Yazı: Balkan TALU
O dev buz parçasının üzerinde kalakalan kutup ayısından mı etkilendik, yazı susuz geçirdikten sonra nihayet kasım ayında güneş görmenin aslında ters bir durum olduğunu mu anladık nihayet bilinmez ama artık çevreye daha duyarlı, bilinçli tüketicileriz. En azından öyle bir vehmimiz var. Tehlikeli kimyasalları hayatımızda istemiyoruz. Çarşı, pazarda doğal ürün arıyoruz. Heyhat, maalesef alıcı uyanıksa satıcı her zaman daha uyanık olmuştur tarih boyunca. Üzgünüz ama acı gerçek bu. Siz yine de müsterih olunuz, derin bir nefes alınız. 1988 yılında Kanada hükümeti tarafından kurulmuş olan köklü bir ecolabel (yeşil etiket) kuruluşu Ecologo’nun biz fani tüketiciler için hazırladığı Greenwashing (yeşil badana) Günahları raporunu okuyunuz. Kurumun ilk Yeşil Badana Günahları araştırması 2008 yılında yayınlanmış ve sadece Kanada ve ABD ile sınırlı tutulmuş. 2008 yılında 1018 ürün tarandıktan sonra açıklanan sonuçlarda şirketlerin altı büyük günahı tespit edilmiş. Öte yandan 20082009 sezonunda yürütülen çalışmada Avustralya ve İngiltere’nin ülke profilleri de var. En son 2009 yılının sonunda basılan metinde günahlar altıyken yedi olmuş. Son araştırmada taranan Kuzey Amerika’da yeşil ürün sayısı 2219’a çıkmış. 2009 raporunda ortaya çıkan en önemli verilerden biri de Kuzey Amerika’da tetkik edilen “yeşil” ürünlerin yüzde 98’inin yedi günahtan en az birini işlediğinin ortaya çıkması. ABD ve Kanada’da sadece 25 ürün tamamen günahsız bulunmuş.
Yeşil badana en çok çocuklara yönelik ürünlerde, kozmetik ve temizlik malzemelerinde görülüyor. Yeşil badanacıların en çok kullandığı sıfatlardan biri doğallık. Halbuki cıva da doğaldır, arsenik de. Dolayısıyla “yüzde 99 doğal bebek kremi” şeklinde bir tanımlama yapmanın çok da bir manası yok. Pazarlamacıların yeşil badana yaparken kullanmayı en çok sevdikleri sıfatlardan biri de “doğada çözünürlük.” Tüketiciler, temizlik malzemelerinde sıkça anılan bu özelliği test eden OECD, ISO ve ASTM (Amerika Madde Test Derneği) gibi saygın kuruluşların mühür ve işaretlerini görmedikleri müddetçe bu sıfata çok da itibar etmemeliler.
Domino Tehlikesine Dikkat!
Yeşil badanacı, tüketiciler için olduğu kadar üreticiler için de büyük bir tehlike. Sorun sadece iyi niyetli ve hassas tüketicilerin kazıklanması değil. Cilalanmış, sahte ürünlerin gerçek yeşil ürünlerin önünü tıkama ihtimali söz konusu. Unutmamak lazım ki duyarlı tüketici aynı zamanda kırılgan tüketicidir. Aldığı ürünlerden birinin doğaya uyumlu olmadığını fark eden müşteri birdenbire hiçbir ürünün çevreci olduğuna inanmamaya başlayabilir. Ecologo yetkilileri böylesi kafa karışıklıklarının domino etkisi yaratıp, piyasa içindeki sürdürülebilirlik dinamiğinin sekteye uğramasından korkuyorlar. Bu nedenle Greenwash’m yedi ölümcül günahı hakkında fikir sahibi olmak ve üretici de tüketici de olsanız gözleri dört açmak gerekiyor.
Yeşil Badanacıların 7 Ölümcül Günahı
“Yedi ölümcül günah” derken, konumuz tabii ki David Fincher’ın şahane filmi değil. Ama Türkçeye Yeşil Badana olarak çevrilen Greenwash’un günahları da pek masum sayılmaz.
Saklı Ödün
Bu günahı işleyen arkadaşlar, biraz tembel olduklarından olsa gerek, yeşil kıstaslardan sadece bir ikisini karşılamanın yeterli olduğuna vehmetmişler. Örneğin kâğıt ürünlerinizin geri dönüştürülebilir olduğunu iddia ediyorsunuz. Şahane, ama birçok peçete ya da tuvalet kâğıdı markasının hava ve su emisyonlarına ve dünyanın ısınmasına olan katkısı ne kadardır? Bu konuda diğer bir muhteşem örnek de ev yalıtım malzemeleri. Yalıtım firmalarının favori reklam sloganlarından biri de iç mekanlardaki hava sirkülasyonunun ne kadar kaliteli olduğu ile ilgili. Ancak bu firmalar nedense, üretim süreçleri ve geri dönüşüm gibi başlıklar hakkında pek fazla doyurucu bilgiyi paylaşmıyorlar sosyal paydaşlarıyla.
Desteksiz Atış
Gelin bu günahı işleyen arkadaşlara “bana belgelerle gel” diye haykıralım hep beraber. Daha doğrusu sertifikalarla… Şimdi elinizdeki ampulün ambalajını evirip çevirip enerji tasarrufu yaptığına dair bir ışık, bir işaret aradığınızı görür gibi oluyoruz. Şimdiden cevap verelim, hayır bakarkör değilsiniz ve hayır o işareti bulamayacaksınız çünkü az enerji harcadığı iddiasında olan birçok elektrik aydınlatma firmasının bu konuyla ilgili bir sertifikası yok. Aynı sorun kişisel bakım ürünlerinde de yaşanıyor. Birçok şampuan markası ürünlerinin hayvanlar üzerinde denenmediğine dair yeminler edebilir ama bunu destekleyecek herhangi bir elle tutulur kanıt veya veriye sahip değiller.
Belirsizlik
Tamamen yuvarlak laflarla müşteri yanlış yönlendiriliyor. Misal geri dönüşüm işaretini hepimiz tanıyoruz ve seviyoruz değil mi? Çünkü bu işareti görünce ürünümüz geri dönüşümlü anlamına geliyor iyi ama ürünün neresi geri dönüşümlü? Esas tuzak soru bu. Ürünün kendisi de geri dönüştürülebilir olabilir ambalajı da. Hani mutfaklarınızda kullandığınız mumlu kâğıtlar var ya. işte onların sadece binde biri geri dönüşebiliyor. Hadi biraz daha fesatlık yapalım. Mesela yazar “kimyasal yok” derken ne demek istiyor? Su da bir kimyasal değil midir? Öyledir, ama haşere ilaçları değilmiş biz de yeni öğrendik. Zehirli olmasın bari diyeceksiniz ama bu tanım için de aynı şey geçerli. Hem suyun hem de tuzun içinde eser miktarda da olsa zehir vardır.
Kırk Katır Kırk Satır
Bu taktik ile ürününüzün yeşil özelliklerinden birini gün yüzüne çıkarıp tüketicinin dikkatini dağıtarak daha önemli sorunları örtbas edebilirsiniz. Maksat aksiyon olsun deyip müşterinize organik sigara satabilirsiniz. “E ne mahsuru var?” diyorsunuz da, hani diyoruz ki sigarayı bırakmayı düşünseniz. Bu kategorideki diğer favorimiz de yeşil haşere ve zararlı ot ilaçları. Zorunluluk halinde bu ilaçlara başvurabilirsiniz. Diğer seçenekler arasında yeşil olanı da tercih ediyor olabilirsiniz. iyi ama ya bunların hiçbirine gerek yoksa?
Alenen Palavra Atmaca
Allahtan bu günahı işleyenlerin sayısı nispeten az çünkü burada sertifika suistimali söz konusu. Örnek vermek gerekirse organik sertifikası sahibi olduğunu söyleyen birçok şampuan markası böyle bir sertifikaya sahip değil. Ünlü yalıtım markalarından biri, Energystar sertifikasına sahip olduğunu söylüyor ama Energystar’ın bundan haberi yok.
Sahte Etiket Kondurmaca
Yeşil badana araştırmacıları ilk defa bu yıl boyanın altını kazıdılar ve birçok markanın olmayan yeşil etiketlerin işaret ve mühürlerini yarattığını tespit ettiler. Sahte etiket kondurmaca günahı ilk defa bu yıl ortaya çıktı. Örneğin Kanadalı bir kâğıt havlu markası kendi kendine küresel ısınmayla savaşan bir etiket uyduruvermiş. Bu yüzden tüketicilerin yeşil etiketler (ecolabel) konusunda uyanık olması gerekiyor.
Ne Gereği Vardı Şimdi?
Bu günahı işleyen arkadaşları kısaca “Kod Adı CFC” olarak anabiliriz. “CFC ne ola ki?” diye soran bakışlarınızı görür gibiyiz, kloroflorokarbonun kısaltması oluyor kendileri. Haşere ilaçlarından, deodorantlara, temizlik maddelerine her türlü üründe kloroflorokarbonlar takriben otuz yıldır yasak. Anneleriniz, babalarınız falan hatırlayabilir belki o zaman buralar dutluktu. Daha açık bir ifadeyle bunu kimsenin söylemesine gerek yok. Dünya üzerinden silinmiş çiçek mikrobuna karşı aşılama kampanyası yapmakla aynı şey.
Biz günahkâr yeşil badanacılarla dalgamızı geçeduralım, sürdürülebilirlik büyük tehlike altında. Tüketicilere düşen en büyük görevlerden biri asla pes etmemek. Yeşil badanacılara kanmamak için en iyi yöntemlerden biri malların üstünde gerçek yeşil sertifikalar aramak. Yedi günahı aklında tutmayı başaran alıcılar yeterince şeffaf davranmayan markaları anında fark edeceklerdir. Yeterince sabırlı olup gerçekten yeşil olan ürünleri tercih etmekte ısrar edersek piyasayı da daha yeşil olmaya zorlayabiliriz. Sabır, sadece biraz daha sabır.