Şimdiye kadar ekonomik krizin de etkisiyle yaratılan yeşil işler ile istihdama nasıl katkı sağlanabileceği konuşuldu. Pek öngörülmeyen ama önümüzdeki yıllarda ortaya çıkacak bir konu da yeşil yakalıların siyaset dünyasında oynayacağı rol.
Yazı: Barış Gencer Baykan
Cumhuriyet Halk Partisi’nin Şafak Pavey’i “Doğa Hakları ve Sosyal Politikalar”dan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak ataması, siyasetin yeşile kayıtsız kalamadığının önemli bir göstergesi olarak görülebilir.
Mavi yakalılar, beyaz yakalılar, gri yakalılar, mor yakalılar, yeşil yakalılar… Yakaların rengi, ekonominin yapısı değiştikçe farklılaşıyor. Son dönemde ilgi, yeşil yakalılara doğru kaymış vaziyette. Ekonomik ve ekolojik krizi birlikte yaşadığımız bu dönemde, çevre korumanın ve gelişmiş çevre politikalarının ekonomiye ve özellikle istihdama olumsuz etkileri olacağı düşüncesi etkisini yitirmeye başlıyor ve yeşil işler ortaya çıkıyor. UNEP/ILO/UTEC tarafından 2008’de hazırlanan “Green Jobs: Towards Sustainable Work in a Low-Carbon World” raporunda “yeşil işler” imalat, tarım, hizmet ve Ar-Ge sektörlerinde insanlığın karşı karşıya olduğu çevresel tehditleri gidermeyi amaçlayan işleri tanımlamak için kullanılıyor. Yeşil yakalıların yoğun olduğu sektörler arasında öncelikle yenilenebilir enerji (rüzgâr, güneş, jeotermal, biyogaz), enerji verimliliği, organik tarım ve yalıtım sektörlerini sayabiliriz. Çevre mühendisleri, çevre danışmanları, ekolojik mimarlar, çevre avukatları, çevre eğitmenleri, çevre koruma ve ekoteknoloji alanında çalışanlar bu kategoriye giriyor. Somut olarak rüzgâr tribünlerini ve güneş panellerini projelendirenler, üretenler ve yerleştirenler; binaların yalıtımını yapanlar; ekolojik ürün üreticileri yeşil yakalı kabul ediliyor. Türkiye’de, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan 8 bin beşyüze yakın yeşil yakalı da dahil edildiğinde yaklaşık 50 bin yeşil yakalının çalıştığını söyleyebiliriz.
Şimdiye kadar dünyada ve Türkiye’de, yeşil işler ve yeşil yakalılar, ekonomideki mevcut ve olası yerleri üzerinden tartışıldı. Peki, yeşil ekonomi büyüdükçe yeşil siyaset alanı da büyür mü? Yeşil yakalılar arttıkça yeşil siyasetçiler de artar mı? Enerji, gıda, atık, iklim değişikliği alanlarında daha sürdürülebilir toplumlar için çalışanlar, bu alanların önemi arttıkça siyaset mekanizmalarında yukarı doğru çıkabilirler mi?
Yeşil Politikacılar Göreve
1970’lerde Avrupa’da ve ABD’de modern çevre hareketinin doğmasından, sonra yeşil partilerin kurulduğunu ve bu partilerin 1980’lerden itibaren yerel düzeyden başlayarak ulusal hükümetlerde ve Avrupa Parlamentosu’nda yer aldıklarını görüyoruz. Yeşil politikacıların çoğunluğunun çevre hareketinin kadroları arasından çıktığını da biliyoruz. Nükleer karşıtı, feminist ve anti-militarist hareketlerden gelen aktivistler de yeşil ve sosyal demokrat partilerde politika yapmaya başladılar. Günümüzde yeşil politikacılar havuzuna bir katkının da yeşil işlerde çalışan yeşil yakalılardan gelebileceğini söyleyebiliriz.
Türkiye’de yeşil hareket, 1980’lerin sonundan itibaren gelişmesine rağmen siyaset sahnesinde özelikle siyasi parti boyutunda çok etkili olamadı. İlk Yeşiller Partisi’nin 1988-1994 arasındaki etkinliği, 80 sonrası sanayileşmenin ve kentleşmenin artırdığı çevre sorunlarına karşı gelişen tepkisel hareket üzerinden şekillendi. Yeşil politikacılar, çevre hareketlerinin yanısıra, 80’lerin sol/sosyalist yapılarından da geldiler fakat bir kuşak olarak olgunlaşma ve yerel yönetimlerde ve Meclis’te yer alma fırsatını bulamadılar. Bunun değişip değişmeyeceği, Türkiye’de ki siyasetin yapısına, Siyasi Partiler Kanunu’na ve tabii yeşil politikacıların siyasi becerilerine bağlı.
Ancak toplumda yeşil yakalıların sayısı arttıkça çevreye önem atfeden partilerin de oy tabanlarının gelişeceğini söyleyebiliriz. Avrupa’da birçok yeşil partinin son yıllardaki seçim kampanyalarında yeşil işlere ağırlık vermeleri ve yaratacakları yeşil işlerin rakamlarını telaffuz etmeleri aslında kendi seçmen ve kadro tabanlarını geliştirmesi açısından ele alınabilir. Yeşil yakalıların elbette bir blok halinde bir partiyi destekleyeceklerini söyleyemeyiz.
Mavi yakalıların tümünün işçi sınıfının çıkarlarını savunan siyasi parti veya sendikalarda siyaset yapmaması veya onlara oy vermemesini örnek gösterebiliriz. Bugünün yeşil yakalılarının bir kısmı, aslında öncesinin mavi ve beyaz yakalıları. Yeşil yakalıların kendilerini bir kategori olarak çıkarlarını savunmaları ve toplumun dönüşmesinde siyasi bir rol alıp almayacakları da tartışma konusu.
Türkiye’nin kalkınma ideolojisinin oluşturulmasında ve uygulanmasında en büyük rolü mühendisler oynadı. Sağ gelenekten gelen siyasi parti liderlerinin ve kadrolarının büyük ölçüde mühendislerden oluşması da kaçınılmazdı. 1950’lerden günümüze gelen kalkınma hamleleri, büyük barajlar, toplu inşaatlar, dev enerji şebekeleri devirlerini yavaş yavaş tamamlayacak. Kalkınma ideolojisinin ötesine geçecek, sürdürülebilir, yerel ve yeşil bir toplumun temelleri bugünden atılacaksa yeşil yakalıların ekonomide ve siyasetteki rolünü incelemek olası bir dönüşümü anlamak için gerekli olacak. Yeşiller Partisi ve Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin birleşmesi yeşil yakalılar için bir çekim gücü yaratabilir. CHP’nin de “Doğa Hakları ve Sosyal Politikalar”dan sorumlu bir Genel Başkan Yardımcılığı pozisyonu yaratması yeşil siyasete duyarsız kalmayacağının bir işareti olarak görülebilir.
EKOIQ Dergisi Eylül 2012 SAYI: 21