#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
biyoçeşitlilik kaybı

“İklim Değişikliğinin Etkileriyle Popülasyonlarda Azalmalar Yaşanabilir, Bazı Türler Yok Olabilir”

açık radyo açık kalmalı

Artan hava sıcaklıklarına bağlı oluşan biyoçeşitlilik kayıplarına karşı canlı türlerinin çeşitli savunma mekanizmaları geliştirdiğini söyleyen Dr. Özge Balkız, güney enlemlerde gördüğümüz türleri kuzey enlemlerde görmeye başladığımızı belirtti. Dr. Balkız, iklim değişikliğinin etkilerinin artmasıyla popülasyonlarda azalmalar yaşanabileceği gibi bazı türlerin yok olabileceğini de vurguladı.

Doğa Koruma Merkezi Biyolojik Çeşitlilik Koruma Programı Koordinatörü Dr. Özge Balkız, artan hava sıcaklıkları nedeniyle biyoçeşitlilik kayıplarının da arttığını söyledi. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından sıcaklık değişikliklerine bağlı olarak biyoçeşitlilik kaybının ne durumda olduğunun tespit edilmesi için çeşitli ölçümler yapıldığını belirten Balkız, bazı bölgelerde %50 ila 75 oranında biyoçeşitlilik kaybına rastlandığını, Türkiye’nin belirli noktalarında da bu azalmaların görüldüğünü belirtti.

“Artan Hava Sıcaklıklarına Bağlı Olarak Canlı Türleri Savunma Mekanizmaları Geliştiriyor”

Artan hava sıcaklıklarına bağlı oluşan biyoçeşitlilik kayıplarına karşı canlı türlerinin çeşitli savunma mekanizmaları geliştirdiğini ifade eden Balkız, “Özellikle hareketli türlerin yayılışında farklılaşmalar bekliyoruz. Güney enlemlerde gördüğümüz türleri biraz daha kuzey enlemlerde görmeye başlayabiliyoruz ama bu tabii ki, türün ne kadar özelleşmiş olduğuna bağlı olarak zorlaşabilir. Örneğin, hareket kabiliyeti kısıtlı ve yalnızca belirli bir habitata özelleşmiş canlı türlerinin böyle bir adaptasyon kapasitesi olmayabiliyor. Türkiye’de hareketi kısıtlı, çok dar yayılışa sahip çok sayıda endemik bitki ve kelebek türü var. Bunların etkilenmesi, özelleşmemiş türlere kıyasla çok daha olumsuz oluyor” dedi.

“Hayatını Sürdürmekte Zorlanan Canlı Türleri Tehlike Altında!”

İklim değişikliğinin etkilerinin artmasıyla popülasyonlarda azalmalar yaşanabileceği gibi bazı türlerin yok olabileceğini de kaydeden Balkız, yaşam alanı bozulan ve yeterli yiyecek bulamadığı için hayatını sürdürmekte zorlanan canlı türlerinin tehlike altında olduğunu, adaptasyon kapasitesi ve hareket gücü yüksek canlıların ise daha avantajlı gözüktüğünü sözlerine ekledi.

“Biyoçeşitlilik Kaybı İnsan Yaşamını da Doğrudan Etkiliyor”

Biyoçeşitlilik kaybının sadece bitki ve hayvan türlerini değil, insan yaşamını da doğrudan etkilediğini vurgulayan Balkız, “Biyolojik çeşitliliğin bileşenlerinden biri de canlı türleri. Canlı türlerinin tükenmesi, doğrudan biyoçeşitliliğin azalması demek ama günümüzde canlıların biyolojik çeşitliliğinin azalmasının yalnızca doğayla ilişkisini sorgulamıyoruz, bu doğrudan iklim krizini de tetikliyor. Çünkü doğal ekosistemler ve barındırdıkları canlılar, iklim değişikliği ile mücadelede çok önemli ve dolayısıyla insan refahını da etkiliyor. O yüzden bir kayıptan söz ettiğimizde insan refahına olumsuz etkilerinden de mutlaka bahsetmek lazım” şeklinde konuştu.

“Yürütülecek Çalışmaların Başında İklim Değişikliği ile Mücadele Geliyor”

Hareket kabiliyeti düşük, insan faaliyetleri nedeniyle tehlike altında olan, halihazırda değişen koşullara adaptasyon kapasitesi az veya azalmış olan canlıların, diğer türlere göre daha büyük risk altında bulunduğunun altını çizen Balkız, bu canlıların korunması için yürütülecek çalışmaların başında iklim değişikliği ile mücadelenin geldiğini hatırlattı.

Sıcaklık artışının 1,5 derece ile sınırlı tutulmasını amaçlayan Paris Anlaşması’nın hedeflerinden bahseden Balkız şunları söyledi: “Daha yeşil enerji kaynaklarına geçilmesi ve çok ciddi yatırımlar yapılması lazım. Bunların dışında da elbette türlerin korunmasına yönelik de adımlar atılması bekleniyor. Türkiye’nin de üyesi olduğu Uluslararası Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi kapsamında karasal ve denizel korunan alanlarımızı %30’a yükseltmemiz gerekiyor.”

Balkız, türlerin korunması için şu önerilerde bulundu:

EkoIQ Editör

açık radyo açık kalmalı
açık radyo açık kalmalı