan ormanlar yok olduğunda, bu karbonun direkt olarak atmosfere yayıldığını söylemeye gerek yok. 13 milyon hektar ormanın tuttuğu karbon, küresel emisyonun yaklaşık %12’si. Burada yatan en büyük tehdit avcılık: Nedeniyse azalan biyoçeşitlilikle birlikte ağaç tohumu yayılımının da azalması.
CECHR@CECHR_UoD