Şekerkamışından kâğıt, ağaçtan şeker üretmek daha akılcı ve az maliyetli bir çözüm olabilir… Altın madenlerinin çevresine siyanürle beslenen elma ve şeftali ağaçları dikmek, bu toksik maddenin etkisini azaltabilir. Doğanın birbiriyle olan ilişkilerini gözlemleyerek “Kutunun Dışına Çıkmak” adlı kitabı kaleme alan Gunter Pauli’nin fikirlerine göz atanlar, yeni iş modellerinin de kapısını aralayabilir…
Doğada her şey birbiri ile ilişki içinde; bu ilişki ağındaki bağlantıları gözlemleyerek ve sistem dinamiğini bilerek benzer yapılarda sürdürülebilir ve yaratıcı yeni iş modelleri kurulabilir… Bu düşünceden yola çıkan Belçikalı girişimci Gunter Pauli; ekoloji, sistem yaklaşımı ve girişimciliği birlikte ele alan yaklaşımını “Mavi Ekonomi” olarak adlandırıyor. Aynı isimli bir de kitabı var Pauli’nin. Ve çocuklar(!) için fabl tarzında yazılmış masallardan oluşan bir diğer kitabında da işte bu konuya vurgu yapıyor. Adı, “Kutunun Dışına Çıkmak”. Peki kutu nedir, neden dışına çıkmalıyız? Gelin, tüm bu soruların yanıtlarının izini birlikte sürelim.
Elmanın Ağaçtan Neden Düştüğünü Biliyoruz, Peki Dalda Nasıl Durduğunu?
“Kutunun Dışına Çıkmak” adlı kitapta beş krallık var: Hayvanlar, bitkiler, mantarlar, su yosunları ve bakteriler/virüsler… Amaç, bu krallıkların birbiri arasındaki diyaloğunu duyarak ve etkileşimlerini kullanarak yenilikler yapabilmek. Ancak önce kutunun dışına çıkmak gerekiyor. Pauli, bunda zorlanıyor olmamızın en önemli sebeplerinden birini, eğitim sistemlerinden gelen eksikliklere bağlıyor. Örneğin kimya dersinde bize öğretilen iki genel ayrım vardır: Organik ve inorganik dünya. Halbuki bu beş krallığın da kendine has organik ve inorganik kimyası bulunur. Fizikte elmanın yerçekimi kuvvetiyle nasıl aşağı düştüğüne dikkat çekilir, ancak elmayı oluşturan bileşenlerin ağacın dalına kadar nasıl çıkabildiği ve ağacın dalından sarkan elmanın yerçekimine karşı nasıl dirençle durabildiğinden bahsedilmez. Ya da bir üniversitede mühendislere bir montaj hattında parçalar en hızlı bir araya getirilirken kaliteli bir ürünün nasıl oluşturulacağı öğretilir, fakat aynı gayretle parçaları azaltarak arzu edilen işlevi sürdürecek bir ürün tasarımı ve iş modellemesi yapılabileceğine değinilmez…
Pauli’nin kitabının bir diğer özelliği, her bir masalın ardından işletmelere ilham olacak ana fikrin ne olduğunu özetleyen bir açıklamaya yer vermesi. Ardından masalda geçen konu ile ilgili bir firma üzerinden vaka incelemesi de yapılıyor. Kitapta, uluslararası şirketlerden niş iş yapan firmalara kadar dünyadan 20 farklı örneğe yer verilmiş. Bu nedenle ilk bakışta çocuklar için yazılmış gibi görünse de, kitabın aslında ilginç girişimcilik örnekleri arayanlara, firma yöneticilerine, sürdürülebilirlik kapsamında Ar-Ge çalışmalarında bulunanlara da hitap ettiği anlaşılıyor.
İş Modelleri Doğada Gizli
Şimdi, kitaptaki masallardan birkaç örneğe bakıp sunulan iş fikirlerine göz atalım. Bunlardan ilki, solucan, mantar ve çay-kahve arasındaki üçlü ağ ilişkisi. Bu üç farklı krallık arasında bir sistem döngüsü bulunur. Solucanlar hayvan krallığını, mantarlar mantar krallığını ve çay/ kahve ise bitkiler krallığını temsil eder. Kahve ve çay posalarını doğrudan toprağa bıraktığımızda solucanları etkiler ve kafein onlara stres etkisi yapar. Eğer bunlar protein açısından zengin olan mantarların büyüdüğü yerlere bilinçli olarak dökülürse, bu mantarlar daha da fazla üreyebilir, çünkü içindeki kafein maddesi mantarlar için faydalıdır. İlginç olan da mantarın kafeini olmayan proteinli bir çıktı üretmesi. Bu anlamda bir zincir oluşur: Solucanlar sağlıklı bir toprak meydana getirir, toprağın asıl çiftçileridir; çayı-kahvesi bol toprağın üzerinde yetişen mantarlar kafeini yer, böylece daha fazla mantar oluşur; mantarları da insanlar yer. Bu döngüyü gören bir farkındalık, mantarları iş modeli içinde kullanabilir. “Böylelikle doğal bir nakit akışı oluşur” diyen Gunter Pauli, kahve ve çay posalarını toplayarak veya kahve-çay üretim noktalarındaki atıkları değerlendirerek yerelde bir girişimcilik örneği yaratılabileceğinden bahsediyor. Mantar yetiştirmek ve bu mantarı da insanlara proteini bol bir yiyecek olarak pazara sunmak… Neden olmasın?
Kitaptaki bir başka öyküde ise şekerkamışı ile ağaç arasındaki ilişkiden bakın nasıl bahsediliyor. Şekerkamışından şeker elde edilir ama aslında lif açısından çok zengindir. Bundan dolayı kâğıt yapımında ağaç yerine rahatlıkla kullanılabilir. Ağaçtan ağaca değişmekle birlikte, ortalama bir ağaç 20 yılda büyür ve %20’si liften oluşur. Oysa şekerkamışı 1 yıldan daha kısa sürede büyür ve yapısında lif oranı %80 civarındadır. Öte yandan ağaçtaki şeker oranı şekerkamışına göre daha fazladır ve %30’u yenilebilir şekere dönüşebilir. Üstelik şeker yapısı da daha farklıdır; kilo yapıcı veya dişlere zarar veren bir şeker içermez. Ağaçlardan şeker elde etmek, şekerkamışını da kâğıt yapımında kullanmak daha az maliyetli bir tercihtir ve aynı zamanda doğayla uyumlu bir üretim şeklidir. Oysa, teknolojik araştırmalarda daha fazla kâğıt üretebilmek adına ağaçlardan daha kısa zamanda lif elde etmeye uğraşılıyor; ağacın genetik yapısı üzerinde çalışılarak büyümesini hızlandıracak formüller aranıyor, daha fazla şeker elde etmek için de insan sağlığına zararlı sentetik şekerler üretiliyor.
Rakip şirketlerle birleşmek, orta kademe yönetimleri küçültmek, ekonomik darboğazlarda insan kaynağını öncelikli azaltmak, dış pazar kaynağından temin edilen girdilerle üretim süreçleri oluşturmak gibi kararlar, pazar payını korumak için tercih edilecek stratejiler olmaktan çıkmaya başladı artık. Kendi kendimizi içine hapsettiğimiz kutunun dışına çıkabiliyor olmak da elbette tek başına yeterli değil. Tüm bunları uygulamaya koyabilecek, risk alabilen bir liderlik rolü de şart. Ancak Gunter Pauli’nin “Mavi Ekonomi” ile ileri sürdüğü iş tasarımı ilham verici ve farklı açılardan düşünmeye değer (www.zeri.org). Yazar, “Mavi Ekonomi: 10 Yılda 100 Buluş 100 Milyon İş” adlı kitabında da bu yaklaşımı detaylı şekilde anlatıyor. Kısacası, doğanın çalışma düzenini gözlemleyerek, sistem döngüsü içindeki etkileşimleri fark ederek, bunları iş modellerine, yeni ürün tasarımlarına dönüştürmek mümkün. Bizim bu yazıda konu edindiğimiz “Kutunun Dışına Çıkmak” adlı kitapta da toplam 21 öykü var; bu da pek çok iş fikri, ilham demek… Çocukların yanı sıra girişimcileri de etkileyecek kitap İspanyolca, Japonca, İngilizce, Almanca gibi pek çok dile çevrilmiş. Biz de “Türkçe’ye de neden kazandırılmasın?” demeden geçemiyor ve girişimcilere, yayınevlerine duyuruyoruz…