#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

Küresel Isınma mı, Küresel İklim Değişikliği mi?

Küresel ısınma ve küresel iklim değişikliği, uzman olmayan insanlar tarafından birbirlerinin yerine kul­lanılabilen kavramlar. Üzerinde ya­şadığımız dünyanın iklimi değişiyor ve bu değişimin nedeni atmosferin ısınması. Bu nedenle iki kavramı ortak olarak kullanmakta fazla bir sakınca yok. Ancak bazı dönemler­de ikisini aynı anlamda kullanmak, kafa karışıklığına yol açabiliyor. Ya­şadığımız sertçe sayılabilecek kışın ardından, özellikle de soğuk geçen günlerin nedenini anlatabilmek için bu iki kavramın benzerliklerine ve farklarına açıklık getirmek istedik.

Küresel Isınma Varsa, Hava Neden Bu Kadar Soğuk?
Öncelikle, biri kötüye kullanmadı­ğı müddetçe iki kavram arasında önemli bir anlam farkı yok. Kötüye kullanmaktan da kastımız, “Küre­sel ısınma var dendiği halde nasıl oluyor da hava bu kadar soğuk olu­yor?” gibi söylemlerdir. Bu söylem­lerden korunmak için bilim insan­ları, ısınma yerine iklim değişikliği demeyi tercih ediyorlar.
2014-2015 kışında ABD’nin doğu kıyısı son 100 yılın en soğuk kışla­rından birini geçirdi. New York ve Boston, bir metreyi aşan kar altında kaldı; Erie Gölü neredeyse tamamen dondu. Ancak, yayınlanan raporlara göre ABD geneli, yine de bu kışı ortalamanın üzerinde bir sıcaklıkta geçirdi çünkü doğu kıyısı kış şart­ları ile mücadele ederken batı kıyı­sına kış neredeyse uğramadı. Doğu ve batının ortalaması alındığında ise normalin üzerinde sıcaklıklar orta­ya çıktı. ABD’nin ne doğu ne de batı kıyısı normaldi bu kış. Her iki kıyıda da normallere göre “değişik bir kış” geçirildiği söylenebilir. Bu değişik kışın nedeni de şimdi açıklayacağı­mız gibi iklim değişikliğidir.
Dolayısıyla genelde bakıldığında, dünyanın bazı bölgeleri bazı seneler ısınırken, aynı bölgeler bazı seneler serinler. Yine bazı bölgeler ortala­madan sıcakken, başka bazı bölge­ler ortalamadan daha serin olabi­lirler. Ancak dünyanın tamamının senelik ortalamasını aldığımızda, her geçen sene biraz daha ısınmak­ta olduğunu görüyoruz.
Lima’daki iklim görüşmeleri sıra­sında İngiliz Meteoroloji Ofisi’nin yayınladığı bir grafik, dünyanın her geçen sene nasıl daha da fazla ısındı­ğını gözler önüne seriyor. Bu grafik, son 150 yıldaki sıcaklıkların 1961-1990 yılları arasındaki sıcaklıklar ile farkını gösteriyor. Geçirdiğimiz 2014 yılı, son 150 yılda yaşadığımız en sı­cak yıl olarak en sol üst köşede yer alıyor. 2014 yılının ardından 2010, 2005 ve 1998 en sıcak yıllar olarak sıralanıyorlar. Tarihte ölçtüğümüz en sıcak 20 yılın tamamı, 1990 yılın­dan bu yana yaşanmış. Burada aklı­nıza “Ya ölçümlerden önceki yıllar, onlar daha sıcak olamaz mı?” diye bir soru gelecek olursa şöyle bir ce­vap verebiliriz: Her ne kadar modern termometrenin tarihi birkaç yüzyıl geriye gitse de sıcaklık ölçmek için kullandığımız metotlarla son milyon yılın ortalama sıcaklıklarını belirle­yebiliyoruz. Bu belirlememize göre son milyon yılda 2014 yılından daha sıcak bir yıl yaşanmış olması ihtimali çok düşük.

Soğuk Hava Artık Balkanlar’dan Değil, Sibirya’dan Geliyor
Küremizin böylesine ısındığını gös­terdikten sonra sıra, yaşadığımız ga­rip kışı açıklamaya geldi. Aklımızda hep yağan kar kalsa da 1 Şubat günü gerek çöl kumlarının getirdiği toz bulutu, gerekse de sıcaklıkların son 100 yılda ölçülen en yüksek ikinci değere ulaşması, bir yanda kışı bir yanda da baharı aynı ayda yaşamış olduğumuzun göstergesiydi.
“Hangisi normal?” diye soracak olursanız cevap ne yazık ki “ikisi de” olacak. Küresel ısınma atmosfe­rin sıcaklığını artırıyor. Bu da bizim 1 Şubat gibi sıcak ve çöl tozları ile dolu bir havayı daha sık göreceğimiz anlamına geliyor. Ancak çoğunuzun dikkatini çekmiştir: Soğuk hava dalgaları artık çocukluğumuzda alış­tığımız gibi “Balkanlar üzerinden” gelmiyor ülkemize. Son yıllarda daha sıklıkla “Sibirya üzerinden” gelen soğuk hava dalgalarıyla soğuk havaya alışmaya başladık. Bu “yeni” soğuk hava türünün sebebi de önü­müzdeki senelerde daha sıklıkla du­yacağımız “polar vorteks”.
Polar vorteks -bir diğer adıyla kutbi girdap- kutuplara yerleşmiş soğuk hava parçaları olarak özetlenebilir. Kutuplar, dünyanın diğer yerlerine göre en soğuk yerlerdir ve atmos­ferin yüzeye yakın katmanlarının sıcaklığı kış aylarında -60 dereceleri bulabilir. Kutuplarda atmosferin di­key katmanları arasındaki sıcaklık farkları da çok fazladır. Buna bağ­lı olarak, kutuplarda saatteki hızı 150 km’yi aşabilen soğuk rüzgarlar oluşur. Dünyanın dönmesine bağlı olarak oluşan koriolis kuvvetinin et­kisiyle bu hızlı rüzgarlar (siklonlar) batıdan doğuya doğru bir girdap içinde dönerler. Bu çok soğuk rüz­garlar, bir girdabın -polar vorteksin- içinde adeta hapsolmuştur ve soğuk hava kütlesi güney enlemlere, yani bizim yaşadığımız yerlere, çok sık inmez.
Kutupların üstünde oluşan polar vorteksin alçak enlemlere hareketi­ni engelleyen, bir hava akımıdır. Bu hava akımına “jet akımı” (jet stre­am) denir. Jet akımı, kutup bölge­sindeki soğuk hava ile orta enlem­lerdeki sıcak havayı birbirlerinden ayıran bir yol olarak düşünülebilir. Jet akımı, genel anlamda batı-doğu doğrultusunda eser. Fakat enlem­lere paralel şekilde hareket etmez, dalga şeklinde inişli çıkışlı bir yapı­sı vardır. Bu da aynı enlemdeki iki farklı bölgenin biri çok soğukken, diğerinin aynı anda ılık olmasına se­bep olabilir. Yazımızın başında bah­settiğimiz ABD’nin doğu kıyısı ile batı kıyısı arasındaki büyük sıcaklık farkının da sebebi budur.
Polar vorteks, kutuplar­daki soğuk havanın kutuplarda kalmasını sağlar. Kutuplar ne kadar soğuksa bu hava kutuplarda o kadar güçlü tutunabilir ve bi­zim yaşadığımız yerlere pek etkisi olmaz. Ancak kutupların, iklim değişikliğinin etki­siyle ısınmasına paralel olarak polar vorteksin gücü de zayıflar ve jet akı­mının izlediği yol aşağı enlemlere kayar. Böylece kutuplardaki soğuk hava aşağılara sarkarak Amerika, Avrupa ve Asya’ya kadar inebilmeye başlar. Jet akımının dalga şeklinde olması sebebiyle her kışı soğuk geçirmiyoruz ama polar vorteksin zayıfladığı zamanlarda jet akımının alçalan kısmı bulunduğumuz yere denk gelirse, kutuplardan gelen aşırı soğukları hissetmemiz kaçınıl­maz oluyor. Bu kış, sıcak günlerin ardından yaşadığımız soğukların sebebi de bu kutuplardan aşağıya sarkan soğuk hava dalgalarıdır. Bundan sonraki senelerde de bu hava sistemleri ile yaşamak zorunda kalacağız.
Unutmayın, sıcak günlerin ardından “Sibirya üzerinden gelen soğuk hava dalgalarının” nedeni, kutupla­rın fazla ısınmasından dolayı kutup girdabının soğuk havayı kutuplarda tutamamasıdır. Önümüzdeki yaz ay­larında da oluşacak şiddetli fırtına­lar, hortumlar ve sağanak yağışlar da benzer şekilde küresel ısınma nedeniyle hem atmosferin enerjisi­nin hem de buharlaşmadan dolayı su buharı miktarının artmasından kaynaklanmaktadır.
İçinde yaşadığımız dünya her ge­çen gün alıştığımız dünyadan biraz daha uzaklaşıyor. Buna alışmaya çalışmaktansa küresel ısınmayı durdurmaya çabalamak da, bu deği­şikliklerin daha da kötüye gitmesini engellemek için yapmamız gereken en önemli şeydir.

EkoIQ Editör