Birbirinin içine geçmiş, binlerce küçük dünyadan oluşan kocaman bir dünyada yaşıyoruz. Yerelde yaptıklarımız geneli değiştiriyor. Genelde olanlar yerelimizi belirliyor. Bu birbirini etkileyen, değiştiren, dönüştüren diyalektik ilişki üzerine bütüncül bir şekilde düşünmeden, ne kendi kaderimize ne de gezegenin kaderine etkide bulunmamız mümkün görünmüyor.
30 Mart yerel seçimleri, sadece bu açıdan bile üzerinde dikkatle durmamız gereken bir kilometre taşı. Seçimler, her zaman, insanların daha çok siyaset konuştuğu, dolayısıyla kendi gelecekleri üzerine kafa yorduğu ve genel kamuoyunun, medyanın gündeminin spotlarını bu tarafa daha çok çevirdiği dönemlerdir. Ne yazık ki, ülkedeki genel siyasi çalkantılar, yerel konulardan gezegenin geleceğine doğru uzanacak bir sürdürülebilirlik, iklim, çevre ve demokratik katılım tartışmasını bypass ediyor.
Ama her ne yaşanırsa yaşansın, bekası tehlike altındaki bir gezegende yaşadığımızı unutmamız imkansız. Yerel seçimleri, bu anlamda her fırsatta bir tartışma ve müzakere fırsatı olarak kullanmaya çalışmakta fayda var.
EKOIQ olarak, bu sayıda elimizden geldiğince bu çizgi üzerinde ilerlemeye, bahsettiğimiz tartışmaları gündeme getirmeye çalıştık.
Sevgili Sibel Bülay, yedi kenti dolaştı, yerel adayların “yaşanabilirlik algısını” anlamaya çalıştı. Sevgili Baha Kuban, yerel yönetim adaylarına, sürdürülebilirlik ve yerel yönetim bağlamında son derece önemli bir yol haritası sağlayabilecek kapsamlı bir teorik-pratik bilgi paylaşımı hazırladı. Sevgili Devin Bahçeci, katılımcılığın kapılarını açabilecek, dünyadaki Katılımcı Bütçe deneyimlerini derledi. Çevre STK’ları yöneticileri dostlarımız ve akademisyen arkadaşlarımız, yerel yönetim adaylarına mutlaka yöneltmemiz gereken 32 Soru belirledi (sokakta, twitterda, facebook’ta ısrarla soralım ki, akıllarında kalsın, peşlerinde yurttaşlar olduğunu bilsinler adaylar, seçilenler).
Sonuç olarak, yapmamız gereken ortada: Denetimsiz, eleştirisiz, katkı verilmeyen, sıkıştırılmayan hiçbir yerel ya da ulusal yönetici, gezegenin uzun vadeli geleceği için adım atmayacak. Kamu denetçiliği, çevre ombudsmanlığı da, gelecek güzel günlere bırakılamayacak kadar ciddi ve acil bir konu. Kısaca yarın artık bugündür ve yerel dediğimiz dünyanın ta kendisidir…
Seçimlerimiz&Geleceğimiz
Seçimler, her zaman, insanların daha çok siyaset konuştuğu, dolayısıyla kendi gelecekleri üzerine kafa yorduğu ve genel kamuoyunun, medyanın gündeminin spotlarını bu tarafa daha çok çevirdiği dönemlerdir. Ne yazık ki, ülkedeki genel siyasi çalkantılar, yerel konulardan gezegenin geleceğine doğru uzanacak bir sürdürülebilirlik, iklim, çevre ve demokratik katılım tartışmasını bypass ediyor.