#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
Blockchain Felsefesi: Merkezi Olmayan Onay ve Konsensüs Sistemi

Blockchain Felsefesi: Merkezi Olmayan Onay ve Konsensüs Sistemi

Avrasya Blockchain ve Dijital Para Araştırmaları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı ve blockchain startup’ı olan Copyrobo’nun kurucu ortağı avukat Kadir Kurtuluş, blockchain’in lojistikten tarıma kadar her alanda güveni sağlayacak bir kayıt zinciri mekanizması olarak, çok ciddi anlamda tasarruf da sağlayarak, hayatımıza girmeye başlayacağını vurguluyor.

YAZI: Bulut BAGATIR

Blockchain’in sağladığı avantajları ana hatlarıyla nasıl değerlendirir­siniz?

Blockchain, kişiden kişiye yani mer­kezi bir otoriteye bağlı olmadan, direkt bireyler arasındaki işlemlerin gerçekleşmesi ve bu işlemlere dair kayıtların yine aynı merkezi otori­telerce ve regülasyonlar tarafından tanınan resmi kayıtlar gibi redde­dilemez ve değiştirilemez olmasını sağlamak için geliştirildi. Başta bir konsensüse ihtiyaç vardı dünyada, çünkü biri birine para gönderecek. Tabii ki illegal amaçlar için de bu konsensüse ihtiyaç var. Birbirine hiç güvenmeyen bir sürü insan arasında bir mutabakat protokolü­nün olması için bir devlete ya da bankaya ihtiyaç var. Bunlar olama­yacağına göre o zaman onay meka­nizmasının, kendi iç konsensüsünü oluşturmasına ihtiyaç vardı. Block­chain de bu mekanizmayı oluşturu­yor. Dağınık bir veri tabanında tutu­luyor. Herhangi bir veri tabanındaki bir yerden silinse bile diğerlerinden silinemiyor. Yine işlemler kriptola­nıyor. Kriptolar çözülüyor.

Bu teknoloji ne getirdi?

Birincisi para transferlerinde her­hangi bir merkezi otoriteye ihtiyaç duyulmadan özellikle ucuz, güve­nilir ve çok daha hızlı bir şekilde işlemlerin gerçekleşmesini sağladı. Ama bu ihtiyaç sadece para transfer­leri için yoktu. Ben bunu uranyum meselesine benzetiyorum biraz da. Evet, uranyum kötü amaçlar için kullanılabilir. Ama sonra bakıldı ki gerçekten çok daha faydalı olabilir, farklı alanlarda kullanılabilir. Ve bir şekilde kontrol altına alınıp faydalı olabileceği alanlara yayılmaya baş­ladı. Blockchain de aynı şekilde lo­jistikten tutun da tarıma kadar her alanda güveni sağlayacak bir kayıt zinciri (blockchain’in Türkçe karşı­lığı olarak kayıt zincirini kullanıyo­ruz) mekanizması olarak, çok ciddi anlamda tasarruf da sağlayarak, hayatımıza girmeye başlayacak. Bu alanlardaki projeler yeterli seviyeye ulaşmadı. Şöyle bir şey düşünün: Bir maden yatağı buldunuz ve ora­da elmas, altın, gümüş vs. var. Şimdi önce herkes elmaslara saldırdı. Ama altın ve gümüş çok daha kıymetli ve büyük. Yavaş yavaş bununla da ilgi­li çalışmalar ortaya çıkıyor. Bugün özellikle bankalar teminat mektup­larında kullanıyor. Biz Copyrobo olarak telif haklarında kullanıyoruz. Tüm dünyada geçerli bir telif, eser tapu kütüğü gibi bir şey oluşturuyo­ruz. Tarımda bunu kullandığınız za­man nakliyesindeki ısı düşmesinden ürünün ne kadar gübre veya besleyi­ci madde aldığına kadar tüketici bu kayıtları görebilecek. Dolayısıyla bu da üreticiyi çok ciddi anlamda doğru veriye yönlendirecek. Tüketici tarafı­na çok büyük bir kazanç sağlayacak. Aynı zamanda maliyetler bazında da ciddi bir getirisi olacak. Örneğin gümrüklerde veya lojistiklerde bir sürü evrak var. Bu akıllı kontratlar ile birlikte evraklı sözleşmeler silsile­sinin hepsinin blockchain tarafından çözülebileceğini düşünüyorum. Bir başka örnek daha vereyim: Avrupa Birliği eIDAS (Elektronik Kimlik Be­lirleme ve Güven Hizmetleri Düzen­lemesi) yasalarıyla beraber tek para ve dijital tek pazar (digital single market) yaklaşımını benimsedi. As­lında blockchain adı konulmamış bir eIDAS yasasıdır. 28 Avrupa ülkesi haricinde siz eğer kayıt zincirine geçerseniz, örnek veriyorum bitcoin kayıt zincirinde bir işlem yaparsa­nız aslında o kayıt zincirinde işlem yapanların hepsiyle ortak bir kayıt havuzuna sahip olmuş oluyorsunuz. Çünkü oradaki kayıtları tanırsınız. Tabii ki şu an bitcoin’in bu tarz iş­lemlerde, örneğin lojistik alanında kullanılması mantıklı değil, çünkü her para biriminin ölçek problem­leri var. Bu alandaki en iyi öngörü, değişimin sürekli olduğunun öngö­rüsüdür. O yüzden bu işler bitcoin ile yapılır demiyorum. Ama mesela Rusya’ya bir davet üzerine gittik ve Rus Parlamentosu’nda ortak para birimi, ortak kayıt birliği gibi bu tarz birlikleri ve bunlara katılımı konuştuk. Herhangi bir kripto para veya kayıt zinciri üzerinden işlemleri gerçekleştirmek, esasında bu kayıtla­rın tek bir yerde tutulmasını sağla­masının yanı sıra çok ciddi anlamda uluslararası tasarruflar da getirecek diye tahmin ediyorum. Bu işin bir de dolar boyutu var. Bunu yaptığınız zaman dolara karşı farklı alternatif­ler üretebilirsiniz. Bu bir ekonomik savaş biraz da. Bu hemen böyle olur diyemeyiz. Çünkü ona karşı bir atak gelecektir. Bir üst para birimi ola­caktır. Zaten bugünlerde onun kav­gası veriliyor.

Blockchain teknolojisinin dezavan­tajları neler?

Çok ciddi anlamda enerji harcanı­yor. Ancak bugün dünyada yaptığı­mız işlemlere baktığımız zaman bir teminat mektubunun oluşturulma­sı için kaç kişi çalışıyor? Ne kadar fazla bilgisayar gücü harcanıyor? Bunlar zaten yapılıyor, bu enerjiyi ve zamanı harcıyoruz. Oradaki tek bir kriptonun çözülmesiyle belki de 10 sözleşmelik işlem yapılmış olu­yor. Dolayısıyla bunları kıyasladığı­mız zaman farklı bir boyut ortaya çıkıyor. Şu anda kripto paralarda harcanan enerji, para transferlerine veya alımına ilişkin, çünkü şu anda büyüme hep yatırımla ilgili. Evet ge­reksiz bir enerji harcanıyor. İnsanlar buradan para kazanmak istiyorlar. Ama amaç bu değil zaten. Şunu da belirteyim: 1944’te altın da rezerv ilan edildiği zaman inanılmaz iniş­ler çıkışlar yaşandı. Bir tarih baş­lıyor şu anda. Ekonomi inanılmaz bir değişime gidiyor. Bankalar ve aslına bakarsanız hemen her alan fonksiyon değişikliği yaşayacak. Bu da onun sancısı diyebilirim. Bir de şöyle bir şey var. Blockchain tek çözüm değil. Blockchain’de ne olu­yor? Data merkezleri, madenciler bir yerde bu kriptoları çözüyorlar ve ciddi anlamda enerji tüketiyor­lar. Bir de Tangle diye bir teknoloji var. Örneğin Tangle’da telefonum üzerinden bir işlem yapacağım. O iş­lemi yapmak için benden önceki iki işlemi çözmem gerekiyor. Enerjiyi dağıtıyor bir anlamda. Bu da şu anla­ma geliyor: Bilgisayarın başında bir memurun harcadığı enerjiyi harcaya­rak bireylerin kendi başına, hem de aradaki o bütün silsileler (çünkü ben o bilgisayarın başındakine de işlem göndermek için enerji harcıyordum) olmadan çok daha tasarruflu bir şe­kilde, aracıları da azaltarak işlemle­rin yapılmasını sağlayabiliriz. Ancak dediğim gibi bu bir dönüşüm süreci. Bundan dolayı avantajları veya de­zavantajlarını sıralayamayız, çünkü daha eser ortaya çıkmadı.

Blockchain’in aracıları ortada kaldırması, işin tamamlanmasından sonra ödeme gerçekleşmesi, planlanan eylemin gerçekleştirilmesi gibi özellikleriyle banka hizmetlerine erişemeyenleri de ekonominin içine katacağı ifade ediliyor. Sizce gerçekçi mi?

Evet, gerçekçi. Ben bunu yazıp çiziyorum sürekli. Bakın, Birleşmiş Milletler (BM), 2030’a kadar herkese bir blockchain kimliği vermek üzerine bir çalışma yapıyor. Bunun manası şudur: 2030’da tüketim sisteminin içerisine herkesi dahil edebiliyorsun. Dahil ettiğiniz insanlar bu teknoloji ve kayıt birliği sayesinde küresel anlamda işlem yapabilecek hale geliyor. Dolayısıyla bu, uluslararası tüketimi artıracaktır. Çünkü bu işlemleri kolaylaştırıyorsunuz ve hukukileştiriyorsunuz. En önemli konulardan biri regülasyonlar. Eğer devletler blockchain kimliklere geçerse ki BM’nin çalışması da bunu amaçlıyor, o zaman siz daha doğduğunuzda para transferi yapabilme olanağına sahip olacaksınız. Herhangi bir bankayla herhangi bir aracınız olmadan bir cüzdan oluşturularak -ki zaten o cüzdan sizin kimliğinizdir- o işlemleri yapabilecek seviyeye geliyorsunuz. Verinin önemi orada başlıyor. Bakın bankalarla ilgili bir risk söyleyeyim size. Büyük sosyal medya şirketleri ve mobil operatörler finans alanında bankalara ciddi bir rakip olabilirler. WhatsApp, blockchain tabanlı para transferleri üzerine çalışıyor. Hepimiz bu uygulamayı kullanıyoruz. Ben diyeceğim ki size 50 dolar gönderiyorum. Para da blockchain cüzdanında duruyor. Ben mevduatımı o zaman bankaya yatırmam ki. Sosyal medya üzerinden gönderebiliyorum zaten. Blockchain bunu çözüyor. O zaman ne gerek var? Bankacılık bambaşka işlemler silsilesidir. Bu bir kolu sadece ama tabii bunlar geliştiriliyor. Vadeli işlem başlayacak, belki de çek işlemleri başlayacak. Aracı ortadan kalkmıyor ama fonksiyon değiştiriyor. Başka bir form alıyor. Dolayısıyla bu da benim tüketimimi artıracak ve kolaylaştıracaktır. Bakın bunu WeChat yapıyor Çin’de. Block­chain ile yapmıyordu. Ama bunu blockchain aracılığıyla yaparsanız uluslararası ve geçerli bir transfer işlemi gerçekleştirirsiniz. Gerçek anlamda küreselleşmeyi sağlayaca­ğını düşünüyorum. Biz şu an bilgi çağındayız ama bilginin her yerde olduğu bir çağdayız. Dolayısıyla her birinin ayrı bir onay mekanizması ve hukuku var. Bilginin tek merkezde toplandığını düşünün. Devletler de burada işin kayıt tutma kısmından çıkıp, kayıt denetleme kısmına gire­cektir.

Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne ulaşma yolunda blockchain teknolojisi kullanmasının nasıl bir katkısı olabilir?

Şöyle ki bu hedeflere ulaşmada bir yerde 100 kayıt yapacağınıza tek kayıt yapacaksınız ve insanların bu sistem içerisinde bir işlem yapmasını çok daha kolay bir hale getirecek­siniz. Daha reddedilemez kayıtlarla bunu yapacaksınız. Doğru verilerin ortaya çıkması çok zorken anlık ola­rak arz ve talebin ölçülebildiği bir ekonomiye doğru gidiyoruz. Hedefe ulaşmak için veri gerekir, istatistik gerekir. O istatistiğin üzerine bir var­sayımda bulunursunuz. İstatistiğiniz ne kadar doğruysa o kadar doğru varsayımda bulunursunuz. Anlık olarak doğru veriyi alırsanız doğru varsayıma ulaşırsınız. Bu işin farklı boyutları da var. Biz bu katkıyı sağ­layacağız da bu kime hizmet edecek? Küresel sermaye mi istiyor? Merkezi otoriteler buna karşı nasıl reaksiyon verecek? Burada da kavgalar olacak.

Paylaşım ekonomisi blockchain’den faydalanabilir mi?

En önemli alanlarından bir tanesi o zaten. Diyelim ki benim elimde bir güneş paneli var. Bu güneş paneli­nin fazla elektriğinin anlık olarak ölçülebildiğini ve komşum bunu kullandığı zaman anlık olarak kom­şumun cüzdanından direkt benim cüzdanıma para geldiğini düşünün. Mesela biz Türkiye’nin en büyük animasyon stüdyolarından biri olan Anima ile beraber proje gerçekleş­tiriyoruz. Bu eserlerin direkt eser sahibinden tüketiciye ulaşması ile alakalı bir proje. Mesela Rihanna’nın bir şarkısı var. Şimdi eğer bu kayıt zinciri içerisinde bir cüzdan oluştu­rursa o şarkıyı biz buradan dinlediği­miz anda dinleyen kişinin cüzdanın­dan Rihanna’nın cüzdanına mikro ölçekte bir para gidebilir. Var olan onlarca aracı ve sözleşmenin orta­dan kalktığını düşünün…

Blockchain teknolojisinde güven duygusu nerede duruyor? Güvenin eksik olduğu toplumlarda bu tekno­lojinin hayat bulması nasıl sağlana­bilir?

Bu teknolojinin çıkış amacı güven sağlaması. Bir bankanın sunucusuna veya devletin tapu kaydına güveniyo­ruz. Ben Türkiye’de yaşadığım için güveniyorum diyelim ama bir yaban­cı güven duymayabilir. Benim noter­deki kaydımı tanıması gerekir. Çün­kü tek bir kişinin tuttuğu bir kayıttır ki hack’lenmeye de çok müsaittir. Bizim bildiğimiz bu tür saldırılar bil­mediklerimizin belki %1’i kadardır. Blockchain şöyle bir imkan sağlıyor: Bir kayıt düşünün, bir yerde duru­yor, bir yerden hack’lenebilir ya da kontrol edilebilir. Bir de bir kayıt dü­şünün, o kaydın kriptosu çözüldüğü anda işlemin ne olduğu gözükmü­yor, milyonlarca bilgisayarda var bu kayıt. Tek bir tanesinden kaydı sil­seniz dahi diğer blokların içerisinde bu duruyor. Aslında bu mekanizma öbürlerinden çok çok daha güvenli. Bugün blockchain ile alakalı güven­lik problemleri blockchain sistemi­nin protokolünün kendisine ilişkin değildir. Blockchain’in merkezi otoritelerce kullanıldığı kısımlarda güvenlik sorunları var: Borsalar. Borsa bir merkezi otoritedir ve bir sunucuda kayıtları tutar. Sunucu hack’lenirse o borsadaki paralar ça­lınır. Ama bunun nedeni eski sistem. Kripto para borsalarının da merkezi olmayan sisteme geçmesi gerekiyor. Bu trajikomik bir hadise esasında. Adını lekeleyen bu hack’lenmeler ama bunlar merkezi olmayan siste­me yönelik hack’lenmeler değil. Bu hack’lenmeler merkezi olmayan bir sistemin merkezi bir sistemde tutul­masından dolayı yaşanıyor. Onun için borsalara ihtiyaç duymadan Ato­mic Swap -bunu biz geliştirdik- gibi yeni geliştirilen sistemlerle kişiler kendi aralarında da exchange yapa­bilecekler. Bu sistemi de açıklayaca­ğız bir iki aya kadar.

Copyrobo adlı blockchain şirketi­nizde siz ne yapıyorsunuz? Nasıl bir işlem sağlıyorsunuz?

Biz, hem tüm dünyada geçerli blockchain’lerde hem de nitelikli elektronik sertifika hizmet sağlayıcı­larının verdiği nitelikli zaman dam­gasını kullanarak delil üretiyoruz. Bu delilleri tespitlerde kullanabilir­siniz. Mesela bir bankanın yaptığı işlemlerin dünyada tanınması için o işlemlerin tespitini bununla ya­pabilirsiniz. Ya da telif haklarınızla ilgili eserin size ait olduğunu tespit edebilirsiniz. Türkiye’de 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu’na göre zaman damgasıyla yapılan işlemler senet hükmündedir. Dolayısıyla bi­zim sistemimiz aracılığıyla yaptığı­nız işlemleri notere gitmiş gibi telif haklarınızın tespitinde kullanabili­yorsunuz. eIDAS yasalarına göre de 28 Avrupa ülkesinde kullanabiliyorsunuz. Biz şöyle bir fark getirdik: Hem zaman damgasını yani yasal olanı, hem de blockchain’in zaman damgasını yani geleceği birleştirdik. Böyle bir proje ile de şu an satış yapıyoruz.

Genel anlamda, geliştirilen block­chain projelerini nasıl değerlendi­riyorsunuz?

Deloitte’un, dünya genelinde bu projelerle ilgili bir raporu vardı. Vaat edilen projelerin %95’i yapıl­mamış veya başarısız olmuş. %5 bir şey yapıyor ve bu %5’inde sade­ce %1’i ödüller almış. Hatta satışa başlamış olanlar çok daha az. Bizim yaptığımız Copyrobo projesi tüm dünyada satış yapıp gelir elde eden nadir projelerden bir tanesi. ICO’la­ra (Initial Coin Offering-Kripto Para Arzı) bakarsanız bunların çoğu va­attir. Yani gerçekleşecek projeler arasında gösteriliyorlar. O anlamda bizim proje dünya için çok kıymetli. Zaten dünyada gelecek vaat eden üç blockchain projesinden biri seçildik. Türkiye’ye baktığım zaman bununla ilgili çalışma yapan projeler yapan var, görüyorum. Bitmiş, çalışan bir proje ise henüz yok. Bazısı ICO ya­pıp fon toplama gayesinde. Bu şekil­de projeyi gerçekleştirme amacını güdüyorlar. Sadece Türkiye’dekiler değil, dünyadaki buna benzer çoğu proje boş. O anlamda da bu piyasa sarsılacak zamanı gelince. Ama bu­rada bizimki gibi bir şeyler üreten, vaat değil de sonuca ulaşmış proje­ler bir noktaya doğru gidiyor. Bi­zimle beraber seçilen Stellar’ın de­ğeri 8 milyar dolar oldu. Ödül alan diğer şirketin değeri ise 1-2 milyar dolar seviyesine ulaştı.

Blockchain’in en çok tartışılan kı­sımlarından biri de hukuk tarafı. Kendi hukuk sistemine sahip olma­sı, farklı hukuk sistemleriyle nasıl birleşeceği, devletlerin, bürokratik ve finansal kurumların otoritesini aşındıracağı gibi konular etrafında tartışma dönüyor. Sizce bizi önü­müzdeki dönemde nasıl bir süreç bekliyor?

Mevcut bir hukuk sistemi var zaten. Herhangi bir blockchain, mesela bitcoin blockchain’i şu an Japonya, Hindistan, Kanada, Güney Kore, Avusturalya, ABD ve İngiltere’de kabul ediliyor. Dolayısıyla bu zin­cirdeki işlemleri de mahkemelerde delil olarak kullanabiliyorsunuz. Fakat bu yeterli bir regülasyon de­ğil, çünkü tüm ekonomi sisteminin temeline başka bir çark koyduğu­nuzu düşünün. O en önemli çark değişiyor. Dolayısıyla hukuki dü­zenlemeleri de etkileyecek. Bu işin vergilendirilmesi, borsa tarafı, akıllı sözleşmelerin kabulü ve işlemesi hep ayrı bir boyut. Bu sebeplerden kısa sürede olacak bir iş değil. Ciddi anlamda uluslararası regülasyonla­rın yapılacağı bir şeyden bahsedi­yoruz. Bu regülasyonlar kendi hu­kukunu oluşturmuyor. Blockchain zaten hukuki bir felsefeden, temel bir normdan doğuyor: Merkezi ol­mayan onay ve konsensüs sistemi. Ne olacak? Dünyada bu sistem üze­rine bir hukuk gelişecek. Bununla ilgili de IMF’den AB’ye, Dünya Bankası’ndan BM’ye kadar herke­sin “regülasyonları yapalım” gibi açıklamaları var. Ama hukuk bura­da geriden geliyor. Bizim tam iste­diğimiz anlamda hukuki bir düzene oturması rahat bir 10 yıl alacaktır. Nedeni de sadece hukukun yavaşlığı değil, bu teknolojinin de kendini ha­len geliştirmesi. Anlattığım Tangle bambaşka bir sistem. Belki o, belki öbürü. Bilmiyoruz. Ama en azından şunu biliyoruz: Bir kayıt zinciri var ve bu kayıt zinciri küresel anlamda iş yapabilir. Eş düzeyler arası işlem­lere imkan sağlayabilir. Bununla ilgili temel normları oluşturmaya başlıyor dünya. Mesela ICO’lar, şu anda legal değil ama tüm dünyadan milyonlarca dolar para toplayabili­yorsunuz. Bunu da legal hale geti­recekler, hepsi olacak. Tabii ki bu regülasyon çalışmaları işin ruhunu biraz etkileyecek. İnsanlar niye bu­raları istiyordu? Mesela insanların huzursuz paraları vardı. Suudi Ara­bistan prensinin 900 milyar doları. Kuzey Kore ile iş yapan birilerinin paraları. Bunlar huzursuz paralar­dır. Bunları artık İsviçre’ye koya­mazsınız. Çünkü merkezi otoriteler çok güçlü ama kripto paralara ko­yabilirsiniz. Regülasyonlar artarsa o zaman yine koymaz bu insanlar. Ama dünya bu insanlardan büyük. İnsanların işlem ihtiyacı ise bu tarz ihtiyaçlardan çok daha büyük. O yüzden bu regülasyonlar yapıldığı zaman yine büyük bir hacme sahip olacaktır.

EkoIQ Editör