#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

“Yavaş Zeytin” Buluşması

Ayvalık Belediyesi’nin verdiği destekle organize edilen Slow Olive Etkinliği’nin ikincisi 13-15 Nisan tarihlerinde gerçekleştirildi. Slow Food topluluklarının da katkı verdiği organizasyona yerel üreticiler ve Ege’nin değişik köylerinden gelen zeytinciler de katıldı. Filistin, Arnavutluk, İtalya, Fas ve Lübnan’dan gelen zeytinciler, kendi ülkelerinin deneyimleri ve zeytinlikleriyle ilgili bilgileri paylaştı. Etkinlik, zeytincilik konusunda başka bir dünyaya adım atmak gerektiğini hatırlattı bizlere…

YAZI: Aytaç TİMUR, Yeryüzü Derneği, FOTOĞRAF: Burak ÖZKIRLI

Slow Olive, yani Yavaş Zeytin 2018 buluşması Ayvalık’ta 13-15 Nisan tarihlerinde, pek çok sivil toplum kuruluşunun (STK) organizasyonuyla gerçekleşti. Slow Food topluluklarının da katkı verdi­ği organizasyona yerel üreticiler ve Ege’nin değişik köylerinden gelen zeytinciler de katıldı. Türkiye’deki üreticilerin yanı sıra, Filistin, Arna­vutluk, İtalya, Fas ve Lübnan’dan gelen zeytinciler, kendi ülkelerinin deneyimleri ve zeytinlikleriyle ilgili bilgileri paylaştı. Bu önemli, çünkü zeytinin anavatanı tam da bu çanak. Üstüne üstlük zeytin ve zeytinlik­ler sadece ülkemizde değil bu ül­kelerde de çeşitli tehditler altında. Yine çok önemli bir üretici olan Su­riye’deki savaş, üretime büyük dar­be vuruyor. Muhakkak ki İtalya’dan gelen üretici ile Filistin’den gelen üreticinin sorunları aynı değil. İtal­yan konuşmacı, şarap üreticilerinin pazarlama taktikleri ile yarışmanın yollarını ararken, Filistin’den gelen konuşmacı İsrailli askerlerin zeytin üreticisini düpedüz öldürdüğünü, zeytin çuvallarına el koyduğunu, hatta bilerek yolda tutup geciktire­rek asitlik derecesinin yükselmesine neden olduğunu anlatırken zeytin üretmenin yanı sıra nasıl yaşam mü­cadelesi verdiklerini aktardı.

Ayvalık Belediyesi’nin verdiği des­tekle organize edilen Slow Olive etkinliği iki yılda bir yapılıyor ve bu ikincisi. Taksiyarhis Klisesi içinde oturumların düzenlenmesi, oturum­lara ayrı bir keyif katmıştı. Bahar sıcağında taş binanın içinde serin ve havadar ortam, buluşmayı takip etmeyi keyifli bir hale getirdi. Ne klimaya ihtiyaç duyduk ne de her­hangi bir başka fosil yakıtla çalışan makineye! Bu kilise artık ibadete açık değil ve müze formu almış. Bir tepeden Ayvalık’a bakıyor ve geçip giden halkların anısını taze tutuyor.

Kadim ve Şenlikli

Peki yavaş zeytin nedir? Sanıyorum bu soruya en iyi katkılardan birini Seferihisar’daki Doğa Okulu’ndan gelen konuşmacı Güven Eken ver­di. Pazara baktığınızda zeytinyağını kusursuz yapan şey nedir, diye sor­du. Acaba sadece asitlik derecesi ve damak tadı mı önemli? İşte tam da bu noktada belki de yavaş zeytini, konvansiyonel zeytinden ayıran püf noktasına değinen Eken, zeytin üre­timinin kadim bir etkinlik olduğu­nu hatırlattı bize. Zeytin hasadının bir şenlik, bir festival olduğunu ve üstelik hiç de hızlı yapılmadığını re­simlerle anlattı. Ninesi, torunu hep beraber bir piknik tadında yapılan hasadın nasıl bir kaynaşmanın gös­tergesi olduğunu aktardı. Kuşaklar arası bilgi birikiminin, şehirli ve mo­dern insanların bildiği dilin dışında, farklı bir yolla nasıl aktarıldığını çarpıcı bir dille gösterdi. Daha da ilgi çekici olan, kadim zeytinliklerde zeytin ağacı dışında pek çok ağacın yaşadığını; kuşların, böceklerin çe­şit çeşit otların yeşerdiğini ve bu or­manı andıran zeytinliklerde eskiden artık soyu tükenen alageyiklerin gezindiğini; bugün bunların yerini evcil hayvanların aldığını yaptıkla­rı niteliksel çalışmalara dayanarak aktarmasıydı. Çok şaşırtıcı olan bir bilgi ise, göz alabildiğine uzanan monokültür zeytinliklerin aksine, bu ormanı andıran zeytinliklerde zeytin sineği ya da başka bir hasta­lığa rastlanmamasıydı. Sanıyorum yavaş zeytin kavramının arkasında şenlikli hasat, biyoçeşitliliği koru­yan bir üretim alanı, kadim üretim bilgisinin yeni kuşaklara aktarılması ve üretici ile türetici arasından tüm aracıları çıkaran bir çarkı çevirmek yatıyor.

“Yavaş zeytin nedir”, iki günlük et­kinliğin peşinde koştuğu bu soru önemli. Şehrin ve yeni dünya düze­ninin hıza dayalı yapılanmasını belki bir yapısöküme uğratmanın zamanı geldi de geçiyor bile. Çünkü ancak yavaş zeytin sürdürülebilir bir ta­rımsal etkinliğin imkanını sunuyor.

Diğer yöntemlerin tamamı geçici ve son bulmaya mahkûm! Kuşaklar arası bilgi ve kültürün aktarılması dediğimizde 4000 yıllık bir birikim­den söz ediyoruz. Lütfen kimse kü­çümsemesin ve anlamıyorsa, oturup düşünsün. Bu öyle bir dil ki ziraat fakültelerinde öğretilemiyor. Biyo­çeşitlilik dendiğinde, sahibi olan, tapulu bir zeytinlikte zeytin ağacı dışında her türlü ağacın yaşadığı, kuşların böceklerin uçtuğu, hay­vanların otladığı bir ormandan söz ediliyor. Üreticinin bütün ürününü doğrudan türeticinin sofrasına taşı­maktan söz edildiğinde, bildiğimiz bütün alışverişin tersine döndüğü bir dünyadan söz ediliyor. Eken’in çok güzel dile getirdiği gibi, tüm bunları tartışmak gerekiyor. Enine boyuna düşünmek, bütün Akdeniz havzasında zeytin üretenlerle tar­tışmak ve başka bir dünyaya adım atmak gerekiyor.

Direnen Kadınlar

Zeytinliklere saldırı devam ederken onlara direnen köylüleri anmamak da olmaz. Nitekim buluşmaya ge­len Ayvacık Gülpınar Köylüleri el­lerindeki dövizler ve dillerindeki türkülerle buluşmaya renk kattı­lar. Gülpınar Sürdürülebilir Yaşam Derneği’ni kuran, bölgelerine ge­len sondajcılara direnen bu cesur ve ilham veren kadınlar, erkeklere umut oldular, neşe kattılar. Omuz omuza verince nelerin başarılabildi­ğini, sondaj yapan şirketlerin nasıl kovulduğunu bütün katılımcılara sanki yeniden yaşattılar. Binlerce yıllık bir zeytinliğe jeotermal tesisi kurmak isteyenlere umuyoruz ders olur. Antik Apollon Smintheion kazı alanına çok yakında kurulmak istenen tesis, aslında tarihe, zeytine, insanlara saygısı olmayan, vicdansız bir modern değerin, topraklarımız­da nasıl da hüküm sürdüğünü bizle­re bir kez daha gösterdi.

Etkinlikte bütün katılımcıları duy­gulandıran resimlerden biri ise 2800 yıllık zeytin ağacıydı. İnsan ömrü ile karşılaştırınca zeytinin bereketi, ömrü ve sundukları ger­çekten olağanüstü. Barışın simgesi zeytinin, yavaş zeytin olarak sofrala­rımıza gelmesi için hepimize görev düşüyor. Aslında zor bir iş değil bu. İlk olarak yediğiniz zeytini kim üret­miş, bunu öğrenin, o büyülü yolcu­luğa ilk adımı atmış olacaksınız.

Dr. Barış Doğru

#ekoIQ ve iklimhaber.org Yayın Yönetmeni, Sürdürülebilirlik Uzmanı