#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

COVID- 19, Afrika’daki Ekoturizm Alanları için Ne İfade Ediyor?

Birleşmiş Milletler Program Müdürü ve Koordinatörü olarak Büyük Maymunlar Kurtarma Programı’nı yürüten Johannes Refisch’in, ekoturizmin karşılaştığı ikilemi ve COVID-19 sonrası durumu düzeltmek için ekoturizmin nasıl bir değişim geçirmesi gerektiğine dair görüşlerini EKOIQ okuyucularıyla paylaşıyoruz.

Çeviri: Burcu Genç

Ekoturizmden bahsettiğimiz zaman aslında tam olarak neyi kastediyoruz?
Uluslararası Ekoturizm Topluluğu (International Ecotourism Society) ekoturizmi, “çevreyi koruyan ve yerli halkların iyi olma halini yükselten doğal alanlara yapılan sorumlu seyahat” olarak tanımlıyor. Ziyaretçi sayısını, otelleri ve diğer turistik altyapıları sınırlandıran ekoturizm, insanın çevre üzerindeki etkisini minimuma indirir. Çevre kültürünü, kültür bilincini ve saygıyı inşa eder.
Yerli topluluklar, yaratılan iş fırsatları ve sosyal projeler yoluyla ekoturizmden yararlanıyor. Ekoturizm aynı zamanda ulusal ekonomilere de belirgin bir şekilde katkıda bulunuyor. Örneğin, Ruanda 2017’de 1,5 milyon uluslararası yolcu misafir etti. Sıradağları, volkanları ve büyük maymunların dahil olduğu sayısız vahşi yaşam türüyle ünlü Ruanda’da, sadece ülkenin park alanları 94.000 ziyaretçi ağırladı ve 18,7 Milyon ABD doları getirisi oldu.

COVID-19’un yayılması ekoturizmi şimdiye kadar nasıl etkiledi?
Büyük maymun ziyaretçi alanları, insanların COVID-19’u bulaştırma riskinden dolayı krizin başlarından itibaren kapatıldı. O zamandan beri birçok sınır kapandı; uluslararası seyahat durma noktasına geldi.
Bu durum, gelir kaynakları kesilmek suretiyle büyük maymunların olmadığı alanları da etkiledi. Birçok korunaklı alan, yasaların uygulanması, biyolojik izleme ve görevli maaşlarını finanse etmek için turizmden gelen gelirleri kullanıyor. Turizm sektörü olmadan geçen üç ay, birçok korunaklı alanı finansal krize soktu. Görevlilerin işten çıkarılması ve yasa tatbikinin askıya alınması, kaçak avcılığın ve saldırıların artmasına sebep oldu. Her şeyden önce bunun ilk sebebi yasal yaptırımların uygulanmasındaki zorluklar, ikincisi ise topluluk üyelerinin gelirlerini kaybetmesi ve alternatif gelirlerinin son derece az olmasıdır.
Primat korunakları ve kurtarma merkezleri de bu durumdan etkilendi. Turizme kapalı alanlar olmasına rağmen, hayvanları beslemek zorunda olduklarından, çalışmaları bir anda durdurmaları mümkün değil. Endonezya’da birçok rehabilitasyon/kurtarma merkezinin orangutanları salma ve “sisteme yeniden tanımlama” programları var ancak hastalık riskinden dolayı “yeniden tanımlama” şu anda tavsiye edilmiyor. Aynı zamanda, yeni hayvanlara yer sağlamak zorundalar; bu da kapasitelerin sınırlarının zorlanmaya başlamasına sebep oluyor.
Uluslararası toplumun bir an önce turizm sektöründeki kayıpları dengelemek üzere acil durum fonları açması lazım. Turizme aşırı bağımlı toplulukları desteklemek üzere “Lion’s Share” inisiyatifi gibi veya COVID-19’a bağlı tehditlere yanıt vermek için “SOS African Wildlife” inisiyatifi gibi yerlerden teklif çağrıları yayımlanmaya başlandı bile.

Büyük maymun turizmiyle ilgili olarak -ki burada insanların doğal habitatın içine girmesine ve vahşi hayvanların yakınında olunmasına izin veriliyor- gelecekte bu alanların tekrar açılmasına dair öngörünüz nedir?
Bu çok zor ve karmaşık bir soru. Bir yanda turizmden gelecek gelirlere bağımlı olan alanlar var; bu onların işleyiş modeli. Diğer yanda ise büyük maymun gruplarının yaşadığı alanda oluşabilecek herhangi bir COVID-19 salgını, bu iş modelinin uygulanabilirliğini tehdit ederek yok edici sonuçlara sebep olabilir. COVID-19’un yeni bir bulaşma dalgasına sebep olup olmayacağını bilmiyoruz. Aşımız ya da tedavimiz de yok. Büyük maymunlar insanlara çok benzer. Bu sebeple insanlar için bulunacak aşının veya tedavinin büyük maymunlar için de kullanılabileceğine veya çok kısa bir süre içinde onlara uyumlu hale getirilebileceğine inanıyoruz. Uluslararası Doğa Koruma Birliği’nin Büyük Maymunlar Bölümü’ndeki Primat Uzman Grubu ve Vahşi Yaşam Sağlık Uzman Grubu büyük maymunlarda hastalık kontrolü ve turizmle ilgili iyi örnekleri sundular. Bu rehberin uygulanması yapılabileceklerin ilk adımlarından biri.

COVID-19 sonrası gelecekte, ekoturizmin değişiminin nasıl olacağını düşünüyorsunuz?
Dijital çözümler birer senaryo; sanal ekoturizmi pazarlayan https://www.vecotourism.org/ gibi inisiyatifler var. Ama buradan gelecek olası gelirler, Ruanda’da bir tek gorilin izleme izni için ziyaretçinin ödemesi gereken 1500 Dolarlık ücretin kaybını karşılamayacaktır. Ancak bu bize bir şeyler yapmanın yeni yollarını bulabildiğimizi de gösteriyor. Ayrıca başka inisiyatifler oyun endüstrisini konuya dahil etmeye çalışıyor. İnsanlarla vahşi hayvanlar arasında daha güçlü bağlar kurmak için çalışan ve bir sosyal topluluk girişimi olan “The Internet of Elephants”, gorillerin, şempanzelerin ve orangutanların başrolünde olduğu bir yükseltilmiş gerçeklik oyunu olan Wildeverse’i dizayn etmek için Borneo Doğa Vakfı ve “Goualougo Üçgeni Maymun Projesi”yle ortaklık yaptı.

BM Çevre Programı (UNEP) vahşi yaşam turizmini nasıl destekliyor?
Yaban hayatının yakınlarında yaşayan insanlar, bazen ektikleri arazilerin vahşi hayvanlar tarafından dağıtılması gibi olumsuz etkilere maruz kalırlar. Bu sebeple bu insanların ekonomik fırsatlara erişebilmesi önemlidir. Hükümet yönetim alanlarının dışında kalan korunmaya alınmış alanlarda birçok vahşi hayvan yaşıyor. Bu yüzden, -ister özel, ister topluluğun sahip olduğu- vahşi yaşam arazilerinde beraber yaşayan yerli toplulukların vahşi yaşamı korumadaki önemi kavramaları önemlidir. BM Çevre programı, vahşi yaşamı korumanın ve turizminin birlikte yürütülmesi için toplulukları destekliyor.
Örneğin, Büyük Maymunlar Kurtarma Programı -İspanya Hükümeti’nden aldığı fonla- Afrika’da topluluk-yönetimli bir alanda ilk goril takip programının kurulması için Kongo Cumhuriyeti sınırları içindeki “Lossi Interzone” çalışmasına destek oluyor.

Haberin aslına buradan ulaşabilirsiniz.

EkoIQ Editör