#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
melda cele 2014 paydas diyaloglari artacak

Melda Çele*: “2014 Paydaş Diyalogları Artacak”

2013 yılı ne yazık ki tedarik zincirine ilişkin risklerin gerçekleştiği bir yıl oldu. Önce gıda, daha sonra tekstil sektöründe şahit olduğumuz görüntüler, sürdürülebilirliğin çevre ve kaynak verimliliği bileşenleri kadar insan hakları ve çalışma hayatı standartları ile şeffaflık ayaklarının da olduğunu bize hatırlattı.

2013 Değerlendirmesi – 2014 Beklentileri
Geride bıraktığımız yılın sürdürülebilirlik gündemi devletler, iş dünyası ve sosyal paydaşlar açısından farklı gelişmeleri içerdi. 19. BM İklim Değişikliği Taraflar Konferansı’nda (COP-19) yaşanan sınırlı ilerleme ve iş dünyasının ve kamuoyunun gündeminden uzunca süre düşmeyecek gibi gözüken tedarik zinciri skandalları gelecek adına umutsuz bir tablo çizse de, herkes önümüzdeki döneme dair derslerini çıkardı. 2014 yılı bu derslerin pratiğe geçmesi için paydaşlar arası işbirliklerinin ve ortaklıkların arttığı bir yıl olacak.
COP-19’un zorlu müzakereleri, iklim değişikliği konusundaki liderlik ihtiyacını bir kez daha ortaya koydu. Ancak önümüzdeki iki sene içinde bu liderliğin oluşması için gerekli ortam olgunlaşabilir. Zira Uluslararası Enerji Ajansı Baş Ekonomisti Dr. Fatih Birol, müzakerelerin önünü tıkayan ABD’deki -kaya gazı ile- ve Çin’deki -enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji projelerini hızla hayata geçirmesiyle-şartların 2015 yılında müzakerelere liderlik etmeye müsait olabileceğini belirtti. 2015 yılında Fransa’da bu iki büyük oyuncu kilidi açacak süreci başlatabilir. Bu bağlamda, 2014 yılında paydaşların daha çok bir araya geldiğini ve fikirlerin eyleme döküldüğünü görebiliriz. Tüm bu gelişmeler ışığında, Türkiye’nin süreci yakından takip etmesi ve stratejilerini iş dünyası ve diğer paydaşlarla beraber yeniden gözden geçirmesi gerekiyor.
İş dünyasının sürdürülebilirlik gündeminde ise bu sene tedarik zinciri skandalları vardı. Tüm dünyada tedarik zincirleri, coğrafi olarak genişledikçe daha da karmaşık bir yapıya büründü. Bu durum bir yandan şirketlere daha az maliyetle daha geniş pazarlara ulaşma imkanı sağlarken, diğer yandan birçok riski de beraberinde getiriyor. İşte 2013 yılı ne yazık ki bu risklerin gerçekleştiği bir yıl oldu. Önce gıda, daha sonra tekstil sektöründe şahit olduğumuz görüntüler, sürdürülebilirliğin çevre ve kaynak verimliliği bileşenleri kadar insan hakları ve çalışma hayatı standartları ile şeffaflık ayaklarının da olduğunu bize hatırlattı.
Türkiye’ye bakarsak, artık şirketlerin sürdürülebilirlik stratejilerini anlattıkları dönemden, stratejilerini sürdürülebilir kılmaya başladıkları döneme girdiğimizi söyleyebiliriz. 2014 yılında da iş dünyasının sürdürülebilirlik gündemini bu konular oluşturacak. Zira şirketler özelinde çevre, insan hakları, çalışma hayatı standartları ve şeffaflık alanlarında ciddi çalışmalar başlatıldı, hedef belirleyen ve politika oluşturan şirket sayısı şimdiden artmaya başladı. Bu yaklaşımın kelebek etkisiyle yavaş yavaş tüm iş dünyasını saracağına inanıyorum.
2014 yılının sürdürülebilirlik gündemine hem devletler hem de iş dünyasının merceğinden baktığımızda, tüm paydaşlarla işbirliklerinin artacağı bir yıl olacağını söylemek yanlış olmaz. Hepimiz şunu bilmeliyiz ki; her geçen yıl bir öncekinden daha zorlu olacak. Bu nedenle, sürdürülebilir bir gelecek için yeni bir düşünce yapısına ve yeni bir liderlik anlayışına ihtiyacımız var. Geleceği inşa ederken, şirketlerin dinamo görevi göreceği, bu bağlamda ciddi rol ve sorumlulukları olduğu şüphesiz. Ancak bu görevi iş dünyasının tek başına götürmesi mümkün değil. Önümüzdeki dönemde STK’ların, üniversitelerin ve kamu kurumlarının sürdürülebilirlik gündemindeki yerleri daha da kritik olacak. Zira dar bir paydaş anlayışı artık sorunlara cevap vermiyor; şeffaflığa, güven tazelemeye ve tüm paydaşlar ile işbirliği kurmaya ihtiyacımız var.
* TÜSİAD Genel Sekreter Yardımcısı

EkoIQ Editör