#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
Sürdürülebilir Altyapı Artık bir Zorunluluk

Sürdürülebilir Altyapı Artık bir Zorunluluk

Sürdürülebilir altyapıyı hızla ve geniş ölçekte finanse etme ve inşa etme görevi, tartışmasız, küresel olarak karşı karşıya olduğumuz en büyük ve en karmaşık zorluklardan biri. Diğer yandan, önümüzdeki fırsatlar da azımsanamayacak büyüklükte.

YAZI: Richard Betts, KPMG Sürdürülebilirlik Servisleri Direktörü

Modern altyapı, tüm dünyadaki eko­nomik gelişim ve yaşam kalitesi için olmazsa olmazdır. İster insanları ve malları taşımak için ihtiyaç duyulan ka­rayolları ve demiryolları, ister ekonomi ve hane halkı faaliyetlerini destekleyen iletişim ağları veya temiz su ve sanitas­yon gibi temel insan ihtiyaçları olsun, altyapı her yerde insanlar ve iş dünyası için temel bir gerekliliktir.

Sınırlarını halihazırda aşmakta olduğu­muz kısıtlı kaynakları olan bir dünyada, hızla artan nüfus nedeniyle 2030 yılı­na kadar en az %50 daha fazla enerji­ye, %40 daha fazla suya ve %35 daha fazla gıdaya ihtiyaç duyulacağı tahmin ediliyor. Küresel olarak altyapı yatırım ihtiyacının 2040 yılına kadar toplam 94 trilyon dolara ulaşacağı ve bu miktarın bugün ve 2030 yılları arasında yıllık 5-7 trilyon dolarının BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na (SKA) ulaşmak için kullanılması gerektiği öngörülüyor.1 Bu yatırım miktarları, COVID-19 salgını nedeniyle ulaşılması daha da zorlaşabilecek, büyük yatırımlardır. Pandemiden önce de var olan altyapı ihtiyaçları ile mali kaynaklar arasındaki boşluğun pandemi sürecinde daha da artmasıyla, hükümetler bazı büyük ölçekli altyapı projelerini finanse edememe riskiyle karşı karşıya kalabilir. Tüm bunların yanı sıra, küresel bir iklim felaketinden kaçınmak için acil olarak küresel ekonomimizin tüm sektörlerini karbonsuzlaştırmak zorundayız. Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Programı’na (UN Habitat) göre, şehirler dünya topraklarının sadece %2’sini kaplarken, enerjinin %78’ini tüketiyor ve seragazı emisyonlarının %60’ından fazlasını üretiyor.2 Altyapı inşaatı ve altyapının elektrik santralları, ofis kul­lanımı ve ulaşım gibi faaliyetler için kullanımı, seragazı emisyonlarına bü­yük katkı sağlıyor. Genellikle kıyılarda veya taşkın yatakları üzerindeki ko­numları, altyapıları ve çevrelerindeki büyük nüfusları, özellikle yükselen de­niz seviyeleri gibi iklim değişikliği etki­lerine karşı savunmasız bırakıyor. Ge­lişmekte olan ekonomilerdeki şehirler, genellikle temel altyapı ve hizmetler­den yoksun çok sayıda yasadışı yerle­şim bölgesine sahip oldukları için özel­likle risk altında bulunuyor. Bu durum, söz konusu bölgelerde yaşayan nüfusu iklim değişikliğinin aşırı hava olayları gibi en kötü etkilerine maruz bırakıyor. Dünya Bankası’na göre, sadece yeni ik­lim-uyumlu ve akıllı altyapı ihtiyaçları, düşük ve orta gelirli ülkelere 2030’a kadar her yıl GSYH’nin %8’ine (2,7 trilyon dolar) kadar bir maliyet yarata­bilir.3 Ancak, bunun yanında oluşan fır­satlar da oldukça büyük. Kısa süre önce IFC, 2030 yılına kadar, gelişmekte olan pazarlardaki şehirlerin, yenilenebilir enerji, toplu taşıma, atık ve su yönetimi gibi iklimle ilgili alanlarda 3,1 trilyon doların üzerinde yatırım potansiyeline sahip olduğunu açıkladı.4

Küresel altyapı sektörü de hızlı kent­leşmeden etkileniyor. İnsanlık tarihin­de ilk kez son dönemde küresel nüfu­sun çoğunluğu artık şehirlerde yaşıyor. Şu anda yaklaşık 7,8 milyar olan dünya nüfusunun yaklaşık 4 milyarını oluştu­ran küresel kentsel nüfusun, 2050 yı­lına kadar 6,3 milyar kadar artması ve yüzyılın ortasına kadar toplam dünya nüfusunun %70’ini oluşturması bekle­niyor. Bu nedenle, kentsel planlama, inşaat, su ve atık yönetimi projelerinin hızla artan kentsel nüfusun ihtiyaçları­nı özellikle sürdürülebilir yöntemlerle çözümlemesi kritik önem taşıyacak.

Yeşil Binaların Büyük Potansiyeli

Bu bağlamdaki en büyük sınav, sürdü­rülebilir altyapı ile büyümenin, güncel iklim biliminin öngörüleriyle paralel biçimde ve temel kaynak alanların­da gezegenimiz sınırlarını aşmadan sağlanması olarak karşımıza çıkıyor. Örneğin, yeşil ofis binaları gibi sürdürülebilir altyapı unsurları, performans iyileştirmeye yönelik olarak yenilenebilir enerji teknolojilerini, atık azaltma çalışmalarını ve daha fazla doğal ışık kullanımını içeriyor. Yeşil binalar çoğunlukla daha düşük işletme maliyetleri ile finansal fayda da sağlıyor. Bunun yanı sıra, yeni malzemeler, modüler bina tasarımları ve dijital teknolojiler inşaat sektörünün pek çok alanını yeniden biçimlendirmeye başlıyor. Pandeminin getirdiği mevcut zorluklara karşın güvenli, sağlıklı ve yaşam döngüsü boyunca çok daha az emisyona yol açan yeni binalara yönelik büyük bir potansiyel bulunuyor. Ayrıca son araştırmalar güneş ve rüzgar enerjisi fiyatlarının dünya nüfusunun yarısından fazlası için fosil yakıtlardan daha ucuz hale geldiğini gösteriyor.

Yeni ve yeşil altyapılar oluşturmanın yanı sıra, mevcut altyapının çoğunun iklim değişikliği etkilerine dayanıklı olacak şekilde yenilenmesi ve kullanıcıların değişen ihtiyaçlarına göre uyarlanması gerekecek. Örneğin, elektrikli araçların kullanımının yaygınlaşması, otoparkların orta vadede şarj istasyonları kurması gerekeceği anlamına geliyor. Daha uzun vadede ise, otoparklar elektrik şebekesinin bir parçası haline gelerek enerjinin daha dengeli bir şekilde depolanmasına yardımcı olabilir ve tedarik darboğazlarını ortadan kaldırabilir. Araç paylaşım uygulamalarındaki artış trendi ve gerçek zamanlı bilgilerin kullanımına olanak sağlayan yeni dijital teknolojiler toplu taşımayı daha çekici hale getiriyor (Ancak COVID-19 pandemisi sebebiyle günümüzde bu alanda büyük bir durgunluk yaşanıyor). Sonuç olarak, değişen trendler ve tercihler sayesinde bazı otoparkları alternatif kullanıma uyarlamak mümkün olabilir.

Yenilenebilir enerjiye olan talep artmaya devam ettikçe, yapıların yaşam döngüsünde değerini en üst düzeye çıkaracak ve kullanılan malzemelerin tüm yaşam döngüsü boyunca yeniden kullanım esnekliğini koruyacak şekilde tasarlanması gerekecek. Altyapılar için sürdürülebilir uygulamalar ve döngüsel ekonomi yaklaşımı, satın alma stratejilerinde de bir değişimi beraberinde getirecek. Bu değişim, inşaat sektörünü kullanılan malzemelerin, bitmiş ürünün ve operasyonların kullanım ömürleri boyunca ve sonunda ortaya çıkan çevresel etkiyi dikkate almaya zorlayacak. Rüzgar türbini kanatları ve güneş panelleri bile, bileşen parçaları sökülebilecek şekilde tasarlanmadıkları için çoğu zaman düzenli depolama sahalarına atılıyor.

Kısaca, yeni altyapıların tasarım süreçlerinde tüm yaşam döngüsünün dikkate alınması büyük önem taşıyor.

Altyapı Yatırımları ve SKA’lar

Önümüzdeki 10 yıl içinde küresel altyapı sektörünün sürdürülebilir dönüşümü, BM SKA’ya ulaşılmasına da büyük katkılar sağlayabilir. Esas olarak altyapı yatırımları BM SKA’nın çoğunun başarıya ulaşıp ulaşamayacağını belirleyecek. Altyapılar, 17 SKA’nın tümüne önemli katkı sağlayacak. Aşağıdaki bölümde bu katkılara ilişkin bazı örnekleri paylaşıyoruz.

SKA 1 – Yoksulluğa Son

Güçlü altyapı, sağlık, eğitim ve istihdam dahil temel hizmetlerin sağlanması ve bunlara erişimin yanı sıra aşırı çevresel, sosyal ve politik olaylara karşı dirençliliğin geliştirilmesini ve savunmasızlığın azaltılmasını sağlar.

SKA 4 – Nitelikli Eğitim

Altyapı, okullar ve üniversiteler gibi eğitim altyapısının sağlanması, yeterli ulaşım altyapısı ile erişimin sağlanması ve güvenilir internet altyapısının kurulmasıyla uzaktan öğrenimin sağlanması, eğitimin devamlılığı için kritik bir role sahip.

SKA 7 – Erişilebilir ve Temiz Enerji

Enerjinin erişilebilir olmasının, güvenliğinin ve sürdürülebilirliğinin sağlanması, temiz enerji teknolojilerinin geliştirilmesine ve güneş, rüzgar ve termal enerji dahil olmak üzere altyapı tedarikine sürekli yatırım gerektiriyor.

SKA 8 – İnsana Yakışır İş ve Ekonomik Büyüme

KPMG çalışmaları, ulaşım ve dijital altyapının iş olanaklarına erişimi ve ülke içinde ve dünya çapında malzeme ve mal dağıtım verimliliğini artırarak ekonomik büyümeye yön veren rolünü defalarca kanıtladı. Altyapı sektörünün insana yakışır işlerin yaratılmasına odaklanmaya devam etmesi gerekiyor.

SKA 9 – Sanayi, Yenilikçilik ve Altyapı

SKA 9, altyapının önemini açıkça ortaya koyuyor. Sürdürülebilir altyapı, istihdam ve gelir oluşturmaya yardımcı olmanın yanı sıra, yeni teknolojilerin tanıtılmasında ve teşvik edilmesinde kilit rol oynar, uluslararası ticareti kolaylaştırır ve kaynakların verimli kullanılmasını sağlar. COVID-19 pandemisi, dirençli altyapıya duyulan acil ihtiyacı da ayrıca ortaya koydu.

SKA 13 – İklim Eylemi

Altyapı, yenilenebilir enerjiye yatırım ve sıfır emisyonlu ulaşım gibi çözümler vasıtasıyla iklim değişikliğiyle mücadelede çok önemli bir rol oynayacak.

SKA 15 – Karasal Yaşam

Küresel bir biyolojik çeşitlilik kriziyle karşı karşıyayız. Altyapının konumu ve inşaat planlama kararları, biyolojik çeşitlilik üzerinde önemli etkilere sahip olabilir. Bu nedenle, altyapıların doğal sermaye üzerindeki etkilerinin asgaride net nötr olacak şekilde tasarlanması ve güçlendirilmesi son derece önemli.

Sonuç olarak, dünya çapında sürdürülebilir altyapıya geçiş, yalnızca kamu-özel sektör işbirliğini değil, etkileri ölçmenin yeni yollarını ve yeşil altyapı projelerini finanse etmek için yenilikçi araçların geliştirilmesini de içeren çok paydaşlı bir işbirliği gerektiriyor.

Bu işbirliğinde düzenleyici çerçeveler, teşvikler ve vergi rejimleri gibi diğer faktörler de önem arz ediyor. KPMG olarak birçok heyecan verici sürdürülebilir altyapı projesinde aktif olarak yer alıyoruz. Sürdürülebilir altyapıyı hızla ve geniş ölçekte finanse etme ve inşa etme görevi, tartışmasız, küresel olarak karşı karşıya olduğumuz en büyük ve en karmaşık zorluklardan biri. Diğer yandan, önümüzdeki fırsatlar da azımsanamayacak büyüklükte.

Sürdürülebilir altyapı yalnızca ekonomik kalkınmayı ve iş yaratmayı kolaylaştırmakla kalmaz, yaşam kalitemizi de artırır ve temel doğal kaynakların ve çevrenin korunmasına yardımcı olur. Ayrıca, sürdürülebilir altyapı finansal kaynakların daha etkili ve verimli bir şekilde kullanılmasına da imkan sağlar. Malzeme kullanımının ve dolayısıyla karbon emisyonlarının azaltılması, kir­liliğin önlenmesi ve sivil toplum başta olmak üzere tüm paydaşların sürdürülebilirliğin daha iyi bir şekilde entegre edilmesini talep ettiği altyapı projele­rinde, sosyal lisansın güçlendirilmesi gibi faydalar bu çerçevede örnek olarak sayılabilir.

Kaynak:

1 Kaynak: Global Infrastructure Outlook, Oxford Economics. 2016 ile 2040 arası için hesaplanmıştır.

2 docs/e_hot_cities.pdf

3 https://blogs.worldbank.org/ppps/low-carbon-infrastructure-essential-solution-climate-change

4 https://www.ifc.org/wps/wcm/ connect/875afb8f-de49-460e-a66a-dd2664452840/201811-CIOC-IFC-Analysis. pdf?MOD=AJPERES&CVID=mthPzYg

EkoIQ Editör