Kale Grubu bünyesinde bu yıl beşinci kez gerçekleştirilen İbrahim Bodur Sosyal Girişimcilik Ödül Programı, daha eşit, daha adil ve daha yeşil bir dünya için kendini sorumlu hisseden ve harekete geçme cesareti gösteren sosyal girişimcilere destek olmayı hedefliyor. Kale Grubu Kurumsal İletişim Bölüm Başkanı Rana Birden, ödül programı ve sosyal girişimcilik konusundaki görüşlerini EKOIQ okurlarıyla paylaştı.
Röportaj: Barış DOĞRU
Rana Hanım, İbrahim Bodur Sosyal Girişimcilik Ödül Programı’nın beşincisi için başvurular başladı. Bize biraz yarışmayla ilgili bilgi verebilir misiniz?
Kale Grubu olarak sorundan değil sorumluluktan beslenmek gibi temel bir yaklaşıma sahibiz. Bugün dünyanın karşı karşıya olduğu ve boyutları her geçen gün büyüyen küresel sorunlar karşısında her şeyi devletlerden beklememek, sivil girişim ruhunu harekete geçirmek, hep birlikte yeni iş modelleri geliştirmek gerektiğine inanıyoruz. Bu yıl beşinci kez gerçekleştirdiğimiz İbrahim Bodur Sosyal Girişimcilik Ödül Programı ile de daha eşit, daha adil ve daha yeşil bir dünya için kendini sorumlu hisseden ve harekete geçme cesareti gösteren sosyal girişimcilere destek olmayı hedefliyoruz.
Programa başvuruları, 1 Eylül tarihine kadar https://ibrahimbodurodulleri.com/ internet sitesi üzerinden alıyoruz. Sosyal girişimciler, ödül programına herhangi bir konu sınırlaması olmaksızın, Erken Aşama, İleri Aşama ve İş Birliği kategorileri için başvuru yapabiliyor. Ayrıca bu yıl bir ilk olarak, Seçici Kurul Özel Ödülü ile 18-25 yaş arası değişim öncüsü gençleri de ödüllendireceğiz. Dolayısıyla sosyal girişimciler için olduğu kadar bizim için de son derece heyecanlı bir süreç başladı ve devam ediyor.
Dünyanın hem toplum hem de çevresel konularda çok önemli sorunları var. Son orman yangınları da bunu açık bir biçimde gösterdi. Sosyal girişimcilik konusu, bu sorunlara nasıl bir yanıt veriyor sizce? Bu konudaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Geçtiğimiz ay yaşadığımız son derece üzücü orman yangınları, bize sivil toplum örgütlenmesinin ne denli önemli olduğunu bir kez daha hatırlattı. Her yaştan, her kesimden sivil toplum gönüllüsü gerek sahada, gerekse başta sosyal medya olmak üzere değişik platformlarda yangınlarla mücadelede başroldeydi. Ben açıkçası bu yaşadığımız acıların, sosyal girişimcilik anlamında değişik projelerle meyve vereceğine inanıyorum. Bu yaşananlardan çıkarım yapanlar ve bir daha benzer durumlar yaşanmasın diye farkındalık yaratmak isteyenler, önümüzdeki günlerde bunu güzel projelere dönüştüreceklerdir.
Daha adil, daha kapsayıcı bir dünya istiyorsak değerlerin daha merkezde yer aldığı ekonomilere ihtiyacımız var. Son 20 yıl, büyüme ve kâra çok dar bir şekilde odaklanmanın sonuçlarını ortaya koydu. Bu nedenledir ki, bugün paydaş kapitalizmini konuşuyoruz. Ne hükümetlerin ne de özel sektörün kendi başlarına iyi bir şekilde ele alamadığı sosyal ve çevresel zorluklarımızın çoğu için yenilikçi yaklaşımlar gerekiyor. İşte bu noktada sosyal girişimciler dünyanın her yerindeki insanların yaşamlarında büyük bir değişiklik yapabilecek araçlar geliştiriyor; daha az şanslı olanlara hayatta kendi amaçlarını bulmaları için gerekli becerileri kazandırmak için çalışıyor. Genç sosyal girişimciler de sağlıklı büyüme odaklı bir ortam yaratmak için kolları sıvayarak çok çalışıyorlar.
Yerel inovasyon ve teknoloji ile bir araya gelen sosyal girişimciliğin ülkemizde ve birçok gelişmekte olan ülkede anlamlı bir değişim ve iyileşme yaratabileceğine inanıyorum. Bunun temelinde, en iyi iş disiplini ve verimliliği ile en iyi insani ve sosyal değerleri bir araya getirmek yatıyor.
Ödül Programı’nı dört yıldır düzenliyorsunuz. Bu süreçte, bu dört yıllık deneyimden neler öğrendiniz? Deneyimleriniz size neler söylüyor?
Dört yılda ödül programımıza 1000’e yakın başvuru aldık. Bu süreçte çok kıymetli sosyal girişimcilerle tanıştık. Her biri kendi alanında fark yaratan 13 fellow’umuz var. Onlardan çok şey öğrendik, birbirimizi besledik. İş dünyasında ya da kamuoyunda genel kanı, sosyal girişimcilerin en büyük sorunlarının kaynak bulmak olduğu yönünde. Evet, diğer girişimcilere oranla finansman kaynaklarına ulaşmak ve ikna etmek için biraz daha fazla çaba göstermeleri gerektiği doğru. Ancak tek sorunları bu değil! Yürüdükleri yolda ellerinden tutup cesaretlendirilmeye ihtiyaçları var. Bizim ‘geleceğin habercileri’ olarak tanımladığımız bu insanlar, faaliyet alanlarında farkındalık yaratmaya çalışıyorlar. İşte bu noktada önlerinde bir ışık yakılmasına, yollarına bir fener tutulmasına da ihtiyaçları var. İşte biz, İbrahim Bodur Sosyal Girişimcilik Ödül Programı ile bunu gerçekleştirmek istiyoruz. Verdiğimiz ödül sadece bir can suyu, ama gerçekteki amacımız bu gençlere ilham vermek, dünyayı değiştirmek için çıktıkları bu yolculukta onları cesaretlendirmek…
Bu yılki ödül programından beklentileriniz neler?
Pandemi, tüm dünyada son iki yıla damgasını vurdu. Hepimiz çarpıcı bir deneyim yaşadık. Değişik yaşam stilleri keşfettik, geleceğimizi farklı bir bakış açısıyla gözden geçirme fırsatı bulduk, eski alışkanlıklardan vazgeçtik, yeni kararlar aldık… Peki ya gençler? Henüz eğitim hayatındayken ya da kariyerlerine daha yeni adım atmışken yaşadıkları bu deneyim onları nasıl etkiledi? Araştırmalar, pandeminin özellikle gençlerin sosyal ve ekonomik durumu ile genel refahı üzerinde tanımlanabilir etkiler yaptığını gösteriyor. Fakat başka bir pencereden baktığımızda da gençlerin bu hesaplaşmadan yeni iş fikirleri ve girişim hevesiyle çıktıklarını görüyoruz. Örneğin; Ernst & Young’ın yakın zamanlı bir araştırmasına göre, Z kuşağının yarısından fazlası (25 yaş altı) önümüzdeki 10 yıl içinde kendi işlerine sahip olmayı umduklarını söylüyor. Bu gençler, sosyal girişimciliğe son derece yakın. Özgün fikirler üretmek ve küresel sorunları çözmek için harekete geçmek istiyorlar. Açıkçası pandemi de onlar için sayısız girişim fırsatı yarattı.
İbrahim Bodur Sosyal Girişimcilik Ödül Programına geçen dört yılda gençlerin zaten yoğun bir ilgisi olmuştu, ancak ben bu yıl gençlerin ağırlığının daha da artmasını bekliyorum. 18-25 yaş arası gençlere takdim edeceğimiz Seçici Kurul Özel Ödülü’nün de bu ilgiyi tetikleyeceğini düşünüyorum. Türkiye’nin dört bir yanında okuyan, yazan, düşünen, toplumsal sorunlara ilgi duyan ve daha ötesi çözüm araştıran gençlere, ödül programımıza katılmaları için çağrı yapıyorum.