Ekonomi

Daha İyi Bir Gelecek İçin Markaların Harekete Geçme Zamanı

Sustainable Brands® Global Platformu’nun Türkiye buluşması olan SB Turkey 2020, “Delivering The Good Life/İyi Yaşamı Sunmak” temasıyla tamamladı. Online olarak gerçekleşen etkinlikte, dünyadan ve ülkemizden önde gelen konuşmacılar ve marka liderleri, yeni normal düzeninde değişen tüketici alışkanlıklarını ve bu noktada markalara düşen görevleri tartıştı.

COVID-19 salgını nedeniyle bu yıl dijital ortamda gerçekleşen, Sustainable Brands® Global Platformu”nun Türkiye buluşması olan SB Turkey 2020 tamamlandı. “Delivering the Good Life (İyi Yaşamı Sunmak)” temasıyla yapılan etkinlikte, marka liderleri yeni normal düzen içinde sürdürülebilir bir yaşam içine neler yapılabileceğini tartıştı.

SB Turkey 2020”nin açılış konuşmasını yapan Sustainable Brands Turkey Ülke Direktörü Semra Sevinç, pandemi sürecinin beklenen ancak hiç hazırlıklı olunmayan bir durum olduğuna vurgu yaparak, “İşte bu hazırlıksız dönem, sürdürülebilirlik kavramını ön plana taşıdı. Bu dönemde sürdürülebilirliğin ne kadar önemli olduğunu, sürdürülebilir markaların bu süreç içindeki davranış modellerinin nasıl farklı biçimde başarılı ve hızlı olduğunu gördük. Bugün artık sürdürülebilirliğin çok daha ötesindeyiz. Sürdürülebilirliği marka yönetimine, iş modellerine, iletişim stratejilerine nasıl uygulayabiliriz, bunu konuşuyoruz. Yani artık her şeyin kalbinde sürdürülebilirlik var. Bu da markalar için önemli fırsatlar sunuyor. Markalar bir tarafta tüketicide güveni oluştururken diğer tarafta ise ana stratejilerine sürdürülebilirliği nasıl yerleştirebilecekleri fırsatıyla karşı karşıyalar. Sürdürülebilir markalar dünyası bundan sonra karşılaşılabilecek her felakete hazırlıklı diyebiliriz” şeklinde konuştu.

Konferansın ana oturumunda “Dijital Baskı ile Kişiselleştirme Yoluyla Marka Amacını Güçlendirmek” başlıklı bir sunum yapan HP Graphics Markalar İnovasyon Başkanı Jose Gorbea ve EMEA Markalar İnovasyon Direktörü Guillermo Font, vizyonlarının ekosistemi ve yaratıcılığı güçlendirmek olduğunu belirterek, bu amaçla insanları ve özellikle de gençleri işin içine katmanın önemine vurgu yaptı. Son yıllarda yükselişte olan dijital baskının COVID-19 dönemiyle birlikte daha da önemli hale geldiğini dile getiren Gorbea, “Birlikte üretimin önem kazandığı ve her şeyin akıllı olduğu günümüzde biz de akıllı dijital baskıyı geliştirdik. Dijital baskı, yeni bir hikâye anlatma yöntemi. Bize milyonlarca özgün üretim yapma fırsatı veriyor. Üstelik sıfır atık özelliğiyle de gezegen dostu bir teknoloji olarak öne çıkıyor” dedi.

We First’in kurucusu ve CEO’su Simon Mainwaring de “COVID-19 Sonrası Amaç Odaklı Liderlik Etmek” başlıklı konuşmasında, pandemi sonrası markalar dünyasında dört kilit noktanın önemine dikkat çekerek şunları söyledi: “Zor zamanlar yaşıyoruz. Beklentiler yüksek. Aynı zamanda herkeste tedirginlik de var Artık hepimiz aksiyon görmek istiyoruz. İşte bu noktada kalbinle hareket etmek, paydaşlarla birlikte aksiyona yönelmek, çözüm odaklı olmak ve geleceğe odaklanmak diye tanımlayacağımız dört kilit nokta öne çıkıyor. Bu ne demek? Hâlihazırda sürdürülen davranışların ötesinde daha şeffaf, daha alçak gönüllü, daha hesap verilebilir yaklaşımı benimsemek demek.”

SB Turkey 2020’nin moderatörü, Goodvertising Kurucusu ve Kreatif Direktörü Thomas Kolster, amaç odaklı yaklaşımın önemini vurgulayarak, “Eğer bugün anlamlı bir marka yaratmak istiyorsak insanların kim olmasına yardımcı olmalıyız. Lider kişi ya da marka, insanları yapabildiklerinden daha fazla şeyleri başarabileceklerine inandırmalıdır. Bunun için yeni bir yaklaşıma ihtiyaç var; o da amaç odaklı yaklaşım. Bugünün lider markası olmak demek çok farklı noktalardan hareket etmek anlamına geliyor” dedi.

“Geleceğin olmasını beklemeyin, gelecek bugün burada yaptığınız şeydir” diyen We Activate The Future Kreatif Stratejisti Jenny Andersson da “Geleceği Yeniden Hayal Etmek” başlıklı sunumunda, “İnşa ettiğimiz şeyler bizi birbirimizden ayrıştırdı, kutuplaştırdı. Oysa kendimizi doğadan ayırırsak ve kendi faydamıza kullanamazsak burada kendimizi kaybederiz. Geleceğimizi yeniden hayal etmemiz için sürdürülebilirliğin ötesine geçmemiz gerekiyor. Yeniden üreten evrimsel organizasyonlar oluşturabiliriz. Yaşayan bio sistemler geliştirebiliriz. Üretici bir yaklaşım göstermeliyiz. Kritik kararlar alabilen ve doğru ilişkileri dünya ile kurabilen insanlar olmalıyız. Belirsizlik durumlarında, gelecek senaryolarını hazırlamamız gerekiyor. Burada da adalet temel bir kavram olmak zorunda. Geleceğin dünyasını mutlaka adalet üzerine inşa etmemiz gerekiyor” diye konuştu.

COVID-19 nedeniyle toplumdaki çatlakların büyüdüğünü söyleyen Kültürel Antropolog Philip McKenzie de “Sosyal bir sözleşme ile adaleti sağlamamız lazım. Bizden önce yazılan sözleşmeyi gelecek için yeniden yazmalıyız. İyi bir gelecek için birbirinizi bulun ve dayanışma içinde hareket edin” dedi.

Etkinliğin ikinci gününde, Yıldız Holding Global Sürdürülebilirlik İletişim ve Proje Genel Müdürü Begüm Mutuş; “2050 yılına kadar 9 milyara ulaşacak dünya nüfusunun artan gıda talebi için geleneksel tarım ile bu dönemde küresel olarak %60 daha fazla gıda üretimi yapılması gerekecek. Günümüzde döngüsel ekonomiyi ayakta tutmak için, gıda israfını engellemek hepimiz için bir zorunluluğa dönüştü. Bu Dünya Bizim sürdürülebilirlik yaklaşımımızla Yıldız Holding ve Grup şirketlerimizde su ve enerji tasarrufundan, insan kaynağına ve üretim kalitesine kadar pek çok konuda sektörümüzde örnek alınacak işlere imza atıyoruz. Gıdada arz güvenliği konusunda atılan adımların ve yerel üreticiye verilen desteklerin, ülkemizin sürdürülebilir kalkınma hedefleri için kritik bir önem taşıdığını artık hepimizi çok iyi biliyoruz. Süreçlerimizde çiftçi refahını gözeten ve artıran, sosyoekonomik ve yerel kalkınmayı destekleyen, iş birlikleriyle sorunlara çözüm arayan, ürün kalitesi ve güvenliğini garanti altına alan uygulamalarla üretim gerçekleştiriyoruz. Türkiye’nin ilk yerli ve en iyi kalite bisküvilik buğday cinsi olan, Konya Bahri Dağdaş Tarımsal Araştırma Enstitüsü ile ürettiğimiz “Aliağa Buğdayı” üretimine ağırlık kazandırarak, Türkiye’de ihtiyaç olan bisküvilik buğday ekimi alanlarını arttırmayı, ülke tarımına ve ekonomisine katkı sağlamayı amaçlıyoruz” dedi.

Unilever Türkiye Ev Bakım Kategorisinden Sorumlu Başkan Yardımcısı ve Yönetim Kurulu Üyesi Leyal Eskin Yılmaz da şirketin Temiz Gelecek Vizyonu’nu açıkladığı konuşmasında, sürdürülebilir yaşamı herkes için sağlamanın mümkün olduğuna vurgu yaptı. Yılmaz, “Ürettiğimiz temizlik ürünlerinin önemi pandemi döneminde bir kez daha anlaşıldı. Temizlik sektöründen tüketicinin önemli beklentileri var. Kantar’ın raporuna göre tüketicilerin %67’si çevre dostu ürünler almak istiyor; ama bu ürünlerin sadece ambalajlarının değil formüllerinin de çevre dostu olmasını bekliyor. %60 oranla çevre konusunda samimi endişeleri olan markaları tercih ediyor. Biz geliştirdiğimiz Temiz Gelecek Vizyonu ile bu konulara eğilmeye çalışıyoruz. Çünkü performanstan ödün vermeyen ürünler sağladıkça, aynı zamanda sürdürülebilir ve erişebilir ürünler sundukça tüketicilerin de bize kayıtsız kalamayacağını düşünüyoruz. Sunduğumuz yeniliklerin ilgi göreceğine inanıyoruz. Bu vizyonla amacımız, farklı karbon çeşitlerini kullanarak fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltmak, başka kaynaklar varken yer altından karbon kaynağı çıkarmamak… Bu anlamda çığır açacak bir inovasyon programından söz ediyoruz. Önümüzde elbette zorluklar var ama bizim de çok büyük enerjimiz var” şeklinde konuştu.

Ana oturumda bir araya gelen P&G Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Genel Müdürü Tankut Turnaoğlu, Yemek Yazarı ve Yapımcı Refika Birgül, Gıda Kurtarma Derneği & Fazla Gıda Kurucusu Olcay Silahlı sürdürülebilir bir yaşam için boşa harcanan, atılan gıdaların nasıl kurtarılabileceğine ve markaların bu noktada üzerlerine düşen görevler üzerine konuştular. Türkiye’de yılda 300 milyar liralık gıda çöpe gidiyor ve bunun en az 90 milyarı gıda olarak kullanılabilecek şeyler. Bu gıdaların boşa harcanmasına izin vermek istemeyen Fairy ve Gıda Kurtarma Derneği iş birliği ile gıda israfı önlenirken 330.000 kişiye gıda yardımı sağlanıyor. Yapılan çalışma ile gıda israfı konusunda toplumda farkındalık da yaratılıyor. Gelecek dönemde yeni gıda bağış noktası aktifleştirilerek bağış noktalarında toplum gıda israfına karşı bilinçlendirecek. Boşa Harcama kampanyası ile yılda 1,5 milyon TL değerinde ürün israfı önlenirken, kurulacak lojistik altyapı ile de toplam 7 milyon TL değerinde ürün, ihtiyaç sahibi ile buluşturulacak.

Konferansın ana oturumunda “COVID-19 ile Neler Değişti?” bir tartışma gerçekleştiren, KONDA Araştırma Genel Müdür Bekir Ağırdır ve Sürdürülebilirlik Akademisi Yönetim Kurulu Üyesi Arzu Deniz Aksoy yeni dönemde değişen toplumsal alışkanlıklar ve beklentilerin şirketleri nasıl yönlendirdiklerini konuştular. Ağırdır yeni normal düzende markalar için toplumla ilişki kurmanın öncelik haline geldiğini vurgularken sözlerine “Şirketler ve markalar için toplumla ilişki kurma zamanı geldi. İş yaptığınız coğrafyada hatta tüm yer kürede, toplumsal barışın sağlandığı, adaletsizliğin yol olduğu bir dünya inşa etmek gerek. Çünkü sürdürülebilirlik sadece çevreyi korumak anlamına gelmiyor. Bu bir vicdan meselesi ya da iletişim stratejisi de değil. Toplumsal bir sorumluluk. Zaten artık tüketici de bunu bekliyor. Şirketlerin sadakat programları var mesela, peki şirketler topluma ne kadar sadık diye soruyor tüketici. Bu toprakların derdiyle ne kadar ilgili? Çalışanlarına, ailesine, tedarikçilerine, ekosistemine ne kadar sadık? Artık bunları sormaya başlayan bir toplumda bir marka başarılı olmak için yaşamın önündeki tüm engelleri kaldırmak için çalıştığında başarılı olabilir” şeklinde devam etti.

L’Oréal Türkiye Tüketici Ürünleri Divizyonu Genel Müdürü Talat Olgay ve Tüketici Ürünleri Divizyonu Mass Pazarlama Direktörü Gamze Gılava sürdürülebilir bir dünya için marka olarak yaptıklarını anlattılar. Son dönemde yapılan çalışmaların gelecek için ne kadar önemli olduğunu vurgulayan ve tüm markaları sürdürülebilir bir dünya için çalışmaya davet eden konuşmacılar; “Gezegenimiz tehlike altında ve geri dönüşü olmayan bir noktaya çok yakın. Sürdürülebilirlik adına ne yapıyorsak artık daha fazlasını yapmamız gerekiyor. Yaşadığımız pandemi sürecinin dahi sürdürülebilirlikle ilgisi var. Çünkü ormansızlık ve doğal yaşamın günden güne kısıtlanması insanların yeni ve beklenmedik krizlere daha açık hale gelmesine neden oluyor” dediler.

Lenzing AG – VEOCEL™ Global Nonwoven İş Yönetimi Başkan Yardımcısı Jürgen Eizinger de SB Turkey 2020 kapsamından bir konuşma gerçekleştirdi. COVID-19 sonrası bizi nasıl bir dünya beklediği üzerine konuşan Eizinger, tüm yaşam formlarını ve enerjilerini kapsayıcı bir dünya hayaliyle yola çıktığını ve bu yolda hep birlikte çalışmanın ve hayal etmenin önemini vurguladı. “Kolektif bir gelecek inşa ettiğimizi hayal edin. Çünkü ancak bu şekilde küresel ölçekte bir fark yaratabiliriz. Birleşmiş bir insanlığa doğru birlikte giden bir yol hayal edin, hepimizin kazandığı bir yol. Daha iyi bir normal hayal edin. İnsanlığın kaderini sonsuza kadar değiştirdiğimizi hayal edin. Hep birlikte hayal edelim ve 2020’yi 2050’ye kadar hiçlikten sonsuzluğa çevirebilelim” diyen Eizinger, her bireyin ve her markanın yaşamın amacı nedir, gelecekte bizi ne bekliyor sorularına cevap araması gerektiğini söyledi. Sözlerine; “Bir marka bir lider bir şirket olarak “ben + dünya” dememiz gereken zamana geldik. Sonsuz bir toplum olabilmek için sürdürülebilirlik bir zorunluluk. Ve yaptığımız tüm sürdürülebilirlik çalışmalarına daha mutlu bir dünya hayalini de katabilmemiz gerekiyor. Yarının liderleri bu farkındalığa sahip olmalı, dünyayı doğru algılamalı ve dünyaya mesajını doğru şekilde vermeli.” diye devam etti.

Lenzing AG – TENCEL™ Global Marka Yönetimi Başkan Yardımcısı Harold Weghorst moda ve sürdürülebilirlik birlikte hareket edebilir mi sorusunu cevapladı. Tekstil endüstrisinin yılda 1,2 milyar ton karbon saldığına ve 9 milyon ton plastik atığın okyanuslara gitmesine neden olduğunu belirten Weghorst, bunun dışarıdan çok renkli görünen moda sektörünün karanlık yüzü olduğunu vurguladı. Peki, biz bu durumda neler yapabiliriz diye sorarak; “Her şeyden önce şunu söyleyebilirim ki beklemeden harekete geçmek zorundayız. Ve birlikte harekete geçmeliyiz. Hem markalar hem tüketiciler üzerlerine düşeni yapmalı. Doğru hammaddeyi seçmek, alternatif enerji kaynaklarına yönelmek, daha az satın almak, daha fazla dönüştürmek… Hepimizin sürdürülebilir bir dünya için yapabilecekleri var. Dünyamızı hem kendimiz hem gelecek nesiller için kurtarmak zorundayız ve bunu şimdi yapmak zorundayız. Şimdi durup ben ne yapabilirim, dünyamız için elimden ne geliyor diye sormanız lazım.” ifadelerini kullandı.

SB Turkey 2020 etkinliğinin SB Ocean Turkey 2020 Yan Etkinliği de gerçekleştirildi. Etkinlik kapsamında dünyadan ve Türkiye’den konunun uzmanları “Mavi+Yeşil İyileşme”, “Plastiksiz Bir Dünya için İletişimin Gücü”,  “Özel Sektör Döngüsel Ekonomi ve Plastik Uygulamaları”, “Okyanusu Koruyan Tüketici Tercihlerine Açılan Kapı – Sürdürülebilir Balıkçılık” gibi başlıklarda konuşmalar yaparak plastik atığın azaltılması için yapılması gerekenleri tartıştılar.

Good Life Brand – İyi Yaşam Markaları Açıklandı
Sustainable Brands Turkey ve Nielsen iş birliğiyle bu yıl üçüncüsü gerçekleştirilen ve tüketicinin yaşam tarzına, tüketim alışkanlıklarına, iyi yaşamı yeniden tanımlayan ve şekillendiren değerlerine odaklanan ve Good Life/ Türkiye İyi Yaşam Araştırması’nın sonuçları da açıklandı. Araştırma sonuçlarına göre tüketicinin iyi bir yaşam sunan, iyi yaşamla bağlantılı olan markaları seçtiği birçok kategoride seçilen markalar “Good Life Brand / İyi Yaşam Markası” ödüllerine layık görüldü.

BEYAZ EŞYA : ARÇELİK
BANKA : ZİRAAT BANKASI
OTOMOTİV : BMW
TELEKOMÜNİKASYON : TURKCELL
PERAKENDE : MİGROS
E-TİCARET : TRENDYOL
SAÇ BAKIM : ELİDOR
SÜT ÜRÜNLERİ : PINAR
HAZIR GİYİM : LC WAIKIKI
TEKNOLOJİ : SAMSUNG
ATIŞTIRMALIK : ÜLKER
ALKOLSÜZ İÇECEK : ÇAYKUR
EV BAKIM : OMO
SİGORTA : ANADOLU SİGORTA
KÜÇÜK EV ALETLERİ : ARÇELİK
HAVAYOLU : THY
SAĞLIK : ECZACIBAŞI
CİLT BAKIM : NIVEA

About Post Author