Profesör Ercan’ın anlattıkları, depremdeki büyük yıkımın önemli nedeninin denetimsizlik olduğunu çok net ortaya koyuyor. Sonuç olarak gerçek anlamda denetim yapılmamış olmasına rağmen o bina ‘deprem yönetmeliğine uygun’ olarak inşa edilmiş oluyor. Ve gözümüzün önünde yıkılıyor. Yıkılmakla birlikte onlarca kişiye mezar oluyor.
YAZI: Sibel BÜLAY [email protected]
Öncelikle ülkemize geçmiş olsun, başımız sağ olsun. Vefat eden vatandaşlarımızın ışık yoldaşı olsun. Yaşadığımız büyük yıkım karşısında duygularımı yansıtmam olanaksız. Gelen haberler bize Adıyaman’ın yerle bir olduğunu, artık Antakya diye bir yerin olmadığını, Kahramanmaraş’ın yarısının yok olduğunu söylüyor. “Yaralar sarılacak” deniyor. Evet, sarılacak. Sarılacak yaranın büyüklüğünü anlamamız için bu verileri topladım: Halkımızın %16’sı depremzede. Türkiye’nin %10’u yeniden inşa edilecek. Belediyelerin %20’si yeniden inşa edilecek. Yaralar sarılacak. Türkiye Cumhuriyeti’nin 2. yüzyılında hep birlikte yaşam kalitesi yüksek, doğayla uyumlu, sürdürülebilir bir Türkiye inşa edeceğiz.
Deprem Dirençli Kentler
Yukarıda da yazdım; yaşadığımız büyük yıkım karşısında duygularımı yansıtmam olanaksız. Onun yerine gördüklerime anlam vermeye, gelecek için önerilerde bulunmaya odaklanacağım. Deprem bölgesinden gelen haberleri izlerken çok sayıda yeni binanın yıkıldığını gördük. Yıkılan bu binalardan birinde “deprem yönetmeliğine uygun” olduğu yazılı bir dairenin satılık ilanı sosyal medyada yayımlandı. 7 Şubat günü “Selçuk Tepeli ile Fox Ana Haber”de Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan’ı dinledim ve çok şey öğrendim. Her şeyden önce yeni binaların yıkımına neden olan bazı sorunları anladım. “Bu yıkımın altından güvenli bir yapılanma nasıl sağlanır?” konusunda değerli öneriler vardı. Bir daha benzer bir yıkımla karşılaşmamak için, depreme dirençli kentlerin inşası için önemli olduğunu düşündüğüm önerileri paylaşıyorum. Sorun nerede? “Deprem yönetmeliğine uygun” inşa edilmiş binalar yıkılıyorsa deprem yönetmeliğini sorgulamamız gerekli. Profesör Ercan, Yapı Denetim Kuruluşu’nun kapsamının yetersiz olduğunu vurguluyor. “Yer Yapı Denetimi” olması gerektiğini söylüyor. Depremde yapının statiği kadar üzerine inşa edildiği yer de önemlidir. “Yapıların yıkılmasının nedeninin %20’si yerden gelen sorunlardır.” Var olan yönetmelik bu konuya hiç değinmiyor. %80’i yapısal kusurlardan kaynaklanıyor.
Yapı Denetimi
1. sorun: Denetçiler inşaatlara gidip bizzat denetleme yapmıyorlar. Önlerine gelen belgeleri imzalıyorlar. “Yapıların yıkılmasının ana nedeni bu… Demirci demirini bağlarken denetlenmesi gerekiyor. Yapıların yıkılmasının %75 ana nedeni kolonlarla kirişlerin arasındaki bağlantının olmaması.”
2 sorun: 7, 14, 21 ve 28’inci günlük beton örneklerinin alınması ve laboratuvarda deney yapılması gerekiyor. Fakat bu deneyleri de genellikle betonu satanlar yapıyor, inşaat mühendisi kontrol etmiyor.
3. sorun: Agrega (çakılın) boyutlarına bakılmıyor (Çakılın kalitesi ve boyutları beton dayanıklılığını etkileyen önemli unsurlardan biri).
4. sorun: Statik projeyi yapan kurum ve kişiler de kendi projelerini kendileri denetliyor (Yapı statiği, yapının dış veya iç etkenlerden meydana gelen negatif etkileri taşıyabilmesi, dengesinin bozulmaması için yapılan mühendislik hesaplamaları).
2013’e kadar statik projeleri denetleme sorumluluğu İnşaat Mühendisleri Odası’ndaydı (İMO). İMO Başkanı, Profesör Ercan’a sitemde bulunurmuş: “Bize gelen 100 projeden 92’sini biz statikleri bozuk olduğu için geri çeviriyorduk.” İMO bu kadar titiz çalışırken 2013 yılında AK Parti hükümeti İMO’nun inşaat denetlemesini kaldırdı. Profesör Ercan’ın anlattıkları, depremdeki büyük yıkımın önemli nedeninin denetimsizlik olduğunu çok net ortaya koyuyor. Sonuç olarak gerçek anlamda denetim yapılmamış olmasına rağmen o bina “deprem yönetmeliğine uygun” olarak inşa edilmiş oluyor. Ve gözümüzün önünde yıkılıyor. Yıkılmakla birlikte onlarca kişiye mezar oluyor.
Yer İnceleme Çalışmaları
Profesör Ercan, yapı denetiminin yanı sıra inşaata başlamadan önce yer incelemesinin yapılması, bazı ölçümlerin alınması gerektiğini vurguladı. Bu konudaki önerilerden biri, inşaat alanından sondaj yapılarak toprak örneğinin alınması ve örneğin laboratuvarda incelenip özelliklerinin belirlenmesi. “Bir zeminde kaç katlı bir bina yapılmalı?” sorusu 15 dakikalık titreşimcik ölçümleri alınarak belirlenmeli (Çok basit anlatımıyla titreşimcik ölçümleri depremin yarattığı dalgalara vereceği tepkiyi belirliyor, risk derecelerinin tanımlanmasını sağlıyor).
Elbette bu ölçümler yapılmıyor ve bugün bu kararı belediye meclisleri veriyor. Ama karar neye dayanarak veriliyor? Yapı denetiminde de olduğu gibi, yer inceleme çalışmalarının da uzmanlar tarafından denetlenmesi gerekli. Yani Jeofizik Mühendisleri Odası ve Jeoloji Mühendisleri Odası tarafından yapılmalı.
Öneri
Prof. Ercan’ın önerisi Yer Yapı Denetim mekanizmasının kurulması ve bu çalışmaların tümünün sigorta kuruluşu tarafından yapılması; denetimin sorumluluğu sigortayı yapanda olmalı. İnşaat sektöründeki başıboşluğun bedeli çok ağır oldu. Ve bu konuda hepimiz sorumluyuz. Hepimiz bir şekilde kestirmeden iş yapıp 3 kuruşluk bir kâr elde etmek için kuralları, standartları, kanunları hiçe saydık. Gölcük, Düzce, Van, Elazığ, İzmir ve bugün Kahramanmaraş Pazarcık ve Kahramanmaraş Elbistan depremlerini yaşadık. Bu coğrafyada yaşadığımız sürece deprem gerçeğiyle yaşayacağız. Ama enkaz altında kalıp kalmayacağımızı ahlak anlayışımız belirleyecek.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası’nın web sitesindeki bu açıklama ilgimi çekti: “Ülkemizin toprakları önemli ölçüde deprem tehlikesi altında bulunmaktadır. Bu nedenle, sağlıklı ve güvenli yapıların üretilmesi gerekiyor. Başta deprem olmak üzere diğer doğal olayların afete dönüşmesini önlemek için etkin bir yapı denetim sisteminin kurulup işletilmesi kaçınılmazdır. Açıkçası yapı üretim sürecinin her evresinin bağımsız bir şekilde denetlenmesi zorunludur. Altını çizmek gerekir ki denetimi yapan kişi veya kuruluşun bağımsız olmasının yanında, mesleki bir yetkinliğin, etik ve ahlaki bir anlayışın da olması gerekiyor.”