#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
iki teker ustunde eskisehir

İki Teker Üstünde Eskişehir

Eskişehir’i bisikletçiler bastı! Kimisi kar kış demeden her salı toplanıp, şehir içinde pedala basıyor. Kimisi “kadınların neyi eksik, onlar da bu işe el atmalı” diyerek bisikletleri pembeye boyuyor. Kimisi de “çok tehlikeli, ben şehir içinde bisiklete binmem. Dağ sürüşü en güzeli” diyor. Kendilerini ifade ettikleri cümleler, biraraya geliş koşulları farklı ama uğraşları aynı: Pedal çeviriyor, bu doğa dostu ve çevreci vasıtayı tüm Eskişehir’e yaymayı amaçlıyorlar. Liste irili ufaklı pek çok ekiple dolu. Gezgin Pedallar, Pembe Bisiklet ve ESDAK ise bu grupların en aktifleri…

Yazı: Duygu YAZICIOĞLU
Fotoğraf: Hüseyin ALTUNLU

Eskişehir pek fazla tepe ve yokuş barındırmayan coğrafyası vesilesiyle bisiklet için en uygun kentlerimizden biri hiç kuşkusuz. Ancak şehirde bugüne kadar, bu çevreci, pratik ve sportif vasıtayı kullanan ve yaygınlaşması için çaba harcayan pek olmamıştı. Ortam müsaitti ama Eskişehir, sözgelimi Konya gibi bir bisiklet şehri değildi.
Neyse ki son yıllarda bisiklet tüm dünyada hızla yaygınlaştı. Çok da iyi oldu. Zira bir yerde yaygınlaşan bir trend artık dünyanın öte tarafındaki bir kasabada bile bir hareketlenmeye vesile olabiliyor. Eskişehirliler de tüm dünyada giderek artan bisiklet kullanımına uzun süre kayıtsız kalamadı. Genci yaşlısı, öğrencisi işçisi, farklı yaşlardan ve sosyal gruplardan pek çok insan biraraya gelerek bisiklet grupları kurmaya, şehiriçinde ve dağ parkurlarında bisikleti yaygınlaştırmaya başladı. Bu ekiplerden en etkili olanları Gezgin Pedal, Pembe Bisiklet ve Eskişehir Dağcılık ve Doğa Sporları Derneği‘yle (ESDAK) biraraya geldik. Kar demeden, kış demeden pedal çeviren ekip üyeleriyle avantajları ve dezavantajlarıyla bisiklet sevgisini konuştuk.

İçimdeki Pedal Aşkı Bambaşka: Gezgin Pedallar

Geçmişi bir sene evvele dayanan Gez­gin Pedal’ı 22 yaşındaki Ali Gülücü bir­kaç arkadaşıyla birlikte kurmuş. Ekibin hikâyesini onun ağzından dinliyoruz: “Facebook’tan önce bisikletforum.com diye bir site vardı, genelde orada ve ben­zer forumlarda takılıyorduk. O zaman da grubumuz vardı ama küçük bir gruptu, daha büyüğünü kurup, daha çok insana ulaşmak istiyorduk. Bir süre sonra bak­tık ki kadro kemikleşti, hemen resmi bir grup kuralım dedik.”
Nihayetinde amaçlarına erip şehiriçinde bisiklete binecekleri ve şehirdeki diğer insanları da etkinliğe özendirebilecekleri bir ekip kurmuşlar, adını da Gezgin Pedal koymuşlar. Şu an Gezgin Pedal’ın 40’a yakın aktif üyesi var. Grubun en önemli özelliklerinden biri “ortaya karışık” olma­sı. Aralarında işçi, öğrenci, emekli, toplu­mun her kesiminden insan mevcut. Yani, serde bisiklet sevgisi olması ve yaşın 18’i aşması, ekiple birlikte pedal çevirmek için yeterli.
Gezgin Pedal, işin spor tarafından ziyade sosyal yönüyle ilgileniyor. Şöyle ki, arala­rında profesyonel sporcular da olmasına rağmen, dağda performans sürüşü yap­mak yerine şehir içinde yavaş sürüşleri tercih ediyorlar. Her salı akşamı şehir içinde turluyorlar. Amaçları, son dere­ce çevreci ve pratik bir alternatif olan bisiklet kültürünü şehir içinde yaygın­laştırmak, gençleri bu çevreci vasıtaya heveslendirmek. Ekibin kurucusu Gülü­cü, “Gezgin Pedal’ın bisikleti yaygınlaş­tırmak istemesinin en önemli nedenlerin­den biri de çevre bilincini artırmak” diyor ve ekibin çevreci bakış açısını anlatıyor: “Araba metal yığını ve çok gereksiz bir şey. Araba üretilirken bile çevreye müt­hiş bir zarar veriliyor. Bisiklet öyle değil ama. Arabanın sadece kapısını yapmak için kullanılan işgücü ve hammaddeyle bir bisiklet yapılıyor. Şimdi elektrikli bi­sikletler çıktı mesela. Onu da çok saçma buluyoruz. Elektrikli bisiklete binen in­sanlara bakıyorum, yaşlı insanlar daha çok. O mantıklı. Ama genç insanlar niye biniyor? Sen oraya yürüyerek ya da pe­dal çevirerek de gidebilirsin. Elektrikli bisikletin elektriğini nasıl elde ediyorlar peki? Termik santraldan… Böyle bir ironi var burada. Akünün içindeki kimyasallar da çok zararlı. Kandırmaca bu bence, hiç anlamı yok.”

Bisiklet Yolunun Kenarına Dikenli Ağaç
Gezgin Pedallar’ı hava koşulları, kar, yağmur pek etkilemiyor. Ancak onları sı­kıntıya sokan çok önemli bir mesele var: Bisiklet yolu. Ekip, daha önce Büyükşe­hir Belediyesi’ni e-posta bombardımanı­na tutarak, yeni ve kullanışlı bir bisiklet yolu yapılmasını talep etmiş. Belediye de yoğun talep üzerine bisiklet yolu yapmış ama yolun kenarını dikenli ağaçlarla süs­lemişler. Gülücü, “Ee, ne anladık biz bun­dan?” diyor, “Kaldırımın üstüne bisiklet yolu yaptılar. Biz istiyoruz ki asfalta yapıl­sın. Dikenli ağaç meselesini Belediye’ye söyledik, ‘Park Bahçeler Müdürlüğü’yle biz ayrı çalışıyoruz’ dediler. Ancak bir bü­rokratın çocuğu orada bisiklete binecek, bir tarafına diken batacak, o zaman belki düzeltirler yolu.”

Kadınların Gücü Adına: Pembe Bisiklet
Pembe Bisiklet’in hikâyesini anla­tabilir misiniz?
Önce kendi hikayemden başlamam gerek galiba. Gezgin Pedal’a katıl­dığımda, gruptaki tek kadındım ve kimseyi tanımıyordum. Hepsi erkek olunca ilk başta bir tedirginlik olu­yor. Kadınlar oraya çekingen geliyor­lar. O yüzden biz de Pembe Bisiklet’i burada kurmaya karar verdik.

Sizdeki bisiklet aşkı nasıl başladı?
Ben Hollanda’ya gittim Erasmus De­ğişim Programı’yla ve bisiklete orada başladım. Beş ay orada bisiklet yolla­rında bisikletin tadına vardım.

Hollanda’daki bisiklet yolları na­sıl?
Yolun kenarında oluyor, kırmızı oluyor ve bir beyaz çizgiyle otoyol­dan ayrılıyor. Arabalar asla bisiklet yoluna geçmiyorlar. Öncelik her za­man bisikletlerde. Bir araba bisiklet gördüğü zaman direkt duruyor. Bu­radaki gibi değil yani.

Hollanda’da bisiklete binme oranı nasıl?
Öyle böyle değil. Arabaya binenden daha çok bisikletli var. Bisikletler için ayrı trafik ışıkları var. O yüzden bisikleti çok sevdim. Buraya döndü­ğümde de devam ettirmek istedim, bisiklet aldım ve Gezgin Pedal’a katıldım. Tek düzenli katılan kadın da bendim. Daha sonra Pelin arka­daşımızın “Pembe Bisiklet Eskişe­hir için adaylar arıyor” duyurusunu gördüm ve hemen bağlantıya geç­tim. 2011 Ekim ayında başladık bir araya gelmeye.

Kaç üyeniz var?
Şu an 30 üyemiz var. Ama aktif üye­miz dört, beş kişi.

Peki bisiklete neden bu kadar az talep var sizce?
İmkan tanımıyorlar insanlara, teşvik etmiyorlar. Uygun ortam sağlansa ben bir sürü insanın bisiklet kulla­nacağını düşünüyorum. Hatta ara­balardan da bisiklete geçiş olacağını düşünüyorum.
Bir de grup daha çok yeni ve hava­lar soğuk. Bahar aylarında tanıtıma da başlayacağız; facebook sayfa­mızdan, okullara broşür asarak ve okul radyosundan duyurular yapa­rak. Havalar ısınınca üyeler hızla artacak bence.

Gezgin Pedal’dan arkadaşlar, “karda bile bisiklete bineriz” di­yor. Kadınlar soğukta binmeyi ter­cih etmiyor galiba…
Erkekler her koşulda her şeyi yapa­biliyor ama kadınlar “hava soğuk, dışarı çıkmam” diyor.

ESDAK Başkanı Mehmet Öcal:  “Şehiriçi Tehlikeli, Dağa Çıkmak En Güzeli”

“Eskişehir Dağcılık ve Doğa Spor­ları Kulübü Derneği olarak, ekip halinde dağ bisikletçiliği yapıyoruz. Bizim asıl işimiz dağcılık. Ondan sonra da bisiklet geliyor. İlk duyu­ruyu 2009 yılında facebook sayfa­sında yaptık, 35 kişi geldi. 2010’da tanıtımı daha planlı programlı yap­tık, sayımız 90’a çıktı. Şehir içinde bisiklet kullanımını çok tehlikeli bulduğumuz için, dağda binmeyi tercih ediyoruz. Zaten dağ köken­li olduğumuz için mümkün oldu­ğu kadar doğada olmak istiyoruz. Ekip halinde bisiklete binmek, iste­diğimiz yerde durup kamp yapmak çok eğlenceli oluyor. Grup eskiden ağırlıklı olarak üniversite öğrenci­lerinden oluşurdu. Sonra üniversi­te kendi grubunu kurunca, profil biraz değişti. Şimdi ağırlıklı olarak öğretmen, üniversite öğretim gö­revlileri, hakim, avukat ve mühen­disler var. Haftaiçi akşamları 30-35 km’yi bulan kısa turlar yapıyoruz. Ekip istikrarlı olunca o yol uzaya­biliyor tabii. Amaç, doğada geçir­diğimiz vakti uzatmak. Artık ne olursa, dağ, kaya tırmanışı. Bisiklet de ekibin biraraya gelmesini kolay­laştırıyor. Bizim amacımız esasında politik duruş değil, spor. Dağcı ar­kadaşlarımızı fit tutmak istiyoruz. 79 yaşında bir sporcumuz bile var. Dediğim gibi, şehir içinde bisiklete binmek çok tehlikeli. Bir kere araç­lar sizi algılamıyorlar. Ben de bir keresinde büyük bir kaza atlattım. Kapısı açık bir minibüs, kapısıyla vurdu bana. Kaldırımla yol ara­sındaki kanala düştüm. Onun için mümkün olduğunca şehirdışını ter­cih ediyoruz.”

EkoIQ Editör