#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

Bu Dünya Hepimizin “YUVA”sı

2010 yılında Erdem Vardar ve Özge Sönmez tarafından, dünyayı değiştirmek, onu daha iyi, daha adil ve daha sürdürülebilir bir yer yapmak ve tüm canlılar için bir yuva olarak kalmasını sağlamak gayesi ve tutkusuyla kurulan YUVA, ekoloji, insan hakları ve yoksulluğun ortadan kaldırılmasını beraberce ele alan bir bütüncül öğrenme ve savunuculuk merkezi haline geldi. Derneğin Direktörü Erdem Vardar ile farklı alanlarda yürüttükleri programları konuştuk.

Yazı: Barış DOĞRU

YUVA ile ilgili biraz bilgi verebilir misiniz? Ana çalışma alanını nasıl tanımlıyorsunuz? İsminiz neden “Yuva”?

YUVA’yı 2010 yılında eşim Özge Sönmez ile birlikte, dünyayı değiştirmek, onu daha iyi, daha adil ve daha sürdürülebilir bir yer yapmak ve tüm canlılar için bir yuva olarak kalmasını sağlamak gayesi ve tutkusuyla kurduk. 15 yılı aşkın süre çevre kurumlarında gönüllü olarak çalıştım, uluslararası sivil toplum kuruluşları profesyonel olarak görev aldım, doğa ve insan hakları savunuculuğu yaptım. Gençlerle çalışan ve yaygın eğitimci olan Özge Sönmez ile birlikte Özgür Öztürk gibi dostlarımızın da desteğiyle bu deneyim YUVA’ya dönüştü. Kısa zamanda YUVA, ekoloji, insan hakları ve yoksulluğun ortadan kaldırılmasını beraberce ele alan bir bütüncül öğrenme ve savunuculuk merkezi haline geldi.

Derneğin ismi, “Yuva”, dünyayı temsil ediyor. Bütün canlıların, hepimizin sahip olduğu tek bir yuva var. Hepimiz, ortak bir kadere sahip, birbiriyle ilişkili ve birbirine bağımlı varlıklardan oluşan, parçalanamaz ve canlı bir topluluğun parçasıyız. Ayrımcılığın karşısında duruyor, dezavantajlı kesimleri destekliyoruz. Nasıl insanın yaşamaya, ihtiyaçlarının karşılanmasına, gelişmeye, özgürlüğe hakkı varsa, yeryüzünü paylaştığımız diğer canlıların da var. İnsan ve doğa haklarının bir bütünün ayrılmaz parçaları olduğunu düşünüyoruz.

“Ekolojik okuryazarlık, göç farkındalığı, insan hakları eğitimleri gibi eğitim programları yoluyla aktif yurttaşlık ve yaşamın savunuculuğu kimliğine katkı sağlıyoruz. Bu eğitim programlarının amacı bireyde ve toplumda, sorumlu bir hayat sürebilmek için ihtiyaç duyulan tüm bilgi ve becerilerin var olmasını sağlamak”

Dernek olarak bugüne kadar yaptığınız çalışmalardan bahsedebilir misiniz?

İnsani Gelişim Programı kapsamında yılda ortalama 30 bin kişiye hizmet götürüyoruz, ihtiyaç sahibi insanların kendilerine yeterli ve onurlu birer yaşam süren bireyler olması amacı için çalışıyoruz. Program kapsamında yoğunluklu olarak geçici koruma kapsamındaki Suriyeli mültecilere ve dezavantajlı durumdaki T.C. vatandaşlarına yönelik geçim kaynağı yaratma ve istihdam sağlama projelerimize devam ediyoruz. İki toplum arasındaki sosyal uyumu güçlendirmeyi temel alan faaliyetler gerçekleştiriyoruz. Ayrıca Birleşmiş Milletler’in desteğiyle gerçekleştirdiğimiz Yerinde Erişim Projesi’ne önümüzdeki dönemde de devam ediyor olacağız.

2010 yılından itibaren Suriyeli mültecilerin yoğun olduğu Gaziantep, Hatay, Mersin ve Konya’da açtığımız saha ofisleriyle, ardından 2017 yılında da Ümraniye Saha Ofisi ve Sultanbeyli’de Goethe-Institut ile birlikte açtığımız Uçan Kütüphane ile Suriyeli mülteciler ve yerel toplumun dezavantajlı kesimlerine ulaştık. Saha ofislerimizle bu toplulukların kendine yeterli hale gelebilmeleri için dil ve yaşam becerilerini geliştiriyoruz. Ayrıca Birleşmiş Milletler’in desteğiyle İstanbul’daki ihtiyaç sahibi mültecileri belirlemek için geniş çaplı bir yerinde erişim çalışması başlattık, bu model ile mültecilerin hizmetlere erişimini sağlıyor, vaka takibini yapıyoruz.

Alman Kalkınma Ajansı ile 2016 yılında İstanbul, Mersin, Gaziantep ve Hatay’ı kapsayan yepyeni bir istihdam projesi başlattık: Emek Karşılığı Nakit Destek Projesi. Bu projeyle Suriyeli mültecilere ve ihtiyaç sahibi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına geçim kaynağı sağlayacak etkin uygulamalar gerçekleştiriyoruz. Aynı zamanda bölgelerde Türkiye Cumhuriyeti uyruklu işçilerle Suriye uyruklu işçilerin birlikte çalışabildiği alanlar yaratıp sosyal uyumu güçlendirmeyi de amaçlıyoruz.

Konya’da mesleki eğitimler yoluyla, Nizip’te kurduğumuz bir üretim atölyesiyle yetişkinlere iş ve gelir sağlamaya çalışıyoruz, böylece sayısı 1 milyona yaklaşan okul çağındaki çocuk ve gencin okula ve topluma kazandırılmasını da desteklemiş oluyoruz.

Ümraniye’de, Sultanbeyli’de çocuk ve gençlerin eğitimlerinin ve psikososyal gelişimlerinin desteklenmesine yönelik yeni merkezler açtık. Sultanbeyli’de Goethe- Institut ile işbirliği yaparak yürüttüğümüz Uçan Kütüphane ile hizmetlere erişimi olmayan bölgelere mobil konteyner ile erişmeyi, yerel ölçekte çocuk ve gençleri güçlendirmeyi hedefliyoruz. Burada çocuklar, özel yöntemlerle gerçekleştirilen Arapça ve Türkçe yaratıcı okuma etkinliklerine, el sanatları ve resim atölyelerine, tiyatro sınıflarına, haftalık film gösterimlerine katılıyor. Yine Goethe-Institut işbirliğinde gerçekleştirdiğimiz Ideas Box projesi ile Türkiye’de kütüphanelere veya diğer yaygın eğitim kaynaklarına erişimde güçlük yaşayan ya da hiç erişemeyen mülteci ve yoksun çocuk, genç ve yetişkinlere fırsat yaratıyoruz. Ideas Box’ta yaklaşık 250 kitabın yanı sıra dizüstü bilgisayarlar, tabletler ve e-kitap okuyucular bulunuyor. Ayrıca içinde film gösterimi için bir projektör, tiyatro projeleri için de bir sahne bulunan Ideas Box, serbest zaman aktiviteleri ve sanat projeleri için kitaplar, filmler, video oyunları, kamera ve çeşitli materyaller de içeriyor.

Dünya Vatandaşlığı Programı ile insanları çevrelerinde ve dünyada olup biten şeylere, müştereklerine karşı sorumlu hissetmeye ve harekete geçmeye teşvik ediyoruz. Bireyleri sorumlu bir hayat sürme konusunda bilinçlendiren program dahilinde Ekolojik Okuryazarlık, Termiksiz Gelecek gibi projeler ile gençlere ve yetişkinlere yönelik kapsamlı eğitim programları ve savunuculuk destek çalışmaları düzenliyoruz. Avrupa İklim Vakfı (ECF) işbirliği ile yerel mücadeleleri desteklediğimiz Termiksiz Gelecek projesiyle 2015 yılından bu yana, iklim değişikliğinin ana etmenlerinden biri olan kömürlü termik santrallara karşı tüm canlılar için yaşam hakkını savunmaya devam ediyoruz. Yine bu program kapsamında, dünya denen yuvamızı daha yakından tanımak, doğayı anlamak ve korumak için bir adım atmak isteyen herkese açık olan ekolojik okur- yazarlık eğitimlerimize kaldığımız yerden devam ederek önümüzdeki dönemde yeni gönüllü eğitmenler yetiştirmeyi planlıyoruz. Bu arada ekolojik okuryazarlık eğitimine dair duyuruları YUVA’nın sosyal medya hesaplarından takip ederek siz de aramıza katılabilirsiniz.

Ekolojik okuryazarlık, göç farkındalığı, insan hakları eğitimleri gibi eğitim programları yoluyla aktif yurttaşlık ve yaşamın savunuculuğu kimliğine katkı sağlıyoruz. Bu eğitim programlarının amacı bireyde ve toplumda, sorumlu bir hayat sürebilmek için ihtiyaç duyulan tüm bilgi ve becerilerin var olmasını sağlamak. 2013 yılında Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG) ile birlikte yürüttüğümüz Türkiye’nin gençlere yönelik ilk ekolojik okuryazarlık projesi “Doğal Olarak Genciz!”in ardından, 2016 yılında yetişkinlere yönelik, informal metotlarla düzenlenen ilk ekolojik okur-yazarlık eğitimini gerçekleştirdik. İki gün süren ekolojik okuryazarlık eğitimlerimizde doğanın döngülerini, nasıl işlediğini ve bu sistemle daha uyumlu bir şekilde yaşayabilmek için neler yapabileceğimizi konuşuyoruz. Formal olmayan eğitim metotları kullanılarak gönüllü eğitmenler tarafından gerçekleştirilen bu eğitim süresince hem eğlenceli vakit geçiriyor, hem de pek çok konuda bilgi sahibi oluyoruz.

“Ayrımcılığın karşısında duruyor, dezavantajlı kesimleri destekliyoruz. Nasıl insanın yaşamaya, ihtiyaçlarının karşılanmasına, gelişmeye, özgürlüğe hakkı varsa, yeryüzünü paylaştığımız diğer canlıların da var. İnsan haklarının doğa haklarının ayrılmaz bir parçası olduğunu düşünüyoruz”

Şu anda hangi konular üzerinde çalışıyorsunuz? Kimlerle işbirlikleriniz var?

Şu anda yürütmekte olduğumuz projelerimizi yukarıda da bahsi geçen iki farklı program başlığı altında yürütüyoruz ve finansal destekçilerimizin yanında Göç İdaresi İl Müdürlüğü, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İl Müdürlüğü, İl Halk Sağlığı Müdürlüğü, İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri, valilik, belediyeler, kaymakamlıklar, muhtarlar ve alanda faaliyet gösteren sivil toplum örgütleri ile yakın işbirliği yapıyoruz.

Sabancı Vakfı’nın desteğiyle yine Ümraniye’de Sokağıma Ses, Mahalleme El Veriyorum projesine başlıyoruz. Suriyelilere yönelik sosyal imkanların kısıtlı olmasına ve yerel halk ile aralarında etkileşim kurulamamasına yol açan koşulları ortadan kaldırarak, bireyleri ve mahalleyi dönüştürmeyi amaçlıyoruz. Proje kapsamında her iki topluma yönelik diyaloğu ve sosyal uyumu artırıcı çalışmalar yapılacak. Aynı zamanda kadınlara, çocuk ve gençlere yönelik toplumsal cinsiyet, haklar, şiddet, sağlık gibi konularda tematik atölye ve eğitimler de düzenlenecek.

Bunun yanında İstanbul Koşuyolu’nda faaliyete geçirmeyi planladığımız bir öğrenme merkezi ve şehir dışında bir Öğrenme Köyü kurma çalışmalarımız devam ediyor. Sürdürülebilir bir yaşam amacımız için, başka bir dünyanın vatandaşlarını yetiştirecek alanlar ve imkanlar yaratmak için çalışıyoruz.

Ayrıca Suriyeli mültecilerin kitlesel göçüyle şehirlerde de belirgin bir etki yaratan göç olgusunu Türkiyeliler ile konuşmak için Göç Farkındalığı Eğitimleri düzenliyoruz. Bu eğitim programıyla, göç alan bölgelerde mültecilere hizmet veren kuruluş çalışanlarının, kendilerinden hizmet alan mültecilerin yaşadığı hukuki ve sosyal süreçler hakkında bilgi sahibi olmalarını, hizmet veren kişiler olarak kendi yaşadıkları zorlukları ve deneyimleri birbirleriyle paylaşmalarını ve hizmet kapasitesinin daha iyi bir hale getirilmesi için bakış açıları geliştirmeyi hedefliyoruz. Aynı zamanda aktif yurttaşlık bilinci ile kurumlardan bağımsız olarak bu konu ile ilgilenen kişiler için de eğitimler düzenliyoruz. Eğitim programımız kapsamında öncelikle, konu ile ilgili kavramsal altyapı ve eğitim becerilerinin sunulduğu bir eğitmen eğitimi gerçekleştiriyoruz. Sonrasında bu eğitimlerden geçen gönüllü eğitmenlerimiz, kendi çevrelerinde bu eğitimleri düzenlemeye devam ederek yaygınlaştırıyorlar.

“YUVA tüm canlılarla ve birbirimizle barış içinde yaşamanın yollarını bulmayı hedefliyor. Bu vizyona ulaşmak için insanların adil, eşit bir düzende yaşıyor olması gerek. Yoksulluğun, gelir adaletsizliğinin çok yaygın olduğu bir dünyada bu tür dertleri anlatmak zor”

Bu alanda çalışan bir sivil toplum kuruluşu olarak, alanın temel sıkıntıları olarak neleri görüyorsunuz? Hangi alanlarda çalışmaya, gelişmeye ihtiyaç var?
YUVA tüm canlılarla ve birbirimizle barış içinde yaşamanın yollarını bulmayı hedefliyor. Bu vizyona ulaşmak için insanların adil, eşit bir düzende yaşıyor olması gerek. Yoksulluğun, gelir adaletsizliğinin çok yaygın olduğu bir dünyada bu tür dertleri anlatmak zor. İnsanlar kendi ekmeklerinin pesinde koşarken, onlara aslında bu dünyada tüm canlılarla birlikte, gelecek nesilleri de düşünerek yaşamamız gerektiğini anlatmak ya da insan haklarından bahsetmek kolay değil. Bu bağlamda da bireysel bağışların öneminden bahsedebiliriz. Bizim gibi sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerinin sürdürülebilir olmasındaki en önemli etkenlerden birisi düzenli bağışçıların varlığı. O nedenle önümüzdeki dönemde bağışçı sayımızı artırmaya yönelik kaynak geliştirme çalışmalarımıza ağırlık vermeyi planlıyoruz. www.yuva.org.tr

Dr. Barış Doğru

#ekoIQ ve iklimhaber.org Yayın Yönetmeni, Sürdürülebilirlik Uzmanı