Küresel ölçekteki rekor sıcaklıklar bazı bölgelerde daha da keskin hissedildi. ABD’nin Arizona eyaletinde, 19 gün üst üste 43 derece ve üzeri sıcaklıklar kaydedildi. Çin’de ise 52,2 derece seviyesinde rekor sıcaklıklar kaydedildi.
Yazı: Elif Gökçe ŞAHİN Gsahin@alumni.harvard.edu
Carbon Brief adlı haber sitesinin Temmuz ayında yayımladığı İklim Durumu 2. çeyrek raporu, 2023 yılının aşırı sıcak bir yaz geçirdikten sonra 1800 ortalarında kaydedilmeye başlanan ölçümlere göre en sıcak yıl rekorunu kıracağını gösteriyor. 2023 yılının ilk ayları La Nina sayesinde biraz serin geçmiş olsa da Haziran ayından itibaren yarısı, El Nino sebebiyle aşırı sıcaklıklarla devam etmişti. Bunun üzerine insan faaliyetlerinden kaynaklanan iklim değişikliğinin de eklenmesiyle yılın ilk yarısı rekor sıcaklıklara şahit oldu.
Raporda öne çıkan bulgular şu şekilde:
- 2023 yılının Haziran ve Temmuz ayları küresel ortalama sıcaklığı önceki sıcaklık rekorlarına göre sırasıyla 0,2 ve 0,3 derece artış gösterdi.
- 2023 yılının bitimine kadar kaydedilen en sıcak yıl olması öngörülüyor.
- Ortalama yerküre sıcaklığı 1970 yılından bu yana tam 1 derece artış gösterdi. 1800’lü yılların ortasına göre ise 1,1 ila 1,3 derece artış kaydedildi.
- El Nino sıcak hava dalgasının 2024 yılı ortasına kadar devam etmesi bekleniyor.
- Antarktika Deniz Buzulları seviyesi Şubat ayı itibarıyla rekor düşüklükte bir seviyeye ulaştı. Kuzey Buz Denizi ise yine tarihteki en düşük seviyesini gördü.
- Küresel ölçekteki rekor sıcaklıklar bazı bölgelerde daha da keskin hissedildi. ABD’nin Arizona eyaletinde, 19 gün üst üste 43 derece ve üzeri sıcaklıklar kaydedildi. Çin’de ise 52,2 derece seviyesinde rekor sıcaklıklar kaydedildi.
- Dünya genelinde okyanus yüzeyi sıcaklıkları da Mart ayından itibaren rekor seviyeye ulaştı.
- 2023 yılında kaydedilen rekor sıcaklıklar, sıcak hava dalgalarına, yangınlara ve aşırı yağışlara sebep olmaya devam ediyor. Yangınların en çok Kanada, Türkiye ve Hırvatistan bölgelerinde gerçekleşeceği öngörülüyor.
- Aşırı yağışlar nedeniyle oluşan seller de zarar vermeye devam ediyor. Hindistan’daki seller nedeniyle 2023 yılında 100’den fazla insan hayatını kaybetti. Güney Kore’de ise kayıplar en az 10 kişi.
Sübvansiyonları Çevreye Faydalı İşlere Yönlendirme
Dünya Bankası Temmuz ayında Kalkınmayı Toksinlerden Arındırın: Çevreye Zararlı Devlet Desteğinin Amacını Değiştirme (Detox Development: Repurposing Environmentally Harmful Subsidies) adlı bir rapor yayımladı. Rapor, devlet tarafından sağlanan sübvansiyonların yeniden yapılandırılmasının temiz hava, toprak ve denizler için ne kadar önemli olabileceğini vurguluyor. Bu kaynaklar insan sağlığı ve beslenmesi için çok önemli olmasının yanı sıra küresel ekonominin de yapıtaşları. Fakat fosil yakıtlar, tarım ve balıkçılık için verilen sübvansiyonlar bu kaynaklarla birlikte insanların, doğanın ve ekonomilerin zarar görmesine sebep oluyor. Rapora göre, trilyon dolarlar seviyesindeki bu destekler dünya ölçeğinde iklim faaliyetleri için kullanılabilir. Doğrudan ve dolaylı devlet teşviklerinin her yıl küresel hasılanın %8’ine denk gelen 7 trilyon doları geçtiğini söyleyen rapor, bu durumun verimliliğe sekte vurmak dışında, çevreye doğrudan zarar verici faaliyetlerde kullanıldığını belirtiyor. Tarım, balıkçılık ve fosil yakıtlar için verilen doğrudan devlet destekleri 1,25 trilyon dolar seviyesinde gerçekleşiyor ve bu Meksika gibi bir ülkenin ekonomisine eşdeğer.
Fosil yakıtlara verilen destekler ve fosil yakıt kullanımı her yıl 7 milyon prematüre bebek ölümüne neden oluyor. Düşük hava kalitesi küresel ölçekte her 5 ölümden 1’inin nedeni olarak biliniyor. Bu ölümlerin birçoğu fosil yakıtlara verilen devlet destekleri sonucunda gerçekleşiyor. Tarım aslında küresel ölçekte toprağın en büyük kullanım alanı olarak öne çıkıyor. Tüm dünya tarımdan besleniyor ve %78’i yoksul olan 1 milyar insanı istihdam ediyor. Fakat ne yazık ki tarım verimsizliği, eşitsizliği ve sürdürülemezliği teşvik edecek şekilde sübvanse ediliyor. Tarıma verilen devlet destekleri her yıl 2,2 milyon hektar alanın yok olmasına sebep oluyor. Suyu aşırı kullanma, aşırı balık avlama için verilen devlet destekleri, su kalitesini düşürme ve su kıtlığına yol açma gibi sonuçlara neden oluyor. Ayrıca bu faaliyetler yıllık ormansızlaşmanın %14’üne sebep oluyor. Son olarak sıtma gibi insan sağlığına olumsuz etkilere de yol açıyor. Rapora göre, bu desteklerin yeniden yapılandırılması ve çevreye ve insan sağlığına faydalı işler için kullanılması önemli. Örneğin, ülkeler Paris Anlaşması’na uyum için harcadıkları miktarın yaklaşık altı katını fosil yakıtları desteklemek için kullanıyor.
SKA’lar Alarm Veriyor!
Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları 2023 Özel Raporu’nu Temmuz ayında yayımladı. Güncel veri ve öngörülere dayanan rapor, tüm hedef ve alt hedeflere yönelik gelişmeleri değerlendiriyor ve sonuç olarak güçlü bir aksiyon çağrısı yapıyor. Var olan eksiklikleri vurgularken dünyayı çabaları ikiye katlamaya çağıran rapor, güçlü politikiradenin ve var olan teknolojilerin, kaynakların ve bilginin verimli bir şekilde kullanılmasının yaratacağı yüksek başarı potansiyelini ortaya koyuyor. Rapora göre iklim krizinin etkileri, Ukrayna’daki savaş, zayıf bir küresel ekonomi ve Covid-19 pandemisinin devam eden olumsuz etkileri, SKA’lara ulaşmadaki zayıflıkları göz önüne koydu ve gelişmeleri engelledi. 2030 yılına kadar belirlenen hedeflerin yarı yolundayken 140 hedefe ulaşma birçok konuda alarm veriyor.
En temel prensibi “Kimseyi Geride Bırakma” olan 2030 Hedefleri’ne yarı yol kalmışken bu sözün gerçekleşmesi şu anda tehlikedeymiş gibi görülüyor. 140 hedefin yaklaşık yarısı orta ya da yüksek seviyede hedeften uzak ve yaklaşık %30’u 2015 baz yılına göre hiçbir gelişme göstermemiş.
Güncel gelişme ve eğilimlere bakıldığında, 2030 yılına kadar hâlâ 575 milyon insanın aşırı yoksullukta yaşamaya devam edeceği ve yalnızca 3 ülkeden 1’inin ulusal yoksulluk seviyesini yarıya indirme hedefine ulaşabileceği öngörülüyor. Şaşırtıcı şekilde, şu anda dünyadaki açlık seviyesi 2005 yılındaki seviyesine dönmüş durumda. Gıda fiyatları 2015-2019 yılları aralığına göre çok yükseldi. Eğitime yapılan yatırımın azalması sonucu, 2030 yılına kadar 84 milyon çocuğun okulu bırakması ve okula devam eden 300 milyon çocuğun ve gencin hâlâ okuma yazma bilmeyeceği öngörülüyor.
Karbondioksit seviyeleri yükselmeye devam ediyor ve gidişata göre, 2030 yılına kadar yenilenebilir enerji kaynakları tüm enerji arzının küçük bir kısmını oluşturacak, 600 milyon kişi elektriksiz kalacak ve 2 milyar kişi yemek pişirmek için çevreyi kirleten yakıtlar ve teknolojiler kullanmaya devam edecek. Sağlığımız için çok önemli olan ormansızlaşma oranının yarıya düşürülmesi için 25 yıl daha gerekecek.
Hedeflere yönelik gelişmelerin olmaması evrensel bir durum olmakla birlikte en çok etkilenen kesim yine dünyanın en yoksul ve küresel zorluklardan en çok etkilenen halkları oldu. Bu durum aslında yüzyıllardır süregelen küresel adaletsizliğin bir yansıması. Daha az kaynak ve seçeneği olan gelişmekte olan birçok ülke için 2030 Hedefleri’ne ulaşmak gerçekten çok uzak gözüküyor.