Elektrikli Arabaları Kim Öldürdü?

Kaliforniya eyaleti 1990 yılında Sıfır Emisyon Yasası’nı çıkardı. General Motors (GM) EV1 isimli, dünyadaki ilk elektrikli arabalarını 1996 yılında piyasaya sürdü. Ancak biz bunları hatırlamıyoruz, çünkü GM 2001’de elektrikli araç üretim departmanını kapattı. Bu ilginç “cinayet” hikâyesi, Amerikalı yönetmen Chris Paine’in elinde, “Elektrikli Arabaları Kim Öldürdü?” isimli bir belgesele dönüştü.

Yazı: Balkan TALU

Mel Gibson kendini Batmobil’e bin­miş Batman gibi hissediyordu. Tom Hanks, ünlü talk show’cu David Letterman’ın programına çıktığında elektrikli araba kullanarak ABD’yi kurtar­dığını söylüyordu. Gene de bütün bunlar ilk defa 1996 yılında General Motors tara­fından üretilmiş olan EV1 model elektrikli araçların tümünün imha edilip tedavülden kaldırılmasını engelleyemedi. Peki, ne ol­muştu? Yönetmen Chris Paine, “Elektrikli Araçları Kim Öldürdü?” isimli belgeselin­de bu sorunun cevabını arıyordu.
ABD tarihinde elektrikli araçların ilk gö­rünüp kayboluşu da değildi bu. Mesela bundan yüz sene önce yollara çıkan ilk araçlar elektrikli araçlarmış desek ne buyurursunuz? Benzinli arabalar tabii varmış ama pek tercih edilmiyormuş. İlk ateşlemede kullanılan o manivela kolu­nu habire çevirmek çok zor oluyormuş. Ayrıca, çok gürültülülermiş ve dışarı çok fazla egzoz gazı veriyorlarmış. Peki, ne değişmiş? İçten yanmalı motorlar icat olmuş, mertlik bozulmuş. İşte 1920’lerden itibaren, sonraki baht­sız nesilleri yakan da bu olmuş.
Hem de öyle bir yanmışız ki, yak­laşık 90’lı yıllardan itibaren ABD Kaliforniya’daki hava kirliliği ve­rilerine bakmak yeterli. O yıllarda Kaliforniya, ABD’de hava kirliliği oranlarının en yüksek olduğu eya­letlerden biri. Çocuklarda astımdan, akciğer gelişim bozuklukları ve kansere kadar uzanan bir yelpaze söz konusu. Eyalette sadece 1990 yılında 41 defa birinci derece hava kirliliği alarmı verilmiş. 1989 yılında ise 15 ila 25 yaş arasındaki her dört çocuktan birinde muhtelif solunum yolları hastalıkları görülmeye başla­mış.

Yasalar, Elektrikli Araca Yol Veriyor
Aynı esnada başka bir mahallede, General Motors (GM) da daha 1987 yılında elektrikli araba konusuna sıkı bir giriş yapmıştı. Güneş ener­jisiyle beslenen arabası, Sunraycer yarışlarında birinci gelmiş; bu ga­libiyetten cesaret alan GM CEO’su Roger Smith ilk elektrikli araba prototipi için talimatı vermişti. 1990 yılında mühendis Alan Cocconi ta­rafından üretilen 100 bin wattlık güç ünitesi bu prototipin üretimini mümkün kılıyordu.
GM, elektrikli arabalarını ilk defa Los Angeles Otomobil Fuarı’nda sergilediğinde Kaliforniya Hava Kaynakları Kurulu (CARB) da du­rumdan vazife çıkarıp bu durumu hava kirliliğiyle mücadele için bir fırsat olarak görüyor ve parmak ısırtan bir yasa çıkarıyordu. Bütün araba üreticilerine normal benzinli arabaların yanı sıra elektrikli ara­ba üretimini de zorunlu kılan bir düzenleme yapıldı. Yasa, üretilen elektrikli araba oranını yüzde 2’den başlayarak kademeli olarak çoğaltıl­masını öngörüyordu. Ve 1996 yılın­da GM, tüketiciye yönelik ilk elekt­rikli arabası olan EV1’i piyasaya sürdü. Bu arabaları pazarlamak için genç ve dinamik bir uzman ekibi işe alındı. O sıralarda yirmili yaşlarında olan Chelsea Sexton’da işi seve seve kabul edenlerden biriydi. Sexton, belgesel için yaptığı tanıklıkta, “Ne de olsa oldukça az maaşa deliler gibi çalışmaya istekli gençlerdik” diyordu. Çevreye zarar vermeyen, havayı kirletmeyen bir araba fikri onun da çok hoşuna gitmişti.
Bu arada otomobil şirketleri arasın­daki rekabet de kızıştı gayet doğal olarak. Honda da EV Plus’u çıkardı. Ford, Toyota ve Nissan gibi mar­ kalar da birbiri peşi sıra elektrikli araç pazarlama müdürü John R. Dabels’a “Biliyor musun, en bü­yük düşmanım sensin” diyecekti.
Dabels “Neden” diye sorduğun­da “Çünkü benim işim elektrikli araçlara talep olmadığının lobisini yapmak” cevabını alıyordu. Halbu­ki Chelsea Sexton’un da belirttiği üzere araba alıcısı sadece üç soru sorar: “Bir defada ne kadar yol yapabiliyor? Kaç kilometre hıza çıkabiliyor? Ve fiyatı kaç para?” Gelin görün ki Sexton’un yalvar­malarına rağmen bu basit bilgi­lere tanıtım kataloglarında yer verilmiyordu. Biz burada yanıtları verelim: 100 kilometre menzil (daha sonra bu 160 kilometreye çıkarıldı); 130 kilometre azami hız ve 33.995 ABD Doları (299-574 dolar aylık taksitle). Ne dersiniz siz almaz mıydınız?

Geleceğin Yakıtını Boşver, Bugün Ne Yapacağız?

2000’li yılların başından itibaren elektrikli arabalar aleyhine yapılan lobiler ilk meyvelerini vermeye baş­ladı ve 2001 yılında GM elektrikli araba üretim departmanını kapattı ve pazarlamacılarını tek tek işten çıkardı. Nedense ilk işten çıkarılan­lar da, en uzun satış listesine sahip olan uzmanlar oluyordu.
Araba üreticileri kılıcını çekmişti ar­tık. ABD’nin birçok araba üreticisi CARB’a karşı dava açtı. Chevrolet, Chrysler gibi markaların da katıldı­ğı davada başı çekense GM olmuştu. Bu davaya ilk destek merkezi hükü­metten geldi. Dönemin ABD başkanı George W. Bush yeni çevreci yakıtı­nı bulmuştu: Hidrojen. Bush, hidro­jen yakıtı için 1,2 milyar dolarlık bir araştırma fonu ayıracağını duyurdu. Aynı dönemlerde Kaliforniya valisi olan Arnold Schwarzenegger de hidrojen yakıt kampanyasına aktif destek veriyordu. Öte yandan, hid­rojen belki geleceğin yakıtıydı, evet ama biz bugün ne yapacaktık? Esas soru buydu.
Kader anı ise 2003 yılında yapılmış olan CARB Yönetim Kurulu top­lantısıydı. Toplantıya hem şirket hissedarları hem elektrikli araba kullanan vatandaşlar, hem de bu projelerde çalışan mühendisler ka­tılabilecekti. Buraya kadar her şey normaldi. Toplantı günü geldiğinde ise özellikle vatandaşlar ve mühen­disleri kötü bir sürpriz bekliyordu. Elektrikli araç üreticilerinin temsil­cilerinin sunum süreleri 10 daki­kadan üç dakikaya indirilivermişti. Hissedarlara ise geniş süreler ve­rilmişti. Elektrikli araç kullanıcısı Jerry Pohorsky isyan ediyordu: “Siz Çevre Koruma Kurumu’nu temsilen buradasınız, patronları temsilen değil!” Toplantının sonun­da, 82 katılımcıdan sadece dördü Sıfır Emisyon Yasası’nın kaldırıl­masını destekliyordu. Ancak yasa yine de iptal edildi.
Arkası çorap söküğü gibi geldi. GM büyük bir telaşla piyasadaki elekt­rikli araçları toplamaya başladı. Ale­xandra Paul ve Peter Horton gibi popüler televizyon oyuncuları gör­düklerine inanamıyordu. Peter Hor­ton, “Kendi ürettiği ürüne bu kadar vahşice davranan başka bir kuruluş görmemiştim” diyordu. Hem GM, hem de elektrikli araç üreten diğer büyük markalar, ürettikleri arabala­rı tuhaf bir gizlilik içinde parçalayıp yok ediyordu.
Elektrikli araba kullanan ünlüler bir yandan, Chelsea Sexton gibi bu işe yıllarını vermiş eski çalışanlar bir yandan, gece gündüz eylemler yaptılar. Bir yandan da elektrikli araçlar için temsili cenaze töreni düzenlediler. Alexandra Paul, saba­hın altısında son elektrikli araçların bulunduğu otoparkta nöbet tuttu. Sonunda elektrikli araç kullanıcıları araçlarını geri alabilmek için GM’ye 1,9 milyon dolarlık bir çek takdim ettiler. GM, çeki kabul etmedi.

Katil Uşak mı?
GM dışında elektrikli araçları kimin öldürdüğü konusunda muhtelif gü­nah keçileri piyasaya sunuldu. “Tü­keticiler konuyu anlamadı” dediler. Pillere kusur bulanlar oldu. Her ne kadar EV1’e ilk takılan piller sadece 100 km dayanabiliyorsa da Rus asıl­lı bilim adamı Stan Ovshinsky’nin tasarladığı piller 160 km’ye kadar dayanabiliyordu. Bu tez de çürü­müştü. Diğer iki olağan şüpheli, otomotiv sektörü yöneticileri ve petrol kartelleriydi. Petrol kartelleri daha uzun yıllar trilyonlarca dolar­lık iş yapılacağını hesaplıyorlardı. Aerovironment kuruluşunda araş­tırma mühendisi olan Wally Rippel konuyu şöyle özetliyor: “Petrol kartelleri elektrikli araçların altı yıl içinde hedefledikleri başarıyı elde edeceğinden korktu. Otomotiv en­düstrisi ise altı ay içinde çok fazla para kaybetmekten.”
Otomotiv endüstrisinin bir takıntısı daha vardı. Sıfır emisyon yasasına karşı çok öfkeliydiler. Yasayı ısrar­la haksız bir dayatma olarak gör­düler. Yasaya karşı ilk tavır alan firma da, zamanında Kaliforniya’da elektrikli tramvay hattını satın alıp sonra bu hattı bir güzel iptal eden GM oldu. Otomotivcilerin en büyük endişelerinden biri de yan sanayiden elde edilecek gelirlerin ortadan kalkmasıydı. Çünkü elekt­rikli arabalardaki bozukluklar için o kadar karmaşık tamirat işlemleri gerekmiyordu.
Bu arada devlet ne yapıyordu? Başta Hummer olmak üzere, 2,7 tonluk cipler için 100 bin dolara varan teşvikler verirken elektrikli araçlara bahşedilen teşvik sadece 4 bin dolardı. Bu arada dönemin Neo-Con bürokratlarının geçmiş­lerinde büyük petrol şirketlerinde yöneticilik yaptıklarını zaten biliyo­ruz. Sözgelimi Amerikan Otomobil Üreticileri Derneği Başkanı Andrew Card, Bush yönetiminin en yakın danışmanlarından biri olmuştu. Card, aynı zamanda GM’nin eski başkan yardımcısıydı. CARB’a açı­lan davada onun da imzası vardı. Başkan yardımcısı Dick Cheney’in Halliburton’da, Condolezza Rice’ın Chevron’da yöneticilik yaptığını artık sağır sultan biliyor. Carter Vakfı’nın enerji danışmanlarından David Freeman 70’lerden beri aynı konunun tartışıldığını hatırlatıyor. Öyle ya, o yıllarda petrol krizi pat­ladığında iş başında olan Jimmy Carter döneminde ABD’nin güneş enerjisine yönelik ilk yatırımları başlamıştı. Petrol krizi bitince de hemencecik fosil yakıtlara dönülmüştü. Geleceğe

Doğru Geri Geri Gitmek

ABD’deki Yeşiller Partisi’nin lideri olan Ralph Nader aynı zamanda tec­rübeli bir tüketici hakları avukatı. Ralph Nader GM’nin üst yönetimini “Geleceğe doğru geri geri giden bir topluluk olarak” tanımlıyor. Chris Paine “Elektrikli Arabaları Kim Öldürdü” belgeselini 2006 yılında yapıyor. Ralph Nader’ın yakın dostu belgeselci Michael Moore ise “Elve­da General Motors” başlıklı maka­lesini 2009 yılında yazıyor. Moore, konuya epey vâkıf bir gazeteci. Kendisi yıllardır GM’nin merkezinin de bulunduğu Flint’te oturuyor. Moore, henüz 1989 yılında GM’nin Flint’teki merkezi kapatılıp 30 bin kişi işsiz kaldığında “Roger ve Ben” belgeselini çekmişti. 2009 yılında yazdığı “Elveda General Motors” makalesinde ise şunları yazıyor­du: “GM yıllardır büyük bir inatla güvenlik ve çevre kurallarını ihlal etmeye devam etti. Yıllardır aynı, çok fazla benzin yakan, iki yıl için­de darmadağın olan takoz arabaları üretti. Tüketicinin talep ettiği yakıt tasarrufu yapabilen arabaları üret­meyi reddettiler.” Michael Moore bu yüzden ABD Başkanı Barack Obama’yı uyarıyordu: “GM yöne­ticilerini kurtarmak için 30 milyar dolarımızı sokağa atmayın. GM’yi gerçekten kurtarmak istiyorsanız kuruluşun raylı sistemlere, alter­natif enerjiye, hibrid arabalara ve elektrikli arabalara yatırım yapması­nı sağlayın.”
Otomotiv sektörünün ilk büyük inovasyonu içten yanmalı motorun icadıydı. Sorun şuydu ki, yıllardır kayda değer başka bir inovasyon ya­pılmamıştı. Elektrikli arabalarda ise içten yanmalı motor yoktu. Otomo­bil üreticilerini esas paniğe sürükle­yen de buydu zaten. Öte yandan ne üretirlerse üretsinler artık diğerle­rinden bir farkları olması gerekiyor­du. Üstelik gezegen de sinyal ver­meye başlamıştı. Bu yüzden başta GM olmak üzere, otomotiv üretici­leri elektrikli araçları bir süreliğine engellemeyi başarmışlardı. Biz fani tüketicilere temiz bir 10 sene kay­bettirerek aslında büyük bir vebalin altına girmişlerdi. Ama zaman değiş­meye devam ediyordu. Yeni şeyler söylemek, yapmak gerekiyordu. Bu yüzden elektrikli arabalar intikam için geri dönüyor. 2001 yılından beri GM’nin başkan yardımcılığını yürüten Bob Lutz elektrikli araçları diriltmek için çalışıyor. Hikayenin bu seferki kahramanları arasında Nissan CEO’su Carlos Ghosn, Tesla Motors’un sahibi Elon Musk ve Sü­per tamirci Greg Gadget Abbott gibi isimler var. “Elektrikli Araçların İn­tikamı” Türkiye’de ne zaman vizyo­na girer bilmiyoruz ama hikâyenin devamı, yeni bir saçmalık olmazsa asfaltta devam edecek gibi. Merakla bekliyoruz.

Önerilen makaleler