Şili Katolik Üniversitesi (Pontificia Universidad Católica de Chile) Mimarlık ve Şehir Planlama Profesörü Umberto Bonomo, sürdürülebilir kent ve yapılı çevre konusunda EKOIQ’nun sorularını yanıtladı. Iuav Venedik Üniversitesi’nde (Università Iuav di Venezia) mimarlık okuduktan sonra Şili’ye dönerek sosyal konut ve kültürel miras konusunda çalışmalar yapan ve bienallerde yer alan Bonomo, 2007’de Şili Katolik Üniversitesi bünyesinde kurulan Kültürel Miras Merkezi’nin müdürü olarak çalışıyor.
Yazı: Burcu GENÇ
Pandemi sonrası inşaatın sürdürülebilir olacağını düşünüyor musunuz? Latin Amerika’da, özellikle Şili’de son durum nedir?
Kişisel görüşüm, pandemi sonrası dünyada inşaatın sürdürülebilir olacağı yönünde. Hatta ekonomik ve sosyo-politik karmaşanın bitmesiyle beraber sürdürülebilirlik temasının tüm dünya toplumları için öncelikli ve büyük bir konu olacağını düşünüyorum.
Latin Amerika’da UN-Habitat’ın kendi gündemindeki temalar ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları, kıtanın şehirlerinin büyük bir kısmında şehir politikalarını tanımlamanın temel odağını oluşturuyor. Ancak hala bu politikaların dönüşümü Latin Amerika’nın önemli şehirlerinde kent kalkınması konusundaki politikalarda büyük bir değişime sebep olduğunu söylemek mümkün değil. Bunun bir sebebi de yaşanılan büyük ekonomik kriz ve pandeminin tüm dünyada yatırımcıların her şeyi durdurmasına neden olması.
Türkiye’de birçok dünya mirası yer alıyor. Dünya Mirası kentlerinin daha sürdürülebilir ve dirençli olmaları için neler yapılabilir? Şili’de bununla ilgili bir uygulama var mı?
Şehirlerin daha dayanıklı ve dirençli olması için öncelikle mirasın merkezde olduğunu anlamak gerekir. Mirasımız Latin Amerika şehirlerinin sosyal ve ekonomik kalkınması için temel odaktır. Kentin ve yeni altyapıların gelişimini, yaratıcı sektörlerin ve yeniliklerin yarattığı alanlar gibi kendi gelişim dinamiklerini, dünya mirasının kendi konularıyla birlikte ele almak gerekiyor. Miras alanlarına uygulanan yeni teknolojiler, dünya mirasının yeni kullanımları, miras alanlarının iyileştirilmesi projeleri için kullanılan yeni materyaller topluluğun da önemli katılımıyla beraber yeni iş fırsatları yaratabilir. Tüm bunlar tarih, kimlik ve güncel kültür konularıyla birleşince ekonomik gelişmelerdeki yeni kapsamlarla birlikte mirasla beraber yaşayabilir.
Dünyanın her yerinden protesto haberleri alıyoruz. Şili’de de geçtiğimiz sene birçok protesto yaşandı. Genel olarak protestolar da mega kentlerde gerçekleşiyor. Mekansal çevre ve sosyal çevre konusuna miras kavramından yaklaşırsak, nelerden bahsedebiliriz?
Dünyanın her yerindeki kamusal anıtlarda ve miras alanlarında gerçekleşen protestolarda, topluluğun kendi mirasıyla aralarındaki derin değişiklikler gözlemlenebiliyor. Bu sebeple, mirasın kültürel ve gerçek sembolünün değerini yeniden anlamlandırma sürecini başlatmak gerekli. Sosyal ve politik çevre, topluluğun mirasıyla olan ilişkisini kötü veya iyi bir şekilde etkileyebilir çünkü miras devleti oluşturan, mirasın kendisini koruyan ve bakımını yapan kurumlarla birlikte toplumun tekrar tanınmasını sağlayan bir araçtır. Şili’de anıt mirasların müdahaleleri bağlamında birçok karşıt görüşler ortaya çıktı, bazıları mirasın tamamen yok edilmesini söylerken, diğerleri müdahale edilmesi gerektiğini söyledi. Ancak yaşananlar gösterdi ki önemli olan mirasın bir kültür ve bir toplum için orada olması. Bu ortaklaşmadan, kültürel mirasın korunması için uygun önlemlerin alınması gerektiği ortaya çıkıyor. Bu durumda Şili’de kurumsal olgunlaşma süreci ve parlamentoda tartışılan yeni bir miras yasası önerisi var. Şili’de oluşturulmaya başlayan yeni anayasanın, ülkenin kültürel ve doğal mirası için önemli bir rol oynamasını umut ediyoruz.
Uzman gözünden bakarak sizin için iyi örnek diyebileceğiniz uygulamalar bulunuyor mu?
Şili’de şu an kültürel mirasa dair çok güzel bir çalışma yapılıyor: Chillán Miras Birliği (Unidad de Patrimonio de Chillán – UPA Chillán). Chillán kentinde belediye tarafından bu miras birimi on yıldan beri kentte yaşayanlar arasında bir miras bilinci oluşturmak için çalışıyor. Bu inisiyatif, kentin modern mimarisinin bir ürünü olan kültürel mirasına karşı bir saygı oluşturmayı başardı. 1939 yılındaki depremde neredeyse tamamı yıkılmış olan kent her yıl depremin yaşandığı tarihte, bu acılı zamanın anısına bir dizi etkinlik düzenleniyor. Böylece geleceğin şehrini ve topluluğunu oluşturan toplumsal ve kolektif bir bilinç hareketine dönüşmesi amaçlanıyor.
Şili’deki miras ve gelişimin birbirine geçmesinin bir başka önemli ve erdemli örneğini Şili’nin başkenti Santiago’nun Providencia ilçesini gösterebilirim. Kent donatılarının gelişimi ve zamana göre hayli sürdürülebilir bir dizi önlemle beraber kentsel alanının yenilenmesi kentin güncel kültürel mirasını da kapsayan bir şekilde destekleniyor. Dört ila altı kattan oluşan, içinde tarlası, bahçesi olan bu yeşil ilçe, kendine ait bir özellik olarak bir bahçe kent görünümünü devam ettiriyor. Buna karşılık Santiago’nun diğer ilçeleri, önemli bir sürdürülebilir ve dayanıklı bir kent yaratma fırsatını kaybederek en ufak bir gelişim şansını bile felç eden büyük sosyal çatışmalara sebep olan ve gökyüzünü özgür bırakan, mirasa saygılı bir gelişimi üretmeyi başaramadılar.