Değişen çevre ve sosyal eşitlik tabanlı toplumsal huzursuzluklar, amacın sadece gönüllü bir davranış değil, tüm kurumlar ve özel sektör için zorunlu bir bakış açısı olmasını gerektiriyor. Şimdilerde konuşulmaya başlanan konu ise, amacın performansının nasıl ölçüleceği, yani organizasyonların gönüllü olarak yaptıkları ve kamu yararına odaklı taahhütlerin ne derecede yerine getirildiği.
YAZI: Gülin YÜCEL, Brika Sürdürülebilirlik, gulin@brikasurdurulebilirlik.com
Finansal performans, varlık performansı ve hatta sürdürülebilirlik performansı, artık birçok kurumun ve yatırımcının standart olarak gözden geçirdiği konular arasında. Sürdürülebilirlik performansının izlenmesi ve raporlanması, sürdürülebilirlik gündemini ilerletmek açısından sadece raporlamanın ne derece etkin olduğu tartışılsa da performans sistemlerinin içerisine sürdürülebilirlik bakış açısını katması açısından değerli ve artık kabul gören bir yaklaşım. Şimdilerde konuşulmaya başlanan konu ise, amacın performansının nasıl ölçüleceği, yani organizasyonların gönüllü olarak yaptıkları ve kamu yararına odaklı taahhütlerin ne derecede yerine getirildiği. Örneğin organizasyonlardan her gün daha fazla duyduğumuz Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SKH) bu tür amaç odaklı taahhütlerden. Niye böyle bir performans beklentisi gelişti? Amaç neden önemli? Öncelikle buna bakmak gerekli.
Yeni Bir Kavram mı?
Amaç odaklı faaliyet yapmak esasında yeni bir kavram değil. B-Corp diye anılan kurumlar, amaç etrafında kuruluyor ve var oluyorlar. Bunların en bilinen örnekleri olan Ben&Jerry, Patagonia, Interface Halı, The Body Shop, Seventh Generation gibi kurumların daha büyükleri etkilediklerini ve bazılarının o büyükler tarafından satın alındıklarını biliyoruz.
Bu noktada soru işareti doğuran konu ise şu: Amacı olan, iyi niyete ve sosyal bir etkiye hizmet etmeye çalışan, çevreyi korumaya saygılı, sosyal-ekonomik dengeleri düzeltmeye çalışan şirket olmak özel sektörün kapsamı dışında mıdır? Yoksa o şirketi daha da değerli yapar mı? Yaparsa bu değer nasıl ölçülür? Nasıl daha fazla finansal değer yaratmaya odaklı hale getirilir?
Amaç Niye Önemlidir?
Elimizdeki araştırmalar artık şirketlerin değerlemelerinin sadece %20’sinin, açıkladıkları finansal rakamlardan, yaklaşık %80’inin ise finansal olmayan ve elle tutulmayan değerlerden, yani iyi niyet, bilinirlik, marka ve kurum itibarı gibi alanlardan geldiğini söylüyor. 2018’de Reputation Dividend tarafından yayınlanan rapora göre %80’lik bu oranın %17’si itibardan kaynaklanıyor. Uzun dönemli yatırımların olması,
çevresel ve bölgesel sorumluluk, yetenekli çalışanları işe alma ve işte tutma becerisi, kurumsal varlıkların nasıl kullanıldığı, kalite anlayışı, inovasyon yeteneği ise itibar yaratmanın bileşenleri. Yeni olan, her başarılı ve sürdürülebilir olmak isteyen kurumun amaç odaklı olması ve bunun tüm iş modelinin merkezinde yer alması gerekliliği. Startup’ların bu doğrultuda yapılanmaları artık daha fazla gördüğümüz bir durum. Özellikle gençler, girişimlerinde bir amaç olmasını istiyor ve bu amaca değer veren yatırımcının kendileri ile birlikte olmasını talep ediyorlar. “Akıllı sermaye” kavramlarının içerisinde esasında bu amacı aradıklarını görüyoruz.
Şirket Performansı ile İlişkisi Ne?
Burada önemli olan, ortak bir amaç yaratmanın itibar ve diğer kriterler ve hatta finansal kriterler ile birlikte hareket ettiğini görebilmek.
Harvard Business Review ve EY Beacon Institute tarafından Mart 2018’de açıklanan bir araştırmaya göre, ortak amacın kurum içi faydaları şöyle sıralanmış:
-Ortak amacı olan organizasyonlarda çalışanların iş memnuniyet oranları %89.
-“Amacı kuvvetli olan şirketleri öneririm” diyenlerin oranı %85.
-“Kurumumun dönüşüm çabası amaç ile entegre olsa daha başarılı olur” diyenlerin oranı %84.
-“Amaç odaklı şirketlerin kalitesi ve ürünleri daha iyidir” diyenlerin oranı %81.
-“Ortak amacı olan şirketlerin müşterileri daha sadık olur” diyenlerin oranı ise %80.
Bu esasında tüm iş yapış şekillerinde olmasını istediğimiz bir durum. Peki amaç esasında ne ve çalışanlarımız, müşterilerimiz, iş ortaklarımız bizden ne bekliyor? Artık bu beklentiler 20. yüzyılın sonundakilerden oldukça farklı. Bu önemli paydaşlar, özel sektörün ve tüm şirketlerin aynı devletler gibi çevreyi koruma, iklim değişikliği, su ve diğer kaynaklar, biyoçeşitliliğin korunması gibi konularda mücadele etmesini bekliyor. Sosyoekonomik eşitsizliğin azaltılması, fakirlik ve açlığın yok edilmesine çabalamasını talep ediyor. Dünyanın farklı bölgelerinden müşterilerin %55’i “Daha sorumlu ürünlere daha fazla para öderim” diyor ve bu kişilerin yarısı gençlerden oluşuyor. (Nielsen, Haziran 2014)Gençlerin %85’i “Amacı olmayan ve sorumlu bir şirkette ne ücret verilirse verilsin çalışmam” diyor (Cone Communications, Kasım 2016). Amerikalı tüketicilerin %66’sı “Amacı daha kuvvetli olan bir kurumun ürünlerine hemen geçerim” diyor (Cone and Porter Novelli. May 2018).
Nasıl Ölçülecek?
Bu durum ve hatta zorunluluk beraberinde oldukça önemli birkaç soruyu gündeme getiriyor:
-Mevcut iş yapış ve yatırım bakış açımız amaç odaklı hale nasıl gelir?
-Süregelen kurumların dönüşümü nasıl olur?
-Amaç nasıl ölçülür? Raporlama sistemlerinin içerisine nasıl girer?
Soruların cevapları çok basit olmasa da dönüşümün çok hızlı olacağını düşünüyoruz. Örneğin, Avrupa Birliği’nin 500 çalışan ve üstü kurumların finans dışı (çevresel, sosyal) konularda da raporlama yapma zorunlulukları 2018 yılı itibarıyla devreye girmiş durumda. MCS (Multi Capital Scorecard), bir entegre raporlama şekli olarak Birleşmiş Milletler (UNEP) ve B-Corp’lar tarafından öneriliyor. BM 2030 gündemi, kurumların amaç etrafında çalışmaları ve raporlama yapmaları konusunda önemli bir beklenti yaratmış durumda.
Birleşmiş Milletler Global Compact ile GRI (Global Reporting Initiative) güçlerini birleştirerek SKH’lerin raporlanması için ortak bir bakış açısı geliştireceklerini açıkladılar. Oluşum şu ana kadar üç rapor yayınladı: Birincisi SKH’lerin hedeflere yönelik hangi metriklere odaklanmaları gerektiğini (Analysis of the Goals and Targets); ikincisi mevcut finansal metriklere SKH’lerin nasıl entegre edilebileceğini (Integrating the SDGs into Corporate Reporting: A Practical Guide); üçüncüsü ise yatırımcılara sağlanan bilgilere yönelik SKH raporlaması önerilerini içeren rapordu (In Focus: Addressing Investor Needs in Business Reporting on the SDGs).
Amaç Bir Zorunluluk mu?
Kurumların yaptıkları gönüllü taahhütlerin zorunlu finansal performansları ile birlikte nasıl değerlendirileceği ve nasıl denetleneceği henüz belirsiz. Amaç işin içine girdiğinde gerçek denetleyici kim olacak, bu da düşünülmeli. Değişen çevre ve sosyal eşitlik tabanlı toplumsal huzursuzluklar, amacın sadece gönüllü bir davranış değil, tüm kurumlar ve özel sektör için zorunlu bir bakış açısı olmasını gerektiriyor. Örneğin değişen iklim koşulları, azalan su kaynakları, zehirlenen toprak ve hava ile mücadele etmeyen hangi kurum, tüketicisi ile güvenilir bir ilişki kurabilir? Koşulların kötüleşmesine seyirci kalan hangi finansal kuruma bireyler emeklilik güvencelerini emanet edebilir? Faaliyette bulunduğu bölgeye istihdam sağlamayan, sosyal katkı sunmayan hangi tesis “itibarlı” olabilir?
Özetle sorumlu olmayan sürdürülebilir olamaz. Sorumlu olmak ise amaç odaklı olarak ve buradaki performansını şeffaf olarak göstererek, geliştirerek mümkün olabilir. Bu doğrultuda evet, amaç bir zorunluluktur…