#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

Organik, Ne Kadar Organik?

Gıda ve tarım sektörlerinde blockchain teknolojisi üzerine çalışan Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Gökhan Özertan’a göre gıda ve tarım sektörlerinde sertifikasyon konusunda blockchain, alternatif ve güvenilir bir sistem getiriyor.

YAZI: Bulut BAGATIR

Blockchain nasıl bir ihtiyaçtan ortaya çıktı? Neler getirdi?

Belki bu blockchain niye bir anda ortaya çıktı ve ne işe yarıyor, biraz onu konuşmamız gerekiyor. İnsanların Türkiye’de kafaları çok net değil bu konuda. Hatta o kadar net değil ki bitcoin ve blockchain’i birbirine karıştırıyorlar. Bunun çıkış noktası aslında finansal olarak para transferi. Yani bankalar üzerinden uluslararası para transferi yapmak istediğiniz noktada çok yüksek komisyon veriyorsunuz. Dolayısıyla buradaki yüksek komisyonları çok daha ucuza mal edebilecek bir sistem kullanılabilir mi diye düşünülüyor ve bitcoin’ler de orada devreye giriyor: Çeşitli yazılımcıların bir araya geldiği (ki maden işçileri olarak da anılıyorlar) öyle bir sistem oluşturalım ki hem bunun hack’lenmesi çok zor olsun hem de geliştirilen para birimiyle bahsettiğim ucuz para transferiyle finans sisteminin yüksek komisyonlarına bir alternatif getirilsin.

Ben tarım ve gıda sektörleri üzerine çalışıyorum. Dolayısıyla daha detaylı olarak tarım ve gıdada blok zincirlerinin ne işe yaradıklarını ve ne işe yarayabileceklerini biliyorum. Siz organik bir ürünü aldığınız zaman bunun sertifikalı olduğunu düşünebilirsiniz. Helal ürünler var Türkiye’de biliyorsunuz. Bir denetleme kuruluşu gıda üretilirken farklı noktalarda denetleme yapıyor ve sonunda “tamam ben denetledim, uygundur, organik veya helal sertifikası alabilir” diyor. Blockchain de buna bir alternatif getiriyor. Yani yaptığı çok basit haliyle bir noterlik işlemi. Siz nasıl notere belgelerinizi sunuyorsunuz, o kopyasını çıkarıyor ve onaylıyor, blockchain de aslında bu sertifikasyonun çok benzeri ama farkı şu: Bunu binlerce bilgisayara bölüştürdüğü için bu üretilmiş olan sertifikayı birinin hack’lemesi ve manipüle etmesi çok zor. Hatta şöyle örnekler var. Kanada’da Çevre Bakanlığı’nın bilgisayarlarını hack’liyorlar. Orada bir sürü firmanın çevre standartlarına uygun üretim yapıp yapmadığının kayıtları var. Hack’leyip bu kayıtlardaki rakamları indiriyorlar. Yani, yönetmeliklere uygun olmayan şekilde zarar veren firmalar bunu manipüle edip zarar vermiyormuş gibi gösteriyorlar kendilerini. Yani bu tür sistemin kırılma veya hack’lenmesi ihtimallerine karşı bu teknolojiler geliştiriliyor. Şimdi organik ve helal ürünlerde şöyle bir şey yapabiliyorsunuz: Organik bir domates ürettiniz. Bunun tohumu alındığında, gübre ve zirai mücadele ürünleri kullanıldığında, tarladan toplanırken bunların resimlerini çekip, bak ben böyle gübre kullandım, zirai mücadele yapıyorum diyerek sizin normalde tamamen kendinizi sertifikasyon firmasına bıraktığınız ve ne olduğunu bilmediğiniz bir sürecin bir şekilde noterliğini yapıyorsunuz. Biri markete girdiği zaman ürünün üzerindeki barkoda cep telefonunu okutuyor ve telefon size ekim, gübrelenme, zirai mücadele ve toplanma gibi belirli konular hakkında bilgileri veriyor. Yani her bir aşamanın resmini çekip kayda alıyor. Günümüzde yapılıyor mu diye soracak olursanız sembolik uygulamalar haricinde yapılmıyor.

Fiziksel olarak sistem çok maliyetli. Çünkü her bir resim çekimi ve bunun bir yerde saklanmasının 7-10 sent civarında maliyeti olduğu belirtiliyor. 10 kere bu fotoğrafı çekerseniz zaten bir dolar oluyor. Domatesin kilosu o kadar zaten. Domatesin sertifikasyonunu almak için kendi fiyatı kadar sertifikasyon ücreti ödemeniz lazım. Ancak bir noktada bunu kısmen firmalar kısmen perakendeciler karşılayacak. Bu teknoloji çok daha ucuzlayacak ama buna biraz daha zaman var gibi görünüyor. Henüz fikir aşamasında çünkü. Bir iki deneme amaçlı gerçekleştirilmiş proje var ama ticari olarak henüz uygulaması yok.

Gıda, tarım ve çevre konularındaki sertifikasyon için çok iyi bir sistem. Kamuyu düşünün. Sizin bir fabrikanız var. Onun bacası ne kadar karbon salıyor, bunun denetlenmesi gerekiyor. Kamunun bir görevlisi gidiyor ama bu kişi denetledi mi, rüşvet alıp rakamı düşük mü gösterdi, ne yaptığı hakkında hiçbir fikrimiz yok. Ama denetimin nasıl yapıldığına dair detayların kayıt altına alındığı video, görsel desteği sağlasa ve bize gösterse hepimiz bunu takip edebileceğiz. Şöyle düşünüyorum ben genel olarak: Bugün bu blockchain ile olacak, bugün olmazsa yarın başka bir şey çıkacak. Önünde sonunda insanların usulsüz ve uygunsuz davranışlarını engelleyecek ve üstesinden gelecek yöntem ya blockchain olacak ya da başka bir şey.

Türkiye’de ve dünyada blockchain startup örnekleri bulunuyor mu?

Küçük küçük uygulamalar var. Startup belki fikri üretebilir ancak bütün bu işlemlerin gerçekleşmesi için arka planda ona destek olacak kuvvetli bir finans firması olması lazım. Mesela mevcut uygulamalarda Nestle’nin, Walmart’ın ve IBM’in uygulaması var. Bu da bu uygulamaların büyük kurumların finansal desteği ile yürüdüğünü gösteriyor. Uygulama tarafı maliyeti de hesaba katarsanız startup’ları aşan bir şey.

Güvenin eksik olduğu toplumlarda bu teknolojinin hayata geçmesi ne derece mümkün?

Burada bloklar çok fazla bilgisayarın içerisinde tutulduğu için sizin bu sistemi manipüle etmeniz çok zor. Ama manipüle edildiği örnekler de var. Bir de zannediliyor ki bu devasa bir piyasa ve çok fazla oyuncu var. Son gelen rakamlar aslında neredeyse 1000 tane oyuncunun bu piyasanın %40’ına sahip olduğunu ortaya koydu. Çok yaygın ve çok fazla insanın para kazandığı bir piyasa da değil. Manipülasyona biraz açık olduğunu düşünüyorum. Suni olarak da cazip hale getirilmiş bir piyasa. En son tarih boyunca balon piyasalarına nerelerde balon vardı veya nerelerde balon olma ihtimali vardı diye bakıldığında blockchain tarihin gördüğü en büyük balondur şeklinde ifadeler kullanıldı. Biraz sanki güvene yönelik olarak piyasanın, sektörün oturmasını beklemek gerekiyor. Şu an çok hızlı bir şekilde büyümüş, büyük bir sektör var karşımızda. Ama buna ne kadar güvenmeli, ayakları ne derece yere basıyor kestirmek zor. İlginçtir ki bir şekilde finans firmaları buna uzak değil. Goldman Sachs ve Visa gibi firmalar bunun üzerinde çalışıyorlar. Bu tarz büyük kurumsal firmaların işin içine girmesi, zamanla güvenin daha bir yerine oturabilmesini sağlayabilir.

Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne (SKH) ulaşma yolunda blockchain teknolojisinin kullanmasının nasıl bir katkısı olabilir?

İki tane var aslında. Birincisi uzunca anlattığım sertifikasyon olayı; ikincisi de bu iş aslında finansman tarafında da kullanılabilir. Siz internet üzerinden alışveriş yapıyorken bunu dolarla veya euro ile yapıyorsunuz. Uluslararası bir ticaret var. Bunun kripto para birimleriyle yapılması da söz konusu olabilir ki yapan var. Bazı firmalar, çiftlikler gibi, bitcoin veya onun uzantılarını parasal işlem olarak kullanabiliyorlar. Benim de ethereum’da belirli bir yatırımım var. İngiltere’de bir bankada duruyor. Ne banka beni gördü ne de ben bankayı biliyorum. Böyle bir banka var mı, yarın bu bütün paralar uçup gidebilir mi kestirmek çok zor. Dolayısıyla Birleşmiş Milletler’in ya da çok daha büyük bir kurumun bu işe ne kadar
güvenerek gireceğini ben de bilemiyorum. Benim şu an hissettiğim STK’lar, finansal kuruluşlar gibi bütün kurumlar buna çok uzak durmak istemiyorlar, ne olduğunu anlamaya çalışıyorlar. Dolayısıyla böyle küçük küçük girişimler var ama SKH’lere bir araç olur mu gibi soruların cevabını çok kestiremiyorum.

Avantajlarının yanında dezavantajları neler?

Ara ara hack’leniyor. ABD’de yaşayan Türk bir hocanın yazdığı bir-iki olayın büyük analizleri de var. Sistemin nasıl ve kim tarafından manipüle edildiğini anlatıyor. Sisteme girip parayı çekiyor, ondan sonra geri kalan hepsi bunun bilgisayarına saldırıp çalınan paraları almaya çalışıyorlar. İnsanlar belirsizliğin olduğu bir ortama ne kadar girmek istiyorlar, onu bilmiyorum. Blockchain’in devletlerin, bürokratik ve finansal kurumların otoritesini
aşındıracağı gibi konular etrafında bir tartışma söz konusu.

Sizce önümüzdeki dönemde bizi nasıl bir süreç bekliyor?

Şu an hiçbir ülkenin devleti resmi olarak bu teknolojiyi tanımış ve kabul etmiş durumda değil. Birinin ilk adımı atması gerekiyor ama o adımı da kimse atmak istemiyor. Şimdi bir de devlet tabii noterlik hizmetinden, finanstan vs. vergi topluyor. Oldu da siz böyle bir sistem getirdiniz, devletin vergi gelirlerinden kısmen de olsa vazgeçmesi lazım. Hiç kimse buna yanaşmak istemiyor. Çünkü devlet noterlikten damga vergisi, kağıt parası gibi sürekli bir gelir elde ediyor. Ben devlet olsam şu an çok yanaşmam buna. Hiç bilmediğim, arkasında kimin olduğunu görmediğim ve hiçbir zaman tanıyamayacağım bir topluluk bir araya gelmiş, bütün hukuk sistemine alternatif bir çözüm öneriyor. Mesela iki kişi anlaşamadı. Ben size para transferi yaptım, siz para gelmedi dediniz. Biz bu işi nasıl çözeceğiz? Şimdi polise, savcıya gidip mevcut yasalar çerçevesinde çözebiliyorsunuz ama blok zinciri üzerinden böyle bir uyumsuzluk veya hata olduğu zaman bunu nasıl çözeceğiz? Buralar bence çok flu alanlar ve ne zaman, nasıl netleşir kestiremiyorum. Hukuk dediğiniz hafife alınacak bir iş değil. Miras tarafı var, araziyi paylaşma durumu var. Oldu da, öldüm, benim bitcoin’ler kime gidecek? Yasal varislerime mi kalıyor, ben ölünce şifreler de gitti. Kim alacak bunları gibi sorular doğuyor.

Gıda ve tarım alanında öngördüğünüz adımlar var mı?

Sertifikasyon üzerinden ne yapılsa çok faydalı olur. Marketten gidip organik yumurta alıyoruz ama muhtemelen o yumurtanın yarısı organik, yarısı değil. %20-%25’lik bir fark ödüyorsunuz ama size organik olarak pazarlanan ve satılan ürünün ne olduğu hakkında hiçbir fikriniz yok. Çünkü bu sertifikasyon nasıl yapıldı bilmiyorsunuz. İnsanlarla konuşuyorum, ben bu sene organik ektim diyorlar. Geçen sene ne ektiniz diye soruyorum, konvansiyonel ektim diyor. Yani organiğin bir numaralı kuralını çiğniyor. O arazinin beş sene boş durması gerekirken bir önceki sene konvansiyonel ekmiş, bu sene organik ekmiş. Ben bunu nasıl ilaçladığını, nasıl gübre kullandığını bilmiyorum. Bu sistem size daha güvenilir bir alternatif sunuyor.

 

EkoIQ Editör