İklim Değişikliğiyle mücadelede artık ses daha güçlü, daha etkili çıkmaya başlıyor. Geçtiğimiz ay, 350 Aktivistleri’nin, yaklaşan yerel seçimleri de dikkate alarak üç şehirde başlattıkları “İklimi Değil, Belediyeleri Değiştir” kampanyası, bu gelişmenin son derece önemli bir işareti. Ankara, Yalova ve Antalya’da eylemleriyle ses getiren aktivistler, Antalya Büyükşehir Belediyesi Başkanı Mustafa Akaydın’ın da eyleme katılmasını ve iklim konusunda taahhütler vermesini sağlayarak, yapıcı ve kurucu bir muhalefetin nasıl olması gerektiğine dair güzel bir ders verdiler.
Yazı: Tahir AYNE, UGLA (Uluslararası Genç Liderler Akademisi), İklim Takım Kaptanı ve 350 Aktivisti
Sanayileşme öncesi atmosferde 280 ppm (milyonda parçacık sayısı) olan karbondioksit yoğunluğu 2012nin son verilerine göre 394 ppm’e ulaşmış durumda. Karbondioksit miktarının son 400 bin senede en düşük indiği seviye 180 ppm, en yüksek olduğu seviye ise 280 ppm. Yani 100 binlerce senedir karbondioksit miktarı bu iki seviye arasında gidip gelirken, sanayileşmeden sonra insan faktörü ile bu miktar 394 ppm’e çıkmış durumda ve her yıl 2 ppm artıyor. Bilim dünyası ise bir daha geri dönüşü olmayan noktanın 450 ppm (2 derece ısınma) olduğunu ve güvenilir rakamın ise 350 ppm (1,5 derece ısınma) olduğunu vurguluyor.
Bu bilimsel çalışmalar doğrultusunda 350 Aktivistleri için iklim değişikliği ile mücadelede bir soru önemli yer tutuyor: İklim meselesi kimin meselesi? 450 ppm seviyesinden sonra yerkürenin hızla 6 derece ısınması bekleniyor. Yani, “Bu nokta kısaca, insanoğlunun ve birçok başka canlı türünün sonudur” diyor bilim dünyası. Fosil yakıtların çılgınca tüketimi böyle devam ederse, her yıl 2 ppm’lik bir artış olduğuna göre kabaca bir hesapla, iklimin devrilme noktasına 27 yıl sonra ulaşacağımız sonucu çıkar. Bu korkunç sonuçtan çıkarabileceğimiz en önemli şey, belki de tek şey, geleceğin bizim ellerimizde olduğudur. Yani kısaca bu sorun torunlarımızın ya da gelecek nesillerin sorunu değildir. İklim felaketleri hiçbir ideolojik düşünceye ayrıcalık göstermeyecek ve bu nedenle iklim meselesi hepimizin meselesidir.
İşte bu noktadan hareketle, yani “İklim meselesi hepimizin meselesi” sorumluluğuyla yola çıkan 350 Aktivistleri, 11 Kasım’da 350 Ankara’nın “İklimi Değil, Belediyeleri Değiştir” çağrısı ile 350 Antalya ve Yalova PAB ile birlikte üç kentte önemli bir adım attı. Amaçları, seçimlere 16 ay kala, petrolü, kömürü değil iklimi seçen adayları, iklim dostu belediyeciliği tartışan bir seçim kampanyasını başlatmaktı. Daha fazla insanın iklimi tercih ettiğini göstermek, bu gösterimi de politikacılara ulaştırmaktı. Eşzamanlı olarak bir araya gelen 350 Aktivistleri bu kampanya sürecinin startını verdi.
350 Ankara Aktivistleri, tren garı önünde bisikletleri ile bir araya geldiler ve kent turu ardından Güvenpark’a vardılar. Farklı bir basın açıklamasına imkân veren İnsan Mikrofonu ile basın metni herkes tarafından okundu ve sonrasında sokakta temsili bir ön seçim yapıldı. Bu ön seçimde halk “iklim için Evet” diyerek taleplerini dile getirdi.
PAB Yalova ise, düzenlediği etkinlikte ise, bir taraftan seçimlerde iklim dostu adaylar ve politikalar görmek istediğini açıklarken, diğer taraftan Sağlıklı Kentler Programı çerçevesinde Organik Ulaşım Sistemi kuran Yalova Belediyesi’ne teşekkür etti. Aktivistler, toplu taşıma, yaya önceliği ve bisiklet yolları ile örnek olan Yalova Belediyesi’nin iklim konusunda da örnek olmasını istediler.
“Seçimin İklimse, Seçimim Sensin”
350 Antalya Aktivistleri ise farklı bir eyleme imza attı. Türkiye’de pek sık rastlanmayacak bir şekilde “İklim için soyunuyoruz” sloganı ile gerek yerel, gerekse ulusal medyada ses getirdiler. Aktivistler bisikletleriyle gerçekleştirdikleri kent turu ardından Büyükşehir Belediyesi önünde bekleyen yayalarla buluştu. Yine İnsan Mikrofonu ile herkes tarafından okunan basın metni sonrasında aktivistler ritim eşliğinde soyunmaya başladılar.
Üzerlerinde “İklimi değil, sistemi değiştir” yazılı tişörtler kalana dek soyunan Aktivistler, önlem alınmazsa daha ileri gideceklerini belirttiler. Eylem farklı bir oylamayla devam etti. Branda üzerinde hazırlanan oy pusulasında “Seçimin İklimse, Seçimim Sensin” bölümündeki “Evet” yazısına, su bazlı yeşil boyaya batırdıkları elleri ile bastılar. Daha sonra Belediye önünde müzikler eşliğinde “Başkan buraya” diye seslenen Aktivistler, Büyükşehir Belediyesi Başkanı Mustafa Akaydın’ın da eyleme katılmasını talep ettiler. Talepler sonrasında Akaydın, aktivistler ile bir araya geldi. 350 Antalya Aktivistleri adına konuşan Avukat Ayşegül Aykut, Antalya Büyükşehir Belediyesi Başkanı Akaydın’a “Yerel seçimler öncesi ve sonrasında, belediyelerimizin artık seragazı azaltımını hedef almalarını istiyoruz. Seçimin iklimse seçimim sensin diyerek çıktık yola ve biz de sizden bu önümüzdeki yerel seçimlerde kesinlikle seragazı azaltım hedefini, iklim dostu bir kent oluşturma ve iklim değişikliğiyle mücadeleyi gündeminize koymanızı istiyoruz. Sizin de bu sorumluluğu üstlenerek oy pusulasındaki iklimi seçip ‘Evet’e el basmanızı istiyoruz” talebinde bulundu. Bu talepler karşısında daha öncede güneş enerjisiyle ilgili projeyi hayata geçirmeye çalıştığını belirten Akaydın, hazırlanmış olan oy pusulasına elini bastı ve bu sorumluluğu üzerine alarak iklimi seçtiğini belirtmiş oldu.
İnsan Mikrofonu Nedir?
İnsan mikrofonu aynı zamanda halk mikrofonu olarak biliniyor. İlk defa 1999’da, ABD’deki nükleer karşıtı protestolarda ortaya çıkan İnsan Mikrofonu’nun popülerleşmesi ise Ekim 2011’de başlayan Wall Street’i İşgal Et (Occupy Wall Street) eylemleri sırasında gerçekleşti.
Polisin amfi kullanımını yasakladığı durumlar için geliştirilen sistem şöyle çalışıyor: Konuşmacı açıklama metnini okurken belli aralıklarla duruyor. Böylece diğer arkadaşları okunan metni diğerlerine tekrar ediyor. Böylece duyuru, insan sesi kullanarak çok daha geniş kalabalıklara duyurulabiliyor.
Kentiniz İklim Dostu Olsun mu?
İklim Aktivistleri bu kampanya sürecini ve eylem sürecini şöyle değerlendiriyor. “Aslında yapılması gerekenler çok basit; iklim dostu politikalar ve hedeflere sahip bir yerel yönetime sahip olmak:
- Belediyeniz seragazı salımlarını azaltabilir, azaltan projeleri hayata geçirebilir.
- Belediyeniz, iklim değişikliğinin olası etkilerine karşı kenti uyumlu hale getirebilir.
- Daha fazla yaya dostu, bisiklet dostu bir kente çevirebilir, toplu taşımayı yaygınlaştırabilir. Yani yaşamımızı iklim dostu ve cüzdan dostu hale getirebilir. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Eksik olan tek şey, iklim dostu politikaları uygulayan politikacılar ve bunu isteyen kitleler! Türkiye’de bir belediye başkanı yerel seçimler öncesi kameralar karşısında iklimi seçtiğini ilan etti ve bu durum bazı sorumlulukları beraberinde getiriyor. Umarız Türkiye’deki bütün belediyeler kendi yerellerinde de bu sorumluluğu üstlenir ve iklim değişikliğiyle mücadelede ortak kararlar, ortak müzakereler ve ortak atacağımız adımlarla sorunun üstesinden gelebileceğimiz bir süreç başlar.
Bu süreci kolaylaştıracak ve hızlandıracak olanlar, politikacılar ve yerel yönetimler, çünkü kaybedecek vaktimiz ve iklim felaketlerine karşı mücadelede karamsar olacak kadar lüksümüz yok. İklim meselesi bizim ortak kaygımız.
Bu ortak kaygı doğrultusunda bu kampanya süreci ortaklıkların geliştirilmesiyle devam edecektir ve bu mesele hepimizin meselesidir.”
EKOIQ Dergisi Aralık 2012 Sayı: 24