IPEC2024 Türetim Ekonomisi Konferansı’nın ikinci gününde kâr maksimizasyonunun ana hedef olmadığı, çevresel ve sosyal maliyetlerin de dahil edildiği yeni bir ekonomik modelin arayışları gündeme alındı. Köklü bir değişime gereksinimin öne çıktığı konuşmalarda; iklim değişikliği, eşitsizlik, açlık, ırkçılık ve başka birçok sorunun kökeninde kârı maksimize etmek, finans biriktirmek ve sürekli büyümenin olduğu ifade edildi.
IPEC2024 Türetim Ekonomisi Konferansı’nın ikinci gününde konferansın sabah oturumunda ilk sözü World Fair Trade Organization’un CEO’su Leida Rijnhout aldı. Rijnhout küresel düzeyde ekonominin nasıl daha adil ve etik hale getirilebileceği hakkında konuştu.
Rijnhout: “Toplumu Yeniden İnşa Etmeliyiz”
Rijnhout, “Şimdi ‘iş devrimi’ zamanı! Kâr maksimizasyonunun ana hedef olmadığı, çevresel ve sosyal maliyetlerin fiyata dahil edildiği, kârın sadece hissedarlara gitmediği, işletmelerin tamamen yaptıklarından sorumlu olduğu, şirket gücünün hükümetlerden büyük olmadığı, üretim zincirlerinin çalışanlara ve vatandaşlara daha yakın olduğu, çalışanların/üreticilerin işletmelerine sahip olduğu, ölçeğin sınırlı olduğu ve küçük olanın güzel olduğu bir ekonomiye ihtiyacımız var, yani KOBİ’lere!” dedi.
Rijnhout, konuşmasını şöyle sürdürdü:
‘’Hissedarların kapitalist iş modellerine ‘direnmeliyiz’, sistemimizi ‘yeniden düşünmeliyiz’, misyon odaklı KOBİ’ler için uygun bir ortam yaratan yeni politikalar geliştirmeliyiz. Yani toplumu ‘yeniden inşa etmeliyiz’, sosyal yenilik, altyapıda sistem değişikliği düşüncesi, daha az malzeme, kolektif çıkarlar… Özetle iş dünyasının DNA’sında köklü bir değişime ihtiyacımız var.’’
Kiessel: “Hareket Edin, Öğrenin, Tekrarlayın!”
Günün ikinci konuşmacısı Good Market‘in kurucusu ve sürdürülebilirlik hareketlerinde deneyimli Ashoka Fellow’u Amanda Kiessel, odaklandıkları sorunun, mevcut ekonomik sistemimiz olduğunu dile getirdi.
Kiessel, “İnsanların ortaya koyduğu ekonomik hikaye, amacımızın kârı maksimize etmek, finans biriktirmek ve sürekli büyümek olduğunu söyler. Aslında karşılaştığımız birçok sorunun temelinde bunlar yatar: İklim değişikliği, eşitsizlik, açlık, ırkçılık ya da genel olarak, birçok sorunun kökeninde bulunur” dedi.
Karşı karşıya olduğumuz büyük resimli zorluğun bu olduğunu fark etmemiz gerektiğini söyleyen Kiessel, “Kurallar, aktörler ve bağlantılarla ilgili gözlem yapmamız gerekiyor. Kaldıraç noktalarını aramalıyız. Hareket edin, öğrenin, tekrarlayın! Çünkü yaptığımız işin büyük bir kısmı, hem bağlanmayı hem de köprü kurmayı destekleyen daha fazla altyapı oluşturmaya çalışmak. Bir sonraki adım ise, bölünmelerin ötesinde işbirliği yapabilmek, kuralları değiştirebilmek. Hikayeyi değiştiriyoruz ve bu gerçekten kuralları değiştirmekle ilgili. Bunun için farklı gruplar arasında işbirliği yapabilmemiz ve farklı insanlarla hem bağlantı hem de köprü kurmaya ihtiyacımız var” diye konuştu.
“Türetim Ekonomisi İçerisinde ‘Türetici’ Bulunduran Yeni Bir Ekonomik Sistem”
Günün üçüncü konuşmacısı Ece Satıcı, Good4Trust.org’da Alan Oluşturucu ve dünyanın daha yaşanılabilir ve adil bir yer olmasının hayalini kuran, Yale Üniversitesi’nde okuyan bir genç olarak görüşlerini dile getirdi. Ece Satıcı, “Türetim ekonomisi içerisinde tüketici yerine türetici bulunduran yeni bir ekonomik sistem. Bu sistemde, üreticiler, ürünlerini ekolojik ve sosyal açıdan adil bir şekilde üreterek kendi aralarında bir tedarik ağı kuruyor. Böylece kendi aralarında, yine kendilerinin oluşturduğu değerin artmasını sağlıyor” dedi.
Türetim ekonomisinin bir göl ya da orman gibi verimli, gezegeni destekleyen ve iyileştiren bir ekonomik ekosistem olduğunu vurgulayan Satıcı, “Doğaya ve topluma minimum negatif veya mümkünse pozitif etki eden, makro ölçekli döngüsel bir ekonomi de diyebiliriz. Bu sistemde merkeze insanı almayı reddediyoruz ve insanın doğasını sorguluyoruz. Doğanın bir parçası olarak doğayla uyum içinde yaşamayı savunuyoruz” şeklinde konuştu. Ece Satıcı sözlerini şöyle tamamladı: “Örneğin Amazon Ormanları’nın ekosistem hizmetlerinin yıllık toplam ekonomik katkısı, 2021’de yaklaşık 4.62 milyar ABD Doları olarak tahmin edildi. Bu, 2021’de dünyanın en değerli 20 şirketinin toplam geliri olan 1.367 milyar ABD Doları’nın 3,4 katı. Eğer [doğada zaten var olan] bu ekosistemler döngüsellik üstüne kurulu olup insanlığın hayal edebileceğinden çok daha fazla yıllar boyunca yaşamış ve hayatta kalmanın yanı sıra başarılı ve hayat dolu bir şekilde var olmuşsa, neden ekonomik sistemimizi onları örnek alarak kurmuyoruz?”
Nishibe: “Çevre için Elverişli Olanı Aramamız Gerekiyor”
Toplantının dördüncü konuşmacısı, Good Money Lab’in Kurucu Direktörü ve Senshu Üniversitesi’nde profesör, alternatif para birimleri konusunda uzman Makoto Nishibe şunları dile getirdi: “1970’lerden bu yana modern yasal para birimleri, gerçek ekonomiyle sağlam bir bağlantısı olmasa da egemen hale geldi. Geleceğe bakıldığında, geleneksel yasal para birimlerinin yerini merkez bankası dijital para birimlerinin (CBDC’ler) alması bekleniyor. Ancak özel para birimleri de çeşitlenecek. Çünkü Korona pandemisi ve jeopolitik çatışmalar gibi olaylar, küreselleşmenin risklerini ortaya çıkardı, yerel ve bölgesel ekonomilerin yeniden değerlendirilmesine yol açtı ve dijital kripto paraların yükselişine neden oldu. Bu yüzden ‘İyi para’nın peşinde olarak, otonom, güvenilir, adil ve yaşam kalitesi ile çevre için elverişli olanı aramamız gerekiyor. Bu, kripto paraların fikirlerinin (sürdürülebilirlik, topluma fayda, dayanıklılık vurgusu) ve kripto para finans teknolojisinin (madencilik, teknoloji, QR ödeme sistemleri gibi) birleşimini içeriyor.”
Rieback: “Kendi Kendine Yetme, Sabit Büyüme ve Çıkarımsızlık Modelini Teşvik Ediyoruz”
Sosyal girişimcilik, büyüme sonrası yatırım ve teknoloji alanında faaliyet gösteren Nonprofit Ventures’in kurucu ortağı ve CEO’su Melanie Rieback ise konferansın son konuşmacısı oldu. Küçülme dünyasında şirketlere ne olacağı, etki yatırımları ve sürdürülebilir finans konularında katılımcıları bilgilendiren Rieback, “ESG’de (Çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim) çevresel ve sosyal yönler çok dikkat çekiyor ancak şirketlerin yönetimi ihmal ediliyor. Aslında yönetim, çevresel ve sosyal sorunların temel nedenidir. Bir şirketin var olma sebebi değer yaratmaktır. Sistemi eleştiriyoruz ama çoğu insan sistemin ne olduğunu tanımlayamıyor. Sistemi değiştirmek istiyorsak, önce onu anlamamız gerekiyor” dedi.
Rieback sözlerini şöyle noktaladı: “Post Growth Girişimciliği, çıkarımsız ve kâr amacı gütmeyen işletmeler kurmaya odaklanmış bir yapı. İşletmelerimizle kâr amacı gütmeyen kurumları çapraz sübvanse etmeye teşvik ediyoruz ve ticari girişim ekosisteminde yer almadan aktivist, sanatsal, ruhani iş fikirlerini hayata geçirmek isteyen girişimciler için bir alternatif sunmaya çalışıyoruz. Girişim ekosisteminin çok büyük bir kısmı, ‘sermaye, ölçek’ şeklindeki Silicon Valley modelini kullanıyor. Biz ise bunun yerine; kendi kendine yetme, sabit büyüme ve çıkarımsızlık modelini teşvik ediyoruz.”