Türkiye’de sürdürülebilir iş yapma biçimlerinin gelişmesi konusunda önemli çalışmalara imza atan İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD), geçtiğimiz dönem önemli bir etkinlik düzenledi. Sürdürülebilir Finans etkinliği bu alanda Türkiye’de ve dünyadaki gelişmeleri izlemek için önemli bir fırsattı. Etkinliğin organizasyonunu üstlenen SKD’nin Genel Sekreteri, Konca Çalkıvik, Yeni Türk Ticaret Kanunu’nun şirketleri daha denetlenebilir ve şeffaf hale getirdiğini; bu durumun da sürdürülebilir yatırımlara yurtdışından gelecek finansmanı artırmasını beklediklerini söylüyor.
Sürdürülebilir Yatırım, genel sürdürülebilirlik çalışmaları için neden bu kadar önemli?
Sürdürülebilir yatırımlar, çevresel sürdürülebilirlik, sosyal etki ve kurumsal yönetişim risklerinin yatırım kararları içine dahil edilmesiyle gerçekleşiyor. Sürdürülebilir yatırımlar ile kurumsallık iç içe geçmiş kavramlar, bu tür yatırımların artması kurumsal şirketlerin artması ile mümkün oluyor. Böylece uluslararası kaynaklardan uzun vadeli fon elde edebilmek de mümkün oluyor. Yatırımların sürdürülebilir olması, dünyadaki kaynakların sürdürülebilir olması ile yakından ilgili. Her yatırım, daha fazla su, daha fazla enerji yani dünyanın kaynaklarının daha fazla kullanılması demek. Kaynakların hoyratça kullanılması nedeniyle bugün “sürdürülebilir kalkınmayı” konuşuyoruz ve “dünyanın geleceği için” çare arıyoruz.
Türkiye’de sürdürülebilirlik yatırımları ve finans ilişkisi sizce ne durumda? Bu konuda neler yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz? Kamu politikaları, girişimciler ve finans kurumları açısından…
Dünya Bankası kuruluşu IFC’nin 2011’de yayınladığı rapora göre, Türkiye’de tasarruf oranının düşük olması ve devlet borçlanmasının özel sektör borçlanmasına olumsuz etkisi, sürdürülebilir yatırımların gelişimini engelliyor. Türkiye’de sürdürülebilir yatırım miktarı son derece düşük ve bu durum aslında bu tür yatırımlar için ülkemizde büyük fırsatlar olduğunu da gösteriyor. Yeni Türk Ticaret Kanunu şirketleri daha denetlenebilir ve şeffaf hale getirdi, bu durum yurtdışından Türkiye’deki sermaye piyasasına girişi hızlandırabilir. Bu kolaylıkların sürdürülebilir yatırımları artırmasını bekliyoruz. Bankacılık tarafına baktığımızda, Garanti Bankası, Şekerbank, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası ve ING Bank gibi kurumların, yatırımların finansmanı konusunda sürdürülebilirlik kriterlerini dikkate aldığını görüyoruz. Türkiye’de, finans kurumları, yatırımcılar ve onlarla işini sürdürülebilirlik standartlarına taşımaya çalışan girişimciler ve kurumsal yapılar açısından “sürdürülebilir finans” konusunda farkındalık yaratılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu farkındalık oluşmazsa birçok şirket gelecekte iş yapamaz hale gelecek. Şirketlerin stratejileri ve iş yapış biçimleri, sürdürülebilirlik kriterlerine uyumlu hale gelmediği sürece bir takım zorunluluklarla karşı karşıya kalacaklar. Bugün tavsiye ettiğimiz pek çok konu, yarın zorunluluk haline geldiğinde artık pek çok şirket için geç olacak. 2013’te SKD olarak Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD) ile birlikte entegre raporlama konusunda çalışmalara başladık. Entegre raporlama, finansal raporlarla sürdürülebilirlik raporlarının bir araya getirilmesinden oluşuyor. Bir kurumun stratejisi, yönetimi, finansal performansı, çevresel ve sosyal konularla arasındaki bağlantısı böylece ortaya çıkarılmış oluyor.
Sürdürülebilirlik konusunun finans sektöründe yer alması çok önemli. Hem kendi içlerinde hem de kredi faaliyetlerinde sürdürülebilirliği sağlamalılar. Türkiye’de bu anlamda iyi örnekler var ama bunların yaygınlaşması için konuyu üst yönetimin sahiplenmesi, kamunun da sahip çıkarak yaygınlaşmasına destek olması gerekiyor.
Uzun süredir çalışmalarını sürdürdüğünüz İMKB Sürdürülebilirlik Endeksi, SKD’nin bu konuya verdiği önemi de gösteriyor. Bu arada borsanın ismi ve organizasyon yapısı da değişti. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?
Borsa İstanbul ile birlikte yürüttüğümüz Sürdürülebilirlik Endeksi devreye girdiğinde şirketlerin sürdürülebilirlik performansının yatırımcılar tarafından izlenmesi sağlanacak. Şirketlerin çevresel, sosyal ve yönetimsel risklerini ne kadar başarıyla yönettiklerini hep beraber görebileceğiz. Türk şirketlerinin bu endeks sayesinde sürdürülebilirlik çalışmalarını geliştirebileceklerine ve rekabetçi pozisyonlarını güçlendirebileceklerine inanıyoruz. Aynı zamanda yatırımcıların şirketlere olan ilgisi de artacak.