Birleşmiş Milletler’in Paris Anlaşması’nın iklim değişikliği konusuna getirdiği en önemli yeniliklerden biri anlaşmaya son anda eklenen “Küresel Isınma 2 derecenin altında, hatta mümkünse 1,5 derecede sınırlandırılmaya çalışılacaktır” cümlesi oldu. Paris’e giderken 1,5 derece sınırı en iyimser tarafın bile dillendirmeye çekindiği bir sınırdı. Bugün dünya, Endüstri Devrimi öncesine göre 1 derece ısınmışken bu ısınmanın 1,5 derece ile sınırlandırılmaya çalışılacağı üzerinde bir anlaşmaya varılmış olması beklenenden de iyi bir sonuçtu çoğumuz için.
Ama bu 1,5 derece sınırı çoğu bilim insanını hazırlıksız yakaladı. Çünkü bizler bu alanda son 30 senedir atılmayan adımları ve tutulmayan sözleri bildiğimiz için çalışmalarımızı olabilecek en iyi çözüm üzerine değil, kötü sayılabilecek senaryolar üzerine yoğunlaştırmıştık. Bu senaryolar Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli tarafından hazırlanır ve sürekli güncellenir.
Son güncellemelere RCP (Representative Concentration Pathways-Temsili Konsantrasyon Yolları) adı veriliyor. Bunlardan RCP 2.6 denilen senaryo küresel ısınmayı 2 derecenin altında sınırlayabilecek bir geleceği temsil ediyor. Bunun anlamı, tüm insanlığın bugün iklim değişikliğinin önemli bir problem olduğunun farkına vararak bunu durdurmak için yaşam tarzlarında gerekli olan önemli değişiklikleri hemen yapmaya karar vermesidir. Yani “Hepimiz neredeyse yarın özel araç yerine toplu taşıma kullanmaya başlayacağız” gibi acil dönüşümler söz konusu olacak.
RCP 4.5 senaryosunda ise mümkün olan en kısa vadede gerekli değişiklikleri yapmaya çalışacağımız öngörülüyor. Yani, yarın toplu taşıma kullanmaya başlamayacağız, ama alacağımız ilk yeni araba elek-trikli olmak zorunda. Bu senaryo ile belirlenen gelecekte bizleri 2-3 derecelik bir sıcaklık artışı bekliyor.
RCP 8.5 senaryosunda ise eğer devletler uygun vergi sistemlerini kurarlarsa ve şirketler uygun araçları üretirlerse elektrikli araçlara geçiş yapabileceğimiz öngörülüyor. Bu senaryo ile bizleri 2100 yılında 5-7 derecelik bir sıcaklık artışı bekliyor.
Bilim İnsanları Hazırlıksız Yakalandı
Bu senaryo setlerinin son güncellenmelerinin üzerinden yaklaşık 10 sene geçti. Bu geçen 10 senede gerçekleşen olaylar bu senaryolardan hangisine daha yakın diye soracak olursanız, tüm insanlığın en kötü senaryodan bile daha kötü sonuçlara doğru yol aldığını söyleyebiliriz. Ekonomilerin, şirketlerin ve devletlerin performansları dünyayı 7-8 derecelik bir ısınmaya doğru götürürken bilim insanları da çalışmalarını bu kötü senaryoda başımıza neler geleceğini öngörmeye yönlendirdiler.
Ancak dünya devletleri Paris Anlaşması sonunda “Biz kendimize 7-8 derecelik bir ısınma değil, en fazla 1,5 derecelik bir ısınma hedefi koyduk” dediklerinde bilim insanları da hazırlıksız yakalanmış oldu. Çünkü bizlerin elinde bu konuda yapılmış bir çalışma yoktu, RCP 2.6 senaryosunu kullanarak iklim modellemesi yapmak da planlarımız içerisinde bulunmamaktaydı.
Ülkemizin bu konuda bir bilim stratejisi olmadığından bizler zaten bilimsel açıdan doğru olduğuna inandığımız çalışmaları yapıyoruz. Ancak özellikle Avrupa’da durum böyle değil. 2015 Aralık ayından itibaren Avrupa devletlerinden veya doğrudan Avrupa Birliği’nden araştırma fonu sağlamaya çalışan bilim insanları “Öncelikle ısınmayı 1,5 derece ile sınırlandıracak olursak neler kazanırız?” sorusu ile karşı karşıya kalıyorlar. Ortak yaptığımız çalışmalar dahilinde bu sorular bize de sorulmuş oluyor. Elimizde 2 derece artış sonrasında neler olacağına dair önemli veriler var, ancak daha önce 1,5 derece konusunda bir çalışma yapmadığımızdan o soruya cevap vermek aslında bizleri önemli bir ikilemde bırakıyor.
İkilemin bir tarafında uzun süredir ilk defa bilim insanlarına bilimsel bir soru sorup fikir almak isteyen devletler var. Bilim insanları böyle bir fırsatı ellerine geçirdiklerinde bırakmak istemiyorlar.
2050’de Fosil Yakıtlardan Arınmak
İkilemin diğer tarafında ise bilim var. Öncelikle bilim, politikacıların söylemleri ile eylemleri uyuşmuyor diyor. Yani, şu anda olduğu gibi yaşamaya devam edecek olursak sekiz sene içerisinde bizi 1,5 dereceye ulaştıracak karbondioksit miktarını atmosfere salmış olacağız. Bu nedenle de politikacıların neredeyse tüm kömürlü termik santralları yasaklamaları, elektrikli arabalardan vergi almayı bırakmaları, eldeki benzin veya dizel yakan tüm araçların önümüzdeki 5-10 sene içerisinde trafikten çıkartılmasını sağlamaları ve yenilenebilir enerji üretimine inanılmaz imkanlar tanımaları gerekiyor. Siz politikacılarda bu çabayı görüyor musunuz? Paris Anlaşması’nın onaylanması daha meclis gündemine gelmemişken ve yakın gelecekte de gelmeyecekken politikacıların ülkemizde ve dünyada bu adımları hemen atacaklarını beklemenin fazla gerçekçi olmadığını düşünüyorum.
2 derecenin altında kalmak için yukarıdaki değişiklikleri sekiz değil 26 sene içerisinde yerine getirmemiz gerekiyor. Eğer dünyanın ortalama sıcaklığının 2 dereceden fazla artmasını istemiyorsak 2042 yılına kadar dünyayı fosil yakıt bağımlılığından kurtarmamız gerekiyor. Bu 2042 yılında veya en geç 2050’de tüm petrol, kömür ve doğalgaz yakan sistemlerin artık kullanılmıyor olmasını gerektiriyor. 2050 yılında sistemlerimizin tamamını fosil yakıtlardan arındırmak da daha bugünden araştırma çalışmaları başta olmak üzere gerekli adımların atılmaya başlanmasını gerektiriyor.
Her Yıl 12 Aşırı Sıcak Gün Daha
Paris Anlaşması bir yanda 1,5 derecenin altında kalmak hedefine yönelirken diğer yandan da ülkelerin yapmayı kabul ettikleri katkıları topladığımız zaman altı sene içerisinde dünyayı fosil yakıtlardan arındırma sonucuna ulaşamıyoruz. Hatta daha kötüsü, bu katkılar dünyanın ortalama sıcaklığının 2,4-2,7 derece arasında artmasını neredeyse garanti ediyor. Yani devletler bir yandan ısınmanın 1,5 derece ile sınırlanması hedefini koyuyorlar, diğer yandan da bu hedefe ulaşmak için yapılması gerekenler için ellerini taşın altına koymuyorlar. Sanki insanlar bir şey yapmadan doğa kendiliğinden atmosfere verdiğimiz zararı tamir edecekmiş gibi.
Bu ortamda politikacılar sanki görevlerini yapmayan bilim insanlarıymış gibi bizlere yüklenerek küresel ısınma 1,5 derece artışla sınırlanacak olursa kazanacaklarımızı belirlememizi bekliyorlar. Böyle bir çalışma geçtiğimiz günlerde Earth System Dynamics dergisinde yayınlandı. Bu çalışmaya göre eğer küresel ısınmayı 2 derece yerine 1,5 derece ile sınırlayacak olursak kazanacaklarımız şöyle sıralanıyor:
– Aşırı sıcak dediğimiz günler senede 12 gün azalacak.
– Akdeniz Havzası’nda temiz su miktarı %8 artacak.
– Buğday üretimi %7 daha yüksek olacak.
– Mısır üretimi %3 daha yüksek olacak.
Tabii bu listeyi çok uzatmak mümkün. Ama bizim anlamamız gereken kısmı şu, eğer hemen değil 10 sene sonra harekete geçecek olursak, aşırı sıcak dediğimiz günlerin sayısı her sene 12 gün daha fazla olacak. Barajlarımızda biriktirebileceğimiz su miktarı artık %8 azalmış olacak. Ülkemizdeki buğday üretimi en az %7 mısır üretimi de en az %3 daha az olacak artık.
1,5 derece ile 2 derece arasındaki farkın bu kadar olduğunu gördüğümüzde aklımıza, tabii bir de devletler sözlerini tutacak olurlarsa (!) karşımıza çıkacak 2,4-2,7 derecelik artışta neler olacağı geliyor. Devletler bu anlaşmaya uymayacak olurlarsa, veya ABD başkanlığına aday olan Donald Trump’ın iddia ettiği gibi bu anlaşmanın şartlarını değiştirmeye kalkacak olurlarsa nasıl bir dünyanın bizleri beklediğini düşünmek bile istemiyoruz…