Dünya Yeşil Binalar Konseyi (WGBC) üyesi olan ÇEDBİK, kurulduğu 2007 yılından bu yana yeşil binaların Türk yapı sektöründe bilinirliğinin artması ve yaygınlaşması için eğitimler, yeşil bina kılavuzlarının geliştirilmesi çalışmaları yapıyor; bu konularda kamu, özel sektör kurum ve kuruluşları ve STK’larla işbirliği geliştiriyor. Çevre dostu binalar konusunda dünyadan ve Türkiye’den gelişmeleri de EKOIQ sayfalarına taşıyor.
YAZI: Selçuk ÖZDİL, ÇEDBİK Yönetim Kurulu Başkanı
Pazarda yerel bir üreticiden bir hafta önce aldığımız ve tadını çok sevdiğimiz ıspanaktan ikinci hafta yeniden almaya gittiğimizde hayal kırıklığına uğradık. Tezgâh neredeyse bomboştu. Ne olduğunu sorduğumuzda üstü başı çamur içinde olan çiftçimiz “Yağmurlar tarlayı göle çevirdi, bütün ıspanak su altında kaldı, kurtaramadık” dedi. Değişen iklimle bu kış yağışlar ardı arkası kesilmeden şiddetli sağanaklarla sürdü ama ilk kez olmuyordu bu, ne değişmişti? Biraz konuşunca durum anlaşıldı. Çiftçiler yılların deneyimiyle tarlayı sürerken belli aralıklarla derin arklar açıyorlar, aşırı yağışlarda fazla su bu arklardan tarla sınırına, oradan diğer tarlaların arklarıyla birleşerek yol boyu kanala oradan da dereye ulaşıyormuş. Ancak geçen yıl yol kenarındaki büyük tarlayı alan büyük şehir göçmeni, bu tarım arazisine ev kondurmakla kalmamış bahçe duvarlarını da taştan yapmış. Bu yağmurlarda anlaşılmış ki o duvarlar geride olan tüm arkların yolunu kesiyor ve gidecek yeri olmayan yağmur suyu gerisingeri tarlaları basıyor. O evin kendi durumu tarlalardan da kötüymüş, “Taş duvarların içi de sandalla gezilecek kadar su doldu” dedi çiftçimiz. Bu tabloda sizce kaç yanlış var? Tarım arazilerinin üretim dışı kalması mı, bu arazilerde konut yapımına izin verilmesi mi, yapının çevre dokusuna, su yönetimine dikkat edilmeden tasarlanması mı, yapılı çevrenin komşu tarlalara ve çiftçilere zarar vermesi mi?
Çevre dostu yapı belgeleme programlarında arazi seçimi önemli şartlardan biridir. ÇEDBİK BEST Konut programında da tarımsal arazilerin kullanılmaması, yapıların daha önce yapılı alanlarda tasarlanması, yüzey sularının iyi yönetimi ve yağmur suyu değerlendirme konularında istekler var. Bu arada hep söylediğimiz gibi yapılı çevreyi tek tek binalar değil her ölçekte ekolojik bütün olarak ele almak en doğru olanı. Bu yaklaşım sadece kırsal değil, her şiddetli yağışta sel basan şehirlerimiz için de geçerli. Su için söz konusu olanlar, ekoloji tanımaz sorumsuzlukla yükselttiğimiz dip dibe yapılarla şehirlerimizde rüzgar, güneş ışığı, sağlık ve konfor için de geçerli. Zaten bu tür bozunma nedeniyle hepimiz yaşanamaz hale getirdiğimiz büyük şehirlerden kaçıp bir Ege kasabasına yerleşiyor veya yerleşme hayallerini kurmuyor muyuz?
İklim Değişikliği Kapıyı Kırdı ve Biz Hazır Değiliz…
Geçen yazımızda iklim değişikliği Ege’de kapımızdan geçti demiştik. Bu sefer Antalya’da kapıyı kırdı! Daha önce görülmemiş boyutta bir fırtına, büyük zarar verdi. Gerçi bu tür fırtınalar ilk kez olmuyor ama sıklıkları ve şiddetleri artıyor. Uluslararası konferanslar, anlaşmalar, kural kitapları gibi doğru ama yavaş ilerleyen, geç ve yetersiz adımlar işe yarayacak mı belli değil. Güvenli sınır olan 350 ppm atmosferik CO2 yoğunluğunu çoktan geçtik. Artan sıcaklıklarla bozulan ekvator rejimi, eriyen buzullar, metan salan göller ve tundralar gidişi daha da kötüleştirecek. İngiltere Meteoroloji Kurumu 2019 yılında artışın hızlanabileceğini, şimdilerde 410 ppm olan değerin 414 ppm düzeylerine çıkabileceğini hesaplıyor. Sihirli bir değnekle bugün karbon salımlarında gerekli kesintileri yapabilsek bile eskiye dönülmesi yüzyıllar alacak. Bu nedenle başımıza gelebileceklere hazırlıklı olmamız, zararı azaltacak önlemleri almamız ve tutarlı, bütünsel afet planları geliştirmemiz şart. Daha önce de söylediğimiz gibi, doğa koşullarındaki değişimler yapılarımızın dayanımlarını artırmamızı da gerektiriyor. Yapı yönetmeliklerimizi bu bakışla gözden geçirmemiz, var olan yapılarımızı güçlendirmemiz zorunlu. Bu sadece konut yapıları için değil ulaşım, enerji, tarım yapıları da dahil tüm yapılı çevre için geçerli. Her fırtına sonrası sel basan yollar, uçan seralar, artan sebze fiyatları kısır döngüsüne son vermek için benzer koşullarda yaşayan başka coğrafyalardan öğrenebileceğimiz pek çok çözüm ve teknoloji olabilir. Bir zamanlar “Bizde böyle fırtına olmaz” diyerek önemsemediğimiz fırtınaya dayanıklı evler, hangarlar, seralar, taşkınlar için kanallar gibi pek çok teknik ve ürün, bugün gereklilik haline geliyor. Asıl olan yeni koşullara uyum sağlamak, dayanıklılığı ve dayanımı artırmak için düşünce yapımızı değiştirmek, ekolojik koşullara uygun bütüncül tasarımlar ve çözüm için araştırma geliştirme yapmaktır.
Plastik Poşet Sorunsalı
Yılbaşında uygulamaya giren market poşetlerinin paralı olması, insanları bir süre bayağı meşgul etti. Konunun ekolojik boyutu ve kararın nedenleri yurttaşlara doğru düzgün anlatılmadığı için tartışmalar poşet ücretlerinin yüksekliği, hangi poşetlerin ücretli, hangilerinin ücretsiz olacağı gibi temel nedenlerden çok uzakta olan konulara kaydı ve neredeyse marketler suçlu ilan edildi. Okyanuslardaki çöp adalarından bu plastik çöplerin önünde sonunda dolaşıp besin zinciriyle yediklerimize kadar bulaştığını, bu nedenle plastik çöpünü ortadan kaldırmamız, National Geographic sloganıyla söylersek “plastikle gezegen arasında seçim yapmamız gerektiğinin” konuşulduğunu göremedik. Üstelik çöp torbası olarak da kullanılan market poşetlerinin çoğunun biyo-bozunur oldukları düşünülürse daha az zararlı olanı da engellemiş olabiliriz. Ayrıca marketlerde poşetlerden çok daha fazla plastik ambalajlı gıda satıldığını da hatırlatalım. Yine konuya bütünsel bakmak ve sorunun atık ve geri dönüşüm yönetimi konusu olduğunu görmekte yarar var. Marketleri kirlilik kaynağı olmaktan dönüşüm merkezleri haline dönüştürebilmek en iyisi olacak.
Bir ürün hakkında ekolojik olarak doğru kararları verebilmek için var olan uluslararası standartlara uygun olarak, o ürünün beşikten beşiğe toplam yaşam döngüsüne bakılarak çevreye yaptığı etkiler ve kaynak kullanımı çok yönlü olarak değerlendirilmelidir. Etkileri tüm küreyi ilgilendirse de değerlendirme yerel koşullara uygun olarak hazırlanmış veriler üzerinden yapılırsa daha doğru sonuçlar verir. Örnek olarak üyemiz olan bir sürdürülebilirlik danışmanlık kuruluşunun yerel verilerle yaptığı değerlendirme sonucunda Türkiye koşullarında bir market poşetinin ekolojik maliyetinin 33 kuruş olduğu hesaplandı. Yani şu andaki poşet fiyatları düşük. Çok kez kullanılan bez torbaların maliyeti plastiğin beşte biri kadar.
Yeşil Binalar
Dünya Yeşil Binalar Konseyi (WGBC) 2018 Yıllık Raporu
ÇEDBİK’in de aralarında olduğu 68 ulusal yeşil bina konseyinin birliği olan Dünya Yeşil Binalar Konseyi, 2018 yıllık raporunu yayınladı. Ulusal konseyler yaklaşık 37 bin üye ve 1000 kadar çalışan ile dünya nüfusunun %40’ına erişiyor. Konseyler, 2018 yılı sonuna kadar 2,65 milyar m2 bina belgelemesi yapmış durumda. Dünya Yeşil Binalar Haftası kapsamında düzenlenen “Evim Yeşil Evim” kampanyasında 155 milyon bireye erişim sağlanmış. En önemlisi konseyin hazırladığı “Net Sıfır Karbon Binalar Sözleşmesi”ni imzalayan 42 kurum, 2050 yılına kadar sahip olduğu binalardan 221 milyon ton CO2e salımı azaltacak. Rapor sunumunda konuşan Konsey Başkanı Lisa Bate, üye konseylere bina sektörünün küresel dönüşümü için yaptıkları yerel ve ulusal çalışmalar için teşekkür ederken konseylere verdikleri desteğin süreceğini, konseyler arasındaki küresel işbirliği ile “Herkese Her Yerde Yeşil Bina” hedefinin gerçekleşeceğini belirtti.
WGBC Dünya Yeşil Bina Eğilimleri Pazar Araştırması Raporu Yayınlandı
Rapora göre binalarını çevre dostu yapacağını söyleyenlerin oranı ikiye katlanmış ve neredeyse yapı sektörünün yarısına yaklaşmış durumda (%47). Yapı sektörü daha sürdürülebilir ürün ve uygulamalara doğru evrilmeye devam ediyor. Binaların piyasa değerinin artması (%7), işletme giderlerinde düşüş (%8) ve özellikle enerji kullanımının azalması, bu gelişmede en büyük etmen. 86 ülkeden 2000’den fazla mimar, mühendis, yatırımcı, yüklenici ile yapılan görüşmeler sonucu hazırlanan, 45 yeşil bina konseyinin desteklediği pazar araştırmasında, iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik kaygıları hâlâ en önemli neden (%77) olsa da bu yıl, iş verimindeki artış, sağlıklı mekanlar gibi sosyal etkilerin de daha fazla düşünülmeye başlandığı görülüyor. Kullanıcıların da binalarda sağlık ve esenlik konularına daha çok önem verdiği ortaya konuyor. Sektörde yeşil bina yatırımları için engellerin çoğunun ortadan kalkmış olmasına karşın projelerin çoğunluğunu ticari binalar oluşturuyor ve maliyet artışı sorusu hâlâ endişe kaynağı. Yeşil bina belgeleme sistemlerinin küresel olarak yaygınlaşmasının yanı sıra belgesiz olarak da binaların çevre dostu ölçütlere göre yapılmaya başlanması önemli bir gelişme olarak saptanıyor. Enerji verimliliği, salımların azaltılması gibi konuların yönetmeliklere daha fazla giriyor olması bu gelişmeyi destekliyor.
Yeşil Okullar İçin Türkçe Yayın
WGBC İnsanlar İçin Daha İyi Ortamlar Projesi kapsamında Yeşil Sağlıklı Okullar Projesi için hazırlanan dokümanların Türkçe çevirileri hazırlanarak yayınlandı. WGBC tarafından sosyal medyada da duyurulan belgelere www.worldgbc.org/better-places-people/green-healthy-schools bağlantısından erişebilirsiniz.
GreenBuild Europe
Dünyanın en büyük yeşil bina konferansı olan GreenBuild Europe 19-20 Mart 2019’ta Amsterdam’da gerçekleşiyor. Tüm dünyadan yeşil bina sektöründeki profesyonelleri bir araya getiren konferans ve fuarın detaylarını öğrenmek ve kayıt olmak için: greenbuild.usgbc.org/europe
ÇEDBİK’ten
LEED v4.1 Semineri
22 Ocak’ta GBCI Europe ve ÇEDBİK tarafından düzenlenen LEED v4.1 Technical Workshop eğitimini gerçekleştirdik. GBCI Europe’tan Kay Killman ve Ingemar Hunold, LEED v4 ve v4.1 konusundaki yenilikleri anlattı. Seminere, Türkiye’nin önde gelen yeşil bina ve sürdürülebilirlik danışmanları ve profesyonelleri katıldı.
ÇEDBİK BEST Mevcut Bina Kılavuzu Çalıştayı
ÇEDBİK 2020 Yol Haritası’nda öngörülen Mevcut Bina Kılavuzu hazırlık çalışmaları son aşamalarına geliyor. Hazırlanan kılavuz başlıklarının Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, ilgili akademik kuruluşlar ve yapı sektöründen paydaşların görüşlerine açılması ve düşünce paylaşımı için 8 Ocak tarihinde bir çalıştay düzenledik. Verimli geçen toplantı, kılavuzun son haline getirilmesi için değerli katkılar sağladı. İlgili komitemizin derleme çalışmaları sonrasında kılavuzun ilk sürümü, önümüzdeki aylarda pilot çalışmalar için hazır olacak.