#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

Çokdilli Eğitimi Teşvik Etmek: Karşılıklı Anlayış ve Barış için Okuryazarlık

Dünya ölçeğinde 770 milyon insanın okuma yazma bilmediği tahmin ediliyor. “Uluslararası Okuryazarlık Günü”nün 2024 teması da “Çokdilli Eğitimi Teşvik Etmek: Karşılıklı Anlayış ve Barış için Okuryazarlık” olarak belirlenerek okuryazarlığın dönüştürücü potansiyelinden yararlanmak hedefleniyor.

Özellikle son 200 yıldır yaşanan tüm ilerlemeye karşın okuryazarlık, başta yoksul ülkelerde olmak üzere bir sorun olarak varlığını sürdürüyor. Bir insanın yaşam boyu öğrenme yolculuğunun merkezinde yer alan okuryazarlık; kişinin öğrenmesine, özgüven ve özsaygısının gelişimine, iş olanaklarını artırmasına ve sağlığına dikkat etmesine önemli katkılar sağlıyor.

Ancak günümüzde genel olarak okuryazarlık oranı yüksek olsa dahi dünyada hâlâ 770 milyon insanın tek bir kelime okuyamaması ve yaklaşık 2 milyar kişinin de bir cümleyi okumakta zorlanması, bu durumun devam edemeyeceğini gösteriyor.

Yoksulluk ve okuryazarlık genellikle birbirini takip eden durumlar olarak ortaya çıkarken eğitim, yoksul bölgelerde genellikle daha az erişilebilir durumda. Ayrıca eğitim mevcut olduğunda da zorlu koşullarda yaşayan aileler çocuklarını okula göndermek yerine çalışıp para kazanmaya yönlendirebiliyor. Günümüzde 6-18 yaş arasındaki yaklaşık 250 milyon çocuğun okul dışında kaldığı tahmin ediliyor. En düşük okuryazarlık oranlarına sahip ülkelerin çoğu, Güney Asya, Batı Asya ve Sahraaltı Afrika bölgelerinde yer alırken, bu bölgeler ayrıca dünyanın en yoksul ülkelerini de içeriyor.

Bununla birlikte okuryazarlıkta cinsiyet farkı da son derece açık bir şekilde görülebiliyor. Dünya genelinde okuma yazma bilmeyen toplam nüfusun 3’te 2’sini kadınlar oluşturuyor. Bu fark, genellikle kadınların evde kalıp ev işleri ve çocuk bakımıyla ilgilenmesi beklenen daha az gelişmiş ülkelerde daha belirgin durumda.

Okuryazarlık Daha Geniş Özgürlüklerin Kapısını Açıyor

Siyasetçilere, uygulayıcılara ve kamuoyuna okuryazarlığın adil, barışçıl ve sürdürülebilir bir toplum yaratmadaki kritik önemini hatırlatmak amacıyla Birleşmiş Milletler (BM), 1967’de 8 Eylül tarihini “Uluslararası Okuryazarlık Günü”  olarak belirledi. Günle bir insan hakkı olarak okuryazarlığın, diğer insan haklarından, daha geniş özgürlüklerden ve küresel vatandaşlıktan yararlanmanın kapılarını açmasından yola çıkılıyor.

Okuryazarlık Günü’nün 2024 teması ise “Çokdilli Eğitimi Teşvik Etmek: Karşılıklı Anlayış ve Barış için Okuryazarlık” oldu. Okuryazarlığın karşılıklı anlayış, sosyal uyum ve barışı teşvik etmek için dönüştürücü potansiyelinden yararlanmayı hedefleyen tema ile günümüzde çokdilliliğin yaygın bir uygulama olduğu dünyada, insanların ilk dil odaklı, çokdilli bir yaklaşımı benimseyerek okuryazarlık gelişimini ve eğitimini güçlendirmek, bilişsel, pedagojik ve sosyoekonomik faydaları açısından özellikle etkisine dikkat çekilmek isteniyor.

Türkiye’de Ortalama Eğitim Süresi 9,3 Yıla Yükseldi

Okuryazarlık meselesi Türkiye’de de özellikle Cumhuriyet sonrasında büyük bir ivmeyle çözüme kavuşturulmaya çalışıldı. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2023 yılı ulusal eğitim istatistiklerine göre, 2008-2023 döneminde Türkiye’de kadınlarda okuma yazma bilenlerin oranı %86,9’dan 96’ya, erkeklerde %96,7’den 99,2’ye çıktı. Türkiye’de ortalama eğitim süresi ise 2011 yılında 7,3 yıl iken, 2023’te 9,3 yıla yükseldi.

Yükseköğretim mezunlarının oranı 25 yaş ve üzeri nüfusta %24,6’ya çıktı. Yine 25 yaş ve üzeri nüfusta, annesi yükseköğretim mezunu olan fertlerin %84,6’sının yükseköğretim, %12,5’inin ortaöğretim ve %2,9’unun ortaöğretim altı eğitim düzeyini tamamladığı belirlendi. 2023’te 25 yaş ve üzeri nüfusun ortalama eğitim süresi, 10,7 yılla en yüksek Ankara’da gerçekleşti. Ortalama eğitim süresi yüksekliğinde başkenti sırasıyla İstanbul, Eskişehir, Kocaeli ve İzmir takip etti.