Dünyanın en bilinen 3D tasarım yazılım şirketlerinden Autodesk, sürdürülebilir şehirlerle ilgili projelerin planlaması, tasarımı ve inşasında kullanılmak üzere bugüne kadar 15’ten fazla şehrin 3D modelinin yaratılmasını sağladı. Autodesk Türkiye AEC Teknik Uzmanı Niyazi Kemer, şehirlerin bütün ayrıntılarının yer aldığı 3 boyutlu modelleme ve şehirde yaşayanların tepkilerinin öngörüldüğü simülasyonlarla akıllı şehirlere geçişin çok daha kolay olabileceğini söylüyor. Büyük Veri ve simülasyon teknolojilerinin kullanımının yurttaşların katılımını artırabileceği de öngörüler arasında…
Berkan ÖZYER
Autodesk, şehirlerin geleceğine dair kapsamlı bir rapor hazırladı. Ne gibi öngörüler var raporda?
Bir şehrin başarısı, en temelde o şehrin altyapı kalitesine bağlıdır. Ekonomik ve kültürel büyümede fark yaratan şehirlere baktığımızda; enerji, su, atık yönetimi, ulaşım, yiyecek ve işlenmiş ürünlere sorunsuz erişim gibi hizmetler sunabilen altyapısı gelişmiş yerleşimlerin öne çıktığını görüyoruz. Gelecekte de vatandaşlarına temel yaşam hizmetlerinin yanı sıra daha fazla etkileşim ve fikir paylaşım ortamı sunan şehirler fark yaratabilecek.
Üstelik geleceğin şehir sakinleri “yaşam kalitesinin yüksekliği” kriterini, her zamankinden çok daha önemli görecek. Yaşam kalitesini etkileyen başlıca etkenler arasında yer alan sürdürülebilirlik, dayanıklılık, enerji verimliliği, kaliteli konut ve okullar, güvenlik ve hatta mutluluk gibi kriterlerde vatandaşlarına sunduğu hizmetlerle öne çıkan “akıllı” şehirler ise en hızlı büyüyen şehirler olacak. Bu da gelecekte şehirlerin daha işbirliğine açık, yayalar için yürümeye daha elverişli, herkesin kamu hizmetlerine ve toplu taşımaya kolayca erişebileceği bir şehir hayatına işaret ediyor.
Gelecekte bina çatılarına kurulan bahçeler ve dikey tarım faaliyetleri artacak; büyük şehirler vatandaşlarına daha yeşil bir hayat sunacak. Şehir planlamasındaki karışık bölgeleme sistemleri ile ofis ve ortak alanlar arasında ayrım azalacak. İnternet erişiminin yaygınlaşmasıyla mobilite ve serbest mesleklerde artış yaşanacak. Gelişen şehirler vatandaşlarına minimum enerji ile bir noktadan diğerine kolaylıkla ulaşım fırsatı sunacak. Ayrıca şehirler artık yakınlığa göre erişimi, mobiliteye yönelik erişime tercih edecekler. Bu da daha sağlıklı şehir sakinleri, var olan altyapının daha iyi kullanımı ve fosil yakıtlara yönelik talebin azalması anlamına gelecek.
Tarih boyunca şehir tasarımının en önemli öğelerinden altyapıların önemi ve rolünde ne gibi değişimler yaşanacak?
Hesaplamalara göre 2050 yılına kadar dünya nüfusunun %70’i şehirlerde yaşamaya başlayacak. Binaların, bütün enerjinin %40’ını tüketeceğini hesaba katarsak, iklim değişikliklerinin etkisini ancak binaları daha verimli hale getirerek azaltabiliriz. Örneğin güneş enerjisi kullanan sistemler, seragazı salımını azaltabilecek. Yağmur suyu hapseden sistemler kullanılarak yeraltı su tabakalarına olan bağımlılık azaltılacak; şehirlerde yaratılan yeşil alanlar CO2 emilimi sağlayarak daha sağlıklı yaşamlar için rekreasyon alanları oluşturacak. Akıllı şehirlerde yaratılacak sulak alanlar, yükselen deniz seviyesini absorbe ederek şehirlerin daha dayanıklı olmalarını sağlayacak. Ayrıca dünyadaki hammaddelerin %50’sini tüketen inşaat işleri dijital modelleme ile çok daha verimli ve güvenli kılınabilecek. Tüm bunlar, şehir yöneticilerinin göz ardı edemeyeceği faydalar. Dolayısıyla dünya rekabetinde diğer büyük şehirlere karşı öne çıkmak isteyen şehir planlamacılarının, bu gibi akıllı şehir teknolojilerine mutlaka ayak uydurması gerekiyor.
Bir şehrin bahsettiğiniz evrimi geçirmesi için öncelikli olarak nereden başlaması gerekiyor?
İlk adım; bir şehrin ürettiği tüm dağınık verileri bir arada toplayıp, şehir yönetimiyle ilgili tüm paydaşların tek bir kaynaktan çalışmasını sağlayacak bir platform geliştirmek olmalı. Bu yöntem uzun yıllar boyunca coğrafi bazlı veri dosyaları için kullanılan bir yöntemdi ancak artık yeni teknolojiler sayesinde düzinelerce farklı tipteki veri dosyaları birleştirilip tek bir 3D şehir modeline dönüştürülebiliyor.
Şehirlerin birebir minyatürü olan bu 3D akıllı şehir modellerinin dünyada çeşitli örnekleri mevcut. Şehirdeki tüm yapı, yol, ağaç ve her türlü detayı içeren bu modeller, şehirle ilgili proje geliştirirken yeni fikirleri çizmek üzere kullanılan bir tuvale benzetilebilir. “Akıllı” 3D modellerde nesneler otomatik olarak yeni eklemeleri kabul ederken kötü fikirler zararsız bir şekilde kaldırılabiliyor.
Dönüşüm sürecinin ikinci adımında ise, bu bütünleşik modele bir hayal gücü kazandırmak kalıyor. Bir insan beyni nasıl sadece veri toplamıyor, aynı zamanda hayal kuruyorsa; bilgisayar ortamındaki 3D modellerde de şehrin belirli gelecek senaryolarına nasıl tepki vereceği ya da yeni altyapı projelerinin değişen koşullarda nasıl çalışacağı gibi konular üzerine belirli kurallara dayalı simülasyonlar uygulanıyor.
Bu uygulamanın en iyi örneklerinden biri, Vancouver şehrinde gerçekleştirildi. Şehir planlamacıları, nüfus artışının etkilerini ölçmek ve vatandaşın yeni altyapı projelerine tepkisini önceden tahmin etmek üzere bu akıllı şehir modelinden yararlanıyor. Ayrıca şimdilerde, bu modelde kullanılabilecek çeşitli sürdürülebilirlik simülasyonları üzerine çalışmaya devam ediyorlar.
Teknoloji, altyapı yatırımlarında ne gibi bir rol oynayacak? Bu tarz yatırımlarda öncelikli alanlar nelerdir?
Geleceğin şehirlerini bugün aldığımız yatırım kararları şekillendiriyor. Bu nedenle teknolojinin gücünden en erken yararlanmaya başlayan şehirlerin; toplumsal, ekonomik ve çevresel avantajlardan en çabuk faydalanan yerleşimler olacağını söyleyebiliriz. Bu anlamda teknolojik yatırımlarda dört ana alan öncelik taşıyor:
Binalar: On yıllar önce çelikten inşa edilen binalar gelecekte de var olmaya devam edecek. Ancak bilgi-işlem gücünde sağlanan çağdaş gelişmeler, binaların enerji ve hammadde açısından çok daha verimli şekilde inşa edilmesini sağlayacak. Ayrıca bugüne kadar cansız malzemelerle inşa edilen binalar, yeni malzeme ve teknolojiler sayesinde “canlanmaya” başlayacak. “Yaşayan binalar” kavramı hayat bulmaya başlıyor. Örneğin tasarım ve araştırma stüdyosu The Living’in kurucu ortağı David Benjamin, İngiltere’deki Cambridge Üniversitesi bitki biyologlarıyla işbirliği yaparak bakterilerden yeni kompozit malzemeler üretmeye çalışıyor. Bu süreçte, plastik üretimi için hammadde olarak geri dönüştürülemeyen petrol yerine yenilenebilir şeker kullanılıyor.
Su: Şehirlerde geliştirilecek parklar ve yeşil koridorlar, yağmur suyu yönetimine yardımcı olarak yeraltı ve yerüstü altyapı bakım maliyetlerini azaltacak, daha sağlıklı ve güzel bir çevre yaratılmasına imkan sağlayacak. Borulara yerleştirilen sensörler su kullanımını ölçecek, sızıntıları tespit edip hızlıca tamir edilmelerini sağlayacak. Özellikle kıyılarda konuşlanan şehirler; yükselen deniz seviyesi, sıklaşan fırtına ve depremler ya da sadece şehirleşmenin artan baskısı yüzünden daha etkin dayanıklılık stratejileri geliştirmek zorunda olacak. Bu noktada güçlü bulut bilişim imkanlarıyla geliştirilen simülasyonlar, şehir planlamacılarının ve tasarımcılarının yenilikçi ve daha uygun maliyetli alternatiflere yönelmelerini ve zamana dayalı simülasyon sayesinde bu yaklaşımların geleceği nasıl değiştireceğini öngörmelerini sağlayacak.
Ulaşım: Ulaştırma makamları da modern tasarım ve sonsuz sanal bilişim araçlarından faydalanarak ulaşım seçeneklerini simüle edip seyahat sürelerini kısaltacak, trafik sıkışıklığını en aza indirgeyebilecekler. Bu sayede yakınlığa göre erişim stratejisi teşvik edilirken karbon emisyonu da düşürülebilecek.
Enerji: Güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen enerji, şehirde seragazı salımını azaltıp daha istikrarlı enerji maliyetleri sağlayacağı gibi, şehrin ithal enerji bağımlılığından da kurtulmasını sağlayacak. Böylece sık sık dalgalanan emtia fiyatları ve doğal felaketler gibi tehditlere karşı şehrin dayanıklılığı da artacak.
Analizleri hazırlarken verileri nereden ediniyorsunuz?
Autodesk, şehirler ile ilgili projelerin planlaması, tasarımı ve inşasında kullanılmak üzere bugüne kadar 15’ten fazla şehrin 3D modelinin yaratılmasına destekte bulundu. Autodesk Infrastructure Design Suite sayesinde kullanıcılar ayrı veri kaynaklarını tek akıllı bir model dahilinde bir araya getirebiliyorlar.
Hava akışı, enerji kullanımı, karbon emisyonu, güneş enerjisi potansiyeli, su iletimi, yaya trafiği, sensör verileri, 3D arazi, 3D bina modelleri, iki boyutlu coğrafi bilgi sistemi (GIS) verileri, uydu görselleri ve CAD verisi gibi tanımlayıcı veriler, 3D şehir modellerinde bir araya getiriliyor. Tüm bu veriler ise kamu kurumlarının yanı sıra özel sektör şirketlerinden de sağlanabiliyor.
Son yıllarda dünyada ve Türkiye’de teknoloji ve bilişim alanının en sıcak konusu Büyük Veri. Geleceğin şehirlerinde Büyük Veri’nin kullanımı nasıl olabilir?
Bugünün binaları, altyapı çalışmaları ve şehirlerin tasarı ve inşaat süreçleri için, artık eskiden kullanılan ölçekli ahşap maketlerin kulla nılması yeterli değil. Çünkü ölçekli maketler, ne kadar düzgün yapılırsa yapılsın, bir şehirde inşa edilecek herhangi bir binanın dış etkenlerle birlikte nasıl bir etki yaratacağını gösteremez. Bugünün mimar, mühendis ve şehir planlamacıları; lazer tarama sistemleri, sensörler ve bulut tabanlı yazılımlar gibi yeni teknolojilerden yararlanarak şehirlerin 3D modellerini oluşturuyor ve sanal olarak şehri her açıdan gözlemleyebiliyor. Tek tuşla analiz edip değişiklik yapma kolaylığı sunan bu teknolojiler Los Angeles, Chicago, Singapur, Tokyo ve Boston gibi büyük şehirlerde kullanılıyor. Bu “dijital şehirlerin” 3D modelleri, şehirdeki binaların şekli ve lokasyonu gibi bilgilerin yanı sıra, şehrin canlı bir tablosunu da çıkarıyor. Kaldırımlardan şehirdeki enerji kullanımına, karbon ayak izinden su dağıtımına, ulaşımdan bulaşıcı hastalıkların yayılma hareketine kadar çeşitli “şehir bilgileri” dijital ortamdan takip edilebiliyor.
Günümüz teknolojisinin desteklediği “Büyük Veri”, şehir yöneticileri ve ticari şirketleri yeni tasarım ve çözümler geliştirme ve kamuya sunma konusunda teşvik ediyor. Nüfus artışı, meteorolojik etkiler gibi birçok faktör de Büyük Veri sayesinde kolayca analiz edilebiliyor. İnsanların veriye erişimine olanak tanınması, iletişimin kolaylaşmasını ve onay süreçlerinin hızlanmasını da sağlıyor.
Büyük Veri ve simülasyon teknolojilerinin kullanımı geniş kitlelere yayıldıkça, şehirde yaşayan ve çalışan vatandaşlar da şehirlerinin ihtiyaç duyduğu altyapı yatırımlarının tasarım ve üretim sürecine daha fazla dahil olabilecekler. Şehirlerin ekonomik ve çevresel canlılığında, o şehirde yaşayan vatandaşların da katkısı olacak.
Yeşil binaların şehirlerdeki önemi nasıl artırılabilir? Autodesk’in çözümleri yeşil binalar konusunda neler öneriyor?
Dünyadaki enerji tüketiminin yaklaşık %40’ını ve karbon emisyonunun yaklaşık %25’ini gerçekleştiren binalar, iklimsel dengenin sağlanmasında önemli bir role sahip. Autodesk teknolojileri, kentsel alanlarda ve gelişmekte olan dünyada ihtiyaç duyulan yeni inşaat, altyapı ve ulaşım faaliyetlerinin etkilerinin ölçümlenmesine ve küresel olarak inşaat sektörünün iyileştirilmesine yardımcı oluyor.
Arazi ve finans kaynaklarının azalması ve gittikçe sıkılaşan yönetmelikler yüzünden, bugün mevcut binaların iyileştirilmesi konusu daha da önem kazanıyor. Dünya genelinde yaklaşık 200 milyon binanın verimlilik artırma amaçlı tadilat geçireceği tahmin ediliyor. Pike Research araştırma şirketinin sağladığı verilere göre, sadece ABD’de bu faaliyetlerin yarattığı pazarın gelecek 20 yıl içerisinde 400 milyar dolar hacme ulaşacağı öngörülüyor. Bu pazara yönelik pek çok Autodesk çözümü bizzat bu alana hizmet ediyor ve binaların enerji kullanımı ve etkilerini ölçme sürecini, daha sade ve kolay hale getirmeye odaklanıyor.
Sadeleştirilmiş simülasyonlar ve enerji analizleri ile binaların dış cephe görüntüleri baz alınarak oluşturulan modellemeye “ani enerji modellemesi” deniyor. Bunun için sadece, bir alanın fotoğrafı, adresi ve birtakım iç ölçümleri gerekiyor. Sonrasında ilgili Autodesk yazılımları binanın basitleştirilmiş bir 3D benzerini oluşturuyor. Örneğin Autodesk Revit çözümü sadeleştirilmiş bir BIM modeli yaratırken, Autodesk Green Building Studio yazılımı ise bulut üzerinde enerji analizi simülasyonları gerçekleştirebiliyor.
İngiliz inşaat şirketi URS Scott Wilson, yakın geçmişte ana merkez binası için bir Ani Enerji Modellemesi analizi gerçekleştirip enerji tüketimini düşürmeye odaklanan en başarılı şirketlerden biri. Şirket bu sayede iç mekanı en verimli şekilde aydınlatma, iç alanda sorunlu bölgelere (Hot Spots) yönelik çalışmalar yapma ve güneş enerjisi kullanma gibi çeşitli stratejiler geliştirdi.