Sanayi dönemi öncesine göre şimdiden 1 derece ısınan dünyamız, tüm bilim insanları tarafından tehlikeli limit kabul edilen 1,5 derece seviyesine doğru hızla ilerliyor. Yediden yetmişe herkes, içerisinde bulunduğumuz iklim krizine karşı eylem talebiyle sokaklara çıkarken BM Genel Sekreteri’nin davetiyle New York’taki İklim Eylemi Zirvesi’ne katılan devletler bir kez daha sınıfta kalmış görünüyor. Greta Thunberg ve arkadaşları ise milyonlarca insanı iklim eylemi talep etmek için sokağa çıkarmayı başarmış durumda. Kısacası liderler ayak sürürken, gençler ve küresel kamuoyu liderliği ve sorumluluğu çok daha net biçimde üstleniyor. İklim eyleminin geleceğini, kısa vadeli “ulusal” çıkarlardan ve başlarını soktukları kumdan çıkaramayan politik liderler değil, geleceğin sahipleri belirleyecek gibi…
Yazı: Bulut BAGATIR
Dünyanın geleceğine dair yoksulluk, açlık, eşitsizlik, sağlık gibi birçok temel sorun var. İklim değişikliği veya daha doğru bir tanım ile iklim krizi tüm bu sorunları derinleştiriyor, işin içinden çıkılmaz bir hale sokuyor. İklim krizi üzerine farklı alanlarda yapılan tüm bilimsel çalışmaların ise ortak bir sonucu var: Dünya hızla harekete geçmeli, geçmezse sonuçlarını halihazırda yaşamaya başladığımız iklim krizinin etkileri yıkıcı olacak.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres geçtiğimiz ay, çoğu politikacının aksine, bilimin çağrısına dayanarak tüm dünya liderlerini, somut eylemler ile gelmelerini şart koşarak, BM İklim Eylemi Zirvesi’ne katılmaya davet etti. “Yoksulluğu yok etme, kaliteli eğitim, iklim eylemi ve kapsayıcılık için çok taraflı çabaları teşvik etme” temasıyla 17-27 Eylül tarihleri arasında New York’ta 74. BM Genel Kurulu kapsamında düzenlenen İklim Eylemi Zirvesi, devletler bağlamında, kısaca söylemek gere- kirse hayal kırıklığı yarattı. Katılımcı devletlerden gelen açıklamalar ve taahhütler, beklentilerin çok altında kaldı. Birazdan okuyacağınız sayfalarda daha net bilgilere ulaşacaksınız ancak şunun hızlıca söylenmesi gerektiğini düşünüyoruz: Özellikle finans kuruluşlarının yaptığı açıklamalar ve verilen taahhütler geleceğe dair umudun biraz olsun korunmasına yardımcı oldu. Bir anlamda iklim krizinin yaratıcıları aynı krize dur demek adına kolları sıvadı.
Zirve öncesinde Guterres, toplantıya gelecek liderlerden, gelecek yıl 2030 için seragazı emisyonlarını azaltmak ve 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşmak için planlarını duyurmaya hazır olmalarını talep etmişti. Zirve’nin başlamasından yaklaşık 10 gün önce The Nation’ın internet sitesinde yer alan söyleşisinde ise, “Hükümetler her zaman, er ya da geç, halkın görüşünü önemser. İnsanlar doğruyu söylemeye devam etmeli ve -özellikle demokratik- siyasi düzenlerin bunu sağlayacağına güvenmeliyiz” açıklamasında bulunmuştu. Bu sözler Guterres’in devletlere ve Zirve’den hemen önce gerçekleşecek olan Küresel İklim Grevi’ne olan güvenini yansıtıyordu. Her ne kadar devletler o güveni boşa çıkarsa da Küresel İklim Grevi’ne katılan milyonlarca genç ve yetişkin, “İklim için şimdi harekete geç” sloganı ile tüm dünyada seslerini duyurdu.
“Evimiz Yanıyor”
Bir yıl önce İsveç parlamentosu önünde tek başına başladığı okul grevi, milyonlarca gencin küresel eylemine dönüşen 16 yaşındaki Greta Thunberg, tüm dünyada tanınan ve üzerine konuşulan bir isim haline geldi. Guterres, The Nation’da genç iklim aktivistlerinin hükümetler üzerinde Paris Anlaşması’nın küresel ısınmayı 2 dereceyle, tercihen 1,5 derece ile sınırlandırmak adına uyguladığı baskının, sivil toplumdaki “mükemmel bir liderlik” örneği olduğunu söylüyordu. Gençlerin liderlik ettiği tarihteki en büyük gençlik eylemlerinden biri olarak tanımlanan Küresel İklim Grevi, Zirve’den bir hafta önce, 20 Eylül’de düzenlendi. Dünyanın farklı yerlerindeki 163 şehirde 5.800 iklim grevi gerçekleştirildi. Fridays For Future (Gelecek İçin Cumalar) hareketi kapsamında her cuma okulu kıran öğrenciler iklim krizi adına farkındalık yaratmayı amaçlarken, temelde hükümetlere ve şirketlere bu krizi durdurmak adına harekete geçmeleri çağrısında bulunuyor. Bu çağrı ise bu kez sadece çocuklardan gelmedi. Yetişkinler de çocukların davetiyle ve çocuklarla birlikte hep bir ağızdan “Evimiz Yanıyor” şeklinde liderlere haykırdı.
Türkiye’de de İstanbul, Bursa, Çanakkale, Eskişehir, Ayvalık, İzmir, Bodrum ve Antalya gibi birçok yerde hem genç hem de yetişkinler iklim grevlerine katıldı. 350.org’un açıklamasına göre greve katılanların sayısı 10 bini buldu. En kalabalık katılım ise İstanbul’da oldu. 3.500 kişinin katıldığı söylenen İstanbul’daki iklim grevi yaklaşık beş ay önce başlayan, birçok sivil toplum örgütünü barındıran ve iklim krizine farkındalık yaratmayı amaçlayan Sıfır Gelecek kampanyası kapsamında gerçekleşti. Kadıköy İskele’den Yoğurtçu Parkı’na doğru devam eden yürüyüşe “Güneş, rüzgar bize yeter”, “Ne istiyoruz? İklim adaleti. Ne zaman istiyoruz? Şimdi” ve “Bilimin arkasında birleş” sloganları eşlik etti. Bu ve devam edecek grevlerin, Türkiye’nin Paris Anlaşması’nı imzalaması ve uygulaması yönünde bir baskı oluşturması bekleniyor.
Sendikalar İklim Grevinde
Sendikaların, özellikle Türkiye’dekilerin bu zamana kadar iklim krizine karşı seslerini yükselttiklerini söylemek pek kolay değil. Ancak iklim krizinin birincil nedenlerinden olan fosil yakıtların terk edilmesi ve yerine yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması argümanı, Adil Geçiş kavramı ile birlikte giderek daha gür bir şekilde tüm dünyada seslendiriliyor. Tam da iklim kr
izine karşı eyleme geçilmesi talebinin her kesimden geldiği bir zamanda hem dünyadan hem de Türkiye’den sendikalar da ardı ardına açıklamalar yaptı. 130 ülkeden inşaat, yapı materyalleri, ağaç işleri ve ormancılık sektörlerinde örgütlü 334 sendikaya üye 12 milyon işçiyi temsil eden küresel sendika örgütlenmesi BWI, “Gençlerin bütün bu çabalarını takdir ediyor ve eylem ve mücadelelerinde onlara tam destek veriyoruz. 20-27 Eylül haftasında da BWI ve üyeleri harekete geçerek gençlerin iklim krizine karşı verdikleri mücadeleyi duyurmak adına dünya genelinde planladıkları eylem ve etkinliklere katılacaklardır” dedi. Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun Genel Sekreteri Sharan Burrow ise Güney Afrika’dan Almanya’ya, Türkiye’den Mozambik’e kadar 200 milyon üyenin öğrencilerle omuz omuza greve katılacağını belirtti.
Türkiye’den de Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), DİSK’e bağlı Birleşik Metal İşçileri Sendikası (Birleşik Metal-İş) ve TÜRK-İŞ’e bağlı Tez Koop-İş, Maden- İş, Yol- İş gibi birçok işçi örgütü eyleme destek verdi.
Küresel İklim Grevi’ne katılan ülke sayısı 156 olarak açıklanırken, greve çıkan sendika sayısı 73 oldu. Greve destek veren sivil toplum kuruluşu sayısı dünyada 820’yi bulurken, içerisinde EKOIQ ve İklim Haber’in de bulunduğu 6323 internet sitesi de “Covering Climate Now” etiketi altında haber paylaşımı yaptı. Uluslararası saygın yayınlar da eylemi manşet haberleriyle duyurdu.
Türkiye Paris Anlaşması’nı Hâlâ Onaylamadı
Bahsettiğimiz gibi Zirve’de devletlerden beklenen taahhütler ve planlar gelmedi. Zirve kapsamında üst düzeydeki en önemli adım ise Rusya’dan geldi. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in sözcüsü, ülkenin iklim katkılarını listelemeye başlamadan önce Zirve’de yaptığı konuşmada, “Rusya Federasyonu, Paris Anlaşması’nı kabul etti ve bu uluslararası aracın tam katılımcısı oldu. Ülkemiz, 1990 yılına kıyasla seragazı emisyonlarını azaltmada lider bir rol oynuyor. Bu dönemdeki toplam emisyonlarımız neredeyse yarı yarıya azaldı” dedi. Ancak uzmanlar, Rusya’nın emisyon azaltım hedef ve taahhütlerinin son derece yetersiz olduğunu belirtiyorlar. Greenpeace’ten Vasily Yablokov bu ifadelerin arka planında farklı bir gerçeklik olduğunu ve Rusya’nın emisyonlarını azaltmak için gerçek, görünür önlemler alması gerektiğini vurguluyor ve ekliyor: “Hesaplamalar yapılıyor, ortaya rakamlar konuluyor ancak düşük karbonlu bir ekonomi geliştirmek için gerçek bir eylem yok”. Bu nedenle, Rusya’nın onayının sadece prosedür olarak önem taşıdığı ifade ediliyor. Bu açıklamanın Türkiye açısından da bir önemi bulunuyor. Şöyle ki, Türkiye G20 ülkeleri arasında Paris Anlaşması’nı parlamento onayından geçirmeyen tek ülke olarak kaldı.
Hazır konu Türkiye’ye gelmişken Türkiye’nin bir başka iklim zirvesinde daha, Paris Anlaşması konusunda olumlu herhangi bir açıklamada bulunmadığının altını çizelim. Zirve sırasında, Fransa ve Almanya’nın, BM ve Dünya Bankası ile birlikte Türkiye’ye Paris Anlaşması’nı meclisinden geçirmesi için özel bir “finans paketi” teklif etmesine dair çıkan haberler, Türkiye’nin anlaşmayı onaylayacağı beklentisini yaratmıştı. Özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Zirve’deki “Live, Work ve Move Green” oturumunda yapacağı konuşma sırasında böyle bir müjde verebileceği tahmin edildi ancak bu gerçekleşmedi. Erdoğan konuşmasında Sıfır Atık projesine değinirken, millet bahçelerinin sayısını artıracaklarından, yeni metro hatları ile seragazı emisyonlarını azaltmayı hedeflediklerinden bahsetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çevre ve iklim konularındaki konuşmasını değerlendiren 350.org Türkiye Kampanyalar Sorumlusu Efe Baysal, Türkiye’nin BM İklim Zirvesi’nde ileriye dönük bir taahhüt vermekten kaçınmasının ne günümüzün ne de geleceğimizin gerçekleriyle örtüştüğünü belirtti: “Şayet Türkiye iklim liderliğine oynamak istiyorsa, bir an önce Paris İklim Anlaşması’nı meclisten geçirmeli ve son derece yetersiz durumda olan Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanı’nı güncellemelidir.”
Zirveden Çıkan Diğer Sonuçlar
Zirve sonu itibarıyla resmi olarak 66 ülke sıfır emisyon hedefi üzerine çalışıyor. 59 ülke ise iklim planlarını kesin olarak 2020 sonuna kadar açıklayacak. Bu listede Hindistan ve Çin ile AB de bulunuyor. Küresel emisyonların %26’sından sorumlu 14 ülkeden ise 2020 iklim planına dair somut bir adım gelmedi. Bu ülkeler arasında, hiç de şaşırtıcı olmayan bir şekilde, Türkiye de bulunuyor.
İklim eylem planının dışında da ülkeler özellikle kömür ve yenilenebilir enerji konusunda önemli kabul edilebilecek duyurular yaptılar:
- Bu önemli duyurulardan biri Yunanistan’dan geldi. Yunanistan, 2028 yılı itibarıyla ülkedeki tüm linyit kömürü santrallarını kapatacağını açıkladı. Ülkedeki mevcut toplam kurulu gücün yaklaşık dörtte birini linyit santralları oluşturuyor.
- Hindistan ise 450 GW’lık güneş enerjisi santralı kuracağını ilan etti.
- Almanya, daha önce açıkladığı 2038’e kadar kömürlü termik santralları kapatma planını yineledi ve Kömür Sonrası Enerji Küresel İttifakı’na katıldığını açıkladı. Böylelikle ittifakın üye sayısı 91’e ulaştı. İklim eyleminin finansmanı için kritik öneme sahip Yeşil İklim Fonu (GCF) hakkında da önemli duyurular yapıldı:
- Fona, sekiz ülke toplamda 1,5 milyar dolar daha kaynak aktaracağını açıkladı. GCF’in toplam bütçesi 7,4 milyar dolar seviyesine çıktı.
- Fransa, katkısını ikiye katlayacağını açıkladı. 1,54 milyar euro katkının %80’i hibe halinde, geri kalanı kredi şeklinde olacak.
- Birleşik Krallık yaptığı kalkınma des- teklerinden iklim eylemine vereceği katkıyı iki katına çıkardığını, iklim değişikliği ile mücadele için Ar-Ge bütçesini ise 1 milyar dolara çıkardığını açıkladı.
Özel Sektör Devrede
İklim değişikliği ve sürdürülebilirlik konusundaki en önemli unsurlardan biri hiç kuşkusuz finansman kuruluşları. Özel sektör üzerinde, verdikleri krediler ve finansman olanaklarıyla bü- yük etkisi olan, 35 trilyon dolar değere sahip 100 banka, Zirve kapsamında 1,5 dereceye uyumlu iklim hedefi koyduğunu açıkladı. Aynı şekilde 2,4 trilyon doları yöneten 87 varlık şirketi de 1,5 derece uyumlu iş planlarını hayata geçireceğini duyurdu. Bu şirketler, 27 ülkede bulunan ana merkezleri ile 28 farklı sektörden 4,2 milyon çalışanı temsil ediyor. We Mean Business Koalisyonu’nun CEO’su Nigel Topping, öncü konumdaki bu 87 şirketi, diğer özel sektörlerin de takip edeceğini, çünkü şirketlerin, karbonsuzlaşmanın rekabette kendilerine avantaj sağlayacağını bildiklerini ifade ediyor. İngiltere Merkez Bankası da, iklim risklerini iş dünyasında ve ülkeler arasındaki yatırımlarda fiyatlandırmaya başlayacağını açıkladı. Bankanın Başkanı Mark Carney Zirve’den yaklaşık iki hafta sonra yaptığı açıklamada sıfır karbon emisyonu ilkesi doğrultusunda ilerlemeyen sektör ve şirketlerin, yatırımcılar tarafından cezalandırılacağı ve bu şirketlerin iflas edebilecekleri konusunda uyarıda bulundu.
İklim eylemine dünyanın dört bir yanından 2500’den fazla şirket resmi olarak destek verdi ve çalışanlarını eyleme katılmaya teşvik etti. Aralarında Bill ve Melinda Gates Vakfı’nın da bulunduğu birçok şirket ve özel sektör kuruluşu da, iklim değişikliğine karşı mücadeleye milyonlarca dolar bağış yaparak katkıda bulunacaklarını açıkladılar. Türkiye özel sektöründen önemli bir açıklama da Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği’nden (TÜSİAD) geldi. “İklim değişikliği ile mücadele için acil eylem zamanı” çağrısı yapan TÜSİAD, açıklamasında, “Hem küresel ölçekte hem de ülkemizde iklim değişikliğinin etkileri giderek derinleşiyor. İklim değişikliği ile mücadele amacıyla toplumun tüm kesimlerinde giderek artan duyarlılık, kurumların ve devletlerin etkili bir politika oluşturmasına ve yol haritasını kararlı bir şekilde uygulamasına ivme kazandırıyor” denildi. Zirvenin kapanış toplantısında “Bu yarışı kazanabiliriz” diyen BM Genel Sekreteri Guterres, “Bu Zirve’de önemli ilerleme kaydedildi ancak gidecek daha çok yolumuz var. Ülkelerin ve şirketlerin daha fazla iklim eylemi yapması gerekiyor. Ülkelere daha önce söylediğimi yineliyorum: 2020 sonrasında hiçbir yeni kömür santralı yapılmamalı” açıklamasında bulundu. Her ne kadar Guterres zirvede önemli ilerleme kaydedildiğini söylese de daha önemli kararların alınması, devletlerin iyiden iyiye sorumluluk almaya başlaması bekleniyordu. Özel sektörden ve bankalardan zamanında gelen açıklamalar ise umudumuzu korumamızı sağlayan, bir başka deyişle biraz olsun nefes aldıran açıklamalar oldu. We Mean Business Koalisyonu’nun CEO’su Nigel Topping, küresel ısınmayı 1,5 derece ile sınırlandırma taahhüdünde bulunan şirketlerin, iklim çözümlerine yönelik daha fazla yatırımın önünü açmak için gerekli olan etkili iklim politikalarının geliştirilmesinde hükümetleri desteklemeye hazır olduklarını söylüyor ve iklim krizi ile mücadelede liderliği iş dünyasının üstlenmesi gerektiğini belirtiyor. IPCC 1,5 Derece Özel Raporu’na göre seragazı emisyonları mevcut şekilde devam ederse, küresel ısınma 2030 ile 2052 yılları arasında 1,5 derece sınırını geçecek. Bu da, bir kez daha hatırlatmak gerekirse, yalnızca 11 senemiz kaldığı anlamına geliyor. Artık harekete geçmemiz gerekiyor. Devletler bu sorumluluğu üstlenmek istemiyor gibi gözüküyor. Özel sektör önemli adımlar attı ancak yeterli mi? Greta ve arkadaş- larının eylemleri nereye varacak? Tüm bu soruların cevabı için biraz daha zamana ihtiyacımız var gibi. Ancak ne yazık ki bugün en az sahip olduğumuz şey zaman…