Önce iyi haber: Ekonomik krize ve piyasalardaki daralmaya rağmen yeşil yatırımlar hız kesmemiş durumda. Tabii bu veri Türkiye’ye ait değil (bu konuda bu topraklarda hiçbir ciddi araştırma daha yok ne yazık ki; Araştırma şirketlerine ve yeşil üreticilere duyurulur!) Bilgi, Amerika ve Kanada’ya ait. Araştırmanın sahibi ise oldukça güvenilir bir kurum: Terrachoice. Kuzey Amerika’da uzun zamandır çevreci pazarlama alanında danışmanlık hizmeti veren Terrachoice’un son araştırması 2009 Ecomarket Raporu, geçtiğimiz günlerde kamuoyuna açıklandı. 2007’den beri üç yıldır tekrarlanan araştırma, şirketlerin satın alma sorumluları ve tedarikçilerinin katılımıyla gerçekleştiriliyor. Ee ne de olsa nihai tüketicinin market raflarında ne göreceğini tedarikçiler belirliyor!
Terrachoice bu yılki araştırmada, öncekilerden farklı olarak satın alma departmanlarının daha üst düzey yöneticilerine ulaşmayı da başarmış. Araştırmaya katılanların yüzde 81’i çalıştıkları şirketlerin satın alma stratejilerinden doğrudan sorumlu. ABD’de yarım milyondan fazla personel satın alma departmanlarında çalışıyor. Ecomarket anketine bunlardan 182’si katılmış. Kanada’da ise 124 bin satın alma çalışanından 387’si araştırmaya dahil olmuş.
Araştırmanın en ilginç ve umut verici sonuçlarından başlayalım isterseniz: Ankete katılanların yüzde 84’ü, ekonomik krizin daha uzun süre etkisini sürdüreceğini düşünüyor ama buna rağmen yeşil tüketimin artacağına inanıyorlar. Gelelim şimdi, aralarında şeytanın dolaştığı anketin ayrıntılarına…
Çevresel Etki Dördüncü Sırada
Araştırma, tedarik uzmanlarının ve satın almacılann birinci önceliğinin performans olduğunu açık bir şekilde ortaya koyuyor. Çevresel etki ise, erişim kolaylığı, dayanıklılık, fiyat gibi değişkenlerin ardından ancak dördüncü belirleyici faktör olarak yer alıyor.
Ancak tedarik uzmanlarının yeşil ürün tercihinden ne anladığını kavrayabilmek için çevresel faktör maddesini belki biraz açmak gerekiyor. Terrachoice’un 2007 yılından beri düzenli olarak her yıl yaptığı ankette çevre sorunlarına olan duyarlılığın artmasında birinci sebep “sağlığa olan etki.” Doğaya yönelik hassasiyeti pekiştiren ikinci en önemli sebep ise enerji tasarrufu. 2008 yılında zehirli atıklar ve geri dönüşebilirlik gibi sorunlar ilk beşe girerken, geçen yıl yapılan incelemede su kirliliği ve sürdürülebilirlik gibi başlıkların daha üst sıralara tırmandıkları görülüyor.
Peki, şirketlerin yeşil kıstasları en fazla kullandıkları ürün kategorileri hangileri? Kâğıt, kâğıt temizlik ürünleri ve kimyasal temizleyiciler. Ecomarket araştırmacıları firma yetkililerinden bu kategorilerde yer alan yeşil ürünlerin performanslarını diğerleriyle karşılaştırmalarını da istemiş. Katılımcıların çoğu, ürün performanslarının genelde aynı olduğunu, fiyatların da çok fazla oynamadığını düşünüyor. Kâğıt ürünlerini değerlendirenlerin yüzde 70’i bu kategorideki muadilleriyle aralarında performans açısından bir fark olmadığını düşünüyor.
Kâğıt temizlik ürünlerinde ise (mendil, tuvalet kâğıdı, kâğıt havlu) araştırmaya katılanların yüzde 65’i doğa dostu ile klasik versiyon arasında bir fark olmadığını düşünüyor. Yüzde 34’lük bir kesim ise doğa dostu kâğıt temizlik ürünlerinin daha pahalı olduğunu belirtiyor.
Kimyasal temizleyicilerin, genel olarak dünyayı en çok kirleten ürün kategorilerinden biri olduğu kabul edilir. Öte yandan hijyenik temizlik ürünleri bütün evlerin vazgeçilmezlerindendir. Araştırmaya göre satın almanlar doğa dostu temizlik maddelerinin yüzde 50’sinin muadilleriyle aynı kalitede olduğunu düşünüyorlar. Ama aynı katılımcıların diğer yansı da çevreye duyarlı hijyen ürünlerinin pahalı olduğunu ifade ediyorlar.
Temel Sorun: Fiyat ve Eğitim
Dünya piyasasında yeşil ürünlerin hacminin ve sayısının artabilmesinin büyük oranda tedarikçilerin tercihlerine bağlı olduğunu herkes vurguluyor. Terrachoice’un 2009 Ecomarket araştırmasının bu tercihlerin değiştirilmesinde son derece kritik tespitleri mevcut. Eğer bu karar vericileri ikna etmek istiyorsanız iki temel şeye dikkat etmeniz gerekiyor: Birincisi fiyat ve performans ilişkisine; ikincisi satın almacıların bilgilendirilmesine.
Bir kere, fiyat rekabeti konusunda adım atmadan yeşil ürün pazarlaması konusunda uzun boylu yol almak neredeyse mümkün değil. Araştırmanın bütün verileri, satın almacıların yeşil ürün alımının artırılabilmesi için alınacak en önemli tedbirin rekabetçi fiyatlandırma olduğunu ortaya koyuyor.
Kriz ve Çevre Dostu Fırsat
Yeşil pazarın geliştirilmesi için ikinci en önemli öneri ise satın almacıların eğitilmesi. Zira çevre dostu mallar tüketmek isteyen müşteri için en önemli tehlikelerden biri de, Türkçeye “Yeşil Badana” olarak çevirebileceğimiz Greenwash. Dolayısıyla doğru bilgiye ulaşmak büyük önem arz ediyor. Kuruluşlar, doğru bilginin en güvenilir kaynağı olarak üniversiteleri, tedarikçi kuruluşları ve yeşil etiketleri görüyorlar. Özellikle sertifikalı yeşil etiketlerin markalara büyük itibar kazandırdığı açık bir gerçek. Satın almacıların yüzde 88’i en az bir etiketi tanıyor.
Terrachoice’un Ecomarket 2009 araştırması bizlere yeşil ürünlerin krize rağmen yerini koruyacağını gösteriyor. Yakın gelecekte köklü kuruluşların çoğunun kendi yeşil satın alma ve sürdürebilirlik politikalarını ilan etmesi bekleniyor. Fiyatlandırma konusundaki pürüzler giderilir, tedarikçilere ihtiyaç duydukları eğitim verilir ve gerekli bilgi akışı sağlanabilirse şirketlerin yeşil ürünlere daha fazla yatırım yapabileceklerine hiç kuşku yok. Bu noktada devletlerin tavrı da büyük önem kazanacak. Bütün Kuzey Amerika çapındaki katılımcıların yüzde 74’ü yaşanan küresel krizin büyük bir depresyon olduğunu düşünmelerine rağmen yeşil harcamalarını arttırmışlar. Ne dersiniz? Belki kriz gerçekten çevre dostu bir fırsata çevrilebilir.
Yeşil Ürün Talebi İstikrarlı Büyüyor
Ecomarket araştırmasına göre, yeşil ürün alım hedeflerini belirlemiş olan şirketlerin oranı 2008 yılında yüzde 63 iken 2009 yılında yüzde 72’ye kadar yükselmiş. Henüz yeşil alım politikasını oluşturmamış yüzde 28’lik dilimin yüzde 54’ü ise, yakın zamanda bu konuda uygulamaya geçmeye hazırlanıyor. Şirketlerin yeşi alım hedeflerini saptamada temel motivasyonu firmaların sürdürülebilirlik politikalarını ciddiye almaları (yüzde 80) ve çevreye duyarlılık (yüzde 78). Şirketlerin yüzde 14’ünde alım bütçeleri belirlenirken çevre koşulları da dikkate alınıyor. Firmaların genel alım bütçeleri artsa da düşse de yeşil alım faaliyetlerindek hareketlilik devam ediyor. Büyük kuruluşların yüzde 21’i alım bütçelerin yükseltmişler. Söz konusu yüzde 21’lik dilimin yüzde 57’sinde yeşil ürünlere ağırlık veriliyor. Aynı şekilde bütçelerin düşüren yüzde 60’lık dilimin de yüzde 57’sinde yeşil ürünlerden taviz verilmemiş.
ABD’li Yeşil Yatırımcılar: Umudumuz Obama!
Hiç kuşkusuz yeşil yatırımların yo alabilmesi ve genişleyebilmesi için devletlerin tavrı ve yaklaşımı da büyük önem taşıyor. Terrachoice’un araştırması bunu açık bir şekilde gösteriyor. Şöyle ki; ABD’li katılımcıların yüzde 76’sı ABD Başkanı Barack Obama’nın yeşil yatırımlar için gerekli teşviki sağlayacağına inanıyor.
Öte yandan Kanada’da kamu politikalarına güven bu kadar yaygın değil. Kanadalı tedarikçi ve satın almacıların yüzde 42’si Harper hükümetine bu konuda fazla bel bağlamamış durumda.