#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

Simidin İçinde Yaşam Mümkün mü?

YAZI: Doç. Dr. Ahu ERGEN, Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi, ahu.ergen@vs.bau.edu.tr

Sürdürülebilir bir kalkınma için, ülkelerin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’larının (GSYH) artmasının yanı sıra insan yaşamının iyileşmesi ve gezegenin kendini yenileme kapasitesine hassas davranılması gerekir. Sürdürülebilir kalkınma; adalet, etik, eşitsizlik gibi sosyal etkileşimler, iklim ve ekosistemler gibi gezegenin karmaşık sistemlerindeki değişimler, devletlerin ve işletmelerin performanslarını da kapsayan yönetişim sorunları ile ilgili bir kavramdır. 17 Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amacı bu noktada devletlere ve şirketlere yol göstericidir.

Sürdürülebilir kalkınma insan ve gezegenle ilgili bir kavram. Büyüme ise ekonomik göstergelerdeki olumlu değişimi gösterir. Ekonomik büyümeyi ölçmenin en kestirme yolu GSYH’dir. GSYH, bir ekonomide belirli bir zaman içinde mal ve hizmet üretimi miktarındaki artışı gösterir. Örneğin; Türkiye 2021 yılı ilk çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre %7 büyüdü. Türkiye, BM İnsani Gelişme Endeksi’nde ise 189 ülke arasında 54’üncü sırada. Ayrıca, ülkelerin karbondioksit emisyonu ve madde tüketim düzeylerinden oluşan iki yeni unsurun daha hesaplamalara katıldığı yeni bir endeks daha var: “Gezegensel Baskılara Uyarlanmış İnsani Gelişme Endeksi (GİGE)”. Bu endekste Türkiye 169 ülke arasında 44’üncü sırada yer alıyor.

Peki Simidin Ortasında Yaşamak Mümkün mü?

Dünya genelinde GSYH’ler artış eğiliminde olsa da fosil yakıt kullanımı, ormanların yıkımı, sentetik gübre kullanımı, bilinçsiz sanayileşme, kontrolsüz nüfus artışı gibi nedenlerle bugün küresel ısınma, biyolojik çeşitlilik kaybı ve aşırı hava olaylarıyla mücadele etmeye başladık. Diğer yandan, yaklaşık 700 milyon insan günde 1,9 doların altında gelire sahipken, her yıl 1,3 milyar ton yiyecek çöpe gidiyor. Küreselde yükselen GSYH’lere rağmen, insani eşitsizlikler ve gezegenin tahribatı artıyor. Kısacası, GSYH’lerin artışı tek başına sürdürülebilir bir kalkınma için yeterli değil. Kate Raworth Oxford’lu bir iktisatçı. Raworth, GSYH’ye saplanıp kalmayı doğru bulmuyor. Pek çok yönüyle eleştiriyor. Örneğin, çevresel zararların GSYH içinde yer almadığını hatırlatıyor. Çözüm önerilerini ise Simit Ekonomisi (Doughnut Economics) adlı kitabında paylaşıyor. Simit ekonomisi modeline göre, sürdürülebilir yaşam simidin ortasında olmalı. Yani, kimsenin altına inmemesi gereken bir toplumsal tavanla kimsenin ötesine geçmemesi gereken bir ekolojik tavanın arasında. Herkesin güvenli ve adil bir şekilde yaşayacağı alan bu ikisi arasında kalıyor. Simidin iç halkasında kimsenin eksik bırakılmaması gereken on iki temel ihtiyaç var. Bunlar; yeterli gıda, temiz su ve sıhhi temizlik, enerjiye ve temiz yemek pişirme imkanlarına erişim, eğitime ve sağlığa erişim, düzgün barınma şartları, asgari bir gelir ve düzgün bir iş, bilgi ve toplumsal destek ağlarına erişimdir. Bu ufuk açan kitabın Türkçesi, Prof. Dr. Mahfi Eğilmez’in sunuş yazısı ve Akın Emre Pilgir’in çevirisiyle Tellekt Yayınları’ndan çıktı.

Gezegenin sınırları içinde tüm insanların ihtiyaçları nasıl karşılanır düşüncesi üzerinden yola çıkan Kate Raworth gibi ana akım ekonomi teorileriyle çelişen başka görüşler de var. “İnsan, maliyet ve fayda hesabı yapan, daima rasyonel karar veren bir canlıdır” kabulünün aksini savunan davranışsal iktisatçılar gibi… Davranışsal iktisat ve tüketici davranışı araştırmaları birbirini tamamlar şekilde, insanın aslında yüzyıllardır sunulduğu gibi rasyonel olmadığını, bir dizi içgüdü, önyargı ve kestirme yollarla karar verdiğini gösteriyor. Artık Antroposen çağındayız. İnsanın gezegen üzerindeki etkisinin en yüksek olduğu bu çağda önümüzde yoksulluk, küresel ısınma, eşitsizlikler, doğal afetler ve salgın hastalıklar gibi ciddi sorunlar var. Bu sorunlara çözüm bulmada, “Simit Ekonomisi” gibi yenilikçi, insan ve çevre odaklı modellere ihtiyacımız hiç olmadığı kadar fazla.

Prof. Dr. Ahu Ergen

Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi | Sürdürülebilir Tüketim