Günümüzün popüler “yeşil” kavramlarından birisi “geridönüşüm”. Ancak bu yaklaşım ve kavram, tek başına günümüzün devasa atık sorununu çözmede son derece yetersiz. “Atıklarımızdan geridönüşümle kurtulacağız” anlayışının tarihe karışması artık an meselesi çünkü dağları dönüştürmenin kolay olmadığının herkes farkında. Tüketim alışkanlıklarında geridönüşüm kadar önemli oldukları fark edilen “Azaltma” (Reduce) ve “Yeniden Kullanım” (Reuse) kavramları giderek yaygınlaşıyor. Peki acaba “Yavaş Şehirler”, bu yeni yaklaşımlara yönelik projelerin ülkemizde ve dünyada yaygınlaştırılmaları açısından uygun pilot bölgeler olabilirler mi?
Yazı: Zeynep Yurtkuran
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın “The Challenge of the Environment” (Çevrenin Meydan Okuması) 1995 yılı raporunda, dünyada her yıl üretilen 720 milyar ton atığın 440 milyar tonunun gelişmiş ülkeler tarafından üretildiği ve büyük şehirlerde belediyeler tarafından bu atıkların ancak yüzde 25-55’inin toplanabildiği, geri kalan kısmının kullanılamaz halde çevreye ve insan sağlığına büyük tehdit oluşturduğu belirtiliyordu. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından ülkemize ait en güncel verileri ortaya koyan raporsa, 5 Haziran 2012 Dünya Çevre Günü’nde yayınladı. Raporda 2010 verilerine göre 25,28 milyon ton belediye atığının toplandığı ve bu atıkların yüzde 55’inin bertaraf edilmek üzere geri kazanım tesislerine götürüldüğü açıklanıyor. Bu değerler 19 bin ton suyun kirlenmesinin önlenmesi, 9 milyon ağacın kesimden kurtarılmasının yansıra yaklaşık 50 bin yeni istihdam imkânı ve yıllık 150 milyon TL ekonomik kazanım anlamına geliyor.
Küresel iklim değişikliğinin önlenmesi kapsamında emisyon kontrolünün sağlanması açısından stratejik hedefleme yapılan sektörler arasında özellikle atık sektörü ayrı bir öneme sahip çünkü diğer emisyon değeri yüksek olan enerji, tarım-hayvancılık ve sanayi sektörleriyle doğrudan ilişki halinde. Atıkların geri dönüştürülmesi enerji verimliliği, sanayi sektöründe temiz üretime yönelik hammadde ve kaynakların kontrollü kullanılması ile emisyon azalımı, endüstriyel simbiyoz altyapısının oluşturulması 2020 yılına kadarki süreci kapsayan Ulusal İklim Değişikliği Strateji Belgesi’nde orta ve uzun vadeli hedefler arasında belirtiliyor. Özellikle Atık Eylem Planı kapsamında atıkların kaynağında azaltma, yeniden kullanım, geridönüşüm ve kazanım miktarının artırılması en önem verilen hedeflerin başında yer alıyor. Ayrıca kaynakta ayrıştırmanın etkin yapılarak organik atıkların enerji ve kompost üretimine yönlendirilmesi de öncelikli hedefler arasında.
Sayısal verilerden bahsedecek olursak gerçek anlamda kaynağında ayrı toplama başarılabildiğinde 1 ton kullanılmış kâğıt atığının geri dönüşümü sonucunda, 16 adet yetişmiş çam ağacı ve 85 metrekarelik ormanlık alan; 1 ton metal atığın geri dönüştürülmesi sonucunda 1300 kg hammadde; 1 ton plastik ambalaj atığının geri dönüşümü sonucunda ise 14 bin kWh enerji tasarrufu sağlanabiliyor. 1 ton cam atığının geri dönüşümü sonucunda da 100 litre benzin tasarrufu sağlanabiliyor. Bu da, Türkiye genelindeki cam atıkların geri dönüştürülmesinden yıllık 30 milyon litre benzin tasarruf edilebileceği anlamına geliyor.
Bu noktada konu atık olunca sosyokültürel yapının bilinçlendirilmesi ve bakış açısının değiştirilmesi göz ardı edilmemesi gereken çok önemli bir nokta. Çünkü pazar ekonomisi
gereği arz-talep ilişkisinde tüketicilerin bu konudaki duyarlılığının, sanayideki değişikliklerin daha hızlı gerçekleşmesini sağlayan bir tetikleyici güç oluşturabildiği gelişmiş ülkelerde açıkça görülüyor.
Yeraltı Konteynır Sistemleri
Atık Yönetimi ve Transfer Sistemlerine yönelik teknolojik ve yüksek kalite çözümlerinin geliştirilmesinde ve üretiminde uzmanlaşan, yeraltı çöp konteyner sistemlerini Türkiye’de ilk olarak üreten Çöpkon A.Ş ortaklarından Meryem Aykut ile yaptığımız görüşmede, özellikle kentsel atık toplama sistemlerinde günümüzde tercih edilmeye başlanan yeraltı konteynırlarının etkisini enine boyuna konuştuk. Çöpkon firmasının bir diğer önemli yanı üretime yönelik kalite belgeleri TS EN ISO 9001:2008, OHSAS 18001:2007 ve CE belgeleri haricinde çevresel kalite sistemi TSE EN ISO 14001:2004’e sahip tek atık konteynır üretici firması olması. Meryem Hanım insanlarda atıkların kaynağında geri kazanımın sağlanabilmesi açısından belediyelerin sundukları altyapı hizmetlerinin çok önemli olduğunu ve çevre düzeninin sağlanarak görüntü kirliliği, koku problemi ve bulaşıcı hastalıkların önlenmesinde de yeraltı konteynır sistemlerinin birçok sorunu ortadan kaldırdığını ısrarla vurguluyor.
Meryem Hanım, “Artık özellikle kent estetiğinin ön plana çıktığı turizm odaklı bölgelerde yeraltı konteynırları sokaklarda adeta bir şehir mobilyası görünümü sergiliyor. Eğer istenirse yöreye özgü semboller olarak tasarlanabiliyor ve insanların ilgisini daha fazla çekiyor” diyor ve ekliyor: “Organik atık toplamalarının ayrı yapıldığı konteynır sistemlerinde ise sızıntı suyu ve çöp kokusunun önlenmesi için fiziksel havalandırma mekanizmalarını devreye sokuyoruz. Yeraltı konteynırlarının atık yönetimi kapsamında yaygınlaştırılması sayesinde organik çöplerin yarattığı, özellikle yaz aylarında artan haşerat ve böcek probleminin önüne geçilebilir ve şehirlerde insanların yaşadığı alanlarda ilaçlama ihtiyacı önemli ölçüde azalır”.
Çöpkon firması 2010 yılından beri aktif olarak kendi ürettiği ürünleriyle satış yapıyor ve bugüne kadar birçok belediye, inşaat firması ve elçiliklerle de çalışmalar yapmış. Artık ürünlerini yurtdışına ihraç etmeye de başlayan bir firma olarak Türkiye’de özellikle bu alanda daha ciddi kriterlerin ve yaptırımların getirilmesi gerektiğini de vurguluyor. Meryem Hanım, “Türkiye’de yeraltı konteynırı üreten oldukça az firma var ve hiçbirisi gerçek üretici olmayıp gerekli kalite belgelerine de sahip değil. Daha uygun fiyata ürünlerini satıyorlar ancak kalitesiz malzeme ile herhangi bir standardizasyona tabi olmadan üretilen ürünler olduğu için oldukça kısa sürede bozularak kullanılamaz hale geliyor” diyor ve ekliyor: “Atıkların düzgün toplanması oldukça hayati öneme sahip bir konu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından kentsel dönüşüm planları kapsamında mutlaka belli kriterler gözetilerek modern atık toplama sistemleri kentlere entegre edilmeli”.
Çöpkon firmasının ürettiği yeraltı konteynırları lifli ve uzaktan kumandalı sistemleriyle belediyelerin ve temizlik şirketlerinin kullandığı çöp toplama araçlarına ve konteynırlara son derece uygun; dolayısıyla ekstra herhangi bir araç ve ekipman maliyeti gerektirmiyor. Görünen üst yüzeyi çevreyle uyumlu olarak tasarlanıyor ve görüntü kirliliği de ortadan kaldırılıyor. İşlek cadde, sokak ve alışveriş merkezlerinde; kapaklarda bulunan reklam afişi alanlarına reklam alarak ek gelir ve ekstra kazanç imkanı da sağlanabiliyor. Böylece kendi maliyetini kısa zaman içerisinde karşılayabiliyor. İnşaat sektörünün yeniden yapılanmakta olan kaliteli ve sağlam inşaat projelerinin çöp ve atık ayrıştırma sorununu da ortadan kaldıran güzel bir çözüm olduğunu bahseden Meryem Hanım, merkezi yerlerde çöp ayrıştırma istasyonu (Cam, Plastik, Kâğıt, Pil ve Evsel atık) olarak kullanılabildiğinin altını çiziyor. Yer üstü konteynerlerine oranla yer altı konteynerlerin 3 ve 5 kat oranda hacimlerinin fazla olması sayesinde çok alternatifli kullanım olanakları da mevcut.
Meryem Hanım özellikle 2009 yılından beri sayıları artan Yavaş Şehirler’de çevresel duyarlılık ve kent estetiğinin ön plana çıkması sayesinde yeraltı konteynırlarına ilgi gösterdiklerini ve Yavaş şehir dönüşüm projeleri kapsamında uygulanmasının oldukça pratik ve uzun vadede çok fazla masraf gerektirmediği için tercih ettiklerini belirtiyor. “Yavaş şehirleri aslında büyük şehirlerin mahalleleri ya da bölgeleri gibi düşünebiliriz. Örneğin İstanbul’u düşünecek olursak bu mantık anlayışıyla hizmet veren belediyeler yok değil. Belki büyük şehirlerde iklim değişikliği ve atık yönetimi anlamında yapılacak uygulamaların belediye birimlerince model alınarak yapılması sayesinde standardize ve hızlı bir dönüşüm sağlanabilir.”
Yavaş şehirlerdeki modeller büyük kentlerde özellikle bölgesel yapılanma çerçevesinde uygulanmaya oldukça uygun. Özellikle Türkiye’ye özgü deneyimlerle şekillenen yapılanmaların örnek alınıp bu konudaki haberleşme ve bilinçliliğin artmasıyla atık Türkiye’nin her yerinde bir problem değil, ulusal bir kazanım ve tasarruf değerine dönüştürülebilir.
Yavaş Şehirler ve Atıklar
Ülkemizde de sayıları hızla artan Yavaş Şehirlerin (Citta Slow) mevcut birçok uygulamasının temeli bilindiği gibi sürdürülebilirlik ve çevre duyarlılığına bağlı. Aday olan şehirlerde ilk aranan kriterler çevre düzenlenmesi üzerine. Yavaş tüketim, beraberinde yeniden kullanım yani atıkların geridönüşümü, organik atıklardan biyogaz ve kompost eldesi, geri dönüştürülebilen katı atıkların görüntü kirliliğine neden olmadan çevresel etkilerini minimize ederek toplanması ve lisanslı tesislere gönderilmesi gibi spesifik atık yönetimi unsurlarının hayata geçişini kolaylaştırıyor. Yavaş şehirlerde atıkların azaltılması yöresel ürünlerin tercih edilmesiyle daha da mümkün hale geliyor. Bu sayede ambalajsız ya da depozitolu ambalaj seçenekleri ya da çok dayanıklı ambalajlar yerine az dayanıklı ya da biyobozunur ambalajlar ihtiyaçları karşılayabiliyor. Toplanan her atık başka bir sistem için hammadde girdisi sağlarken enerji tasarrufunda da önemli kazanımlar elde edilebiliyor. Burada önemli olan marka değerinin altını basit ve yaratıcı uygulamalarla doldurarak katma değer döngüsünü daha da güçlendirebilmek. Tabii önemli olan yavaş şehirlerin küçük yerlerdeki başarılı uygulama örneklerini büyük kentlere taşıyabilmek.