Columbia Üniversitesi Küresel Enerji Politikası Merkezi, 27 Ekim’de “Çevre Adaleti: Konut ve Enerji” başlıklı online etkinlik gerçekleştirdi. Webinar’da Columbia Küresel Enerji Politikası Merkezi’nden kıdemli araştırmacı Richard Kauffman moderatörlüğünde ve Enerji Verimli Ekonomi Amerikan Konseyi’nden politika yöneticisi Ariel Drehobl, ABD Enerji Bakanlığı Enerji Verimliliği ve Yenilenebilir Enerji Ofisi’nden devlet enerji planlama ekibinin teknik proje görevlisi Sage Green ve People’s Action #HomesGuarantee Organizatörü John Washington bir araya geldi ve çevresel adalet ve enerji tartışıldı.
Haber: S. Sena Akkoç
Nüfusun %23,59’unun, hatta daha fazlasının yoksulluk sınırında veya altında yaşadığı bir ülkede, düşük gelirli toplulukların konutları daha eski ve özellikle enerji açısından daha verimsiz. Yoksul ve zengin haneler arasında yalnızca gelir değil, enerjiye ayrılan ödemeler de eşit olmayan bir şekilde dağılıyor. Evlerinin enerji verimliliğini iyileştirmek için durumu olmayanlar için teşvikler de yeterli olmamakla beraber düşük fiyatlı konutların kalitesini iyileştirmek ve temiz enerjiye erişim sağlamaya yönelik çalışmalar da oldukça yavaş. Konutların performanslarını ve yaşanabilirliğini artırmak için kentsel konut ve enerji verimliliği iyileştirmeleri bağlamında adalet üzerine konuşulanları kısaca özetlenebilir.
Konutun bina ile değil, içinde yaşattığı insanlarla ilgili olduğunu söyleyerek açılışı yapan Kauffman, kişisel gelirin büyük kısmının enerji harcamalarına ayrılmasının eşitsizliklere neden olduğunu, bu durumda yaşamın rahatsız ve sağlıksız olduğunu ve COVID-19 krizinin durumu daha da kötü hale getirdiğini söyleyerek başladı.
İlk konuşmacı Ariel Drehobl, insanların enerji açısından verimsiz evlerde yaşamasının ve hane halkının evin enerji ihtiyacını karşılayamayacak durumda oluşunun yatırım eksikliği ve özellikle de azınlık durumundaki toplulukların sosyal ve ekonomik dışlanmalarından kaynaklandığını söyledi. Bir araştırmasında hane başına düşen enerji yükü üzerine çalışan Drehobl, siyahların ortalama enerji harcamasının beyazlara göre %30 daha fazla olduğunu söyleyerek enerji güvensizliğinin ulusal bir sorun olduğuna dikkat çekti. Ayrıca COVID-19 salgını yüzünden artan işsizlik de enerji harcamalarını olumsuz etkiledi ve işlerini kaybedenlerin dörtte biri fatura ödemelerini yapamadı. Bu da ileride elektriğe ve temel enerji ihtiyaçlarına erişim açısından daha büyük sorunlar yaratacak. Uzun vadede başarılı bir çözüm içinse eşitsizliklerin çözümü için çalışılmalı ve enerji verimliliğine öncelik verilmeli.
İkinci konuşmacı John Washington ise konuşmasına çözüm önerilerinin ana soruna değil de ana sorunun sonuçlarına odaklandığını söyledi: Çözmeye çalıştığımız sorunlar aslında yozlaşmış ve kurumsal çıkarlara hizmet eden sistemin, yani asıl sorunun ürünleri. Yani sorun gettoların varlığı veya gettoların içindeki eşitsizlikler değil, “gettoları üreten sistem”.
Çözümlerin başarısızlığıyla ilgili bir diğer faktör ise, çözümü sorunu yaşayanların üretmiyor oluşu. Sorunun kendisini yaratan sistem içindeki güç ilişkilerine dayandırılan çözüm yollarının başarılı olamayacağını söyleyen Washington, konut sorunun yalnızca yatırımlarla çözülemeyeceğini çünkü yatırımlar artıkça vergilerin ve bölgenin kira değerinin de artacağını, sonuç olarak da bölgedeki soylulaştırmanın (gentrification) dezavantajlı gruplar için daha büyük sorunlara yol açacağını anlattı. Konut sorunu gibi emisyonların azaltılması ve iklim kriziyle mücadele gibi durumlar için de yardıma ihtiyaç duyan insanların gerçekte neye ihtiyaçları olduğuna ve ne istediklerine, herhangi bir yardımın sonuçlarının ne olacağına ve var olan güç ilişkileri ile altyapıya dikkat edilmesi gerekiyor. Çalışmaları sırasında karşılaştığı en büyük zorluğun ayrıcalıklı ailelerden gelen mühendislerin çalıştıkları dezavantajlı toplulukların yaşamını anlamaya çalışmalarını sağlamak olduğunu söyledi.
Ayrıca yoksul insanların sürekli olarak yardım programları ile çevrelendiğini ancak gerçekte bu programlara erişemediklerini ya da yardımların asgari ihtiyaçlar için ancak yeten seviyede olduğunu hatırlatarak insanların fayda görmeyecekleri programlar için form doldurmaktan sıkıldıklarına dikkat çekti. Düşüncesini özetlemek için Washington, “Sosyal problemi çözmeden fiziksel problemi çözemezsiniz” dedi.
Sage Green ise küçükken yoksulluk sınırının altında yaşadığını söyleyerek konuya genelde istatistikler üzerinden bakıldığını, ancak sorunun bundan çok daha derin olduğunu söyledi. Bu yüzden bu sorunları yaşayan insanlar da çözüm sürecinin bir parçası olmalı ve yalnızca konut sorununa odaklanmak yerine buna sebep olan diğer sistemsel ayrımcılıklar da ele alınmalı. Herkesin çözüme erişebilmesi de hedeflerden biri olmalı. Hizmet programlarının başarılı olması için yerel bilginin önemli olduğunu söyleyen Green, araştırma istatistiklerinin veya mühendislerin işlerinin çok önemli olduğunu, ancak yerel halktan biriyle konuşmanın ve yerel halkla iletişimi çözüm süreci boyunca devam ettirmenin çözümün dizaynı için çok daha faydalı olabileceğini söyledi.
Webinarın tamamını buradan izleyebilirsiniz.