27 Temmuz’da İstanbul ve çevresini vuran “yapay afet”le en yakından ilişkili sektör hiç kuşkusuz sigortacılık. Binlerce ev ve arabanın zarar gördüğü dolu ve selin nasıl bir ekonomik sonucu var? Konuyu en yakından takip eden ve iklim değişikliğini uzun süredir dünyanın en önemli risk faktörü olarak değerlendiren Allianz’ın Türkiye Kurumsal İletişim ve Sürdürülebilirlik Ofisi Direktörü Burçun İmir, 2016 yılındaki afetlerin %92’sinin iklim değişikliğinden kaynaklandığını; bu afetler sonucunda 166 milyar dolar ekonomik kayıp oluştuğunu belirtiyor ve “Özetle risk altındayız” diyor.
YAZI: Barış DOĞRU
Allianz olarak, yaşadığımız son felaketin maliyetleri konusunda bir projeksiyonunuz var mı? Ne kadar bir zarar söz konusu?
Türkiye Sigorta Birliği’nin Ağustos ayı başında yayınladığı verilere göre; 18 Temmuz’da İstanbul’da yaşanan sel felaketinin ardından sektörde faaliyet gösteren sigorta şirketlerine başvuran vatandaşlar tarafından, 7000 adet ve toplam 116 milyon TL’lik hasar bildirimi yapıldı. 27 Temmuz tarihinde yine İstanbul’da yaşanan sel felaketinde bu rakam hasar adedinde 22.000, hasar bildiriminde ise 168 milyon TL idi. 21 Temmuz’da Gökova’da yaşanan depremin ardından ise 800 adet hasar başvurusu ve 12 milyon TL’lik hasar ödemesi başvurusu yapıldı.
İçlerinde Allianz’ın da olduğu 29 sigorta şirketinin kurduğu ClimateWise Coalition’ın son raporunda, doğal felaketlerin maliyetleri ile sigortalanan varlıklar arasındaki farkın (protection gap) 1980 yılından beri tam dörde katlandığını görmüştük. Bu noktada, iklim değişikliğinin sigorta sektörünü derinden etkileyeceği açık. Peki Allianz olarak bu duruma nasıl yanıtlar üretmeyi planlıyorsunuz?
Küresel ısınmanın en önemli sonuçlarından biri olarak, dünya genelinde iklime bağlı doğal afetlerde önemli oranda artış görüyoruz. Temel konusu risk yönetimi, önleyici çözümler ve hasar tazmini olan sigorta sektörü de bu durumdan ilk etkilenen sektörlerden… Doğal afetlerin ekonomik etkileri gözle görülür oranda artarken, bu afetlerin sebep olduğu ekonomik kayıpların önemli bir bölümü de, trafik, konut, işyeri, tarım ve sağlık gibi birçok branşta hizmet veren sigorta sektörü tarafından karşılanıyor. Sektör, finansal kayıpların tazmin edilmesinde kilit bir rol üstleniyor.
Sigma2/2017 verilerine göre; 2016 yılındaki afetlerin %92’si iklim değişikliğinden kaynaklandı. Bu afetler sonucunda 166 milyar dolar ekonomik kayıp oluştu. Kayıpların 46 milyar doları sigorta tarafından karşılandı. İklim değişikliğine bağlı olarak oluşan sigortalı hasar tutarı ise 37 milyar dolar olarak gerçekleşti. Türkiye’ye bakacak olursak, ülkemiz topraklarının %96’sı, nüfusun %98’i deprem bölgesinde. En çok karşılaştığımız ikinci doğal afet sel felaketinde yılda 150 milyon TL’nin üzerinde maddi kayıp yaşanıyor. Özetle risk altındayız.
Buna karşın, ülkemizde sigorta bilinci ve sigorta ürün sahipliği son derece düşük. Son yaşadığımız felaketler zincirinin ardında da gördük ki, afetlerin yaratacağı mağduriyetleri daha aza indirmenin yolu sigortadan geçiyor. Bu yolun alınması için ise başta sigortalılık bilincinin yaygınlaştırılması çalışmaları olmak üzere konunun paydaşlarının bir mutabakat içerisinde çalışması gerekiyor.
Allianz Grubu’nun sürdürülebilirlik stratejisinde odaklandığı ana konulardan biri iklim. 2012 senesinden bu yana Allianz karbon nötr bir şirket. Karbon ayakizimizi globalde düşürmek için büyük çaba sarf ediyoruz. 2006’dan bu yana %43 azaltma sağladık. Bunu, e-arabalar, geri dönüşümlü kağıt, yenilenebilir enerji kaynakları gibi düşük karbon sağlayan alternatif ürün ve hizmetler kullanarak gerçekleştirdik. Globalde müşterilerimize iklim değişikliğinin olumsuz etkileri ile mücadeleye destek olabilmek için yenilenebilir enerji sigortaları, yeşil ev tadilatları gibi farklı ürün ve hizmetler de sunuyoruz. Allianz Grubu’nun yenilenebilir enerjiye olan yatırımı da Mart 2016 itibarıyla 3 milyar euro’ya ulaştı. Allianz’ın, Avusturya, Finlandiya, Fransa, Almanya, İtalya, İsveç ve Amerika’da yer alan 73 rüzgar ve yedi güneş enerjisi tesisinde, bir milyondan fazla haneye, Paris büyüklüğünde bir şehre yetecek kadar yenilenebilir enerji üretiliyor. Allianz Grubu’nun hedefi bu yatırımı 5 milyar euroya çıkarabilmek. Ayrıca 2015 yılında Paris’te düzenlenen İklim Konferansı’nın ardın- dan Allianz Grubu’nun CEO’su Oliver Baete, Allianz SE’nin, gelirinin ya da enerjisinin %30’undan daha fazlasını kömür madenlerinden elde eden şirketlere yatırım yapmayacağını açıklamıştı.
Allianz Türkiye olarak biz de, sürdürülebilirlik stratejimiz doğrultusunda “iyi çevre”yi odağımıza almış ve küresel iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini görünür kılarak, negatif etkilerini önlemeye katkı sağlamak üzere bir ana strateji belirlemiş durumdayız. Bu kapsamda düşük karbon ekonomisini destekliyoruz. Yenilenebilir enerji ve altyapılara yatırımlarımızı genişletmeye başladık. İklim Çözümleri Merkezi ile birlikte yayın, araştırma ve raporları Türkiye’de de yayımlıyoruz. TÜSİAD’ın liderliğinde hazırlanan ve Türkiye’de bu alandaki ilk kaynaklardan biri olan Ekonomi Perspektifinden İklim Değişikliği raporunun destekçisiyiz. Ayrıca Allianz Grubu’nda yer alan 150’nin üzerinde yeşil iş ve çözümü Türkiye’ye kazandırmaya çalışacağız. Bu noktada 2017 hedefimiz, üç ürünün Türkiye’ye adapte edilmesi.
Ürün ve hizmete ilişkin iş modellerimizle de bu süreçleri destekliyoruz. Müşterilerimizin risk faktörlerini belirleyerek, bu risklere uygun ihtiyaca yönelik ürünler sunarken onlara muhtemel bir risk gerçekleştiğinde de ihbar aşamasından ödemeye kadar tüm aşamalarda hizmet veriyoruz. Bu hizmetlerde de önceliğimiz, hızlı ve etkin servis ile müşteri memnuniyetini en üst düzeyde sağlayabilmek. Sigortalılarımız hasar dosyaları ile ilgili süreçleri, mobil uygulamamız üzerinden ya da internet sitemiz, çağrı merkezimiz ve acentelerimiz gibi farklı kanallarımızdan takip edebiliyorlar. Ayrıca mobil uygulamamız ya da internet sitemizden eksik evraklarının listesini görebiliyor ve bu evrakları hemen yükleyerek dosya sürecinin daha hızlı sonlandırılmasını sağlayabiliyorlar.
Türkiye özelinde bu “Protecton Gap” hesaplanmış durumda mı? Başka ülkelerle bir karşılaştırma yapmanız mümkün mü?
Allianz tarafından yayımlanan 2016 Risk Barometresi Araştırması’na göre Türkiye için doğal afet riskleri %55 ile ilk sırada yer alıyor. Sigorta sektörünün ilk sürdürülebilirlik modelini geliştiren Allianz Türkiye olarak afetlere hazırlık süreçlerinin geliştirilmesi, afet anında ve sonrasında atılması gereken adımlarla ilgili farkındalık yaratılması konularını çok önemsiyoruz.
Son olarak, bu dosya özelinde herkese yönelttiğimiz bir sorumuz var: Türkiye’de yapılması gerekenler konusunda bir önceliklendirme söz konusu olduğunda listenin ilk beş sırasında neler olmalı?
Sektörümüz açısından bakacak olursak, bu afetlerin yaşanmasını engelleyemeyiz ancak yaratacağı hasar ve kayıpları minimize etmemiz mümkün. Bu afetlerin yaratacağı kayıpları en aza indirmenin yolu da, sigorta bilincinin, sigortalılık oranlarının artırılmasından geçiyor. Bu aşamada tüm maliyetleri devletin üzerine bırakamayacağımızı, sigorta poliçelerinin sanıldığı kadar pahalı olmadığını da hatırlatmamız gerekiyor. Bununla birlikte doğal afetlerin sosyal ve ekonomik etkilerinin azaltılmasına yönelik olarak risk ve kayıp azaltıcı önlemler alınması da önemli.
Türkiye’de bir an önce atılması gereken adımları, eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları, sigorta bilincinin ve sigortalılık oranlarının artırılması, risk düşürücü, kayıp azaltıcı ve iklim değişikliğinin etkilerini düşürücü önlemlerin alınması şeklinde sıralayabiliriz.