Eylül ayının son günlerinde, Türkiye yeşil hareketi içinden çok sayıda kurum ve kişinin katılımıyla Yeşiller Meclisi’nin kurulduğu ilan edildi. Yeşiller Meclisi kurucu üyelerinden Koray Doğan Urbarlı, meclisin gündeme dair yeşil bakış açısını ortaya koyacağını, mevcut yapıların sözlerine mahkum kalınmaması gerektiğini vurgulayacaklarını belirtiyor.
Yazı: Bulut BAGATIR
Öncelikle Yeşiller Meclisi’nin başlangıç noktasını ele alalım isterseniz. 1988 yılından bu yana Türkiye’de var olmaya çalışan hareketin Yeşiller Meclisi’ne evrilme hikayesini kısaca öğrenebilir miyiz?
İlk olarak 1988 yılında ortaya çıkan bir Yeşiller Partisi var. Bu parti 1994’te çeşitli bürokratik nedenlerden dolayı kapatılıyor. 1994’ten 2002’ye kadar bir sessizlik dönemi var. 2002’den sonra Yeşiller tekrar bir araya gelmeye başlıyor. Eski partiden gelen insanlarla birlikte tekrar partileşme noktasında altı senelik bir arayış oluyor. 2008’den sonra ise ikinci Yeşiller Partisi dediğimiz parti kuruluyor. 2008’den 2012’ye kadar Yeşiller Partisi adıyla devam ediyor bu yapı. 2012’de ise Eşitlik ve Demokrasi Partisi ile birleşip, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi adını alıyor. Fakat 2016 yılında tekrar bir ayrılık yaşanıyor, Yeşiller ve daha sonrasında kendilerini yeşil feministler olarak nitelendirecek bir bölüm insan ayrılıyor. Ben de o grup içerisindeyim. 2019’a kadar olan süreçte daha düşük düzeyde bir birlikteliğimiz bulunuyor. Yeşil Siyaset Platformu adında bir platformumuz var. Fakat tekrar bir arayışa girdik ve kendini yeşil hareket içerisinde tarif eden, yani sadece siyaset alanında değil, STK veya başka noktalarda var olan gruplarla ve bireylerle bir meclis oluşturulması fikri ortaya çıktı. 28 Eylül’de de Yeşiller Meclisi ilan edildi.
Yeşiller Meclisi nasıl bir kurucu ekipten oluşuyor? İşleyişi nasıl olacak?
Meclisin kurucu ekibi esas olarak 2016’da partiden ayrılanlardan oluşuyor. Yeşil Düşünce Derneği’nin, çeşitli yayınevlerinin ve bağımsız bireylerin içerisinde olduğu bir yapı. Aslında kapısı kendisini bu hareketin içinde gören herkese açık. Meclisin işleyişi de daha çok bu yapıları en verimli şekilde nasıl bir araya getirebileceğimiz üzerine konuşarak ortaya çıkacak. Daha tamamlanmış bir süreç değil. Sürekli kendini geliştiren bir yapı düşünüyoruz. Çeşitli çalışma grupları ile siyasi belgeler ortaya koymayı planlıyoruz. Bununla birlikte kendi işleyişimizin de bir siyaset olduğunu ortaya koyacağız. Sadece belgelerimiz ile değil, ortaya çıkarmak istediğimiz şeye göre bir yapı oluşturmak istiyoruz. Cinsiyet eşitliği, şiddetsizlik gibi ilkelerimizi doğrudan hayata geçirerek kendi mekanizmamızı da, dikkatli adımlarla, nasıl bir dünya istiyorsak ona uygun bir şekilde kurmaya çalışıyoruz. Şudur diyebileceğimiz tamamlanmış bir meclis işleyişi belki asla olmayacak. Sürekli kendini yenileme ile meclis taze tutulacak diyebiliriz.
Türkiye’de görmeye alışkın olmadığımız, farklı yaş gruplarından insanlar bulunuyor meclisinizde. Bu bir seçim miydi?
2008’de Yeşiller Partisi’ne girdiğimde 23 yaşındaydım ve partinin en genç üyelerinden bir tanesiydim. Biraz abartarak söylersem, şu anda neredeyse en yaşlılarından biriyim. O açıdan çok genç bir ekibimiz var. Özellikle genç kadınların öne çıktığı ve inisiyatif aldığı bir yapıya sahibiz. Bunun dışında ilk Yeşiller Partisi’nden itibaren işin içerisinde olmuş, artık yeşil hareket denildiğinde akla gelen isimler de var. Yeşil hareket denilince akla gelen genç isimler de bizimle. Hareketin önde gelen isimleri belli bir yaş üstü diyemeyiz. O açıdan da farklı yaşlardan insanlar var ancak ağırlıklı olarak 30 yaş altında insanlardan oluşuyor meclis. Yeşiller Meclisi’nin en önemli katılımcı platformlarından biri de Genç Yeşiller. Genç Yeşiller uluslararası bir yapı aynı zamanda. Genç Yeşiller’in varlığıyla hem tecrübe hem de gençlik aynı yapı altında buluşmuş oldu.
Meclisin ana hedeflerini neler oluşturuyor? Tanıtım toplantısında yapılan açıklamada “Bambaşka bir siyasetin mümkün olabildiğini düşünüyoruz” diyorsunuz. Bu bağlamda neler beklemeliyiz sizlerden?
Şöyle bir şanssızlığımız oldu. Yeşiller Meclisi’ni ilan ettik ve ondan sonra Suriye’deki durum ortaya çıktı. Biraz gündemimiz kaymış oldu. Tanıtım toplantısında açıkladığımız ilkelerimiz var. Bu ilkeler üzerinden gündeme dahil yeşil bakış açısı koymak istiyoruz. İlk başta yapmak istediğimiz bu. Mevcut yapıların sözlerine mahkum kalmamamız gerektiğini vurgulayacağız. Bunun yeşil siyaset yapısına dönüşüp dönüşmeyeceğini de Yeşiller Meclisi kendi içerisinde karar verecek. Adını koyarak söylersek bunun bir partiye dönüşüp dönüşmeyeceğini, kendi içindeki tartışmalar sonucunda meclis belirleyecek. Şu anda bu hedefle ilerliyoruz veya ilerlemiyoruz demek meclisin kendi iradesine saygısızlık olur ancak tabii ki herkesin aklında böyle bir ihtimal var.
Meclis ilan edildikten bir gün sonra Avrupa Yeşiller Partisi’nden gelen temsilciler ile birlikte Ekrem İmamoğlu ziyaret edildi. Yeşil ilkeler ile iklim krizine karşı şehirlerin önemi vurgulanarak, kendisine bazı hatırlatmalarda ve bilgi düzeyinde işbirliği taleplerinde bulunuldu. Sanırım biraz etkisi de oldu bunun. Şimdiye kadar etkin olunmayan C40 Zirvesi’nde aktif bir şekilde hareket edildi. Paris Belediye Başkanı ile görüşüldü.
Yeşiller Meclisi’nin önceliklendirdiği ilkeleri hangileri?
İçerisinde bulunduğumuz koşullar itibarıyla barış ve şiddetsizlik bizim esas ilkelerimizden biri. Sadece savaş karşıtlığı olarak düşünmemek, şiddetsizliği çok daha geniş ele almak gerekiyor. Günlük yaşamdan başlayarak kendi ideallerini hayata geçirmeye kadar tamamen şiddetten arındırılmış bir yapı ortaya koymaya çalışıyoruz. İçerisinde bulunduğumuz zaman ve coğrafyada bence çok önemli ve farklı duran bir ilke.
Toplumsal cinsiyet eşitliği ve feminizm zaten Yeşiller Meclisi’nin yapısı itibarıyla kendini doğrudan gerçekleştiren bir ilkemiz. Tanıtım toplantımızda hiç kimsenin bir zorlaması olmadan iki genç kadın basın toplantısına çıktı. Nor malde yaşlı erkekler oraya oturur, renk olsun diye bir de kadın oturturlar aralarına. Bizde ise böyle bir şey olmadı. Biz zaten feminist bir yapıyız, hiç böyle bir sıkıntı çekmedik.
Ve kişisel olarak küresel mücadeleyi öne çıkartabilirim. Yeşil hareket Türkiye’de görece eski ancak hâlâ kenarda kalmış bir hareket. Çok fazla büyüme fırsatı bulamamış. Ancak dünyaya baktığımızda en son Avusturya seçimlerinde önemli bir başarı elde edildiğini görüyoruz. Macaristan’da Budapeşte’nin belediye başkanı Yeşiller’in desteklediği aday oldu. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. İklim grevlerini ve Extinction Rebellion’ı (Yokoluş İsyanı) da düşünürsek dünyadaki küresel mücadelenin yeşillenmeye başladığını görebiliriz. Küresel mücadele yalnız olmadığımızı gösteriyor. Aynı ideallere sahip olan binlerce kişi Yeni Zelanda’da sokağa çıkarken 1 milyon kişi de New York’ta sokağa çıkabiliyor. Bu da doğru bir şey yaptığımızı gösteriyor. Biz de bu küresel mücadelenin Türkiye’deki ayağı olmaya çalışıyoruz. Bu üç ilkeyi diğerlerinden ayırmadan öne çıkartabilirim.
Dünyadaki ve özellikle Avrupa’daki yeşil dalga gittikçe hız kazanıyor. Sokaklar iklim krizine karşı harekete geçilmesini isteyen gençler ve yetişkinler ile dolu. AP seçimlerinde ise Yeşiller’in başarı elde ettiğini görüyoruz. Bu büyüyen dalganın Türkiye’ye yansıması nasıl olur? Yeşiller Türkiye’de söz sahibi olabilecek mi?
İki ayrı şekilde değerlendirebilirsem daha net olur sanıyorum. Her iki sorunun ortak yanıtı olarak şunu diyebilirim: Bu dalganın Türkiye’ye etkisini Yeşiller doğrudan özne olarak gerçekleştiremeyebilir. Yeşiller’in şöyle bir durumu var. Etkileyen bir politik yapıya sahip. Almanya’da Angela Merkel’in ilk çıkış politikaları ile şimdiki politikalarını karşılaştırdığınızda Almanya’daki Yeşiller’in başarısının onun da politikalarını nasıl etkilediğini görürsünüz. Ya da Ekrem İmamoğlu’nun C40’ta etkili olmaya başlaması ve bir şekilde, göstermelik veya değil, mutlaka adım atarak iklim krizine karşı bir şeyler yapmaya çalışmasını örnek gösterebiliriz.
İkinci sorunuza dönersek Türkiye’deki Yeşiller’in gücü özne olarak bunu şimdilik gerçekleştirmeye yetmese de fikri hegemonya yaratma açısından bir değer. Küresel yapının da etkisini unutmayalım. İstanbul’da, mesela 10 bin kişi sokağa çıktığında bu ufak bir rakam olarak görülebilir ama bunu bütün dünyadaki haberler ile birleştirdiğinizde mutlaka Türkiye’de dışa açık olan politikacılarda “Bizim de buna dikkat etmemiz gerekiyor” fikri doğuyor. Alttan alta yerel yönetimlerde ve çeşitli yapılarda adını koymadan yeşil politikaların utangaç bir şekilde ortaya konulduğunu görüyoruz.
Bir önceki soruyla birlikte düşünecek olursak Türkiye’de yeşil politika üretmenin ve uygulamanın önündeki engeller nelerdir size göre?
Türkiye’de yeşil politika ya da ufak sayılabilecek partilerin politika üretmesinin önündeki en büyük engel Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu. Her ne kadar alternatif politika, sokaktan politika deseniz de oy pusulasında olmadığınız sürece ülkenin çoğu için yoksunuz. Bunun da olmasının ihtimali 81 ilin yarısında örgütlenmenize, o illerin de ilçelerinin üçte birinde bulunmanıza bağlı. Bu sadece aylık olarak korkunç bir kira parası demek. Küçük yapıların örgütlenememesi, seçime girememesi üzerine kurulmuş merkezileşmiş bir yapı var. Daha da merkezi olsun diye Başkanlık Sistemi getirildi fakat burada ilginç bir durum oldu. 50+1 almak kazanmaya yeteceği için çok küçük bazı partiler ittifaklar ile söz sahibi olmaya başladılar. Bu konuşmayı biz dört sene önce yapsaydık en önemli engel olarak %10 barajını söylerdim. %10 barajı hâlâ var fakat kendi örgütlenmesini tamamlamış, sözünü kendine güvenen bir şekilde söyleyen Yeşiller Partisi’nin herhangi bir ittifak içerisinde kendine yer bulması ve gücünden daha fazla o ittifakı etkilemesi ve yönünü değiştirmesi mümkün. Ancak dediğim gibi 40 ilde ve 150-160 ilçede yer kiralamak ve tabela asmak demek, bizim ya da arkasında maddi olarak herhangi bir desteği olmayan bir yapının çok da altından kalkabileceği bir durum değil. Bizim için önemli olan sözünü kendine güvenen bir şekilde söylemek ve yeni sistemin yarattığı çatlaklardan ilerlemeye çalışmak.
Avrupa’daki Avrupa Yeşilleri ile iletişiminiz nasıl? Destek açıklamalarının geldiğini biliyoruz. Ortak çalışmalar olacak mı? Başka işbirliği haberleri alacak mıyız?
Avrupa Yeşilleri tanıtım toplantımıza gelip bize destek oldular. Onlara teşekkür ediyoruz. Partileşmeden Avrupa Yeşiller Partisi’nin ya da Avrupa Yeşillerinin içerisine doğrudan girmenin çok bir imkanı yok. Fakat çeşitli toplantılara katılımlarla ve işbirlikleri ile bunu yürütüyoruz. Yeşiller Meclisi kendini daha da gerçekleştirdiğinde yeni işbirlikleri mutlaka olacaktır. Meclis, biraz önce bahsettiğim gibi, Genç Yeşiller ile çok entegre bir şekilde çalışmalarına devam ediyor. Yokoluş İsyanı veya iklim grevleri ile küresel boyutta alışverişimiz devam ediyor. Bu tarz yapılar ortaya çıktığında, ilkelerimize uyuyorsa olabildiğince destek veriyoruz. Oradaki yapıları buraya taşımaya, buradaki fikirleri oraya iletmeye çalışıyoruz.