#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
iyi mimari ruhu canlandirir

“İyi Mimari Ruhu Canlandırır”

“İyi Mimari Ruhu Canlandırır” Yapı-Endüstri Merkezi’nin 15 Nisan 2014 tarihinde YEM’de düzenleyeceği 7. EKODesign Konferansı, yine birbirinden önemli konukları bir araya getiriyor. Bunlardan biri de Londra’nın yapılı çevresi üzerine çalışan New London Architecture (NLA) Yönetim Kurulu Başkanı Peter Murray. “İstanbul ve Londra Birbirinden Neler Öğrenebilir?” başlıklı bir konuşma yapmak için İstanbul’a gelecek olan Murray, “Birbirine benzer veya sadece belli bir işleve yönelik yapılar tasarlamamamız gerektiğine inanıyorum” diyor.

Kendi misyonunuzu “İyi mimarlığı ve mimarlığı teşvik etmek” şeklinde tanımlıyorsunuz. Nedir iyi mimarlık?
İyi mimari, tarz anlamına gelmez. İyi mimari kullanım ve bağlam için uygun olan mimaridir. İyi mimari, işlevini yerine getirir. İyi mimari sürdürülebilirdir. Şahsen, farklı kullanımlara göre uyarlanabilir daha fazla bina inşa etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Genel olarak birbirine çok yakın olan veya sadece belli bir işleve yönelik olan yapılar tasarlamamamız gerektiğine inanıyorum. Ancak, her şeyden öte, iyi mimari ruhu canlandırır. Avrupa ve genel olarak Batı kentleri, belirli bir plan çerçevesinde gelişiyor, büyüyor. Ancak gelişmekte olan ülkelerin kentleri, genel olarak son derece hızlı ve plansız bir şekilde büyüyor. Bu konuda düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz? Londra da her zaman bir plan doğrultusunda büyümedi. Geleneksel bir şekilde, proaktif bir politika yerine reaktif bir planlama politikası izledi ve belli ölçüde bunu yapmaya devam ediyor. Bu da zenginliği ve özelliğinin bir parçası. Tokyo gibi, Londra’nın eski kent merkezi etrafındaki ilçe ve köyler birbirine bitişecek kadar büyüdüğünde, Londra büyük bir metropole dönüştü. Bugün, büyümeye izin veren ancak yerin özelliğini yok etmeyecek planlama politikaları arayışı içindeyiz. Büyümenin nasıl olduğunu anlamamız ve hızla değişen ihtiyaçlarımıza cevap verecek bir sisteme ihtiyacımız var. Resmi planlar hiç esnek değil. Kentin öğrenmesine ve tepki göstermesine izin verecek akıllı politikaları uyarlamalıyız. Geleceğin kentinde karar vermenin kilidi, veriler.

Londra’ya olan düşkünlüğünüzü biliyoruz. Peki, başka hangi kentler sizin için ilham verici? Olumlu veya olumsuz hangi kentleri dikkatle izliyorsunuz?
Her ne kadar ölçeği farklı olsa da, Londra ile birçok benzerliği olduğu için New York’tan ilham alıyorum. Eski ve yeniyi yan yana koyabildikleri için Tokyo’yu ve medeni kent yaşamını çok iyi uyarlayabildikleri için Japon kültürünü seviyorum. Minneapolis, Milwaukee, Pittsburgh ve Philadelphia gibi ikinci seviye ABD kentleri de çok keyifli kentler. Üretim eksikliğinden kendilerini kurtarıp, medeni ve kültürel yerler yaratma konusunda kendilerini yeniden keşfettiler.

Bugün kentlerin en önemli sorunları nedir sizce?
Batılı şehirlerin ve de gerçekten toplumun tamamının başlıca problemi, giderek artan eşitsizlik. Zenginler ve kendi sorumluluğumuz altında görmezden geldiğimiz dar gelirliler arasında çok büyük bölünmeler var. Bu durum kendisini Londra’da aşırı yüksek ev fiyatlarıyla gösteriyor. Sadece dar gelirliler değil, orta sınıf gelirli profesyoneller de merkezden dışarı doğru itiliyor. Yüksek fiyatlar nedeniyle devletin dar gelirlilere desteğini kesmesi, şehir merkezinin farklı özelliklerinin giderek yok edilmesi anlamına geliyor.

“Kentler beni büyüler” diyorsunuz. Daha önce İstanbul’a hiç geldiniz mi? İstanbul hakkında ne düşünüyorsunuz? Ve tabii İstanbul’da katılacağınız EKODESIGN 2014’teki konuşmanızın başlığı “İstanbul ve Londra birbirinden neler öğrenebilir?” Birkaç cümleyle, gerçekten birbirimizden ne öğrenebiliriz?
Bu benim, İstanbul’a ilk ziyaretim olacak. Miras ve büyüme ile nasıl baş edeceğimiz konusunda bir hayli şey öğrenmeyi ümit ediyorum. İstanbul ve Londra tarihi katmanlar üzerine oturan iki eski kent. Yüzyıllar boyunca dünya çapında ticaret kentleri oldular ve zengin kültür çeşitliliğine sahipler. Her iki şehir de hızla gelişmekte olan nüfus ve giderek artan turizmle baş etmeliler. Dünya Mirası Alanları, 21. yüzyılın ikonları olan yüksek binalarla rekabet etmeli.

İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik bağlamında, kimi zaman kentler lanetleniyor. Karbon emisyonları ve çevresel etkisine bakıldığında haklılık payı olan bir eleştiri ancak kimileri de, “Doğru planlama ve dokunuşlarla, kentlerin, sorunun çözümünde de önemli payları olabileceğini” söylüyor. Bu konularda ne düşünüyorsunuz?
Yoğun şehirler bizim yaşamımız için en sürdürülebilir yerler. Hong Kong dünya kentleri arasında en düşük CO2 emisyonuna sahip. Londra, Rasmussen’in ifade ettiği “dağınık yerleşimli kentlerden”, bu nedenle bugünün planlama politikaları, kent halkının araçlara bağımlılığını azaltmak için iyi ulaşım bağlantıları sunan ve yeni bölgelerdeki artan yoğunluğun büyümesiyle uzlaşan şekilde oluşturuluyor.

Kent ve doğa kimi zaman birbirine karşıt iki kategori ve bir dikotomi olarak tarif ediliyor. Doğayı kente döndürmenin bir yolu var mı?
İngiltere’de medeni bir kentin, “Büyümenin nasıl olduğunu anlamamız ve hızla değişen ihtiyaçlarımıza cevap verecek bir sisteme ihtiyacımız var. Resmi planlar hiç esnek değil. Kentin öğrenmesine ve tepki göstermesine izin verecek akıllı politikaları uyarlamalıyız. Geleceğin kentinde karar vermenin kilidi, verilerdir”
“Geçen yıl, bisikletçilerden oluşan bir ekip Portland, Oregon’dan Londra’da Portland Place’e kadar bisikletle gitti ve kent ulaşımının güvenilir bir şekli olarak bisiklete artan ilgi ile kentlerin ilişkisini inceledi. Hepimiz bu incelemenin mimari, mülk ve planlama çalışmalarında yer aldık” tüm halkının yeşil Alana kolayca ulaşmasını sağlaması gerektiği kabul edilir. Londra’da birçok yeşil alan ve parka sahip olduğumuz için mutluyuz. Olimpiyatlardan kalan alanlardan biri, eskiden park ve meydanlardan açısından yoksun olan Londra’nın doğu ucunda artık yeni yeşil alanlara ve peyzaja sahip Kraliçe Elizabeth Olimpiyat Parkı. Bunun yanı sıra kentlerde, artakalan küçük araziler üzerinde veya hidroponik çitliklerde sebze ve meyve yetiştirme konusuna artan bir ilgi var. Ken Yeang gibi mimarlar bina ve bahçe arasındaki bölüşmeyi yıkmanın yolunu açtı. Belediye Başkanı Bloomberg döneminde New York’da dahi Ulaşım Denetçisi Janette Sadik Khan, sokaklara yeniden kent deneyimine büyük ölçüde değer katacak çiçekli ve yeşil cep parkları yapılmasını istedi.

Sizin bir tutkunuz da bisiklet. Portlandtoportland.org isimli proje bağlamında biraz bilgi verebilir misiniz?
Geçen yıl, bisikletçilerden oluşan bir ekip Portland, Oregon’dan Londra’da Portland Place’e kadar bisikletle gitti ve kent ulaşımının güvenilir bir şekli olarak bisiklete artan ilgi ile kentlerin ilişkisini inceledi. Hepimiz bu incelemenin mimari, mülk ve planlama çalışmalarında yer aldık. Minneapolis ve New York gibi yerlerin bisikletle ilgili hangi donanım ve altyapıyı sunduklarını öğrenmek istiyorduk. Çok yoğun bisiklet kullanılan bir kent olduğu ve Amerika’nın en yaşanılabilir şehri olarak seçildiği için Portland’dan yola çıktık. Turumuzu Portland Place Londra’da sonlandırdık, çünkü burası İngiliz Mimarları Kraliyet Enstitüsü’nün (Royal Institute of British Architects-RIBA) genel merkezinin bulunduğu yer. Edindiğimiz bilgilerle ilgili bir rapor hazırladık ve Londra Belediye Başkanı’na sunduk. Bu çalışmanın Londra’da daha iyi bisiklet olanakları sunmada yardımcı olmasını ümit ediyoruz.

EkoIQ Editör