#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

Yerli Halklar Gezegenin Doğal Mirasına Sahip Çıkıyorlar

Yerli halklar, “ormanların en iyi koruyucuları” oldukları için toprak ve topraklar üzerindeki toplu hakları korunduğunda bununla beraber ormanların ve toplulukların da gelişeceği öngörülüyor. Onların hayatta kalmaları, gezegenimizin korunması kadar kültürel ve dilsel çeşitliliğin korunması için de çok önemli.

Devletlerin işgaline uğramadan önce belirli coğrafyalara yerleşmiş; geleneksel değerlerini, sosyal, kültürel veya siyasal yaşam şekillerini tümüyle veya kısmen koruyabilmiş toplumlar olarak yerli halklar, tahrip edilen yaşam alanları ve uğradıkları şiddet nedeniyle her geçen gün daha da zor koşullarda yaşamlarını sürdürüyorlar.

Yerli halklar, yaklaşık 480 milyon nüfuslarıyla toplam 90 ülkede küresel nüfusun %6’sından azını oluşturmasına karşın aşırı yoksul olanların en az %15’ini oluşturuyorlar. Yerli halkların yaşadıkları topraklar, dünya yüzeyinin %28’ini kaplarken aynı zamanda dünya ormanlarının %11’ini içererek elde kalan biyoçeşitliliğin önemli bir koruyucusu durumunda. Dolayısıyla yerli halklar, sürdürülebilir kalkınma ve gezegenin geleceği açısından büyük önem arz ediyorlar.

Dünya Dillerinin Yarısından Fazlası Onlara Ait

Geleneksel bilginin korunması, iklim değişikliği ile mücadelede önemli bir yol olarak görülüyor. Şu anda dünyadaki yaklaşık 6.700 dilin %96’sı, dünya nüfusunun sadece %3’ü tarafından konuşuluyor. Yerli halklar ise dünya nüfusunun %6’sından azını oluşturmasına karşın dünya dillerinin 4.000’inden fazlasını konuşuyorlar.

Geleneksel bilginin korunmasında kilit rol oynayan yerli halklar iklim değişikliğinin, küresel krizlerin ve bunların beraberinde getirdiği sosyoekonomik sorunların merkezinde yer alıyorlar. Topraklarıyla kurdukları özel bağ ve hem geçim kaynaklarının korunması hem de yaşam pratiklerinin sürdürülebilmesi çevresel sürdürülebilirlik ile yakından ilişkili. Yerli halkların geleneksel yaşam tarzları ve uygulamaları, biyoçeşitliliğin korunmasına ve sürdürülebilir tarım yöntemlerine hizmet ediyor. Özellikle yerli kadınlar dünya ölçeğinde bölgesel haklar için taban hareketinin ön saflarında yer alıyor ve konumları itibarıyla bölgelerinde dünyanın geri kalan biyoçeşitliliğinin %80’ini koruyorlar.

2007 tarihli Birleşmiş Milletler Yerli Halkların Hakları Bildirgesi (UNDRIP) sonrasında, 2016 tarihli Amerikan Yerli Halkların Hakları Bildirgesi, 2021 tarihli Latin Amerika ve Karayipler’de Çevresel Konularda Bilgiye Erişim, Halkın Katılımı ve Adalete İlişkin Bölgesel Anlaşma (Escazu Anlaşması) gibi uluslararası belgelerin kabul edilmesiyle yerli halkların hakları daha fazla tanınır hale geldi.

Yerli halkların ihtiyaçlarına dikkat çekmek amacıyla, Birleşmiş Milletler (BM), 1994 yılında aldığı kararla, 1982 yılında Cenevre’de yapılan BM İnsan Hakları Komisyonu’nun Yerli Halklar Çalışma Grubu’nun ilk toplantı tarihine ithafen 9 Ağustos Günü’nü “Dünya Yerli Halklar Günü” olarak kabul etti. Her yıl, UNESCO, bu tarihte yıllık temayla ilgili projeler sunuyor ve yapılan etkinliklerde bir yandan yerli halkların sorunları gündeme getirilirken diğer yandan farkındalık çalışmaları gerçekleştiriliyor.

Yaşam Alanları Küçülüyor

Birleşmiş Milletler Yerli Halkların Hakları Bildirgesi’nde güvence altına alınmış olan özerklik haklarına rağmen ve bir kısmı dış dünyadan veya modern toplumdan bilinçli olarak ayrılmayı tercih eden anlamında “gönüllü izolasyon” içinde, bir kısmı da dış dünyadan gelen kişilerle veya gruplarla ilk kez karşılaşmaları anlamında “ilk temas” halinde yaşayan yerli halklar, dünyanın geri kalanının genellikle göz ardı ettiği çok sayıda zorluklarla karşı karşıya. Tarım, turizm ve madencilik adına yapılan girişimler ve saldırılar, bu halkların topraklarındaki ormanların büyük bir bölümünün yok olmasına yol açıyor; yaşam tarzlarını bozuyor ve nesiller boyu korudukları doğal çevreyi tahrip ediyor.

Tüm bunlardan yola çıkılarak “Dünya Yerli Halklar Günü”nün 2024 teması “Gönüllü İzolasyon ve İlk Temas İçindeki Yerli Halkların Haklarını Koruma” olarak belirlendi. Yerli halklar, “ormanların en iyi koruyucuları” oldukları için toprak ve topraklar üzerindeki toplu hakları korunduğunda bununla beraber ormanların ve toplulukların da gelişeceği öngörülüyor. Onların hayatta kalmaları, gezegenimizin korunması kadar kültürel ve dilsel çeşitliliğin korunması için de çok önemli. İnsanlığın zengin ve karmaşık dokusunun bir kanıtı olarak yerli halklar, dünyamız için “çok önemli bir değer” olma özelliklerini şimdilik korumaya devam ediyorlar.