#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
iklim müzakereleri

Uzmanlar Küresel İklim Müzakereleri Öncesinde İklim İnkarcılığına Karşı Uyarıyor

Rekor sıcaklıkların yaşandığı felaketlerle dolu bir yaz mevsiminde dahi internette iklim hakkındaki yanlış bilgiler endişe verici şekilde yayılmaya devam ediyor. Bazı uzmanlar bu durumun, COP28’deki ilerlemeleri yavaşlatabileceği konusunda endişeli.

Haber: Kristoffer TIGUE

Çeviri: S. Sena AKKOÇ

Geçen ayın sonlarında Avrupalı bilim insanlarının bildirdikleri rekor yüksek sıcaklıklar, bir sosyal medya kullanıcısı tarafından “sıcak hava dalgası sahtekarlığı” olarak gösterildi. Aynı hesap, farklı bir paylaşımında binaların karbon emisyonlarını azaltmayı amaçlayan yeni politikalarını “iklim komünizmi” olarak adlandırdı. Paylaşımlar bir hafta içinde 2 milyondan fazla kez görüntülendi ki bu sayı, bazı ünlü haber programlarının bir haftadaki izlenme ortalamalarından daha yüksek.

Her ne kadar etkileri henüz net olmasa da internet, iklim krizi üzerine yanlış bilgilerle dolu. Dünya Meteoroloji Örgütü’nün geçtiğimiz hafta bildirdiğine göre, 2023 yazı resmi olarak kaydedilen en sıcak yaz. Aşırı sıcaklıklar, dünyanın birçok yerinde ölümcül aşırı hava olaylarını tetikleyerek küresel deniz sıcaklıklarını rekor seviyelerde yükseltti; okyanus ekosistemlerini bozdu ve sayısız deniz türünü risk altında bıraktı.

3,8 milyardan Fazla İnsan Aşırı Sıcaklara Maruz Kaldı

Bağımsız bilim insanlarından oluşan ve kâr amacı gütmeyen bir organizasyon olan Climate Central’e göre 3,8 milyardan fazla insan, yani dünya nüfusunun neredeyse yarısı, Haziran ve Ağustos ayları arasında aşırı sıcaklara maruz kaldı. Sıcak havanın muhtemel sebebi ise insan kaynaklı iklim değişikliği. Geçtiğimiz hafta İngiltere’de bugüne kadarki en sıcak gün kaydedildi. ABD’de ise birçok bölge yüksek sıcaklık uyarısı aldı. Yanı sıra sıcak hava dalgaları elektrik şebekelerini tehdit ediyor, hayati önem taşıyan su sistemlerine zarar veriyor ve tarım gibi sektörlerin iş yapma maliyetlerini artırıyor.

Tüm gerçek etkilerine karşın komplo teorileri ve iklim değişikliği hakkındaki yanlış bilgiler, çevrimiçi platformlarda tehlikeli bir hızla yayılıyor. Komplo teorileri politik tartışmaları yalan bilgilerle kirletmekle kalmıyor. Aynı zamanda iklim değişikliğinin en kötü etkileriyle hâlâ başa çıkma şansımız olduğunu söyleyen bilim insanları ile işbirliği yapmaktan kaçanlar arasındaki politik ayrılığın büyümesine de yol açıyor. Güncel raporlar da yalnızca Batı ülkelerinde değil, Güney Amerika ve Çin’de de iklim hakkında yanlış bilgi sorununun yaygınlaştığını gösteriyor.

“İnkarcılık Şekillenerek Geri Dönüyor”

Yanlış bilgi ve insan hakları ihlalleri ile mücadele grubu olan Stratejik Diyalog Enstitüsü’nün (Institute of Strategic Dialogue) iklim araştırmaları ve politikaları başkanı Jennie King, “İnkarcılık günümüzün komplocu evreninde şekillenerek geri dönüyor. Yani artık ‘bilime güvenmeyin’ yerine ‘bilim insanlarına güvenmeyin’ şeklinde karşımıza çıkıyor” dedi.

Komploculuğun yanlış bilgiyle mücadeleyi de zorlaştırdığını söyleyen King, “Komploya dayanan ifadeler iklim değişikliğinin kanıta dayalı olmadığını veya iklim modellerinin güvenilmez olduğunu savunmuyor. Bunlar daha çok kurumlara duyulan güvenin erozyona uğramasının bir sonucu” şeklinde konuştu.

Son yıllarda gerçekleştirilen bazı anketler, bilim insanlarına, uzmanlara ve hükümet yetkililerine duyulan güvenin önemli ölçüde düştüğüne işaret ediyor. Geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen bir Pew anketi, ABD’li yetişkinlerin %29’unun, bilim insanlarının kamu yararına hareket ettiğini düşündüklerini gösterdi. Geçtiğimiz ilkbahar ve yaz aylarında çıkan iki Pew anketi ise ABD’lilerin üçte birinin iklim değişikliğine insanların yol açtığına inanmadığını gösterdi. Bu grubun %26’sı, iklim değişikliğinin sebebi olarak doğal çevre döngülerini gösterirken %14’ü de gezegenin ısındığını gösteren delillere inanmadıklarını ifade etti.

“Küresel İklim Eylemleri Yavaşlayabilir” Uyarısı

Pew araştırması aynı zamanda ABD’lilerin fosil yakıtların hemen bırakılmasını desteklemediğini de ortaya koydu. Yalnızca %31’lik bir grup fosil yakıttan tamamen çıkışı destekliyor. Geriye kalanların yarısı ülkenin fosil yakıttan çıkış için hazır olmadığını düşünürken yarısı ise fosil yakıttan hiçbir zaman çıkmayı istemiyor. Uzmanlar, bu yaklaşımın yalnızca iklim şüphecileri yaratmadığını, aynı zamanda bilime ve bilimsel topluluğa olan güveni de yok ettiğini söylüyor. Bazı uzmanlar ise güven erozyonunun Kasım ayında gerçekleştirilecek olan Birleşmiş Milletler COP28 iklim zirvesindeki ilerlemeleri engelleyebileceği, hatta gelecek yıl yapılacak ABD başkanlık seçimlerini bile etkileyebileceği konusunda endişeli. Araştırmacılar, COP27’de iklim değişikliği hakkında yanlış bilgilerin arttığına dikkat çekerken bu durumun küresel iklim eylemini yavaşlatacağı konusunda uyarıyor. Şayet ülkeler, fosil yakıt kullanımını azaltmanın bir yolunu bulamazsa 1,5 derece hedefini, hatta 2 derece hedefini bile gerçekleştirmek mümkün olmayacak.

Yazının aslına buradan ulaşabilirsiniz.

EkoIQ Editör