Eylül ayında New York’ta yapılan BM Genel Kurulu’nda ormanların 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine (SKH) ulaşmada kilit rol oynadığı ve ülkelerin bu yönde süratle etkin aksiyonlar almaları gerektiği vurgulandı. Gerçekten de bu hedeflere ulaşmada ormanların potansiyeli halen göz ardı ediliyor.
YAZI: Özgür ÖZTÜRK
Ormanlar: 2030 Hedefleri İçin Muazzam Bir Kaynak!
Eylül ayında New York’ta yapılan BM Genel Kurulu’nda ormanların 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine (SKH) ulaşmada kilit rol oynadığı ve ülkelerin bu yönde süratle etkin aksiyonlar almaları gerektiği vurgulandı. Gerçekten de bu hedeflere ulaşmada ormanların potansiyeli halen göz ardı ediliyor. Gelin ormanların bazı faydalarını hatırlayalım: Öncelikle yarattığı iş imkanları ile yerel halkın gelirine en az %20 oranında katkı sağlıyor (SKH 1). Türlü çeşit yaban meyveleri, yemişler, mantarlar ile açlığa karşı (SKH 2) ve sunduğu tıbbi bitkiler ile toplum sağlığı (SKH 3) için en büyük koz. Bulunduğu yerin hidrolojik sistemine katkısı yine çok önemli: Yüzeydeki suyun akiferlere geçişinde ağaçlar ve çalılar, kökleri ile süzgeç görevi görerek patojen ve diğer kirleticileri tutarak suyu sadece temizlemekle kalmıyor (SKH 6) aynı zamanda yine salgın hastalıkların önüne geçilmesini sağlıyor (SKH 3). Erozyona doğal engel oluşturan ormanların yok edilmesi ile enerji ürettiğimiz barajlara akan sediman (mil, kil, silt) miktarının artışı, temiz enerji kaynaklarımızı tehdit ediyor (SKH 7). Doğal karbon yutağı olma özelliğiyle iklim dengesini kurmakta (SKH 13) en kritik unsurlardan olan ormanlar, yine bu özelliği ile okyanuslarda asidifikasyonu da azaltıyor. Ayrıca, özellikle tropik iklimlerde olmak üzere karasal biyoçeşitliliğin büyük çoğunluğuna yuva görevi üstleniyor (SKH 15). Ormanların yok edilerek başka amaçlar için kullanılması yabani ürünlerdeki geliri azalttığı gibi bu arazilerin heyelan, sel ve diğer doğal afetlere tamamen açık hale gelmesine, yani kurduğumuz altyapıların zarar görmesine doğrudan sebep oluyor (SKH 9,11). Ve yine sahil bölgelerinde mangrovların deniz canlıları için güvenli yuva oluşu, ormanların sualtı yaşamına sunduğu katkıyı gösteren güzel bir örnek (SKH 14). Daha geniş bir bakış açısından, günümüzün en büyük çevre sorunlarından olan ormansızlaşma, toplumlar için sosyal ve kamusal adaletin devamı ve dengesi konusunda büyük önem taşıyor (SKH 16). O halde; unutmayalım ki konu SKH’ler olunca, ormanları bir değil birkaç kez düşünmeli ve önemsemeliyiz. Sadece bulunduğu bölgeye değil, küresel boyuttaki sınırsız katkıları tartışma götürmez. Ormansızlaşma sürdürülebilir geleceğimiz için en büyük tehditlerden bir tanesi!
İyi Dizayn Et, Az Atık Çıksın!
Ürünlerin çevresel ve sosyal etkilerinin %80’inin dizayn aşamasında belirlendiğini biliyor muydunuz? 2000-2014 yılları arasında tüketim %60 oranında artarken, tüketiciler kıyafetlerini eskiye oranla yarısı kadar daha uzun süre kullandılar. Bir giysinin dokuz ay daha uzun süre kullanılması karbon, su ve atık ayakizini %20-30 arasında azaltıyor. Ürün dizaynında kullanılan malzemenin kalitesi fiziksel dayanıklılığını artırırken, modeli, renkleri gibi parametreler de duygusal dayanıklılığını (müşterinin ürüne bağlılığını) yükseltiyor. Böylelikle satın aldığımız ürünü severek çok daha uzun süre kullanıyoruz. Bunların yanı sıra ürünü oluşturan parçaların gerektiğinde tamir edilebilmesi, ürünü kullanmaktan vazgeçtiğimizde geri dönüştürülebilir olması da yine ve kesinlikle önemli dizayn parametreleri arasında.
Ozon Tabakası Hızla İyileşiyor
Dünyamızı saran atmosferin bir tabakası var ki canlıları güneşin kızılötesi ışınlarından koruma görevini üstlenmiş: Ozon tabakası. Bu ışınların insanlarda deri kanserinden gözde katarkt oluşumuna, bitki gelişiminden gıda zincirine kadar pek çok şeye zararı var. 1974 yılında bilim insanları ozon tabakasının insan aktivitelerinin etkisi sonucu inceldiğini keşfetti. Antarktika üzerinde oluşan incelmenin sebebi çoğunlukla deodorant ve buzdolaplarında kullanılan kloroflorokarbonlar (CFCs). 1987 yılında 197 ülke ozon konsantrasyonu azalmasına neden olan bu kimyasalların kullanımını durdurmak üzere Montreal Protokolü’ne imza attı. Ve yıl 2016: Bilim insanları protokolün işe yaradığını, ozon tabakasındaki incelmenin iyileştiğini raporladılar. Uydu görüntüleri, yer istasyonları, hava durumu balonlarından gelen verilerle, Hindistan büyüklüğünde tam 4 milyon kilometrekare alanda incelmenin iyileştiği tespit edildi.
Bu gelişme ne anlama geliyor ona bakalım: Öncelikle 1990-2010 yılları arasında tam 135 milyar ton karbondioksit eşdeğeri emisyon engellendi. Ve 2030 yılına kadar 2 milyon muhtemel deri kanseri vakası önlenmiş olacak. Tarım, balıkçılık ve diğer sektörlerde yaşanabilecek zararların bertaraf edilmesiyle küresel ölçekte sağlık ve ekonomik kazancın 2,2 triyon dolar olduğu hesaplandı. Montreal Protokolü işe yaramasaydı, ozondaki incelmiş alan bugün %40’tan daha fazla oranda artmış olacaktı. Bu gidişle incelmenin yüzyılın ortasında tamamen düzeleceği bekleniyor. O halde 16 Eylül Dünya Ozon Tabakasının Korunması Günü hepimize kutlu olsun!