Şaka değil, Türkiye’nin ilk karbon nötr bankasından bahsediyoruz. 2005 yılında Çevre Yönetim Ekibi’ni kuran, 2012 yılında mevcut Çevre Yönetim Sistemini “Sürdürülebilirlik Yönetim Sistemi” olarak geliştiren Türkiye Sinai Kalkınma Bankası’nın Mühendislik Müdürü Hülya Kurt, “Finans sektöründe üstlendiğimiz öncü rolümüzle, iklim değişikliğine son derece duyarlı iş yaklaşımımızla, Türkiye’nin çevre finansmanına geçişinde etkin rol almaya devam edeceğiz” diyor.
Bankanızda sürdürülebilirlik üzerine nasıl bir işleyiş var?
TSKB olarak, 63 yıldır özel sektör sanayi şirketlerinin yatırım projelerine sağladığımız uzun vadeli krediler, müşteriye özel danışmanlık ve aracılık hizmetleriyle Türkiye’nin sürdürülebilir büyümesine kesintisiz destek oluyoruz. Sürdürülebilir kalkınmaya destek misyonumuzu, Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadelesine global olarak kabul görmüş ürünlerle, enerji başta olmak üzere farklı sektörlerden müşterilerimize kaynak sağlamanın yanında, danışmanlık ve finansal aracılık hizmetlerini de sunarak yerine getiriyoruz. Kredilendirme faaliyetlerimiz kapsamında çevrenin korunmasını sağlayacak ve iklim değişikliğinin etkisini azaltacak, düşük karbon emisyonlu yatırımlara finansman desteği sağlıyoruz.
Banka olarak, sürdürülebilirlik yolculuğumuzu 2000’li yıllarda başlattık. 2005 yılında kurulan Çevre Yönetim Ekibimiz çalışmalarına devam ediyor. 2012 yılında mevcut Çevre Yönetim Sistemimizi “Sürdürülebilirlik Yönetim Sistemi” olarak geliştirdik, revize ettik. Bu ekibimizde seragazına, kurumsal iletişime, bina yönetiminden iç kontrol, kurumsal pazarlamadan insan kaynaklarına kadar geniş bir açıdan sorumlu 14 arkadaşımız çalışıyor. Ayrıca, TSKB Hukuk Bölümü’nden avukat arkadaşlarımız da var. Onlar da mevzuattaki değişiklikleri sürekli takip ederek, ekibimizi bu alanda güncel tutuyorlar. Faaliyetlerimizden kaynaklanan çevresel etkileri -enerji kullanımı, kâğıt tüketimi ve en önemlisi CO2 emisyonunu- 2006 yılından beri ölçümlüyoruz. Sistematik olarak azaltım çalışmaları gerçekleştiriyoruz. Azaltamadığımız karbondioksit emisyonlarını ise 2008 yılından beri GOLD Standart karbon kredisi ile siliyoruz. 2008 yılından itibaren Türkiye’nin ilk ve halen tek karbon nötr bankasıyız.
Sürdürülebilirlik politikalarınız hangi ayaklar üzerine oturuyor?
Sürdürülebilirlik yaklaşımımız doğrultusunda finansal hedeflerimizle birlikte ekonomik, çevresel ve sosyal etkimizi dikkate alıyoruz. Kurumsal yönetimin şeffaflık ilkeleri doğrultusunda sürdürülebilirlik raporu çıkarıyoruz. Bu alanda bir ilke imza atarak, 2009 yılında Türk bankacılık sektöründe ‘Sürdürülebilirlik Raporu’ yayımlayan ilk kurum olduk. Uluslararası sürdürülebilirlik yaklaşımımız getirdiği bakış açısıyla, finansal hedeflerimizle, ekonomik, çevresel ve sosyal etkimiz arasında bir denge kurmaya çalışıyoruz. Organizasyon yapımıza, iş yapış süreçlerimize ve ürün/hizmetlerimize de bu anlayış yansıyor. Ayrıca, tüm bu çalışmalarımız sistematik, denetime açık ve sonuçlarının şeffaf olarak paylaşıldığı ISO 14001 ve ISO 14064 denetimleriyle de destekliyoruz. Özetle, kurumun çevresel ve sosyal bütün etkilerini ve ayakizini saptamak, bunu azaltmak için aksiyonlar almak bu konuda müşterilerini yönlendirmek, farkındalığı artırmak, yeni hizmetler geliştirmek ve bütün bunları sürekli yaparak kendini geliştiren ve sürekli daha iyi bir noktaya taşınan bir faaliyetten bahsediyoruz.
Kredi verirken sürdürülebilirlikle bağlantılı nasıl bir süreç işletiyorsunuz?
Son yedi yılda Türkiye’de yenilenebilir kaynaklara dayalı enerji üretimi ve enerji verimliği projelerine sağladığımız finansmanla bu alanda öncü kuruluşlardan biri haline geldik. 2010’lu yıllar düşük karbon ekonomisine geçiş sürecinde, 2012 yıl sonu itibarıyla kullandırdığımız yenilenebilir enerji temalı proje finansmanı sayısı toplamda 97 adede ulaştı. Faaliyete geçen 65 santralin kurulu gücü ise 2 bin MW. Bu projeler Türkiye’nin yenilenebilir enerji kapasitesinin yaklaşık yüzde 17’sine denk geliyor. Azaltılacak CO2 salımı yaklaşık 6 milyon ton/yıl, bir başka deyişle Türkiye’nin yıllık CO2 salımının yaklaşık yüzde 2’si seviyesinde. Enerji verimliliği projelerine baktığımızda, şu ana kadar 56 farklı enerji verimliliği projesini finanse ettik. Enerji Verimliliği projesi için tahsis ettiğimiz kredi tutarı ise 341 milyon ABD doları düzeyinde. Bu yatırımlar sonucunda 1.086.983 ton/yıl CO2 salımının azalması ve 1.902.361.311 mega kalori enerji tasarrufu sağlandı. Son üç yılda finanse ettiğimiz enerji verimliliği projeleriyle tasarruf edilen enerji 800 bin kişilik bir şehrin ısınmasına denk geliyor. Türkiye’de 58 şehrin nüfusunun 800 bin kişinin altında olduğunu düşünürsek, bunun önemli bir tasarruf olduğunu söyleyebiliriz. Nisan ayında Avrupa Yatırım Bankası’yla imzaladığımız 100 milyon euro’luk kredi anlaşmasıyla gündemimize sürdürülebilir turizm sektörünü de ekledik. Bu anlaşmayla Türkiye genelinde turizm sektöründe faaliyet gösteren firmaların sürdürülebilir turizm ve enerji verimliliği yatırım projeleri kapsamında küçük ve orta ölçekli yatırımlarına finansman desteği sağlanmayı planlanıyoruz. Önümüzdeki dönemde enerji verimliliği projelerini desteklemeye devam edeceğiz.
Biz 2006 yılında çevre yönetim sistemini kurarken iç ve dış etkilerimize baktık. Tabii ki bir banka için dış etkiler çok daha önemli. Finanse ettiğiniz proje ve yatırımlardan dolayı oluşan çevresel ve sosyal riskler var. Bunu da iyi bir şekilde ölçümleyebilmek için bir model geliştirdik. 36 sorunun beş başlıkta toplam 180 farklı parametreyle sorgulandığı bir model bu. İklim değişikliğinden tutun da, kaynak tüketimine, atık su, baca gazı emisyonları, sosyal etkiler, su tüketimi, ormanlık alan gibi birçok başlık bulunuyor. “Biz böyle bir bankayız; böyle kurallarımız var” diye müşterilerimize de bunu anlatıyoruz. Banka olarak önceliklerinizi müşteriyle paylaşmak önemli. Projelerde çevresel ve sosyal etkileri tanımlamak önemli, bunun sonucuna oluşan olası risklerin nasıl azaltılacağını ve sonuçların nasıl izleneceğini yapılandırmak gerçekten önem arz eden konular.