Almanya’da bu hafta sonu oluşan doğrudan eylem dalgası, iklim adaletinin iplerini elimize alabileceğimizi ve almamız gerektiğini gösteriyor. Direct Action Berlin gibi birçok aktivist grubun kömür santrallarını ve çimento fabrikasını protesto etmesiyle başlayan eylemler, dünyanın acilen ihtiyaç duyduğu iklim adaleti için sürdürülebilir ve radikal bir ulus ötesi kampanyaya ilham vermeye yardımcı olabilir.
Haber: Elias Koenig
Çeviri: S. Sena Akkoç
Direct Action Berlin grubu, 8 Ağustos sabahı şehrin Moabit semtinde büyük bir kömür santralinin ele geçirildiğini duyurdu.
Sabahın erken saatlerinde 20’den fazla kişi, iklim katili olarak başı çeken taş kömürü santraline erişim sağlamayı başardı.
Grubun mesajı şuydu: “Artık politikacıların boş vaatlerine güvenmek için zamanımız yok. Dünyanın dört bir yanındaki hükümetler iklim krizini kontrol altına alamayacaklarını sık sık gösterdi. İklim adaleti meselesini kendi ellerimize alalım!”
Mülksüzleştirme
Almanya’da hala çıkarılmakta olan linyitin aksine taş kömürü üretimi, olumsuz çevresel etkileri ve yüksek üretim maliyeti nedeniyle 2018 yılında sona ermişti. Ancak bu, Almanya’daki elektrik santrali operatörlerinin dünyanın başka yerlerinden taş kömürü çıkarmalarına engel olmadı . Taş kömürü, 2019’da Almanya’nın elektrik üretiminin yaklaşık olarak %10’unu oluşturdu. Artık Kolombiya ve Rusya gibi ülkelerden ithal ediliyor.
Aktivistlerin de belirttiği gibi, taş kömürü yalnızca iklim üzerindeki olumsuz etkileri için değil; taş kömürü, büyük çokuluslu şirketlerin yerel toplulukları mülksüzleştirmesiyle elde edildiği için de kanlı bir kömür.
Bu işgal; sömürgecilik, fosil yakıt kapitalizmi ve iklim krizinin kesişme noktalarına dikkat çekmeyi amaçlayan #AufstandMitAbstand hashtag’i altındaki daha büyük bir protesto dalgasının parçası. Koalisyonun konuşmacılarından biri, kapitalist sistemin “geçimimizi tehlikeye attığına ve iklim krizini daha da körüklediğine” işaret etti.
Aktivistler, fosil kapitalizm lojistiğinin kalbine müdahale etmeden sistemin kurallarını değiştirmenin mümkün olmadığını iddia ediyorlar.
Görünürlük
Bir grup iklim aktivisti, geçen ay Köln yakınlarındaki Wesseling şehrinde 450.000 litrelik petrol sızıntısı olan bir Shell rafinerisinin girişlerini kapattı.
Ren Nehri boyunca uzanan bir pankartta şöyle yazıyordu: “Burada: Kâr. Başka Yerde: Cinayet, Sınır Dışı Etme, Kirlilik, Yıkım.” Bir başka yazı ise Ogoni halkı gibi Yerli grupların, Shell’in Nijer Deltası’nda işlediği çevre suçlarına karşı şiddetli direnişine ve Shell’in yüzlerce ölüme yol açıp otuz bin kişiyi yerinden etmesine karşı uzun soluklu mücadelesine dikkat çekti.
Güney Almanya’nın Heidelberg kasabasındaki aktivistler ise dünyanın en büyük ikinci çimento üreticisi olan HeidelbergCement’in (HC) merkezini kapattı. Endonezya’daki kampanyacılarla dayanışma yaparak Kendeng Dağlarını HC tarafından kurulması planlanan bir çimento fabrikasından kurtarmak için savaşan aktivistler, fabrika binasının önünde ayaklarına çimento döktüler.
HC yalnızca ciddi insan hakları ihlallerine karışmakla kalmıyor. Çimento endüstrisi küresel karbon emisyonlarının %6’sını oluşturduğundan şu ana kadar iklim hareketlerinde çok dikkat çekmemiş olsa da zararlı ‘görünmez endüstrilerden’ biri.
Değişim
Hafta sonu yapılan protestolar, son zamanlarda ırkçılığa ve ulusal siyasete odaklandığı için eleştirilerle karşılaşan Almanya’daki iklim hareketinin, sömürgecilik ve kapitalizme açıkça hitap etme cesaretine sahip olduğunu göstererek iklim hareketinin dinamiklerinde güzel bir değişime işaret ediyor.
Yine de iklim adaletini merkeze almak sadece ahlaki bir duruş değil, aynı zamanda stratejik bir seçim. İklim adaleti kuramcılarının birçoğunun da belirttiği gibi, krizin ortaya çıkmasına neden olan sosyal konulara dikkat etmeden iklim krizini etkili bir şekilde ele almak mümkün değil.
Küçük ölçekli yıkıcı işgallere katılmayı seçme, daha radikal eylemler yapmadıkça seslerinin duyulmadığını fark etmeye başlayan genç iklim eylemcisi kuşağın rahatsızlığını da ortaya çıkarıyor.
#StopAdani ve #ShellMustFall kampanyalarının gösterdiği gibi ulusötesi örgütlenmede, ulusal politikaların yerine iklim adaleti mücadelesi merkeze koyulduğunda yararlanılabilinen muazzam ve yararlı bir güç bulunuyor.
Bu hafta sonu gerçekleşen eylemlerin, dünyanın acilen ihtiyaç duyduğu iklim adaleti için sürdürülebilir ve radikal bir ulus ötesi kampanyaya ilham vermeye yardımcı olmasını umuyoruz.
Haberin aslına buradan ulaşabilirsiniz.