#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
gıda hakkı

“Gıda Hakkını Artık Konuşmamız Gerekiyor”

Günümüzde herkese yetecek kadar gıda üretimi yapılmasına rağmen, dünyada halen yaklaşık 800 milyon insan açlıkla yüz yüze. Bu, gıda paylaşımındaki adaletsizliğin görünen yüzü. Görünmeyen kısmındaysa “gizli açlık” yer alıyor. Ülkemizde de artan gıda enflasyonuyla birlikte beslenmenin giderek önemli bir sorun haline gelmesinden hareketle bir grup uzman yeni bir dernek kurdu. Dernek kurucularından Avukat İlkan Türküresin ve Dr. Rabia İlay Akbulut Peerzada ile “Gıda Hakkı”nı ve çalışmalarını konuştuk.

Yazı: Dr. Barış DOĞRU

Kısa bir süre önce Gıdanın Durumu Derneği’ni kurdunuz. Bize biraz bilgi verebilir misiniz derneğin temel amacıyla ilgili?

İlkan Türküresin: Gıdanın Durumu Derneği’nin kuruluşundan önce, gıda hakkı, tarım ve iklim değişikliği üzerine kafa yoran birkaç arkadaş, bir araştırma grubu olarak yola çıktık. Öncelikli olarak gıda hakkı üzerine ülkemizdeki kaynak yetersizliğini gidermek üzere, Birleşmiş Milletler (BM) Gıda Hakkı Özel Raportörlerinin raporlarını Türkçeye kazandırmak için çeviri çalışmalarına başladık. Rapor çevirilerinin yanı sıra, gıda hakkına ilişkin mevcut uluslararası hukuk düzenlemelerine bir bütün halinde ulaşılmasına imkan veren bir çalışma içine girdik. Gerek devletleri bağlayıcı nitelikteki uluslararası anlaşmalar gerekse yumuşak hukuk belgelerini bir araya getirerek çalışmalarımızı kurmuş olduğumuz internet sitesinde Temmuz ayı itibariyle kamuoyu ile paylaşmaya başladık. Dernekleşerek kurumsal bir kimlik kazanmanın çalışmalarımızı daha etkin bir şekilde sürdürmemize imkan vereceği düşüncesi ile Eylül ayında Gıdanın Durumu Derneği’ni kurduk.

Dernek kurucuları kimler?

Rabia İlay Akbulut Peerzada: Derneğimizin kurucu üyeleriarasında 2014-2020 yılları arasında BM Gıda Hakkı Özel Raportörlüğü görevini yürüten Prof. Dr. Hilal Elver Hocamız yer alıyor. Ekibimizi bir araya getiren isim ise tarım hukuku üzerine çalışmalar yürüten Av. İlkan Türküresin. İlkan, yüksek lisans çalışmasını, “Türk Tarım Hukukunda Yeni Örgütlenme Modeli Önerisi: Çiftçi Tipi Anonim Ortaklıklar” başlıklı tezi ile İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde tamamladı. Çekirdek kadromuzun diğer üyeleri ise; “Uluslararası Hukukta Gıda Hakkı” başlıklı doktora tezini Prof. Dr. Hilal Elver’in danışmanlığında Bilkent Üniversitesi’nde tamamlayan ben Dr. Rabia İlay Akbulut Peerzada; Max Planck İnovasyon ve Rekabet Enstitüsü’nde çevre ve enerji hukuku alanlarında çalışmalarına kıdemli araştırmacı olarak devam eden Dr. Ezgi Ediboğlu; genç hukukçu-araştırmacı arkadaşımız Yiğit Bal ve fikri mülkiyet hukuku alanında akademik çalışmalar yürüten Av. Dr. Deniz Topçu. TEMA Vakfı’nın avukatı ve Ekolojik Hukuk & Çevre Hukuku kitabının yazarı Av. Ömer Aykul’un da danışmanlığından ve bilgi birikiminden faydalanıyoruz.

Neden gıda hakkı üzerine odaklandınız?

Türküresin: Günümüzde herkese yetecek kadar gıda üretimi yapılmasına rağmen, dünyada halen yaklaşık 800 milyon insan açlıkla yüz yüze. Bu, gıda paylaşımındaki adaletsizliğin görünen yüzü. Görün-meyen kısmındaysa bireylerin günlük olarak yeterli kaloriyi almalarına rağmen, fiziksel ve zihinsel gelişimleri için büyük önem taşıyan vitamin ve minerallerden yoksun bir şekilde yetersiz beslenmeleri olarak ifade edebileceğimiz “gizli açlık” yer alıyor. Gerek dünyada gerekse ülkemizde açlık ve yetersiz beslenme bakımından korkunç bir tablo söz konusu.

Bu tablo, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’ndan ikincisi olan “Sıfır Açlık” hedefine 2030 yılı itibariyle ulaşmanın mümkün olmadığını gösteriyor. Özellikle ülkemizde son yıllarda yaşanan yüksek enflasyon nedeniyle çok ciddi bir gıda krizi ile karşı karşıyayız. Bu kriz nedeniyle, özellikle toplum içindeki zayıf ve dezavantajlı grupların durumlarının günden güne daha kötüye gittiğinin, çözüm için gereken adımlar atılmazsa açlığın tetikleyeceği pek çok toplumsal problemin yaygınlaşacağının farkındayız. Böylesi büyük bir soruna karşı çözüm önerilerinde bulunmanın ve gıda hakkına ilişkin toplumsal bir farkındalık oluşturmanın, yaptığımız akademik çalışmaların toplumsal bir faydaya dönüşmesinin bir gereği olduğuna inandığımız için gıda hakkı üzerine odaklandık. Gıda hakkı sadece açlık ve yetersiz beslenme ile sınırlandırılabilecek bir içeriğe sahip değil. Güvenli gıdaya erişim ve sağlıklı beslenme alışkanlıklarının geliştirilmesi, sağlıklı gıda üretimi, gelecek nesillerin gıda hakkının da gözetilmesi gıda hakkının kapsamı içinde değerlendirilen önemli hususlar. Öte yandan gerek devletin gıda güvenliğine ilişkin gerekse sağlıklı beslenme alışkanlıklarının geliştirilmesine ilişkin yükümlülükleri de gıda hakkı bağlamında dikkat çekmek istediğimiz diğer hususlar.

Şu anda dernek olarak hangi çalışmaları sürdürüyorsunuz?

Akbulut Peerzada: Gıda konusu üzerine çalışan farklı disiplinlerdeki araştırmacılara kaynak sağlamak üzere BM Gıda Hakkı Özel Raportörlerinin tematik raporlarının çevirilerini sitemizde paylaşmanın yanı sıra, FAO’nun (Birleşmiş Milletler Dünya ve Gıda Örgütü) konuya ilişkin rehber niteliğindeki yayınlarının çeviri çalışmalarına da devam ediyoruz. Ayrıca konuya ilişkin uluslararası hukuk mevzuatını da Türkçeye kazandırma çalışmalarımız devam ediyor. Masamızda gerçekleştirmeyi düşündüğümüz dört proje üzerinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Peki temel hedef kitlenizi nasıl tanımlarsınız?

Türküresin: Hedef kitlemiz öncelikli olarak gıda, tarım ve iklim değişikliği konularında çalışan farklı disiplinlerdeki araştırmacılar. Bu araştırmacılar için bir kaynak havuzu oluşturmak istiyoruz. Ulaşmak istediğimiz diğer kişiler ise ilgili konular üzerine faaliyetler yürüten sivil toplum kuruluşları çünkü gıda hakkı, bireye ve topluma devletten talep edilebilir bir hak getiriyor. Bu talebe öncelikle örgütlü bir halk olarak sivil toplum kuruluşlarının sahip çıkması gerekiyor. Bu kuruluşların paylaştığımız yayınlar, düzenleyeceğimiz eğitimler ve gıda hakkını talep etmelerine imkan veren uluslararası hukuk ve ulusal hukuk mevzuatı hakkında bilgi sahibi olarak daha güçlü adımlar atmalarına katkı sunmak istiyoruz.

Uzun vadede ise gıda hakkı konusunda ülke genelinde farkındalık oluşturma hedefimiz olduğu için tüm toplumun hedef kitlemiz olduğunu söyleyebiliriz. Açlığın kaderin veya kötü yazgının bir sonucu olmadığı ve gıdaya ulaşacak kaynaklara sahip olmanın hükümetlerin halka sunduğu bir lütuf olmadığı konusunda toplumsal bir farkındalık oluşturmak istiyoruz. Böylece toplumun gıda hakkı konusunda talep eden hak sahipleri olarak hareket etmelerine imkan sunmak istiyoruz.

Dernek olarak ileriye yönelik planlarınız nelerdir?

Akbulut Peerzada: İlerleyen süreçte, Türkiye’de gıda hakkının yerine getirilmesinin önündeki engelleri, açlık ve yetersiz beslenme sorunundan en çok etkilenen grupları, tarımsal üretim faktörlerinin durumlarını hukuksal açıdan değerlendirmek ve bu değerlendirmeleri yaparken Türk çiftçisinin gıda egemenliğini ve iklim krizini ön planda tutarak tematik raporlar hazırlamayı planlıyoruz. Bu raporlarla yalnızca mevcut durumu ortaya koymayı değil, aynı zamanda karar alma mekanizmalarına atılması gereken adımlar bakımından yol gösterici olmayı amaçlıyoruz. Aslında bu bir nevi BM Gıda Hakkı Özel Raportörü’nün uluslararası düzeyde yapmış olduğufaaliyetleri ulusal düzeyde üstlenmek anlamına geliyor. Böyle bir rolü üstlenmenin, herkes için gıda hakkının yerine getirilmesinde talep sahibi halk ve yükümlülük sahibi devlet üzerinde itici bir güç olacağına inanıyoruz. Bu noktada da ilk raporun, “Türkiye’de beslenmenin durumu” üzerine olmasını istiyoruz. İkinci olarak ise iklim değişikliği ve gıda hakkı üzerine bir rapor hazırlamayı planlıyoruz.

Şu anda özellikle sivil toplum kuruluşları için bir “Gıda Hakkı Rehberi” hazırlığı içerisindeyiz. Gıda hakkının kapsamını ve içeriğini göstereceğimiz, uluslararası ve ulusal hukuk mevzuatını araç olarak kullanarak bu hakkın nasıl talep edilebileceğini açıklayacağımız bir rehber olmasını arzu ediyoruz.

Gıda hakkının, etkin bir şekilde korunabilmesi için hakimlerimize büyük bir rol düştüğünün farkındayız. Açlık ve yetersiz beslenmenin yaygın ve ciddi bir sorun olduğu Hindistan, Brezilya ve Arjantin gibi ülkelerde, uluslararası mahkemelerin gıda hakkını korumakta gösterdikleri tutumun ülkemiz hakimleri tarafından da uygulanması, yoksul halk kitleleri için hayati önem taşıyor. Bunun için hakimlerimizin özel olarak gıda hakkı, genel olarak ise gıda hakkı ile ilişkili bulunan “asgari ücret hakkı”, “sosyal güvenlik hakkı” ve “sağlık hakkı” gibi sosyoekonomik hakların korunmasında taşıdıkları önemi göstermeye yönelik eğitici faaliyetler yürütmeyi planlıyoruz. Yine insan hakları eğitiminin, başlı başına bir hak olduğu inancı içerisinde ilkokuldan başlamak üzere çocuklarımızın gıda hakkına ilişkin bilgilendirilmesine yönelik çalışmalar yapmayı düşünüyoruz. Bunun için halihazırda FAO’nun hazırlamış olduğu gıda ve su haklarına ilişkin iki çocuk kitabının çevirisi üzerine çalışmalarımız devam ediyor. Ülkemiz çocuklarının, hakları konusunda bilinçli bireyler olarak yetişmeleri için bu çalışmaların önemli olduğuna inanıyoruz.

Son olarak, gıda hakkı, tarım ve iklim değişikliği üzerine çalışan uzmanların bilgi birikimlerini paylaşabilecekleri bir platform haline gelmeyi hedefliyoruz. Bunun için internet sitemizde konunun uzmanları tarafından hazırlanan blog yazıları ve bu uzmanlarla yapılmış röportaj ve podcastleri paylaşmaya hazırlanıyoruz.

EkoIQ Editör