Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Zühre Aksoy ile Prof. Dr. Özlem Öz, Türkiye’nin farklı yörelerinden çiftçilerle görüştüğü çalışmanın sonuçlarını yayımladı.
Boğaziçi Üniversitesi’nden yapılan açıklamada, 13 bin yıllık halini koruyabildiği için Antik Buğday Grubu olarak adlandırılan grubun içinde yer alan, genetiği ile oynanıp evcilleştirilmemiş Kars’ın Kavılca Buğdayı üzerine çalışan Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyeleri Zühre Aksoy ile Özlem Öz, bilimsel bilgiyle geleneksel tarım bilgisinin çiftçilerin ihtiyaçlarını gözetecek şekilde nasıl bir araya getirilebileceğini sahada araştırdıkları bildirildi.
Açıklamada araştırmacıların, “Görüştüğümüz çiftçilerin çoğu ziraat mühendisleriyle bir araya gelmeye çok önem veriyor. Ekim sırasında mühendislerin tarlaya gelip neyin doğru neyin yanlış olduğunu göstermelerini istiyorlar. Çiftçiler ve tarım uzmanları, ziraat mühendisleri eşit bir zeminde birbirlerinin bilgilerinden yararlanarak birlikte çalışmalı ve bu süreç kurumsallaşmalı,” ifadelerine yer verildi.
Aynı zamanda, Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Zühre Aksoy ile İşletme Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Özlem Öz, hem Türkiye’nin farklı yörelerinden öncü çiftçiler hem de kadim bir buğday çeşidi olan kavılca buğdayını Kars’ta yetiştirmeye devam eden 22 çiftçi olmak üzere toplam 30 çiftçiyle görüşerek derinlemesine mülakatlar yaptıkları bir saha çalışması gerçekleştirdiği belirtildi.
Akademisyenler iki aşama halinde yürüttükleri araştırmalarını anlattı: “İlk aşamada Türkiye’nin farklı yörelerinden geleneksel üretim yöntemlerini kullanan öncü çiftçilerle konuştuk. Antakya’dan, Niğde’ye, Adapazarı’ndan, İzmir ve Kars’a geniş bir coğrafyayı kapsayan bu görüşmelerimiz sayesinde aklımızdaki sorunların alandaki yansımalarını gördük. İkinci aşamada ise Kars’ta geleneksel buğday çeşitlerini yetiştirmeye devam eden çiftçileri örnek bir vaka olarak aldık.” Araştırmacılar örnek vaka olarak neden Kars’ı seçtiklerini de şu ifadelerle açıkladı: “Çiftçilerin geleneksel bilgi ve yöntemleriyle bilimsel tarım bilgisi entegre olduğunda ortaya çıkan imkân ve kısıtları araştırmak için Kars mükemmel bir örnek. Türkiye’nin sosyo-ekonomik olarak en yoksul yörelerinden biri, ancak biyolojik çeşitlilik açısından çok önemli bir yere sahip. Burada özellikle de en eski buğday çeşitlerinden biri olan ve yöreyle özdeşleşen kavılca buğdayını yaşatmak için çaba gösteriyorlar.”
Görüştükleri çiftçilerin ürünlerinden yüksek verim almaya önem verse de tek önceliklerinin verim olmadığını aktaran araştırmacılar, çiftçilerin teknolojik gelişmeler hakkında düzenli bilgi edinemediğini de aktardı: “Görüştüğümüz çiftçiler sadece geleneksel tohumları değil, geliştirilmiş modern tohum çeşitlerini de ekiyorlardı. Yani uzmanlardan gelen yeni bilgiyi reddetmekten çok, ihtiyaçlarını karşılayacak teknolojik gelişmelerle ilgili bilgileri edinmek istiyorlar. Örneğin, mühendislerden dedelerimizden öğrendiklerimizin üzerine koyabileceğimiz bilgileri öğrenemiyoruz diyorlar. Ziraat mühendisleriyle bir araya gelmeye önem veriyor ve örneğin, ekim sırasında mühendisin tarlaya gelip neyin doğru neyin yanlış olduğunu göstermesini istiyorlar.”
Geleneksel tarım bilgisi ve teknolojik gelişmelerin çiftçilerin ihtiyaçlarını öncelik alacak şekilde nasıl bir araya getirilmesi konusunda Özlem Öz ve Zühre Aksoy şu önerilerde bulundu: “Çiftçiler ve tarım uzmanları, ziraat mühendisleri eşit bir zeminde birbirlerinin bilgilerinden yararlanarak birlikte çalışmalı ve bu süreç kurumsallaşmalı. Zaten Türkiye’nin önemli bir tarımsal araştırma altyapısı var. Kamu sektörü, bilim insanları ve çiftçilerin bir araya gelerek tarımsal üretimdeki öncelikleri katılımcı mekanizmalarla belirlemeleri bir başlangıç noktası olabilir.”