#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

Yemediğimizi Ardımızda Bırakmamak İçin…

Haziran ayında GRI G4 standartlarındaki ikinci sürdürülebilirlik raporunu yayımlayan Metro Toptancı Market Türkiye, gıda israfını önleme, gıda güvenliğini sağlama amacıyla yeni projeler hayata geçirdi. Kurumun Kalite Güvence Grup Müdürü Tülay Özel ile bu projeleri ve enerji verimliliği uygulamalarını konuştuk.

YAZI: Nevra YARAÇ

Gıda israfı dünya için olduğu kadar Türkiye için de ciddi bir sorun. Gıda atık ve kayıplarını önleme amacıyla geçen yıl hayata geçirdiğiniz projelerden bahsedebilir misiniz?

Dünya nüfusunun hızla artacağı öngörüleri ile birlikte sürdürülebilir dünya adına gelecekte yaşanacak asıl zorluğun daha fazla üretmek değil, gıda kayıp ve atıklarının sürdürülebilir bir şekilde azaltılması olduğunu düşünüyoruz.

Bugün ülkemizde üretilen 49 milyon ton meyve ve sebzenin %25 ila 40’ı ya üretim ve dağıtım zinciri aşamasında kayba uğruyor ya da satış ve tüketim aşamasında atık haline dönüşüyor. TÜBİTAK araştırma verilerine göre, en iyimser tahminle kayba uğrayan ürün miktarı 11,6 milyon ton. Bunun bir milli kaynak israfı olduğuna inanarak, meyve ve sebzede ağır kayıpları önlemek için TÜBİTAK ile bir çalışma gerçekleştirdik. Fire nedenlerini araştırdığımız bu ortak çalışmada marul, domates ve şeftali ürünlerini baz alan, sekiz ay süren bir araştırma yaptık. Ürünlerin iyi koşullarda ve kötü koşullarda tedarikini temel alan bu araştırma neticesinde kötü koşullarda tedarik edilen ürünün, iyi koşulda tedarik edilene kıyasla dokuz kat daha fazla atığa dönüştüğünü gözlemledik.

Bu çalışmanın ardından Türkiye’nin tek gastronomi festivali niteliğini taşıyan Restoran Haftası kapsamında gıda atık ve kayıplarının en yoğun yaşandığı ev dışı tüketim sektöründeki restoranlar ve şefler ile gücümüzü birleştirerek Metro Gıda Hareketi’ni başlattık. Bu işbirliğiyle gıda kayıp ve atıklarını azaltabilecek örnek bir ticari model ortaya koyduk. Hafta boyunca, restoranların ve şeflerin gıdanın israf olmaması için hayata geçirdiği uygulamaları, önerileri gözler önüne sererek duyarlı şeflerimizin ve tüketicilerimizin katılımıyla bu hareketi bir adım ileriye taşıdık.

Metro Gıda Hareketi’nin devamında ise Metro Gurme Kutusu projemizi hayata geçirdik. İstanbul’daki 14 restoranla anlaşarak son kullanıcıları gıda kayıp ve atıkları konusunda bilinçlendiriyor ve sipariş verip tüketemedikleri ürünleri değerlendirecekleri gurme kutularını kullanıma sunuyoruz. Kutular ile tabakta kalan yemekler paket yaptırılabiliyor. Bu sayede ürünler çöpe gitmiyor, bir başka öğünde tüketebiliyor ya da hayvan dostlarımızla paylaşılabiliyor.

Türkiye’de tarım ve hayvancılığın sürdürülebilirliği konusunda ne düşünüyorsunuz? Neler doğru, neler yanlış/eksik yapılıyor? Sizin bu konuda devam eden ve planlanan çalışmalarınız nelerdir?

Metro Türkiye olarak, bu ülkeden kazandığımızı yine bu ülkeye yatırma güdüsüyle ülkemizin değerlerini hak ettiği yere ulaştırmak konusunda sürdürülebilir kalkınmaya katkı sağlayacak iş modelleri geliştiriyoruz,çalışmalar yapıyoruz ve projeler gerçekleştiriyoruz. Bu çerçevede, Türkiye’ye özgü, eşsiz lezzetleri kayıt altına alarak, gelecek nesillere bırakacağımız kültür mirasımızı oluşturmak adına Coğrafi İşaretli Ürünler projemizi hayata geçirdik ve beşinci yılını tamamladık. Projemiz, özgün doğa koşullarında yetiştirilen coğrafi işaretli ürünlerin korunmasını, ulusal ve global çapta tanıtılmasını, yerel üretici ve dolayısıyla ülke ekonomisi için katma değer yaratılmasını amaçlıyor. Doğup büyüdüğü köyde, o toprağın mahsulüne hayatını adayan yerli üreticiler için eğitimden danışmanlığa uzanan bir perspektifte destek sağlıyor, ürünü satın almaktan ihracatına kadar bütün süreçleri takip ediyoruz. Yerel üreticinin rekabet gücünü artırarak, sürdürülebilir kırsal kalkınmaya da destek veriyoruz. Türkiye’nin farklı yörelerinde yerel üreticilerle çalışıyor, onları ve ailelerini sürdürülebilir tarım yöntemleri hakkında bilinçlendiriyoruz. Bu projeyle coğrafi işaretli ürünler için yeni bir pazar oluştururken, üreticiyi eğitmeyi ve markalaşma adına destek vererek küçük üreticinin rekabet gücünü artırmayı çok önemsiyoruz. 2011 yılında hayata geçirdiğimiz Kızına Bak, Anasını Al projemiz ile balık neslinin sürdürülebilirliği ve gelecek nesillerin de geleceği için soyu tükenme riski taşıyan lü- ferin 20 cm. altındaki türleri olan çinekop ve sarıkanatı satmama kararı alarak raflarımızdan kaldırdık. 2011 yılında aldığımız bu karar ha- len tüm Metro Toptancı Market mağazalarında uygulanmaktadır.

Sürdürülebilirlik söz konusu olduğunda kuşkusuz enerjinin verimli kullanılması da olmazsa olmazlardan. Bunun için de akıllı enerji çözümleri ve yenilenebilir enerjilere ağırlık verilmesi şart. Geçen yıldan bugüne bu konuda nasıl çözümler hayata geçirdiniz? Nasıl kazanımlar elde ettiniz?

Sadece gıda kayıp ve atıkları konusunda değil, harcadığımız su, enerji ve işgücü konusunda da sürdürülebilir ve verimli bir yol izlememiz gerektiğine inanıyoruz. Bu amaçla 2030 yılında 2011’de kullandığımız enerjinin yarısını kullanmak için akıllı enerji çözümleri arıyoruz. Akıllı enerji kullanımının en önemli bileşenlerinden biri de çevre dostu alternatif enerji üretim metotlarına enerji portföyümüzde yer vermek. 2015 yılında Mersin mağazamız- da 360 kwp’lik fotovoltaik güneş enerji sistemi kurarak güneş enerjisinden elektrik üreten ilk Metro ülkesi olduk. 2016 yılında ise Antalya mağazamıza 390 kwp’lik güneş enerjisinden elektrik üretim santralı kurduk. Bu sistem ile yılda 700.000 kwh’lik enerji tasarrufu sağlayarak 140.000 ton CO2 emisyonunu engelledik. 2015 yılına göre yenilenebilir enerji kullanımımızı %158 oranında artırdık.

Enerji ihtiyacımızı akılcı metotlarla karşılayarak hem operasyonlarımızın çevresel etkilerini hem de maliyetlerimizi azaltıyoruz. Ulaşımdan kaynaklanan çevresel etkilerimizi azaltmak için rota optimizasyonları yapıyor, yerel tedarikçileri tercih ederek ürünlerimizin katettiği mesafeyi azaltıyoruz. Taşıma operasyonlarımız için verimliliği yüksek araçları tercih ediyoruz. Çalışanlarımız için düzenli çevresel bilgilendirme faaliyetlerinde bulunarak enerji verimliliğini kurum kültürümüzün bir parçası haline getiriyoruz. 2012 yılından beri WWF’nin iklim değişikliğine dikkat çekmek için düzenlediği Dünya Saati projesine katılarak hem çalışanlarımızın hem de müşterilerimizin iklim değişikliği konusundaki hassasiyetlerini artırmayı hedefliyoruz. Metro Grubu, Karbon Saydamlık Projesi’nde (CDP) de sektör liderleri arasında yer alıyor.

2020 yılında 2010’a göre %35 oranında daha az enerji tüketmek hedefiyle çalışıyoruz. Bu hedefimize ulaşmak için şirket bünyesinde endüstriyel soğutma, ısıtma ve aydınlatma alanlarında çok sayıda enerji tasarruf projesi yürütüyoruz. Soğutucu gazların çevresel etkilerini en aza indirmek için çevre dostu soğutma gazları kullanıyoruz. 2015 yılında Metro Türkiye’de F(freon) Gas Exit programını başlattık. Soğutma sistemlerinde, küresel ısınma potansiyeli (GWP) 2500’den küçük olan soğutucu akışkanlar kullanmaya başladık. Böylece ozona zararlı soğutucu akışkanların kullanımını tamamen bıraktık.

Enerji tasarruf projeleri, çalışan bilinçlendirme programları ve üre- tilen basit çözümler ile her yıl yaklaşık 10.000.000 kwh enerji tasarrufu yapıyoruz. 2016’da baz yılımız olan 2011’e göre %18 enerji tasarrufu sağladık. Hedefimiz 2030 yılında 2011’e kıyasla %50 daha az elektrik kullanmak. 2016’da emisyon yoğunluk oranımız 2015’e kıyasla %12,9 oranında azaldı.

İklim değişikliği ile mücadelede bu tarz bütüncül çözümlerle hareket etmemiz gerektiğine inanıyoruz.

Gıda güvensizliği de sağlık açısından ciddi bir tehdit. Gıda güvenliğini artırma amacıyla hangi çalışmaları yürütüyorsunuz?

Metro olarak tüketicilerinin sağlığını korumak, haksız ticareti önlemek ve sürdürülebilir gıda çalışmalarını desteklemek amacıyla; gıda kalitesi ve ürün güvenliği çalışmalarını bir üst seviyeye çıkararak 2017 yılında gıdalarda taklit ve tağşiş ile ilgili çalışmalarımızı başlattık. Bu kapsamda tüm tedarikçilerimize ücretsiz eğitimler vererek bu konudaki bilinç seviyesini artırmayı hedefliyoruz. Bunların yanı sıra Türkiye’de ilk kez gıda ürünlerinin taklit ve tağşiş haritasını çıkardık. Konunun öneminin daha geniş kitlelere ulaşması için sivil toplum kuruluşları ile işbirliği içinde çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

Tüm mağazalarımızda ve gıda platformlarımızda gıda konusunda uzman gıda mühendisi, veteriner ve su ürünleri mühendislerinden oluşan kalite güvence çalışanlarımız var. Tedarikçiler ile çalışmaya başlamadan önce gıda ürünlerinin hangi kriter ve şartlarda Metro mağazalarına veya platformlarına sevk edilmesi gerektiği ile ilgili teknik bilgileri tüm tedarikçilerimize yazılı olarak iletiyoruz. Ayrıca bu kriterler tüm mağaza ve platformların mal kabul bölümlerinde tedarikçilerin görebileceği yerlere pano şeklinde asılıyor. Mal kabul aşamasındaki tüm gıda ürünleri konusunda uzman personel tarafından ürünün özelliğine bağlı olarak sıcaklık, pH, son kullanma tarihi, etiket bilgileri, ambalaj kontrolleri, ürünlerin fiziksel görünüşü gibi kontrollerden geçirildikten sonra, sadece uygun olan ürünlerin mağazaya ve platformlara girişine izin veriliyor. Reyonlarımızda bulunan ürünlerin toptan alan müşterilerimizin depolarında veya raflarında da belirli bir süre bekleyebileceğini bildiğimizden bunları ürün grupları bazında ayırarak iç yönetmelikler çerçevesinde belirlenen sürelerde ve son kullanma tarihinden çok daha önce reyonlarımızdan kaldırıyoruz.

Gıda güvenliğinin sağlanmasında denetleyici kurumların etkinliği kadar tüketicilerin de bilinçlenmesi, bunun için de markaların etiketleme konusuna önem vermesi gerekiyor. “Etiket okur-yazarlığının” etkin kılınması yolunda hem markalara hem de tüketicilere tavsiyeleriniz nelerdir?

Etiket; ürün ile tüketici arasındaki en temel ve sağlıklı iletişim aracıdır. Bir malın türünü, miktarını, fiyatını, niteliklerini ve ürünün marka bilgilerini içerir. Gıda etiketi ise ne yediğimizi bize anlatır. Ürün içeriğinden renklendirici, koruyucu, aroma verici gibi katkı maddelerine, alerjen bilgisinden kullanım amacına, son tüketim tarihinden üretim tarihine kadar birçok bilgiyi içerir. Gıda etiketlerinin içeriği Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yayımlanan Türk Gıda Kodeksi Etiketleme Yönetmeliği ile belirlenir. Üreticiler de etiketlerini mevzuata uygun olacak ve tüketiciye doğru mesajı verecek şekilde hazırlamalıdır.

Öncelikle gıdanın tanımı, izlenebilirlik bilgileri, ürün eğer et ürünü ise kulak küpe numarası, kesim tarihi, meyve sebze ise hasat edildiği bölge, paketleme tarihi, balık ise avlandığı tarih ve avlandığı denizler, tüm paketli gıdaların menşei bilgileri tüketicinin tercihlerini belirlemede öncelikli unsurlardır.

Kullanım talimatları tüketicinin etikette önemle dikkat etmesi gereken bilgilerdir. Donuk ve taze gıdalar için soğuk zincirin kırılmadan etiketinde belirtilen sıcaklıklarda saklanması, kuru gıdaların nem ve doğrudan güneş ışığından korunması, gazlı içecekler için “soğuk içiniz”, “açıldıktan sonra +4 derecede saklayınız” gibi ifadelere uygun şekilde tüketilmesi hem tüketici sağlığı hem de gıdanın lezzeti açısından çok önemlidir.

Besin içeriği tabloları gıdanın enerji, yağ, karbonhidrat, protein miktarı hakkında bilgi sağlar. Bununla birlikte gıda etiketlerinde birçok iddia yer alabilir ve bu iddialar bazen tüketiciler için yanıltıcı olabilir.

GDO, trans yağ, şeker veya gluten içermez, organik, katkısız gibi ifadelerin mutlaka akredite laboratuvarlar tarafından yapılmış analizler ile doğrulaması yapılmalıdır. Gıda etiketleri üzerindeki gıda işletmelerine ait Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı kayıt numarası ve işletmeye ait kalite belgelerinin sembolleri tüketiciye ürün hakkında güven verir.
Tüketicilere düşen görev ise bilinçli olmak, güvenilir kaynaklardan ürün satın almak ve ürünlerin etiket bilgilerini okuyarak doğru ürünü tercih etmek ve kullanım talimatına uygun olarak tüketmektir. Tüketici bilincinin yükselmesi, bu konuda sorumluluğu olan tarafların daha duyarlı davranmasını teşvik edecektir.

EkoIQ Editör