#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

Medyada Nükleer Enerji Algısı ve Yeşil Badana

Doç. Dr. Metin Ersoy ve Prof. Dr. Emre İşeri’nin gerçekleştirdiği “Framing environmental debates over nuclear energy in Turkey’s polarized media system” isimli çalışmada, nükleer enerji santralı tartışmasının 2011-2019 yılları arasında dört farklı mecrada 222 haberin nasıl işlendiğine dikkat çekiliyor.

Doç. Dr. Metin Ersoy ve Prof. Dr. Emre İşeri’nin gerçekleştirdiği “Framing environmental debates over nuclear energy in Turkey’s polarized media system” (Türkiye’nin kutuplaşmış medya sisteminde nükleer enerji konusundaki çevre tartışmalarını çerçevelemek) isimli araştırma geçen sene Mart ayında İngilizce olarak yayımlandı.

Çalışma kapsamında incelenen haberlerin başlangıç tarihi, Japonya’da yaşanan Fukuşima nükleer felaketinin yaşanmasıyla beraber nükleer enerjiye karşı başlayan kamuoyu tepkisi sebebiyle, 11 Mart 2011 olarak belirlendi. Bu tarihten, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Sinop’taki santralın durdurulduğunu açıkladığı gün olan 27 Haziran 2019 tarihine kadar dört medya kuruluşunun haberleri incelendi. Araştırmada, Sabah, Hürriyet ve Sözcü gazetelerinin yanı sıra alternatif haber ajansı olarak Bağımsız İletişim Ağı (BIA-bianet) seçildi.

“Nükleer enerji” ve “Türkiye” anahtar kelimeleri kullanılarak yapılan aramada 222 haber bulundu. Sabah’tan 59, Hürriyet’ten 56, Sözcü’den 48, bianet’ten ise 59 haber bu kapsamda inceleniyor. Bu 222 haber beş çerçevede mercek altına alındı. Bunlar; Sosyal ilerleme ve ekonomik rekabet, Kamuya hesap verilebilirlik, Çevresel risk, Nükleer enerjinin çevre dostu olup olmadığı konusunda belirsizlik ve Nükleer enerjinin çevresel fırsatları/avantajları.

Çalışmanın bulguları ise şu şekilde:

Sabah, pro-nükleer bir medya kuruluşu olarak yerini alıyor. %57,3 ile “Sosyal ilerleme ve ekonomik rekabet” kapsamında nükleer enerjiyi değerlendirirken %17,1 ile “Çevresel risk” ve %7,3 ile “Kamuya hesap verebilirlik” çerçevelerini geri planda bırakıyor.

İşeri ve Ersoy Journo’ya verdikleri röportajda, “Sabah gazetesi konuyu hükümetin nükleer siyaseti uyarınca haberleştirirken, karşı kutuptaki Sözcü tam aksi çizgide konuyu haberleştirmiş. Araştırmada, medyada nükleerin çok boyutlu yapısının yansıtılmadığı gibi bir sonuca ulaştık. Bu noktada alternatif medya bianet’in görece daha iyi bir sınav verdiğini söyleyebiliriz” dediler.

Araştırmada, Hürriyet’in %24,1 ile “Çevresel risk” ve %14,3’le “Kamuya hesap verebilirlik” çerçevelerini öne çıkarken, Hürriyet’in Demirören Grubu’na satılmasından sonra %38,4 ile “Sosyal ilerleme ve ekonomik rekabet” çerçevesinin arttığı gözlemlendi. Bu sebeple Hürriyet, kararsız/pro-nükleer olarak tanımlandı.

Sözcü ise aynı dönemde %39,2 ile “Sosyal ilerleme ve ekonomik rekabet”, %20,6 ile “Çevresel risk” ve %16,5 “Kamuya hesap verilebilirlik” noktalarını ön plana çıkarttı. Sözcü aynı zamanda, %12,4 ile “Nükleer enerjinin çevresel fırsatları/avantajları” çerçevesinde en yüksek orana da sahip. Bu da Sözcü’nün incelenen 48 haberinin %12,4’ünde nükleer enerji santrallarının çevreye faydalı olduğunu belirttiği anlamına geliyor.

bianet’in, alternatif medya olarak tek başına yer aldığı araştırmada nükleer enerji santrallarını, %38 ile “Çevresel risk” kapsamında haberleştirdiği ön plana çıktı. Diğer ön plana çıkan çerçeve ise %33,1 oranıyla “Kamuya hesap verilebilirlik”. Diğer üç medya organıyla karşılaştırınca, oranlarının tam tersi başlıklarda yükseldiği görüldü. Bu sayede bianet’in nükleer enerji santralı ile ilgili haberleri çevre ve insan gözünden servis ettiği anlaşılıyor.

Araştırmanın sonuçlarında Sözcü ve bianet’in nükleer karşıtı pozisyonda olduğu belirtildi. Ancak Sözcü’nün siyasi tavrı sebebiyle editöryel açıdan nükleer enerji santrallarının ele alınış biçiminin objektiflik açısından şüphe uyandırdığının da altı çizildi. Tüm bu noktalardan yola çıkılarak bianet’in nükleer enerji tartışmalarındaki pozisyonunun daha net olduğu ifade edildi.

Makalenin yazarlarından Metin Ersoy, Journo’ya verdiği röportajda durumu şu şekilde ifade etti: “ ‘Holding medyası’ diye isimlendirdiğimiz, temel hedefi kâr elde etmek olan medya yapısı içinde geleneksel medya, ideolojik duruşuna ve sahiplik yapısına göre haberlere yaklaşıyor. Ayrıca Türkiye’de çevre gazeteciliğinin tam anlamıyla gelişmemiş olması, kutuplaşmış medya sistemi ve basın-hükümet ilişkileri, nükleer haberlerin verilişinde de belirleyici rolde. Öte yandan araştırma bulgularımız alternatif medyanın dengeli, bilgiye dayalı, eleştirel gazetecilik yoluyla ‘konuşulmayanı’ ele alarak çevresel iletişimdeki boşluğu doldurabileceği tezini destekliyor.”

EkoIQ Editör