Yeni bir çalışma, çoğu ABD şehirlerinde yaşayan siyahların, beyazlara oranla iki kat daha fazla ısı stresine maruz kaldığını ortaya koyuyor.
BBC’de yer alan habere göre, yeni bir çalışma, çoğu ABD şehirlerinde yaşayan siyahların, beyazlara oranla iki kat daha fazla ısı stresine maruz kaldığını ortaya koyuyor. Araştırmacılar bu farkın fakirliğe değil tarihsel ırkçılığa ve ayrımcılığa bağlı olduğunu söylüyor. Siyahlar genel olarak daha az yeşil alan ve daha çok yol ve bina olan bölgelerde yaşıyor. Bu etkenler artan sıcaklıkların ve değişen iklimlerin etkisini şiddetlendiriyor.
Şehirler, sıcak iklimleri arttırdığı iyi bilinen yerlerden. Binalar, yollar ve şehir altyapılarının sıcaklığa olan bu etkisinin teknik ismi “şehirsel ısı adası etkisi”. Onca beton ve asfalt daha çok ısı çekiyor ve depoluyor. Bu da şehir bölgelerinde gece ve gündüzlerin etrafındaki alanlara göre daha sıcak olmasına sebep oluyor. Ancak bu etki, şehir içindeki ağaç ve yeşil bölgeler bakımından zengin olan kısımlarla endüstri ve konutlarla dolu olan bölgeler arasında büyük farklar gösteriyor.
Daha önceki bir çalışma da daha sıcak mahallelerle, ırkçı yerleşim uygulamalarının arasındaki bağlantıların 1930’lara kadar dayandığını ortaya koymuştu.
Geçmişte, Afrika kökenli Amerikalıların ve göçmenlerin yoğun olduğu bölgeler, federal memurlar tarafından konut kredileri ve yatırım için fazla tehlikeli olarak sınıflandırılmıştı (redlining). Bu, büyük şehirlerin belirli bölgelerinde fakirliğe sebep oldu. Bu yeni çalışma, sıcak mahallelere ve etkilenen insanlara daha geniş bir perspektifle bakıyor. Araştırmacılar, uydu ısı haritaları ve Amerikan nüfus idaresinden alınan demografik bilgileri kullanarak beyaz olmayanların (people of colour), beyazlara oranla daha yüksek yaz gündüz sıcaklıkları olan bölgelerde yaşadığını ortaya koydu.
Araştırmanın amacına uygun olarak, bilim insanları “beyaz olmayanların” kendini “sadece beyaz” olarak tanımlamayan herkesi kapsadığını belirtiyor.
ABD’deki en büyük 175 şehrin altısı dışında hepsinde, beyaz olmayanların yaz döneminde maruz kaldığı ısı etkisi çok daha fazla. Siyahlar için bu oran çok daha yüksek. Araştırmacılara göre şehirlerde beyazlar fazladan 1,47 dereceye maruz kalırken siyahlar 3,12 dereceye maruz kalıyorlar. Uzmanlar, fazladan ısıya maruz kalmanın ölüm oranlarında artışa sebep olmanın yanında güneş çarpması, iş verimliliğinde düşüş ve öğrenme güçlüğüyle de bağlantılı olduğunu belirtiyor.
Kuzey Karolina-Chapel Hill Üniversitesi’nden araştırmanın başyazarı Dr. Angel Hsu, “Bizim çalışmamız, iklim ırkçılığının ve çevresel ırkçılığın var olduğuna dair daha fazla somut kanıtın sağlanmasına yardımcı oluyor. Bu sadece tek bir yerde olan bir hadise değil. ABD’nin her yerinde aynı şekilde” diyor.
Her ne kadar fakirlik daha fazla şehir ısısına maruz kalmakta bir etken olsa da tam olarak açıklanmıyordu. Şehirlerin yaklaşık yarısında, beyaz olmayanların sadece %10’u fakir olarak sınıflandırılsa da yoksulluk sınırının altında yaşayanlara oranla daha fazla yaz sıcağına maruz kaldıkları ortaya çıktı. “Bu farklılıkların kökeni tarihte bulunabilir,” diyor uzmanlar.
Bu yeni çalışmada yer almayan Virginia Bilim Müzesi’nin baş bilim insanı Dr. Jeremy Hoffman, “Günümüzün bu çevresel, sosyoekonomik ve sağlık eşitsizliklerinin çoğunu 20. yüzyıldaki ‘sınıflandırma’ gibi kentsel planlama politikalarına kadar takip edebiliriz” diyor. “Bu problemin, önümüzdeki on yıllarda küresel ısınma nedeniyle artması muhtemel olan sıcaklıklarla, Başkan Biden’ın söz verdiği üzere eyalet ve federal hükümetten büyük bir girişim olmadığı sürece daha da kötüye gitmesi muhtemel. Çözümler ise dikkatlice düşünülmeli.”
Makalede, araştırmacılar ısı stresli bölgelere ağaç dikmenin yaz sıcaklıklarını 1,5 dereceye kadar azaltabileceğini gerçeğinin üzerinde duruyor. Ancak bu yeni ağaçlar, mülk değerlerini artırabilir ve ev fiyatlarına etkileri yüzünden azınlıklar evlerinden olabilir. “Yaz aylarında daha fazla sıcağa maruz kalan bu toplulukların aynı zamanda Covid-19’dan da en fazla etkilenenler olduğu görüldüğünden, normalleşme sürecimizde onları hedefe koymalıyız” diyor Dr. Hoffman ve ekliyor: “Fakat bu mahallelerle ilgili kararlar, orada yaşayan vatandaşların istekleri ve yönlendirmesi olmadan alınırsa, geçmişteki diğer ırkçı konut planlama projelerinden farkı kalmaz.”